|
- The BBC recently showed a documentary about abuses in the Dutch poultry sector.
- BBC geçtiğimiz günlerde Hollanda kümes hayvancılığı sektöründeki suiistimallerle ilgili bir belgesel yayınladı.
- This is unacceptable and this was emphasised in a BBC documentary.
- Bu kabul edilemez ve bir BBC belgeselinde de bu husus vurgulanmıştır.
- This is unacceptable and this was emphasised in a BBC documentary.
- Bu kabul edilemez bir durumdur ve BBC belgeselinde de bu husus vurgulanmıştır.
- Our powers are closely linked to documentary evidence.
- Yetkilerimiz belgesel kanıtlarla yakından bağlantılıdır.
- Exhaustive documentary evidence from Mauritania and Senegal confirms the scale of this tragedy.
- Moritanya ve Senegal'den gelen kapsamlı belgesel kanıtlar bu trajedinin boyutlarını doğrulamaktadır.
- I was watching a documentary.
- Bir belgesel izliyordum.
- I watched a documentary about sushi.
- Ben suşi hakkında bir belgesel izledim.
- The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor.
- Belgesel, yoksulların içinde bulunduğu kötü durum hakkında farkındalık yaratmayı amaçlıyor.
- I have to watch a documentary.
- Bir belgesel izlemek zorundayım.
- I'm going to watch a documentary.
- Bir belgesel izleyeceğim.
- I don't watch a lot of movies, but I can't resist a good documentary.
- Çok film izlemem ancak iyi bir belgesele dayanamıyorum.
- I watched a documentary.
- Bir belgesel izledim.
- Sami was working on a documentary project.
- Sami bir belgesel projesi üzerinde çalışıyordu.
- The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor.
- Belgesel, yoksulların durumuyla ilgili bilinci arttırmayı amaçlıyor.
- I've been watching a documentary.
- Bir belgesel izlemekteyim.
- I'm watching a documentary.
- Bir belgesel izliyorum.
- I saw it in a documentary produced by NHK, Japan' s public broadcaster.
- Onu Japonya'nın kamu yayıncısı NHK tarafından üretilen bir belgeselde gördüm.
- I watched a documentary about sushi.
- Suşi hakkında bir belgesel seyrettim.
- I will watch a documentary.
- Bir belgesel izleyeceğim.
- Sami recommended Layla to see that documentary.
- Sami, Layla'ya belgeseli izlemesini tavsiye etti.
- I saw a very interesting documentary yesterday.
- Dün çok ilginç bir belgesel izledim.
- I've been watching a documentary.
- Bir belgesel izliyordum.
- The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor.
- Belgesel, yoksulların kötü durumu hakkında farkındalık yaratmayı amaçlıyor.
- The documentary was narrated by Morgan Freeman.
- Belgesel Morgan Freeman tarafından anlatıldı.
- I saw it in a documentary produced by NHK, Japan' s public broadcaster.
- Japonya'nın kamu yayıncısı NHK tarafından hazırlanan bir belgeselde gördüm.
- I should watch a documentary.
- Bir belgesel izlemeliyim.
- I shall watch a documentary.
- Bir belgesel izleyeyim.
- That documentary about the environmental crisis was a real eye-opener.
- Çevre kriziyle ilgili belgesel gerçekten göz açıcıydı.
- I shall watch a documentary.
- Bir belgesel izleyeceğim.
- I want to watch a documentary.
- Bir belgesel izlemek istiyorum.
- Sami saw the documentary.
- Sami belgeseli izledi.
- I must watch a documentary.
- Bir belgesel izlemeliyim.
- I don't watch a lot of movies, but I can't resist a good documentary.
- Çok fazla film izlemem ama iyi bir belgesele de karşı koyamam.
Show More (30)
|
|
- This proposal, therefore, simplifies the necessary complex documentary procedures in the field of maritime transport.
- Dolayısıyla bu teklif, deniz taşımacılığı alanında gerekli olan karmaşık belge prosedürlerini basitleştirmektedir.
- We do not, for example, accept the need to do away with documentary evidence proving family relationship.
- Örneğin, aile ilişkilerini kanıtlayan belgelerin ortadan kaldırılması gerektiğini kabul etmiyoruz.
- The Commission has therefore presented a proposal aimed at simplifying certain documentary procedures.
- Bu nedenle Komisyon, belirli belge prosedürlerini basitleştirmeyi amaçlayan bir teklif sunmuştur.
Show More (0)
|
