|
- The European-wide energy networks will heal the market's spine and skeleton.
- Avrupa çapında enerji ağları piyasanın omurgasını ve iskeletini iyileştirecektir.
- The European-wide energy networks will heal the market's spine and skeleton.
- Avrupa çapında enerji şebekeleri piyasanın omurgasını ve iskeletini iyileştirecektir.
- The battle began, the seemingly vulnerable skeletons were so powerful unexpectedly.
- Savaş başladı, görünüşte savunmasız olan iskeletler sürpriz bir şekilde çok güçlüydü.
- The battle began, the seemingly vulnerable skeletons were so powerful unexpectedly.
- Çatışma başladı, görünüşte savunmasız görünen iskeletler beklenmedik bir şekilde çok güçlüydü.
- The battle began, the seemingly vulnerable skeletons were so powerful unexpectedly.
- Savaş başladı, görünüşte savunmasız olan iskeletler beklenmedik bir şekilde çok güçlüydü.
- Tom is a human skeleton.
- Tom bir insan iskeleti.
- I know all the skeletons in your closet.
- Dolabındaki bütün iskeletleri biliyorum.
- I heard they found a skeleton buried in the basement of a house on Park Street.
- Park Caddesi'ndeki bir evin bodrumunda gömülü bir iskelet bulduklarını duydum.
- Tom is a human skeleton.
- Tom bir insan iskeletidir.
- The skeleton of Richard III was discovered under a parking lot.
- III. Richard'ın iskeleti bir otoparkın altında keşfedildi.
- The skeleton of Richard III was discovered under a parking lot.
- Üçüncü Richard'ın iskeleti bir otoparkın altında bulundu.
- Tom Skeleton was shaking and trembling in every limb.
- Tom İskelet'in her uzvu sallanıyor ve titriyordu.
- The explorers discovered a skeleton in the cave.
- Kaşifler mağarada bir iskelet keşfettiler.
- I heard they found a skeleton buried in the basement of a house on Park Street.
- Onların Park caddesindeki bir evin bodrumunda gömülmüş bir iskelet bulduklarını duydum.
- Sami had skeletons in his closet.
- Sami'nin dolabında iskeletler vardı.
- I know all the skeletons in your closet.
- Senin dolabındaki tüm iskeletleri biliyorum.
- He looks just like a skeleton.
- Tıpkı bir iskelete benziyor.
- He's so thin that he looks like a skeleton.
- O kadar zayıf ki iskelete benziyor.
- The explorers discovered a skeleton in the cave.
- Araştırmacılar mağarada bir iskelet keşfettiler.
Show More (16)
|