| 1 |
weary |
yorgun |
adj. |
|
- Women I meet throughout the Member States are also extremely weary.
- Üye Devletler genelinde karşılaştığım kadınlar da son derece yorgun.
- I'm feeling weary.
- Ben yorgun hissediyorum.
- I'm feeling weary.
- Yorgun hissediyorum.
- He says that he's weary.
- Yorgun olduğunu söylüyor.
- She was weary with age.
- Yaşlılıktan yorgun düşmüştü.
- Tom looks weary.
- Tom yorgun görünüyor.
- She says that she's weary.
- Yorgun olduğunu söylüyor.
- She was weary with age.
- O, yaştan dolayı yorgun düşmüştü.
Show More (7)
|
| 2 |
weary |
yorucu |
adj. |
|
- And weary winter comin' fast and cozy here beneath the blast.
- Yorucu kış, şiddetli rüzgârla birlikte hızla ve rahat bir şekilde geliyor.
- And weary winter comin' fast and cozy here beneath the blast.
- Ve yorucu kış hızla geliyor ve burada fırtınanın gölgesinde rahat.
- And weary winter comin' fast and cozy here beneath the blast.
- Ve bu fırtınayla buraya yorucu kış hızlı ve rahat bir şekilde geliyor.
Show More (0)
|
| 3 |
weary |
yorulmuş |
adj. |
|
- He says that he's weary.
- Yorulduğunu söylüyor.
- She says that she's weary.
- Yorulduğunu söylüyor.
- There is no rest for the weary.
- Yorulsan da çalışmaya devam etmelisin.
Show More (0)
|
| 4 |
weary |
bezgin |
adj. |
|
- Women I meet throughout the Member States are also extremely weary.
- Üye Devletler genelinde görüştüğüm kadınlar da son derece bezgin.
Show More (-2)
|
| 5 |
weary |
çok yorgun |
adj. |
|
- In the meanwhile, this people has become so weary.
- Bu arada bu halk çok yorgun düştü.
Show More (-2)
|
| 6 |
weary |
bitkin |
adj. |
|
- They are weary of their tedious work.
- Onlar can sıkıcı işlerinden dolayı bitkindiler.
Show More (-2)
|
