1 |
leisure |
boş zaman |
n. |
|
- Making music occupies most of his leisure time.
- Boş zamanlarının çoğunu müzik yaparak geçiriyor.
- Read this book at your leisure.
- Boş zamanınızda bu kitabı okuyun.
- Everyone has the right to rest and leisure, including reasonable limitation of working hours and periodic holidays with pay.
- Herkes, çalışma saatlerinin makul ölçüde sınırlandırılması ve ücretli periyodik tatiller de dahil olmak üzere, dinlenme ve boş zaman değerlendirme hakkına sahiptir.
- Read this book at your leisure.
- Bu kitabı boş zamanlarınızda okuyun.
- For one thing, I've no money, and for another, I've no leisure.
- Birincisi, param yok; ikincisi, boş zamanım yok.
- You can do it at your leisure.
- Onu boş zamanınızda yapabilirsiniz.
- People have more leisure than they have ever had.
- İnsanlar hiç olmadıkları kadar boş zamana sahipler.
- Do this at your leisure.
- Boş zamanında bunu yap.
- The busiest people have the most leisure.
- En meşgul insanlar en çok boş zamana sahiptir.
- What's your favorite leisure activity?
- En sevdiğin boş zaman etkinliğin nedir?
- People have more leisure than they have ever had.
- İnsanların her zaman olduğundan daha çok boş zamanı var.
- He has no leisure for sport.
- Onun spor için boş zamanı yok.
- I don't know what to do with my leisure.
- Boş zamanlarımda ne yapacağımı bilmiyorum.
- I find his ideas about leisure interesting.
- Boş zamanla ilgili fikirlerini ilginç buluyorum.
- You can do it at your leisure.
- Boş zamanlarınızda yapabilirsiniz.
- Please look through these papers at your leisure.
- Lütfen boş zamanlarınızda bu kağıtlara bakın.
- Read this book at your leisure.
- Boş zamanında bu kitabı oku.
Show More (14)
|
2 |
leisure |
boş vakit |
n. |
|
- He has no leisure for sport.
- Spor için hiç boş vakti yok.
- Please look through these papers at your leisure.
- Lütfen boş vaktinde bu evrakları incele.
- I don't know what to do with my leisure.
- Boş vaktimde ne yapacağımı bilmiyorum.
- Marry in haste, repent in leisure.
- Aceleyle evlen, boş vaktinde tövbe et.
- Do this at your leisure.
- Boş vaktinde bunu yap.
- For one thing, I've no money, and for another, I've no leisure.
- Evvela hiç param yok ve ikinci olarak da hiç boş vaktim yok.
Show More (3)
|
3 |
leisure |
boş zaman aktivitesi |
n. |
|
- This leisure activity has become extremely popular over recent years.
- Bu boş zaman aktivitesi son yıllarda son derece popüler hale gelmiştir.
- Sport as a leisure activity is a luxury for some people, for some women I should say.
- Boş zaman aktivitesi olarak spor bazı insanlar, özellikle bazı kadınlar için bir lükstür.
- Sport as a leisure activity is a luxury for some people, for some women I should say.
- Boş zaman aktivitesi olarak spor bazı insanlar için bir lükstür, bazı kadınlar için de öyle.
- What's your favorite leisure activity?
- En sevdiğiniz boş zaman aktivitesi nedir?
Show More (1)
|
4 |
leisure |
boş |
adj. |
|
- During the bubble, people dreamt of a life of leisure.
- Balon döneminde insanlar boş bir hayatın hayalini kurarlardı.
Show More (-2)
|