çaresiz - Turc Anglais Dictionnaire

çaresiz

Sens de "çaresiz" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 41 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
çaresiz desperate adj.
I didn't want to take the money she offered, but I was desperate.
Teklif ettiği parayı kabul etmek istemiyordum ama çaresizdim.

More Sentences
çaresiz helpless adj.
And the weakest is always and in every case the child, who is at a vulnerable and helpless stage of development.
Ve en zayıf olan her zaman ve her durumda, gelişiminin savunmasız ve çaresiz bir aşamasında olan çocuktur.

More Sentences
General
çaresiz incurable adj.
According to Tom's doctors, his condition is incurable.
Tom'un doktorlarına göre onun durumu çaresiz.

More Sentences
çaresiz helpless adj.
And the weakest is always and in every case the child, who is at a vulnerable and helpless stage of development.
Ve en zayıf olan her zaman ve her durumda, gelişiminin savunmasız ve çaresiz bir aşamasında olan çocuktur.

More Sentences
çaresiz irreparable adj.
çaresiz irredeemable adj.
çaresiz inevitable adj.
çaresiz necessary adj.
çaresiz cureless adj.
çaresiz irremediable adj.
çaresiz despairing adj.
çaresiz past cure adj.
çaresiz past retrieve adj.
çaresiz beyond retrieve adj.
çaresiz imperious adj.
çaresiz aidless adj.
çaresiz naked adj.
çaresiz remediless adj.
çaresiz powerless adj.
çaresiz impuissant adj.
çaresiz weak adj.
çaresiz unshiftable adj.
çaresiz hard up adj.
çaresiz hardcore adj.
çaresiz hard-core adj.
çaresiz hard-core adj.
çaresiz degraded adj.
çaresiz insanable adj.
çaresiz succorless adj.
çaresiz inevitably adv.
çaresiz perforce adv.
Phrases
çaresiz without means expr.
Colloquial
çaresiz hard-up adv.
çaresiz high and dry expr.
Idioms
çaresiz in desperate straits adj.
çaresiz flat on one's back adj.
çaresiz bound hand and foot expr.
çaresiz tied hand and foot expr.
çaresiz coming and going expr.
Archaic
çaresiz despairful adj.
British Slang
çaresiz gagging adj.

Sens de "çaresiz" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 77 résultat(s)

Turc Anglais
General
çaresiz olmak (someone) be desperate v.
We have, in particular, seen that the dock workers are angry, very angry, and also desperate.
Özellikle liman işçilerinin kızgın, çok kızgın ve aynı zamanda çaresiz olduklarını gördük.

More Sentences
çaresiz kalmak be helpless v.
Without him, I would be helpless.
O olmazsa, çaresiz kalırım.

More Sentences
çaresiz durumdaki hastayı öldürme mercy killing n.
çaresiz tutku desperate passion n.
çaresiz kimse hard case n.
çaresiz kimseler hard core n.
çaresiz kimseler hardcore n.
çaresiz kimseler hard-core n.
insanı çaresiz bırakan durum despair n.
çaresiz durumdaki kimse desperate [obsolete] n.
çaresiz kalmak find no way out v.
çaresiz kalmak be at the end of one's rope v.
çaresiz bırakmak render helpless v.
çaresiz olmak (a problem/a situation) have no solution v.
çaresiz olmak (a person) be in desperate straits v.
çaresiz olmak be incurable (disease) v.
çaresiz kalmak become helpless v.
çaresiz bırakılmak be left helpless v.
çaresiz kalmak be in desperate straits v.
birini çaresiz bırakmak leave someone weak at the knees v.
çaresiz kalmak hold the sack v.
ölüm karşısında çaresiz olmak be helpless against death v.
ölüm karşısında çaresiz olmak be helpless in the face of death v.
çaresiz bırakmak empale v.
çaresiz kılmak empale v.
çaresiz bırakmak impale v.
çaresiz kılmak impale v.
çaresiz bırakmak empale v.
çaresiz kılmak empale v.
çaresiz kalmak wither v.
çaresiz hissetmek wither v.
arka ayaklarını ve ön ayaklarını birbirine bağlayarak çaresiz bırakmak (hayvan) hogtie v.
çaresiz bırakmak (birini) hogtie v.
arka ayaklarını ve ön ayaklarını birbirine bağlayarak çaresiz bırakmak (hayvan) hog-tie v.
çaresiz bırakmak (birini) hog-tie v.
çaresiz bırakmak desperate v.
çaresiz bırakmak palsy v.
çaresiz bırakmak fetter v.
kimsesiz ve çaresiz kalmış high and dry adj.
karada kimsesiz ve çaresiz kalmış high and dry adj.
yüzüstü/çaresiz bırakılmış/kalmış left stranded adj.
çaresiz olmayan undespairing adj.
çaresiz bir şekilde remedilessly adv.
çaresiz olmayan bir şekilde undespairingly adv.
Proverb
çaresiz kalan her yolu dener a drowning man will grab at a straw
çaresiz kalan her yolu dener a drowning man will grasp at a straw
Colloquial
zavallı çaresiz insanlar poor helpless people n.
sağlam/özgüvenli görünmeye çalışmasına rağmen çaresiz kimse hog on ice n.
birini çaresiz bırakmak leave someone without a solution\way out v.
çok çaresiz görünmek seem so helpless v.
(birinin/bir şeyin) yokluğunda çaresiz kalmak be lost without (someone or something) v.
çaresiz kalmış boxed in adj.
çaresiz kalmış in a box adj.
çaresiz insanlar çaresizce şeyler yaparlar desperate men do desperate deeds expr.
Idioms
çaresiz olmak be on one's back v.
çaresiz kalmak be up against the wall v.
çaresiz olmak be up against the wall v.
çaresiz ve savunmasız bir durumda kalmak be on the ropes v.
(biri/bir şey) olmadan kendini çaresiz hissetmek feel lost without (someone or something) v.
çaresiz hissetmek fall into despair v.
çaresiz kalmak be at a loss v.
çaresiz durumda olmak be at a loss v.
birinin/bir şeyin yokluğunda çaresiz kalmak be lost without somebody/something v.
birinin/bir şeyin yokluğunda çaresiz hissetmek feel lost without somebody/something v.
çaresiz olmak not have a shot in (one's) locker [obsolete] v.
çaresiz kalmak not know where to turn v.
'-in yokluğunda çaresiz kalan lost without adj.
(birinin/bir şeyin) yokluğunda çaresiz kalan lost without (someone or something) adj.
çaresiz hisseden doom and gloom adj.
çaresiz durumda at a loss expr.
çaresiz durumda on the beam-ends expr.
çaresiz ve savunmasız bir durumda on the ropes expr.
çaresiz durumda on your beam ends expr.
Speaking
çaresiz durumdayım I am desperate expr.
işte bu kadar çaresiz durumdayım that's how desperate i am expr.
kendimi çok çaresiz hissettim I felt so helpless expr.
Slang
aciz/çaresiz bir uyuşturucu bağımlısının kendine uyuşturucu enjekte etmesi için tuttuğu adam hit man n.