|
- He might hear you better if you whisper into his ear.
- Onun kulağına fısıldarsan seni daha iyi duyabilir.
- Tom heard a voice whispering his name.
- Tom onun adını fısıldayan bir ses duydu.
- Tom whispered something to Mary and she smiled.
- Tom Mary'ye bir şey fısıldadı ve o gülümsedi.
- Tom whispered something to Mary.
- Tom Mary'ye bir şey fısıldadı.
- Tom whispered his darkest secret to Mary.
- Tom, Mary'ye en karanlık sırrını fısıldadı.
- He whispered something to me.
- Bana bir şeyler fısıldadı.
- Tom whispered something in Mary's ear.
- Tom, Mary'nin kulağına bir şey fısıldadı.
- Tom whispered.
- Tom fısıldadı.
- Somebody whispered Tom's name.
- Biri Tom'un adını fısıldadı.
- I wonder what they're whispering to each other.
- Birbirlerine ne fısıldadıklarını merak ediyorum.
- Why are we whispering?
- Biz neden fısıldıyoruz?
- I am yours, she whispered quietly.
- Ben seninim diye sessizce fısıldadı.
- I don't know why Tom is whispering.
- Tom'un neden fısıldadığını bilmiyorum.
- What are you whispering for?
- Ne için fısıldıyorsun?
- Layla leaned over and whispered something in Sami's ear.
- Leyla eğildi ve Sami'nin kulağına bir şey fısıldadı.
- Tom leaned over and whispered in Mary's ear.
- Tom eğildi ve Mary'nin kulağına fısıldadı.
- Tom and Mary were snuggled up to each other and Tom was whispering something into Mary's ear.
- Tom ve Mary birbirlerine sokulmuşlardı ve Tom, Mary'nin kulağına bir şeyler fısıldıyordu.
- He whispered something to her.
- Ona bir şeyler fısıldadı.
- I wonder what they're whispering to each other.
- Onların birbirlerine ne fısıldadıklarını merak ediyorum.
- When he whispered something into her ear, she moved just as he said, as if she had been hypnotized.
- Adam kızın kulağına bir şey fısıldadığında, kız sanki hipnotize edilmiş gibi onun söylediği gibi hareket etti.
- She whispered to me that she was hungry.
- O, bana aç olduğunu fısıldadı.
- She whispered something to him.
- Ona bir şeyler fısıldadı.
- Tom heard a voice whispering his name.
- Tom, adını fısıldayan bir ses duydu.
- Let me whisper in your ear.
- İzin ver kulağına fısıldayayım.
- She whispered to me that she was hungry.
- Bana acıktığını fısıldadı.
- Why's everyone whispering?
- Neden herkes fısıldıyor?
- Tom and Mary were standing just outside the door, whispering to each other.
- Tom ve Mary kapının hemen dışında durmuş birbirlerine fısıldıyorlardı.
- Tom leaned forward and whispered into Mary's ear.
- Tom öne eğildi ve Mary'nin kulağına fısıldadı.
- One of his colleagues whispered.
- Meslektaşlarından biri fısıldadı.
- You whispered.
- Sen fısıldadın.
- I heard them whispering.
- Onların fısıldadıklarını duydum.
- Instead of whispering it quietly, why don't you say it to my face!
- Sessizce fısıldamak yerine, neden yüzüme söylemiyorsun!
- She whispered something into his ear.
- Kulağına bir şey fısıldadı.
- He whispered sweet nothings into her ear.
- Kulağına tatlı sözler fısıldadı.
- I don't know why Tom is whispering.
- Tom'un niçin fısıldadığını bilmiyorum.
- Tom leaned over and whispered something into Mary's ear.
- Tom eğildi ve Mary'nin kulağına bir şeyler fısıldadı.
- Don't whisper.
- Fısıldamayın.
- Tom leaned forward and whispered into Mary's ear.
- Tom öne doğru eğildi ve Mary'nin kulağına fısıldadı.
- She whispered something into his ear.
- Onun kulağına bir şey fısıldadı.
- What did she whisper to you?
- O sana ne fısıldadı?
- She whispered something into his ear.
- Onun kulağına bir şeyler fısıldadı.
- What are they whispering to each other?
- Birbirlerine ne fısıldıyorlar?
- It's rude to whisper in front of others.
- Başkalarının önünde fısıldamak nezaketsizliktir.
- Layla leaned over and whispered something in Sami's ear.
- Layla eğildi ve Sami'nin kulağına bir şeyler fısıldadı.
- Tom and Mary are whispering to each other.
- Tom ve Mary birbirlerine bir şey fısıldıyordu.
- He might hear you better if you whisper into his ear.
- Kulağına fısıldarsan seni daha iyi duyabilir.
- Mary's friend whispered something to her.
- Mary'nin arkadaşı ona bir şey fısıldadı.
- She whispered it in my ear.
- Kulağıma fısıldadı.
- You whispered.
- Fısıldadın.
- Let me whisper in your ear.
- Senin kulağına fısıldayayım.
- He whispered something to me.
- O bana bir şey fısıldadı.
- Tom whispered something to Mary and she smiled.
- Tom, Mary'ye bir şeyler fısıldadı ve Mary gülümsedi.
- I saw Tom whisper something in Mary's ear.
- Tom'un Mary'nin kulağına bir şeyler fısıldadığını gördüm.
- Tom stood next to Mary, whispering into her ear.
- Tom, Mary'nin yanında durmuş, kulağına fısıldıyordu.
- What did she whisper to you?
- Sana ne fısıldadı?
- Don't whisper.
- Fısıldama.
- Tom leaned over and whispered something into Mary's ear.
- Tom eğildi ve Mary'nin kulağına bir şey fısıldadı.
- Mary whispered something in Tom's ear.
- Mary, Tom'un kulağına bir şey fısıldadı.
- Maria always whispers words of wisdom.
- Maria her zaman bilgece sözler fısıldar.
- One of the professors whispered.
- Profesörlerden biri fısıldadı.
- Who's Tom whispering to?
- Tom kime fısıldıyor?
- He whispered the answer in my ear.
- Cevabı kulağıma fısıldadı.
- They whispered to each other.
- Onlar birbirlerine fısıldadılar.
- I am yours, she whispered quietly.
- Ben seninim, diye fısıldadı sessizce.
- He whispered to me that he was hungry.
- Bana aç olduğunu fısıldadı.
- Tom leaned toward Mary and whispered something.
- Tom Mary'ye doğru eğildi ve bir şeyler fısıldadı.
- He whispered to me that he was hungry.
- O, bana aç olduğunu fısıldadı.
- They whispered to each other.
- Birbirlerine fısıldadılar.
- Leopold, she whispered to me, restrain yourself.
- Leopold, diye bana fısıldadı, kendini tut.
- One of his colleagues whispered.
- İş arkadaşlarından biri fısıldadı.
- He whispered something in her ear.
- Kulağına bir şeyler fısıldadı.
- I saw Tom whisper something in Mary's ear.
- Tom'un Mary'nin kulağında bir şey fısıldadığını gördüm.
- He whispered something in her ear.
- Onun kulağına bir şey fısıldadı.
- Tom's friend whispered something to him.
- Tom'un arkadaşı ona bir şey fısıldadı.
- Why are you whispering?
- Neden fısıldıyorsun?
- What are you whispering about?
- Ne hakkında fısıldıyorsun?
- Tom and Mary are whispering to each other.
- Tom ve Mary birbirlerine fısıldıyorlardı.
- Tom pretended not to hear what Mary and John were whispering.
- Tom, Mary ve John'un ne fısıldadığını duymamış gibi yaptı.
- Tom's friend whispered something to him.
- Tom'un arkadaşı ona bir şeyler fısıldadı.
Show More (76)
|