önyargılı - Turc Anglais Dictionnaire

önyargılı

Sens de "önyargılı" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 23 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
önyargılı prejudiced adj.
One would have to be extremely intolerant and prejudiced not to accept the proposal of the Italian Presidency.
İtalya Dönem Başkanlığı'nın önerisini kabul etmemek için son derece hoşgörüsüz ve önyargılı olmak gerekir.

More Sentences
önyargılı biased adj.
The Commission has tried to give this biased, partisan proposal an ecological gloss.
Komisyon bu önyargılı ve partizan öneriye ekolojik bir parlaklık kazandırmaya çalışmıştır.

More Sentences
Trade/Economic
önyargılı biased adj.
One of the parties in the dispute always suspects the other of being biased.
Uyuşmazlıktaki taraflardan biri her zaman diğerinin önyargılı olduğundan şüphelenir.

More Sentences
General
önyargılı prejudicial adj.
önyargılı opinionated adj.
önyargılı preconceived adj.
önyargılı prejudicious adj.
önyargılı jaundiced adj.
önyargılı unenlightened adj.
önyargılı biassed adj.
önyargılı wool-dyed adj.
önyargılı contrary adj.
önyargılı prejudical adj.
önyargılı prejudicate [obsolete] adj.
önyargılı prejudicative [obsolete] adj.
önyargılı prejudicial adj.
önyargılı prepossessed adj.
önyargılı skewed adj.
önyargılı slant adj.
Idioms
önyargılı dyed in the wool adj.
Archaic
önyargılı inveterate adj.
önyargılı contrarious adj.
önyargılı prejudicant adj.

Sens de "önyargılı" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 41 résultat(s)

Turc Anglais
General
önyargılı olmak prejudge v.
You shouldn't prejudge people.
İnsanlara karşı önyargılı olmamalısın.

More Sentences
önyargılı insan prejudiced person n.
önyargılı olma biasness n.
kendi ırkının, partisinin, grubunun, cinsiyetinin üstünlüğüne olan önyargılı inanç chauvinism n.
önyargılı davranmak be biased v.
önyargılı davranmak be opinionated v.
önyargılı olmasına neden olmak prejudice v.
önyargılı kılmak bias v.
önyargılı olmak jaundice v.
önyargılı hale getirmek predetermine v.
önyargılı olarak etkilemek prejudicate [obsolete] v.
önyargılı düşünmesini sağlamak prepossess [obsolete] v.
önyargılı olmayan nonprejudicial adj.
önyargılı olmayan unjaundiced adj.
birine ya da bir şeye karşı önyargılı biased against (someone or something) adj.
önyargılı bir şekilde biasedly adv.
önyargılı bir şekilde prejudicedly adv.
önyargılı bir şekilde prejudgementally adv.
önyargılı bir biçimde opinionatedly adv.
önyargılı bir şekilde in a prejudiced way adv.
önyargılı olarak prejudicedly adv.
önyargılı olarak in a prejudiced way adv.
önyargılı bir şekilde in a biased way adv.
önyargılı olarak in a biased way adv.
önyargılı olarak biasedly adv.
(belirli bir konuda) önyargılı kimse -ist suf.
Phrasals
(birine/bir şeye) karşı önyargılı olmak slant against (someone or something) v.
(birinin birine/bir şeye) karşı önyargılı olmasına neden olmak prejudice (one) against (someone or something) v.
-e karşı önyargılı olmak slant against v.
Phrases
önyargılı bir şekilde in the manner of having preconceived opinions expr.
önyargılı olarak in the manner of having preconceived opinions expr.
Colloquial
denemeden önyargılı davranma don't knock it till you try it expr.
denemeden önyargılı davranma don't knock it till you've try it expr.
Idioms
önyargılı bir bakış açısı/bakış a jaundiced eye n.
birisini bir başkasına ya da bir şeye karşı önyargılı olmaya teşvik etmek bias someone against someone or something v.
önyargılı davranmak look through blue glasses v.
(birisi) hakkında önyargılı davranmak have a derry on (one) [australia/new zealand] v.
birisi hakkında önyargılı davranmak have a derry on someone [australia/new zealand] v.
'-e karşı önyargılı olmak have a thing about v.
Law
önyargılı kimse witness n.
Social Sciences
sosyal statüye dayanan önyargılı yaklaşım class-bias n.