| 1 |
higher education |
yükseköğretim |
n. |
|
- This programme is an essential instrument for exchange and cooperation in the field of higher education.
- Bu program yükseköğretim alanında değişim ve iş birliği için önemli bir araçtır.
- Finally, a few words on higher education.
- Son olarak, yükseköğretime ilişkin birkaç söz.
- In 1999, 66% of the research workers in the State sector and 72% of those in higher education were men.
- 1999 yılında Devlet sektöründeki araştırma çalışanlarının %66'sı ve yükseköğretimdekilerin %72'si erkekti.
- The fifth and final action is to promote European higher education on the world stage.
- Beşinci ve son eylem ise Avrupa yükseköğretimini dünya sahnesinde tanıtmaktır.
- We absolutely must exceed the 1% of GDP devoted to higher education.
- Yükseköğretime ayrılan GSYİH'nin %1'ini mutlaka aşmalıyız.
- Only in Portuguese higher education, with 53%, was a balance achieved.
- Sadece Portekiz yükseköğretiminde %53'lük bir oranla denge sağlanmıştır.
- Lastly, the final action is the international promotion of European higher education.
- Son olarak, son eylem Avrupa yükseköğretiminin uluslararası düzeyde teşvik edilmesidir.
- I therefore welcome a programme which will enhance and strengthen the attractiveness of European higher education.
- Bu nedenle Avrupa yükseköğretiminin cazibesini arttıracak ve güçlendirecek bir programı memnuniyetle karşılıyorum.
- Lastly, the final action is the international promotion of European higher education.
- Son olarak son eylem Avrupa yükseköğretiminin uluslararası düzeyde teşvik edilmesidir.
- We absolutely must exceed the 1% of GDP devoted to higher education.
- Yükseköğretime ayrılan GSYİH'nın %1'ini kesinlikle aşmalıyız.
- Research and higher education have mutual benefits and are interconnected vessels.
- Araştırma ve yükseköğretimin karşılıklı faydaları vardır ve birbirlerine bağlı damarlardır.
- Greater harmony between higher education and researcher training is necessary as well.
- Yükseköğretim ve araştırmacı eğitimi arasında da daha fazla uyum gereklidir.
- In some countries, less than 30% of women go on to study the new technologies in higher education.
- Bazı ülkelerde kadınların %30'undan azı yükseköğretimde yeni teknolojiler üzerine eğitim almaktadır.
- This programme is an essential instrument for exchange and cooperation in the field of higher education.
- Bu program yükseköğretim alanında değişim ve işbirliği için önemli bir araçtır.
- Lastly, the final action is the international promotion of European higher education.
- Son olarak, son eylem Avrupa yükseköğretiminin uluslararası tanıtımıdır.
- The third point is the European Higher Education Area.
- Üçüncü nokta ise Avrupa Yükseköğretim Alanı'dır.
- One very ambitious objective is to highlight common cultural values through cooperation in higher education.
- Çok iddialı bir hedef de yükseköğretimde iş birliği yoluyla ortak kültürel değerleri öne çıkarmaktır.
- Higher education is not a luxury.
- Yükseköğretim lüks değildir.
Show More (15)
|
| 2 |
higher education |
yüksek öğretim |
n. |
|
- In some countries, less than 30% of women go on to study the new technologies in higher education.
- Bazı ülkelerde kadınların %30'undan daha azı yüksek öğretimde yeni teknolojileri öğrenmeye devam etmektedir.
- We must also make it our concern that more languages are taught and learned in higher education institutions.
- Yüksek öğretim kurumlarında daha fazla dilin öğretilmesi ve öğrenilmesi konusuyla da ilgilenmeliyiz.
- The Erasmus Mundus programme, however, concerns the field of higher education.
- Ancak Erasmus Mundus programı yüksek öğretim alanıyla ilgilidir.
- Coptic Christians are not represented at all within the police, higher education and the security service.
- Kıpti Hıristiyanlar polis, yüksek öğretim ve güvenlik birimlerinde hiç temsil edilmemektedir.
- They will be managed by, I hope, a network of higher education institutions.
- Umarım yüksek öğretim kurumlarından oluşan bir ağ tarafından yönetilecekler.
- We must also make it our concern that more languages are taught and learned in higher education institutions.
- Yüksek öğretim kurumlarında daha fazla dilin öğretilmesi ve öğrenilmesi de bizim meselemiz olmalıdır.
- Higher education institutions will thereby be encouraged to establish cooperation with third-country universities.
- Böylece yüksek öğretim kurumları üçüncü dünya ülkelerindeki üniversitelerle işbirliği yapmaya teşvik edilecektir.
- The quality of higher education must answer to the highest international standards.
- Yüksek öğretimin kalitesi en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.
Show More (5)
|
| 3 |
higher education |
yüksek öğrenim |
n. |
|
- We must make our higher education attractive.
- Yüksek öğrenimimizi cazip hale getirmeliyiz.
- The Council for Higher Education is responsible for overseeing higher education and managing universities.
- Yüksek Öğrenim Kurulu, yüksek öğrenimin denetimi ve üniversitelerin yönetimi ile sorumludur.
- There is also, as you said, support for the creation of the European Higher Education Area.
- Sizin de söylediğiniz gibi, Avrupa Yüksek Öğrenim Alanı'nın oluşturulmasına destek var.
- What is also lacking, in my view, is a recognisable and clear-cut European identity for higher education.
- Benim görüşüme göre eksik olan bir diğer husus da yüksek öğrenim için tanınabilir ve net bir Avrupa kimliğidir.
- There is also, as you said, support for the creation of the European Higher Education Area.
- Sizin de belirttiğiniz gibi, Avrupa Yüksek Öğrenim Alanının oluşturulmasına yönelik destek de söz konusudur.
- That country is turning into a society with high education.
- O ülke, yüksek öğrenim görmüş bir topluma dönüşüyor.
- In some Muslim-majority countries, girls are less likely than boys to get higher education.
- Çoğunluğu Müslüman olan bazı ülkelerde kızların yüksek öğrenim görme olasılığı erkeklere göre daha düşük.
Show More (4)
|
| 4 |
higher education |
yüksek eğitim |
n. |
|
- This trend continues where access to basic and higher education is concerned.
- Temel ve yüksek eğitime erişim söz konusu olduğunda bu eğilim devam etmektedir.
- This trend continues where access to basic and higher education is concerned.
- Bu eğilim, temel ve yüksek eğitime erişim söz konusu olduğunda da devam etmektedir.
- Sami got higher education.
- Sami yüksek eğitim aldı.
Show More (0)
|
| 5 |
higher education |
yükseköğrenim |
n. |
|
- Higher education is not a luxury.
- Yükseköğrenim bir lüks değildir.
Show More (-2)
|
