|
- I must admit that I am, at the moment, more concerned about the matter in hand.
- İtiraf etmeliyim ki şu anda elimizdeki konu hakkında daha fazla endişe duyuyorum.
- I have to admit that I think this is quite difficult.
- İtiraf etmeliyim ki bunun oldukça zor olduğunu düşünüyorum.
- I admit that, with you sitting there, I find it more difficult.
- Siz orada otururken bunu daha zor bulduğumu itiraf etmeliyim.
- I must admit that I am, at the moment, more concerned about the matter in hand.
- İtiraf etmeliyim ki şu anda elimdeki konuyla ilgili daha fazla endişe duyuyorum.
- I must honestly admit that in that respect I do not trust the industry.
- Dürüstçe itiraf etmeliyim ki bu açıdan sektöre güvenmiyorum.
- I am rather ashamed to admit it, but I chose that solution.
- Bunu itiraf etmekten utanıyorum ama ben bu çözümü seçtim.
- I must admit that I know little about the secret services, since they are secret.
- Gizli servisler hakkında çok az şey bildiğimi itiraf etmeliyim, çünkü onlar gizlidir.
- I must admit that we are a bit of an anarchic group.
- Biraz anarşik bir grup olduğumuzu itiraf etmeliyim.
- I must honestly admit that I cannot.
- Dürüstçe itiraf etmeliyim ki ben yapamam.
- The Commission has admitted that we do not know if tax convergence will bring about price convergence.
- Komisyon, vergi yakınsamasının fiyat yakınsamasına yol açıp açmayacağını bilmediğimizi itiraf etmiştir.
- Well, today the President-in-Office all but admitted that this is the case.
- Bugün Görevdeki Başkan bunun böyle olduğunu neredeyse itiraf etti.
- I have to admit that the prospects for further so-called progress under the Danish Presidency are frightening.
- İtiraf etmeliyim ki Danimarka Dönem Başkanlığı altında sözde daha fazla ilerleme kaydedilmesi ihtimali korkutucudur.
- I admit that your frankness has disarmed me somewhat.
- İtiraf etmeliyim ki açık sözlülüğünüz beni biraz silahsızlandırdı.
- I admit that, with you sitting there, I find it more difficult.
- İtiraf etmeliyim ki, siz orada otururken bu iş bana daha da zor geliyor.
- But we must admit that we did, in fact, expect more.
- Ancak itiraf etmeliyiz ki, aslında daha fazlasını bekliyorduk.
- I admit that, with you sitting there, I find it more difficult.
- İtiraf etmeliyim ki, sen orada otururken daha zorlanıyorum.
- And Sammy refused to admit it was him although he'd spent a whole lot of time with Niels.
- Sammy, Neils ile onca zaman geçirmiş olmasına rağmen onun yaptığını itiraf etmedi.
- I have to admit, it was a tough decision to come here.
- İtiraf etmeliyim ki buraya gelmek zor bir karar oldu.
- I have to admit that I made this mistake on Friday.
- Cuma günü bu hatayı yaptığımı itiraf etmeliyim.
- I have to admit, it was a tough decision to come here.
- İtiraf etmem gerekiyor ki buraya gelmek zor bir karardı.
- Tom admitted that it was true.
- Tom onun doğru olduğunu itiraf etti.
- Tom admitted he was guilty.
- Tom suçlu olduğunu itiraf etti.
- Tom admits he often does that.
- Tom bunu sık sık yaptığını itiraf ediyor.
- I should admit my mistakes.
- Hatalarımı itiraf etmeliyim.
- Tom admitted that he was no match for Mary in golf.
- Tom golfte Mary'nin dengi olmadığını itiraf etti.
- Tom admitted that he had stolen money from Mary.
- Tom, Mary'den para çaldığını itiraf etti.
- Sami was forced to admit he needed help to survive.
- Sami hayatta kalmak için yardıma ihtiyacı olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı.
- I'm ashamed to admit that.
- Bunu itiraf etmekten utanıyorum.
- Tom admitted he's despised Mary for a very long time.
- Tom, Mary'yi çok uzun zamandır hor gördüğünü itiraf etti.
- Tom admitted that he stole Mary's jewelry.
- Tom, Mary'nin mücevherlerini çaldığını itiraf etti.
- They admitted that they were wrong.
- Hatalı olduklarını itiraf ettiler.
- Tom admitted that he didn't know how to do it.
- Tom nasıl yapılacağını bilmediğini itiraf etti.
- I must admit, I have some misgivings about your plan.
- İtiraf etmeliyim ki, planınız hakkında bazı şüphelerim var.
- When Tom finally decided to admit it, everyone already knew that he was gay.
- Tom sonunda itiraf etmeye karar verdiğinde, herkes onun eşcinsel olduğunu zaten biliyordu.
- Tom admitted killing Mary.
- Tom Mary'yi öldürdüğünü itiraf etti.
- I think we should admit that.
- Onu itiraf etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
- I want you to admit that maybe you like Tom a little.
- Belki de Tom'u biraz sevdiğini itiraf etmeni istiyorum.
- Tom admitted he doesn't do that.
- Tom bunu yapmadığını itiraf etti.
- Everyone does it, but no one wants to admit it.
- Herkes bunu yapıyor, fakat kimse itiraf etmek istemiyor.
- She admitted her involvement in the robbery.
- Soyguna karıştığını itiraf etti.
- He admitted that he stole the gold.
- Altını çaldığını itiraf etti.
- Tom admitted he wasn't really sick.
- Tom gerçekten hasta olmadığını itiraf etti.
- I have to admit that I never thought of that.
- Onu hiç düşünmediğimi itiraf etmeliyim.
- Tom admitted that he'd been reckless.
- Tom dikkatsiz davrandığını itiraf etti.
- Tom didn't want to admit that he was scared.
- Tom korktuğunu itiraf etmek istemedi.
- I admit I'm wrong.
- Hatalı olduğumu itiraf ediyorum.
- She was scared to admit that she didn't know.
- Bilmediğini itiraf etmekten korkuyordu.
- Tom admitted that he'd taken bribes.
- Tom rüşvet almış olduğunu itiraf etti.
- I admitted doing that.
- Bunu yaptığımı itiraf ettim.
- He admitted that he was guilty.
- O, suçlu olduğunu itiraf etti.
- Because Tom admitted he had taken bribes, he didn't get reelected.
- Tom rüşvet aldığını itiraf ettiği için yeniden seçilmedi.
- Sami admitted pulling the trigger.
- Sami tetiği çektiğini itiraf etti.
- I admitted I didn't do what Tom asked me to do.
- Tom'un benden yapmamı istediği şeyi yapmadığımı itiraf ettim.
- Tom refused to admit it.
- Tom itiraf etmeyi reddetti.
- Tom admitted that he had hit Mary.
- Tom, Mary'ye vurduğunu itiraf etti.
- Tom admitted that he stole the money.
- Tom parayı çaldığını itiraf etti.
- I have to admit I'm interested.
- İtiraf etmeliyim ki ilgimi çekti.
- I didn't expect you to admit it.
- Bunu itiraf etmeni beklemiyordum.
- Tom admitted that he had committed the crime.
- Tom suçu işlediğini itiraf etti.
- Tom admitted that he didn't eat the cake that his girlfriend had baked for him.
- Tom, kız arkadaşının onun için pişirdiği pastayı yemediğini itiraf etti.
- I have to admit that that never occurred to me.
- Bunun hiç aklıma gelmediğini itiraf etmeliyim.
- There's nothing wrong with admitting that you're afraid.
- Korktuğunu itiraf etmede yanlış bir şey yok.
- Tom admitted that he'd been naughty.
- Tom yaramazlık yaptığını itiraf etti.
- Tom admitted that he let Mary win.
- Tom, Mary'nin kazanmasına izin verdiğini itiraf etti.
- Tom admitted that he always has trouble remembering names.
- Tom isimleri hatırlamakta her zaman sorun yaşadığını itiraf etti.
- I have to admit I'm a little anxious.
- Biraz endişeli olduğumu itiraf etmeliyim.
- Tom admits he wasn't sure.
- Tom emin olmadığını itiraf etti.
- Tom admitted he despised Mary.
- Tom Mary'yi küçümsediğini itiraf etti.
- He was reluctant to admit it.
- İtiraf etmeye gönülsüzdü.
- The defendant admitted her guilt.
- Davalı suçunu itiraf etti.
- I admitted that I did that.
- Bunu yaptığımı itiraf ettim.
- Tom admitted that he is afraid.
- Tom korktuğunu itiraf etti.
- Tom admits he's despised Mary since he first met her.
- Tom, Mary ile ilk tanıştığından beri Mary'yi küçümsediğini itiraf ediyor.
- Tom admitted he's despised Mary for a very long time.
- Tom, Mary'yi çok uzun süredir küçümsediğini itiraf etti.
- I admit, my wording is a bit direct.
- İtiraf ediyorum, üslubum biraz doğrudan.
- He admitted that he had stolen the treasure.
- Hazineyi çaldığını itiraf etti.
- I am not ashamed to admit it.
- Bunu itiraf etmekten utanmıyorum.
- Tom admitted that he hadn't been fair.
- Tom, adil olmadığını itiraf etti.
- I wish they'd be honest and admit they don't know what's going to happen.
- Keşke onlar dürüst olsa ve ne olacağını bilmediklerini itiraf etseler.
- He admitted that he had stolen the treasure.
- O, hazineyi çaldığını itiraf etti.
- Tom had to swallow his pride and admit that he needed help.
- Tom gururunu yutmak ve yardıma ihtiyacı olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı.
- Tom admitted he lied.
- Tom yalan söylediğini itiraf etti.
- Tom doesn't like having to admit that he can't read.
- Tom okuyamadığını itiraf etmekten hoşlanmıyor.
- The physicist was ashamed to admit that he also likes chemistry.
- Fizikçi kimyayı da seviyor olduğunu itiraf etmeye utandı.
- Tom admitted that he had stolen the bike.
- Tom bisikleti çaldığını itiraf etti.
- Tom admitted that he had taken bribes.
- Tom rüşvet aldığını itiraf etti.
- Tom admitted he forged the check.
- Tom çekte sahtecilik yaptığını itiraf etti.
- He admitted that he was wrong.
- O, hatalı olduğunu itiraf etti.
- Tom admitted that he'd been mistaken.
- Tom yanıldığını itiraf etti.
- Tom didn't want to admit he didn't know what to do.
- Tom, ne yapacağını bilmediğini itiraf etmek istemedi.
- Tom admitted he forged the check.
- Tom sahte çek bozdurduğunu itiraf etti.
- Tom admitted that he ate all the ice cream.
- Tom bütün dondurmayı yediğini itiraf etti.
- Tom admitted that he was guilty.
- Tom suçlu olduğunu itiraf etti.
- I have to admit I enjoyed it.
- İtiraf etmeliyim ki hoşuma gitti.
- Tom admits he's under pressure.
- Tom baskı altında olduğunu itiraf ediyor.
- I didn't want to admit that I was wrong.
- Hatalı olduğumu itiraf etmek istemedim.
- Tom admitted he was scared.
- Tom korktuğunu itiraf etti.
- Tom admitted killing Mary.
- Tom, Mary'yi öldürdüğünü itiraf etti.
- Tom didn't want to admit that he was scared.
- Tom korkmuş olduğunu itiraf etmek istemiyordu.
- You admitted that you were wrong.
- Hatalı olduğunu itiraf ettin.
- Let's just admit we're wrong.
- Sadece hatalı olduğumuzu itiraf edelim.
- Tom admitted he'd taken bribes.
- Tom rüşvet almış olduğunu itiraf etti.
- During the interrogation he admitted his guilt.
- Sorgu sırasında suçunu itiraf etti.
- I admit that I lied.
- Yalan söylediğimi itiraf ediyorum.
- Tom admitted he left early.
- Tom erken çıktığını itiraf etti.
- I have to admit I enjoyed it.
- Bunu beğendiğimi itiraf etmek zorundayım.
- I admit I didn't do what I was supposed to do.
- Yapmam gerekeni yapmadığımı itiraf ediyorum.
- Tom admits he's despised Mary since he first met her.
- Tom, Mary ile ilk tanıştığından beri onu hor gördüğünü itiraf ediyor.
- I can admit it now.
- Artık itiraf edebilirim.
- Mary admitted that she was scared.
- Mary korkmuş olduğunu itiraf etti.
- I have to admit that I was proud.
- Gurur duyduğumu itiraf etmek zorundayım.
- Tom admitted that he was a thief.
- Tom bir hırsız olduğunu itiraf etti.
- Tom admitted he didn't know what to do.
- Tom ne yapacağını bilmediğini itiraf etti.
- Layla admitted that she had lied to me.
- Leyla bana yalan söylediğini itiraf etti.
- Tom admitted he had accepted a bribe.
- Tom rüşvet kabul ettiğini itiraf etti.
- Tom admitted he had taken bribes.
- Tom rüşvet aldığını itiraf etti.
- Tom didn't want to admit that he didn't know.
- Tom bilmediğini itiraf etmek istemiyordu.
- Tom admitted that he was broke.
- Tom beş parasız olduğunu itiraf etti.
- Tom admitted that he had made a mistake on the invoice.
- Tom faturada bir hata yaptığını itiraf etti.
- I must admit I like Tom.
- Tom'dan hoşlandığımı itiraf etmeliyim.
- I think Tom knows more than he's admitting.
- Bence Tom itiraf ettiğinden daha çok şey biliyor.
- Tom had to admit that he was too tired to do anything else.
- Tom başka bir şey yapamayacak kadar yorgun olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı.
- Tom admitted he did that.
- Tom bunu yaptığını itiraf etti.
- Tom didn't want to admit that he didn't know.
- Tom bilmediğini itiraf etmek istemedi.
- She admitted that she was afraid.
- O korktuğunu itiraf etti.
- Tom admitted that he was the one who did that.
- Tom onu yapan kişi olduğunu itiraf etti.
- I should admit that I started to feel sick.
- Hasta hissetmeye başladığımı itiraf etmeliyim.
- I have to admit I'm intrigued.
- İlgilendiğimi itiraf etmek zorundayım.
- She refused to admit it.
- Bunu itiraf etmeyi reddetti.
- Tom admitted that.
- Tom onu itiraf etti.
- I must admit, I have some misgivings about your plan.
- İtiraf etmeliyim, senin planın hakkında bazı kaygılarım var,
- I admit I did what Tom asked me not to do.
- Tom'un benden yapmamamı istediği şeyi yaptığımı itiraf ediyorum.
- Tom admitted he didn't do what we had asked him to do.
- Tom ondan yapmasını istediğimiz şeyi yapmadığını itiraf etti.
- I have to admit that that never occurred to me.
- İtiraf etmeliyim ki bu hiç aklıma gelmemişti.
- Tom admitted that he didn't eat the cake that his girlfriend had baked for him.
- Tom onun kız arkadaşının onun için pişirdiği pastayı yemediğini itiraf etti.
- I admit I've done that.
- Bunu yaptığımı itiraf ediyorum.
- Tom admitted that he didn't really know where Mary worked.
- Tom, Mary'nin nerede çalıştığını bilmediğini itiraf etti.
- I want Tom to admit that he was wrong.
- Tom'un yanıldığını itiraf etmesini istiyorum.
- I admitted that Tom was right.
- Tom'un haklı olduğunu itiraf ettim.
- Tom admitted he used drugs.
- Tom uyuşturucu kullandığını itiraf etti.
- I'll admit I'm wrong.
- Ben hatalı olduğumu itiraf ederim.
- I'm ready to admit that it was my fault.
- Onun benim hatam olduğunu itiraf etmeye hazırım.
- Why don't you just admit that you were wrong?
- Neden sadece yanıldığını itiraf etmiyorsun?
- Tom admitted that he had lied to me.
- Tom bana yalan söylemiş olduğunu itiraf etti.
- He immediately admitted that he was involved.
- Olaya karıştığını hemen itiraf etti.
- I have to admit that I'm a bit stingy.
- Biraz cimri olduğumu itiraf etmeliyim.
- The boy admitted that he broke the vase.
- Çocuk vazoyu kırdığını itiraf etti.
- I admit I didn't do what Tom told me I had to do.
- Tom'un bana yapmamı söylediği şeyi yapmadığımı itiraf ediyorum.
- Did he admit that he was wrong?
- O, hatalı olduğunu itiraf etti mi?
- Tom didn't want to admit he didn't know what to do.
- Tom ne yapacağını bilmediğini itiraf etmek istemedi.
- She refused to admit she was wrong.
- Yanılmış olduğunu itiraf etmeyi reddetti.
- Tom admitted he'd lied.
- Tom yalan söylediğini itiraf etti.
- Tom admitted that he didn't know what to do.
- Tom ne yapacağını bilmediğini itiraf etti.
- You must admit that you are in the wrong.
- Hatalı olduğunu itiraf etmelisin.
- I admit I sometimes cry.
- İtiraf ediyorum ki bazen ağlarım.
- I'll admit that.
- Onu itiraf edeceğim.
- I should admit that I started to feel sick.
- Kendimi hasta hissetmeye başladığımı itiraf etmeliyim.
- I admit I didn't do what Tom told me I needed to do.
- Tom'un bana yapmamı söylediği şeyi yapmadığımı itiraf ediyorum.
- Tom admitted he didn't do that.
- Tom bunu yapmadığını itiraf etti.
- I have to admit that I'm impressed.
- Etkilendiğimi itiraf etmeliyim.
- Tom admitted he doesn't do that.
- Tom, bunu yapmadığını itiraf etti.
- During the interrogation he admitted his guilt.
- Sorgulama sırasında suçunu itiraf etti.
- I admit that I was a little drunk.
- Ben biraz sarhoş olduğumu itiraf ediyorum.
- I think we should admit that.
- Bence onu itiraf etmeliyiz.
- Tom doesn't want to admit that he doesn't know how to do it.
- Tom onu nasıl yapacağını bilmediğini itiraf etmek istemiyor.
- I admit that I've done that.
- Onu yaptığımı itiraf ediyorum.
- Tom admitted he despises Mary.
- Tom, Mary'den nefret ettiğini itiraf etti.
- I admit that I was wrong.
- Hatalı olduğumu itiraf ediyorum.
- Tom admitted that it was due to his carelessness that the accident had happened.
- Tom kazanın onun dikkatsizliğinden dolayı olduğunu itiraf etti.
- Tom admitted that he had killed Mary.
- Tom, Mary'yi öldürdüğünü itiraf etti.
- Tom admitted that he wears fake glasses because he wants to look smarter.
- Tom daha zeki görünmek istediği için sahte gözlük taktığını itiraf etti.
- Tom admitted that he was exhausted.
- Tom bitkin olduğunu itiraf etti.
- Tom admitted that he did that.
- Tom onu yaptığını itiraf etti.
- He admitted that he had committed the crime.
- Suç işlediğini itiraf etti.
- Tom admitted that he was scared.
- Tom, korktuğunu itiraf etti.
- Tom has admitted it.
- Tom onu itiraf etti.
- Did he admit it?
- İtiraf etti mi?
- I have to admit I was starting to feel a little sorry for myself.
- İtiraf etmeliyim ki kendim için biraz üzülmeye başlamıştım.
- Tom has admitted that he stole Mary's bicycle.
- Tom Mary'nin bisikletini çaldığını itiraf etti.
- Sami admitted guilt.
- Sami suçunu itiraf etti.
- I admitted that I was wrong.
- Hatalı olduğumu itiraf ettim.
- I admit that, without him, those ten years of my life would have been empty and without goals.
- İtiraf ediyorum, o olmadan yaşamımın bu on yılı boş ve amaçsız olurdu.
- Tom admitted he was nervous.
- Tom sinirli olduğunu itiraf etti.
- I must admit, your idea was way better than mine.
- İtiraf etmeliyim ki, senin fikrin benimkinden çok daha iyiydi.
- Tom admitted that he had stolen Mary's money.
- Tom, Mary'nin parasını çaldığını itiraf etti.
- Tom admits he often cries.
- Tom sık sık ağladığını itiraf ediyor.
- I admit I was overwhelmed.
- Bunaldığımı itiraf ediyorum.
- Tom admitted he didn't like Mary very much.
- Tom Mary'yi çok sevmediğini itiraf etti.
- He admitted that he had committed the crime.
- O, suçu işlediğini itiraf etti.
- Don't admit anything.
- Hiçbir şeyi itiraf etme.
- Tom admitted that he stole Mary's jewelry.
- Tom Mary'nin mücevheratını çaldığını itiraf etti.
- I must admit that things are looking quite optimistic.
- İtiraf etmeliyim ki işler oldukça iyimser görünüyor.
- I must admit that I've never heard of him.
- Onu hiç duymadığımı itiraf etmeliyim.
- I admit I often do that.
- Onu sık sık yaptığımı itiraf ediyorum.
- I have to admit that I am not a good person.
- İtiraf etmeliyim ki ben iyi bir insan değilim.
- Tom admitted that he was afraid.
- Tom korktuğunu itiraf etti.
- Tom admitted that he hadn't been fair.
- Tom adil davranmadığını itiraf etti.
- Tom admitted he'd taken bribes.
- Tom rüşvet aldığını itiraf etti.
- Tom admits he does that.
- Tom bunu yaptığını itiraf ediyor.
- I think Tom knows more than he's admitting.
- Sanırım Tom itiraf ettiğinden daha çok şey biliyor.
- Tom admitted that he shot Mary's dog.
- Tom, Mary'nin köpeğini vurduğunu itiraf etti.
- I admitted I didn't do what Tom asked me to do.
- Tom'un yapmamı istediği şeyi yapmadığımı itiraf ettim.
- Tom admits that he stole Mary's jewelry.
- Tom, Mary'nin mücevheratını çaldığını itiraf ediyor.
- Are you ready to admit you're wrong?
- Hatalı olduğunu itiraf etmeye hazır mısın?
- I have to admit it's very tempting.
- Çok cazip olduğunu itiraf etmeliyim.
- Tom admitted that he was the one who stole Mary's bracelet.
- Tom Mary'nin bileziğini çalan kişi olduğunu itiraf etti.
- Tom admitted that he was the one who did that.
- Tom bunu yapanın kendisi olduğunu itiraf etti.
- Mary admitted that she was scared.
- Mary korktuğunu itiraf etti.
- Tom admitted that he was illiterate.
- Tom, okur yazar olmadığını itiraf etti.
- Did she admit it?
- İtiraf etti mi?
- Tom admitted that he was illiterate.
- Tom okuma yazma bilmediğini itiraf etti.
- I admitted that I was the one who did that.
- Bunu yapanın ben olduğumu itiraf ettim.
- Tom admitted he was wrong.
- Tom hatalı olduğunu itiraf etti.
- I didn't want to admit I was wrong.
- Yanıldığımı itiraf etmek istemedim.
- Tom admits he's cried.
- Tom ağladığını itiraf ediyor.
- She admitted that she was biased.
- Önyargılı olduğunu itiraf etti.
- Tom admits he's done that.
- Tom bunu yaptığını itiraf etti.
- I have to admit I'm curious.
- Merak ettiğimi itiraf etmeliyim.
- Tom admitted that he knew the secret.
- Tom, sırrı bildiğini itiraf etti.
- She admits knowing the secret.
- O, sırrı bildiğini itiraf ediyor.
- Tom is never going to admit that he's wrong.
- Tom hatalı olduğunu asla itiraf etmeyecek.
- She admitted that she was afraid.
- Korktuğunu itiraf etti.
- You should finally admit you can't cope alone with it.
- Sonunda yalnız başına baş edemeyeceğini itiraf etmelisin.
- Tom admitted he's done that.
- Tom bunu yaptığını itiraf etti.
- I admit I did what Tom asked me not to do.
- Tom'un yapmamamı istediği şeyi yaptığımı itiraf ediyorum.
- Tom admits he was overwhelmed.
- Tom mahcup edildiğini itiraf ediyor.
- I admitted I did that.
- Bunu yaptığımı itiraf ettim.
- She admits knowing the secret.
- Sırrı bildiğini itiraf ediyor.
- Will he admit it?
- İtiraf edecek mi?
- I admit I was skeptical at first.
- Başta şüpheci davrandığımı itiraf etmeliyim.
- The physicist was ashamed to admit that he also likes chemistry.
- Fizikçi kimyayı da sevdiğini itiraf etmekten utanıyordu.
- Tom admitted that he stole Mary's bicycle.
- Tom, Mary'nin bisikletini çaldığını itiraf etti.
- Because Tom admitted he had taken bribes, he didn't get reelected.
- Tom rüşvet aldığını itiraf ettiği için yeniden seçilemedi.
- Tom admitted that he was the one who stole Mary's diamond necklace.
- Tom, Mary'nin elmas kolyesini çalanın kendisi olduğunu itiraf etti.
- Tom admitted that he had stolen the Mary's necklace.
- Tom, Mary'nin kolyesini çaldığını itiraf etti.
- He won't admit that he's done anything wrong.
- Yanlış bir şey yaptığını itiraf etmeyecektir.
- I admitted that she was right.
- Onun haklı olduğunu itiraf ettim.
- I admit I did what Tom told me not to do.
- Tom'un yapmamamı söylediği şeyi yaptığımı itiraf ediyorum.
- Tom admitted that he'd taken bribes.
- Tom rüşvet aldığını itiraf etti.
- Tom admitted that he was the one who stole Mary's diamond necklace.
- Tom, Mary'nin elmas kolyesini çalan kişi olduğunu itiraf etti.
- I must admit that things are looking quite optimistic.
- İşlerin oldukça iyimser göründüğünü itiraf etmeliyim.
- I have to admit I'm a little hesitant about asking Tom for help.
- Tom'dan yardım isteme konusunda biraz tereddüt ettiğimi itiraf etmeliyim.
- Tom admitted that he had stolen the Mary's necklace.
- Tom Mary'nin kolyesini çaldığını itiraf etti.
- Tom would never admit that.
- Tom bunu asla itiraf etmeyecek.
- I must admit I wasn't expecting this.
- Bunu beklemediğimi itiraf etmeliyim.
- He admitted he had taken bribes.
- O, rüşvet aldığını itiraf etti.
- She was scared to admit that she didn't know.
- O bilmediğini itiraf etmeye korkmuştu.
- I admit that I was careless.
- Ben, dikkatsiz olduğumu itiraf ediyorum.
- Tom admitted his mistakes.
- Tom hatalarını itiraf etti.
- Tom admitted having done wrong.
- Tom yanlış yaptığını itiraf etti.
- Tom admitted that he'd been dishonest.
- Tom sahtekâr olduğunu itiraf etti.
- There's nothing wrong with admitting that you're afraid.
- Korktuğunu itiraf etmekte yanlış bir şey yok.
- You admit that you lied, right?
- Yalan söylediğinizi itiraf ediyorsunuz, değil mi?
- Tom doesn't want to admit how much he misses Mary.
- Tom Mary'yi ne kadar özlediğini itiraf etmek istemiyor.
- I have to admit that I never thought of that.
- İtiraf etmeliyim ki bunu hiç düşünmemiştim.
- Tom admitted that he didn't do that.
- Tom bunu yapmadığını itiraf etti.
- Tom admitted his fear.
- Tom korkusunu itiraf etti.
- Tom admitted that he couldn't really understand French.
- Tom, Fransızca'yı gerçekten anlayamadığını itiraf etti.
- Tom admitted that he broke the window.
- Tom camı kırdığını itiraf etti.
- Tom admitted that he was scared.
- Tom korktuğunu itiraf etti.
- We forced him to admit that he'd done it.
- Yaptığını itiraf etmesi için onu zorladık.
- Tom admitted that he'd been dishonest.
- Tom sahtekârlık yaptığını itiraf etti.
- Tom admitted he did that.
- Tom onu yaptığını itiraf etti.
- The thief reluctantly admitted his guilt.
- Hırsız istemeyerek suçunu itiraf etti.
- He admitted that he wanted to escape from here.
- Buradan kaçmak istediğini itiraf etti.
- I admitted I didn't do that.
- Onu yapmadığımı itiraf ettim.
- Tom admitted that he was prejudiced.
- Tom önyargılı olduğunu itiraf etti.
- I wish they'd be honest and admit they don't know what's going to happen.
- Keşke dürüst olsalar ve ne olacağını bilmediklerini itiraf etseler.
- Tom admitted that he didn't really know how to speak French.
- Tom Fransızca konuşmayı gerçekten bilmediğini itiraf etti.
- Tom admitted that he didn't really know where Mary worked.
- Tom, Mary'nin nerede çalıştığını pek bilmediğini itiraf etti.
- Tom admitted what he said was wrong.
- Tom söylediğinin yanlış olduğunu itiraf etti.
- Tom admitted he had accepted a bribe.
- Tom rüşvet aldığını itiraf etti.
- Tom admitted he'd made a mistake.
- Tom bir hata yaptığını itiraf etti.
- Tom admitted he had no idea where his wife was.
- Tom karısının nerede olduğunu bilmediğini itiraf etti.
- Tom admitted he had taken bribes.
- Tom rüşvet almış olduğunu itiraf etti.
- Tom admitted he does that.
- Tom bunu yaptığını itiraf etti.
- I admitted that I wasn't really interested in doing that.
- Bunu yapmakla pek ilgilenmediğimi itiraf ettim.
- Sami admitted he killed Layla.
- Sami, Layla'yı öldürdüğünü itiraf etti.
- I admitted I didn't want to do that.
- Bunu yapmak istemediğimi itiraf ettim.
- Tom admitted that he'd been foolish.
- Tom aptallık ettiğini itiraf etti.
- I have to admit I'm interested.
- İlgilendiğimi itiraf etmek zorundayım.
- Tom admitted it was his fault.
- Tom bunun kendi hatası olduğunu itiraf etti.
- Tom admits he's left early.
- Tom erken ayrıldığını itiraf ediyor.
- Tom admits that he stole Mary's jewelry.
- Tom, Mary'nin mücevherlerini çaldığını itiraf ediyor.
- Tom admitted he left early.
- Tom erken ayrıldığını itiraf etti.
- Tom admitted that he had taken bribes.
- Tom rüşvet almış olduğunu itiraf etti.
- I admitted I'd lied.
- Yalan söylediğimi itiraf ettim.
- He admits being involved in the scandal.
- Skandala karıştığını itiraf ediyor.
- He admitted that he stole the gold.
- O, altını çaldığını itiraf etti.
- Tom admitted that he cried.
- Tom ağladığını itiraf etti.
- Tom admits he's left early.
- Tom erken çıktığını itiraf etti.
- I must admit I wasn't expecting this.
- İtiraf etmeliyim ki bunu beklemiyordum.
- Layla admitted that she had lied to me.
- Layla bana yalan söylediğini itiraf etti.
- I have to admit I'm intrigued.
- İtiraf etmeliyim ki ilgimi çekti.
- Tom has admitted his mistakes.
- Tom hatalarını itiraf etti.
- I admit, at that time I was a little drunk.
- İtiraf ediyorum, o sırada biraz sarhoştum.
- He admits being able to bend a metal spoon.
- Metal bir kaşığı bükebildiğini itiraf ediyor.
- Tom admitted that he had killed Mary.
- Tom, Mary'yi öldürmüş olduğunu itiraf etti.
- Tom admitted that he was the one who stole Mary's bracelet.
- Tom, Mary'nin bileziğini çalan kişinin kendisi olduğunu itiraf etti.
- Tom admits he was skeptical at first.
- Tom ilk başta şüpheci olduğunu itiraf ediyor.
- Tom admitted that he murdered Mary.
- Tom, Mary'yi öldürdüğünü itiraf etti.
- Tom admitted he was afraid.
- Tom korktuğunu itiraf etti.
- Marie admitted that she was a prostitute.
- Marie fahişe olduğunu itiraf etti.
- Tom didn't admit anything.
- Tom hiçbir şeyi itiraf etmedi.
- Tom has admitted that he stole Mary's bicycle.
- Tom, Mary'nin bisikletini çaldığını itiraf etti.
- I have to admit that I'm impressed.
- Etkilendiğimi itiraf etmek zorundayım.
- Tom admits he often cries.
- Tom sık sık ağladığını itiraf eder.
- I think you want this more than you want to admit.
- Bence bunu itiraf etmek istediğinden daha çok istiyorsun.
- I didn't admit anything.
- Hiçbir şey itiraf etmedim.
- Tom admitted he was tired.
- Tom yorgun olduğunu itiraf etti.
- I have to admit that you're right.
- Senin haklı olduğunu itiraf etmek zorundayım.
- Tom admits he was overwhelmed.
- Tom bunaldığını itiraf ediyor.
- I admitted I didn't do that.
- Bunu yapmadığımı itiraf ettim.
- The man admitted having broken into the house.
- Adam eve zorla girdiğini itiraf etti.
- Tom admits he's done that.
- Tom bunu yaptığını itiraf ediyor.
- Did she admit it?
- O bunu itiraf etti mi?
- She admits that she stole the jewels.
- Mücevherleri çaldığını itiraf etti.
- As much as I hated to admit it, I was worried.
- İtiraf etmekten ne kadar nefret etsem de, endişelendim.
- The clerk admitted his mistake to me.
- Katip bana hatasını itiraf etti.
- He admitted that he was afraid.
- O korktuğunu itiraf etti.
- You admit that you lied, right?
- Yalan söylediğini itiraf ediyorsun, değil mi?
- When Tom finally decided to admit it, everyone already knew that he was gay.
- Tom sonunda onu itiraf etmeye karar verdiğinde herkes zaten onun bir eşcinsel olduğunu biliyordu.
- Tom doesn't like having to admit that he can't read.
- Tom okuyamadığını itiraf etmek zorunda olmaktan hoşlanmıyor.
- Tom admitted that he couldn't really understand French.
- Tom Fransızcayı gerçekten anlayamadığını itiraf etti.
- Fritz admits he often plays truant.
- Fritz sık sık okuldan kaçtığını itiraf ediyor.
- I admit that I'm the one who stole the money.
- Parayı çalan kişinin ben olduğumu itiraf ediyorum.
- Tom has admitted it.
- Tom itiraf etti.
- I'm afraid he will never admit his guilt.
- Korkarım o suçunu asla itiraf etmeyecek.
- I admit that I was a little drunk.
- İtiraf ediyorum, biraz sarhoştum.
- Tom admitted that he was lazy.
- Tom tembel olduğunu itiraf etti.
- Sami didn't want to admit that.
- Sami onu itiraf etmek istemedi.
- Tom admitted that he was impressed.
- Tom etkilendiğini itiraf etti.
- I admitted I didn't do what Tom told me I had to do.
- Tom'un bana yapmamı söylediği şeyi yapmadığımı itiraf ettim.
- The boy admitted having broken the vase.
- Çocuk vazoyu kırdığını itiraf etti.
- Tom admitted he was the one who ate all the cookies.
- Tom, bütün kurabiyeleri yiyen kişi olduğunu itiraf etti.
- Tom admitted doing that.
- Tom bunu yaptığını itiraf etti.
- Tom admitted that he wasn't really psychic.
- Tom gerçekten medyum olmadığını itiraf etti.
- Tom admits he's cried.
- Tom ağladığını itiraf etti.
- Tom admitted that he was a thief.
- Tom hırsız olduğunu itiraf etti.
- Tom admitted that he was frightened.
- Tom korktuğunu itiraf etti.
- Tom admitted that he had lied to Mary.
- Tom, Mary'ye yalan söylediğini itiraf etti.
- Tom admitted he was the one who ate all the cookies.
- Tom bütün kurabiyeleri kendisinin yediğini itiraf etti.
- Tom admitted he couldn't speak French.
- Tom Fransızca konuşamadığını itiraf etti.
- She admitted that she was wrong.
- O, hatalı olduğunu itiraf etti.
- I admit that, without him, those ten years of my life would have been empty and without goals.
- İtiraf ediyorum, o olmasaydı hayatımın o on yılı boş ve hedefsiz geçerdi.
- Tom admitted he cried.
- Tom ağladığını itiraf etti.
- Tom admitted that he had lied to me.
- Tom bana yalan söylediğini itiraf etti.
- The boy admitted breaking the window.
- Çocuk camı kırdığını itiraf etti.
- Marie admitted that she was a prostitute.
- Marie bir fahişe olduğunu itiraf etti.
- She frankly admitted her guilt.
- Suçunu açıkça itiraf etti.
- He admitted his guilt.
- O suçunu itiraf etti.
- Tom admitted he was very tired.
- Tom çok yorgun olduğunu itiraf etti.
- I have to admit I was worried about it.
- Bu konuda endişelendiğimi itiraf etmeliyim.
- Tom admitted he despised Mary.
- Tom, Mary'den nefret ettiğini itiraf etti.
- He refused to admit he was wrong.
- Hatalı olduğunu itiraf etmeyi reddetti.
- Tom was reluctant to admit it.
- Tom bunu itiraf etmekte isteksizdi.
- Tom admitted that he had killed Mary.
- Tom Mary'yi öldürdüğünü itiraf etti.
- I want you to admit that maybe you like Tom a little.
- Tom'dan biraz hoşlandığını itiraf etmeni istiyorum.
- We forced him to admit that he'd done it.
- Bunu yaptığını itiraf etmeye zorladık.
- I admitted that I did that.
- Onu yaptığımı itiraf ettim.
- Tom has admitted killing Mary.
- Tom, Mary'yi öldürdüğünü itiraf etti.
- I must admit, your idea was way better than mine.
- İtiraf etmeliyim, senin fikrin benimkinden daha iyiydi.
- Tom will admit that now.
- Tom artık onu itiraf edecek.
- Tom admitted that he was exhausted.
- Tom yorgun olduğunu itiraf etti.
- Tom admitted he didn't want to do that anymore.
- Tom artık bunu yapmak istemediğini itiraf etti.
- Tom admitted that he did that.
- Tom bunu yaptığını itiraf etti.
- Tom admitted his guilt.
- Tom suçunu itiraf etti.
- Tom admitted that he had been wrong.
- Tom hatalı olduğunu itiraf etti.
- Tom admitted that he knew the secret.
- Tom sırrı bildiğini itiraf etti.
- I have to admit that I am not a good person.
- İyi bir insan olmadığımı itiraf etmeliyim.
- Tom admitted he had no idea where his wife was.
- Tom karısının nerede olduğu hakkında bir fikri olmadığını itiraf etti.
- I have to admit that I was proud.
- Gurur duyduğumu itiraf etmeliyim.
- I have to admit I was starting to feel a little sorry for myself.
- Kendim için biraz üzülmeye başladığımı itiraf etmek zorundayım.
- The clerk admitted his mistake to me.
- Katip hatasını bana itiraf etti.
- Tom refused to admit it.
- Tom onu itiraf etmeyi reddetti.
- When he was faced with the evidence, he had to admit that he was guilty.
- O delil ile karşı karşıya geldiğinde, suçlu olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı.
- I admit I left early.
- Erken ayrıldığımı itiraf ediyorum.
- I must admit that I was mistaken.
- Hatalı olduğumu itiraf etmeliyim.
- We finally forced Tom to admit it.
- Sonunda Tom'u itiraf etmeye zorladık.
- She was reluctant to admit it.
- İtiraf etmeye gönülsüzdü.
- Tom admitted he was nervous.
- Tom gergin olduğunu itiraf etti.
- He was reluctant to admit it.
- Bunu itiraf etmekte isteksizdi.
- Tom didn't have the courage to admit his mistake.
- Tom'un hatasını itiraf edecek cesareti yoktu.
- She was reluctant to admit it.
- Bunu itiraf etmekte isteksizdi.
- I admit I wasn't sure.
- Emin olmadığımı itiraf ediyorum.
- Tom admitted that he had stolen the money.
- Tom parayı çaldığını itiraf etti.
- Tom has admitted he was there that night.
- Tom o gece orada olduğunu itiraf etti.
- I see you finally admit it!
- Sonunda itiraf ettiğini görüyorum!
- I admit I was surprised.
- Şaşırdığımı itiraf ediyorum.
- Tom admitted that he didn't know how to do it.
- Tom onu nasıl yapacağını bilmediğini itiraf etti.
- Tom admits he does that.
- Tom onu yaptığını itiraf ediyor.
- The thief admitted his guilt.
- Hırsız, suçunu itiraf etti.
- Tom admitted he didn't like Mary very much.
- Tom, Mary'den pek hoşlanmadığını itiraf etti.
- He admitted that he was afraid.
- Korktuğunu itiraf etti.
- I admit I left early.
- Erken çıktığımı itiraf ediyorum.
- Tom admitted that he didn't really know how to speak French.
- Tom, Fransızca konuşmayı gerçekten bilmediğini itiraf etti.
- Tom admitted he didn't do what Mary told him to do.
- Tom, Mary'nin ona yapmasını söylediği şeyi yapmadığını itiraf etti.
- Tom admitted that the rumors were true.
- Tom söylentilerin doğru olduğunu itiraf etti.
- Tom wouldn't admit that he was wrong.
- Tom hatalı olduğunu itiraf etmezdi.
- Tom admitted he despises Mary.
- Tom Mary'yi küçümsediğini itiraf etti.
- Mary admitted that she had been secretly going out with Tom.
- Mary, Tom'la gizlice çıktığını itiraf etti.
- I admitted I did it.
- Bunu yaptığımı itiraf ettim.
- I admit that I killed it.
- Onu öldürdüğümü itiraf ediyorum.
- Tom doesn't want to admit how much he misses Mary.
- Tom, Mary'yi ne kadar özlediğini itiraf etmek istemiyor.
- Tom admitted that he'd lied to me.
- Tom bana yalan söylediğini itiraf etti.
- I must admit, you're right.
- İtiraf etmeliyim ki haklısın.
- The thief admitted his crime.
- Hırsız suçunu itiraf etti.
- Tom is never going to admit that he was wrong.
- Tom hatalı olduğunu asla itiraf etmeyecek.
- I admit that I do that.
- Onu yaptığımı itiraf ediyorum.
- He will never admit his fault.
- O, suçunu asla itiraf etmeyecektir.
- I want Tom to admit he was wrong.
- Tom'un yanıldığını itiraf etmesini istiyorum.
- I think it's time for me to admit that I never cared about you.
- Sanırım seni asla önemsemediğimi itiraf etmemin zamanıdır.
Show More (409)
|
|
- The Court of Auditors itself admits that even the current Member States leave a great deal to be desired on this score.
- Sayıştay'ın kendisi de mevcut Üye Devletlerin bile bu konuda arzulanan çok şey bıraktığını kabul etmektedir.
- Moreover, we must admit that we cannot regulate with 25 Member States in the same way as we have up to now.
- Ayrıca, 25 Üye Devlet ile bugüne kadar olduğu gibi aynı şekilde düzenleme yapamayacağımızı da kabul etmeliyiz.
- However, we should admit that the net that is supposed to catch them is yet to be put in place.
- Bununla birlikte, onları yakalaması beklenen ağın henüz yerine oturtulmadığını da kabul etmeliyiz.
- I would remind everyone that we are admitting around 100 million people to the Union at one time.
- Herkese tek seferde yaklaşık 100 milyon kişiyi Birliğe kabul ettiğimizi hatırlatmak isterim.
- For reasons that are sometimes hard to admit, Europe is helpless in the face of terrorism.
- Bazen kabul edilmesi zor olan nedenlerden ötürü Avrupa terörizm karşısında çaresizdir.
- I freely admit that I have room for improvement.
- Kendimi geliştirmem gerektiğini açıkça kabul ediyorum.
- I admit that the Commission is materially right, I too understand that.
- Komisyonun maddi olarak haklı olduğunu kabul ediyorum, bunu ben de anlıyorum.
- They themselves admit that they cannot control shipments of waste.
- Atık sevkiyatlarını kontrol edemediklerini kendileri de kabul ediyorlar.
- We must now admit that, unfortunately, this has not been the case.
- Ne yazık ki durumun böyle olmadığını artık kabul etmeliyiz.
- I would be the first to admit that the French Government has presented its case badly.
- Fransız Hükümetinin kendi durumunu kötü bir şekilde sunduğunu kabul eden ilk kişi ben olacağım.
- I admit that, at present, the matter seems to be somewhat confused.
- Şu anda konunun biraz karışık göründüğünü kabul ediyorum.
- Progress is being made - I will admit that here and now.
- İlerleme kaydediliyor - bunu burada ve şimdi kabul ediyorum.
- That is, I admit, a respectable achievement, indeed a transparent one.
- Bu, kabul ediyorum, saygıdeğer bir başarı, hatta şeffaf bir başarı.
- The Council was not prepared to admit that as a part of the report.
- Konsey bunu raporun bir parçası olarak kabul etmeye hazır değildi.
- We must also admit, however, that a great deal has gone wrong since this triumph.
- Bununla birlikte, bu zaferden bu yana pek çok şeyin yanlış gittiğini de kabul etmeliyiz.
- We must admit it and ensure that it is filled.
- Bunu kabul etmeli ve bu boşluğun doldurulmasını sağlamalıyız.
- We should admit that the previous reforms of the European Parliament have achieved precious little.
- Avrupa Parlamentosu'nun önceki reformlarının çok az şey başardığını kabul etmeliyiz.
- It is a delicate issue, I admit.
- Hassas bir konu olduğunu kabul ediyorum.
- It is a delicate issue, I admit.
- Bunun hassas bir konu olduğunu kabul ediyorum.
- There are those who say that the United States should admit their mistakes.
- Amerika Birleşik Devletleri'nin hatalarını kabul etmesi gerektiğini söyleyenler var.
- Those who are unwilling to admit that should put themselves, for a moment, in the position of the public.
- Bunu kabul etmek istemeyenler bir an için kendilerini halkın yerine koymalıdır.
- That is, I admit, a respectable achievement, indeed a transparent one.
- Bunun saygıdeğer bir başarı, hatta şeffaf bir başarı olduğunu kabul ediyorum.
- We must admit that we have failed spectacularly on this issue.
- Bu konuda fevkalade başarısız olduğumuzu kabul etmeliyiz.
- Although I agree with his motivation, we must admit that this approach is not a safe one.
- Motivasyonuna katılmakla birlikte, bu yaklaşımın güvenli bir yaklaşım olmadığını kabul etmeliyiz.
- I admit I am not a scientist.
- Bilim insanı olmadığımı kabul ediyorum.
- I do not think so, but although no one admits it, this was the official policy up to the European Council in Lisbon.
- Ben öyle düşünmüyorum ama kimse kabul etmese de Lizbon'daki Avrupa Konseyi'ne kadar resmi politika buydu.
- Today, as we know, nobody objects to admitting young IT professionals.
- Bugün, bildiğimiz gibi, kimse genç bilişim uzmanlarının kabul edilmesine itiraz etmiyor.
- I would just like to say one thing very briefly, and we must admit it.
- Çok kısaca bir şey söylemek istiyorum ve bunu kabul etmeliyiz.
- If we admit new Member States then we need to put our own House in order first.
- Eğer yeni Üye Devletleri kabul edersek, o zaman önce kendi evimizi düzene sokmamız gerekir.
- We must admit that the situation is very different from one Member State to another.
- Durumun bir Üye Devletten diğerine çok farklı olduğunu kabul etmeliyiz.
- I admit that the Commission is materially right; I, too, understand that.
- Komisyon'un maddi olarak haklı olduğunu kabul ediyorum; bunu ben de anlıyorum.
- I admit it is not likely to make very good press copy, but it does have the advantage of being sensible.
- Basın için çok iyi bir kopya olmayacağını kabul ediyorum, ancak mantıklı olma avantajına sahip.
- Today, as we know, nobody objects to admitting young IT professionals.
- Bugün, bildiğimiz gibi, kimse genç BT uzmanlarını kabul etmeye itiraz etmiyor.
- As I said earlier, we readily admit that we do not have all the answers.
- Daha önce de söylediğim gibi, tüm cevaplara sahip olmadığımızı kabul ediyoruz.
- I gladly admit that the Commission is not responsible for this situation.
- Bu durumdan Komisyon'un sorumlu olmadığını memnuniyetle kabul ediyorum.
- This sort of ambiguity cannot go on, and we hope that the Council will admit that.
- Bu tür bir belirsizlik devam edemez ve Konsey'in bunu kabul edeceğini umuyoruz.
- Yet we must openly admit that the international community is not yet doing enough.
- Yine de uluslararası toplumun henüz yeterince çaba göstermediğini açıkça kabul etmeliyiz.
- We must admit it and ensure that it is filled.
- Bunu kabul etmeli ve içinin doldurulmasını sağlamalıyız.
- I would admit that there are, however, some doubts about the state of hake stocks.
- Bununla birlikte, berlam balığı rezervlerinin durumu hakkında bazı şüpheler olduğunu kabul ediyorum.
- President Bush cannot, of course, admit this.
- Başkan Bush elbette bunu kabul edemez.
- Or are we to admit that there are different classes of citizens?
- Yoksa farklı vatandaş sınıfları olduğunu mu kabul etmeliyiz?
- To avoid admitting this, the text begins by saying that the European Parliament has the right to draw up a list.
- Bunu kabul etmemek için metin, Avrupa Parlamentosu'nun bir liste hazırlama hakkına sahip olduğunu söyleyerek başlıyor.
- Some EU Member States admit many more refugees than others.
- Bazı AB Üye Devletleri diğerlerinden çok daha fazla mülteci kabul etmektedir.
- Why will neither the Council nor the Commission admit the fact?
- Neden ne Konsey ne de Komisyon bu gerçeği kabul etmiyor?
- However, we should admit that the net that is supposed to catch them is yet to be put in place.
- Bununla birlikte, onları yakalaması beklenen ağın henüz yerine oturtulmadığını kabul etmeliyiz.
- How long the Commission has taken to admit this.
- Komisyonun bunu kabul etmesi ne kadar da uzun sürdü.
- First of all, I must admit that this explanation of vote is difficult.
- Öncelikle bu oy açıklamasının zor olduğunu kabul etmeliyim.
- What has become of the honesty involved in admitting that reforms sometimes hurt?
- Reformların bazen acı verdiğini kabul etmenin içerdiği dürüstlüğe ne oldu?
- And Sammy refused to admit it was him although he'd spent a whole lot of time with Niels.
- Ve Sammy, Niels'le çok zaman geçirmesine rağmen onun yaptığını kabul etmedi.
- Let's all admit that it is hard to manage a family.
- Bir aileyi yönetmenin zor olduğunu hepimiz kabul edelim.
- Let's all admit that it is hard to manage a family.
- Hepimiz bir aileyi idare etmenin zor olduğunu kabul edelim.
- And Sammy refused to admit it was him although he'd spent a whole lot of time with Niels.
- Ve Sammy, Niels'la çok zaman geçirmiş olmasına rağmen, yapanın o olduğunu kabul etmek istemedi.
- They don't want to admit that it's really a passing fad.
- Onlar gerçekten bunun gelip geçici bir heves olduğunu kabul etmek istemiyor.
- Tom's an irritating person to work with because he'll never admit it when he's made a mistake.
- Tom birlikte çalışıldığında sinir bozucu olan bir insan çünkü bir hata yaptığında bunu asla kabul etmiyor.
- It's very big of you to admit you're wrong.
- Hatalı olduğunu kabul etmen çok büyük bir davranış.
- He doesn't want to admit that he has a drinking problem.
- Bir içki sorunu olduğunu kabul etmek istemiyor.
- Tom didn't admit his mistake.
- Tom hatasını kabul etmedi.
- Why don't you admit your mistake?
- Niçin hatanı kabul etmiyorsun?
- That life is mysterious, I admit.
- Hayatın gizemli olduğunu kabul ediyorum.
- I'm willing to admit I was wrong.
- Hatalı olduğumu kabul etmeye hazırım.
- I admit this isn't an unambiguous answer.
- Bunun kesin bir cevap olmadığını kabul ediyorum.
- Tom doesn't want to admit it, but he's excited about tomorrow's dance.
- Tom kabul etmek istemiyor ama yarınki dans için heyecanlı.
- Tom doesn't understand what's going on either, but he won't admit it.
- Tom da neler olduğunu anlamıyor ama bunu kabul etmiyor.
- Even Tom's enemies admit he's a just man.
- Tom'un düşmanları bile onun adil bir adam olduğunu kabul ediyor.
- I got Tom to admit he'd made a mistake.
- Tom'a hata yaptığını kabul ettirdim.
- He is not a man to admit his mistakes easily.
- Hatalarını kolay kolay kabul edecek bir adam değildir.
- I'm afraid he will never admit his guilt.
- Maalesef suçunu asla kabul etmeyecek.
- Tatoeba should not admit as collaborators those who only wish to denigrate its image and demean its activity.
- Tatoeba, yalnızca imajını kötülemek ve faaliyetini aşağılamak isteyenleri işbirlikçi olarak kabul etmemeli.
- The first step toward recovery is admitting that you have a problem.
- İyileşmenin ilk adımı, bir sorununuz olduğunu kabul etmektir.
- Let's all admit that Tom is a pretty good guy.
- Hepimiz Tom'un iyi bir adam olduğunu kabul edelim.
- I didn't expect you to admit it.
- Bunu kabul etmeni beklemiyordum.
- Tom didn't want to admit that he was the one who broke the window.
- Tom camı kıranın kendisi olduğunu kabul etmek istemedi.
- Tom doesn't want to admit that Mary was right and that he was wrong.
- Tom Mary'nin haklı, kendisininse hatalı olduğunu kabul etmek istemiyor.
- I admit I've done it.
- Bunu yaptığımı kabul ediyorum.
- He did not want to admit it.
- O bunu kabul etmek istemedi.
- I must admit that I snore.
- Horladığımı kabul etmek zorundayım.
- Tom won't admit it.
- Tom bunu kabul etmez.
- I admit that he is right.
- Haklı olduğunu kabul ediyorum.
- I'll admit I'm worried.
- Endişelendiğimi kabul ediyorum.
- Admitting what you say, I still think you are mistaken.
- Söylediklerini kabul etmekle birlikte, hala yanıldığını düşünüyorum.
- When you're wrong, you should admit it.
- Hatalı olduğunda kabul etmelisin.
- Although no one admits it, Paula is a great cook.
- Kimse kabul etmese de Paula harika bir aşçıdır.
- I admit that Tom was right.
- Tom'un haklı olduğunu kabul ediyorum.
- Tom will never admit that.
- Tom bunu asla kabul etmez.
- Tom won't admit it, but he's secretly in love with Mary.
- Tom bunu kabul etmeyecek ama o Mary'ye içten içe aşık.
- Although no one admits it, Paula is a great cook.
- Hiç kimse bunu kabul etmese de Paula harika bir aşçıdır.
- He was not about to admit his mistake.
- Hatasını kabul etmeye niyeti yoktu.
- There is no shame in admitting one's faults.
- Birinin hatalarını kabul etmesinde utanılacak bir şey yoktur.
- Tom doesn't want to admit that he was wrong.
- Tom hatalı olduğunu kabul etmek istemedi.
- I'll admit I'm wrong.
- Hatalı olduğumu kabul edeceğim.
- I admit I've done that.
- Bunu yaptığımı kabul ediyorum.
- I'm not brave, I admit; but I'm not superstitious.
- Kabul ediyorum, cesur değilim ama batıl inançlı değilim.
- Tom didn't seem to be willing to admit he'd made a mistake.
- Tom bir hata yaptığını kabul etmeye istekli görünmüyordu.
- I admit this isn't an unambiguous answer.
- Ben bunun net bir cevap olmadığını kabul ediyorum.
- I admit my mistake.
- Hatamı kabul ediyorum.
- He was not about to admit his mistake.
- Hatasını kabul etmek istemedi.
- I must admit, you're right.
- Kabul etmeliyim, haklısın.
- Admitting you have a problem is the first step.
- Senin bir problemin olduğunu kabul etmek ilk adımdır.
- I admit that he is right.
- Ben onun haklı olduğunu kabul ediyorum.
- I admit that I was wrong.
- Hatalı olduğumu kabul ediyorum.
- I want Tom to admit that he was wrong.
- Tom'un hatalı olduğunu kabul etmesini istiyorum.
- We admit that he is a man of ability.
- Biz onun yetenekli bir adam olduğunu kabul ediyoruz.
- I admit this may not be the best way of doing it.
- Bunun bu işi yapmak için en iyi yol olmayabileceğini kabul ediyorum.
- Let's all admit that Tom is a pretty good guy.
- Hepimiz Tom'un oldukça iyi bir adam olduğunu kabul ediyoruz.
- Did he admit it?
- O bunu kabul etti mi?
- Why don't you just admit that you're wrong?
- Neden hatalı olduğunu kabul etmiyorsun ki?
- I didn't want to admit that I was wrong.
- Hatalı olduğumu kabul etmek istemedim.
- Are you ready to admit you're wrong?
- Hatalı olduğunu kabul etmeye hazır mısın?
- I want Tom to admit he was wrong.
- Tom'un hatalı olduğunu kabul etmesini istiyorum.
- When he was faced with the evidence, he had to admit that he was guilty.
- Kanıtlarla yüzleştiğinde, suçlu olduğunu kabul etmek zorunda kaldı.
- Why don't you just admit you're wrong?
- Neden hatalı olduğunu kabul etmiyorsun?
- It wasn't easy for me to admit that I was wrong.
- Hatalı olduğumu kabul etmek benim için kolay değildi.
- Tom doesn't want to admit that he doesn't know how to do it.
- Tom bunu nasıl yapacağını bilmediğini kabul etmek istemiyor.
- He won't admit his fault.
- O suçunu kabul etmeyecek.
- Tom knows he's wrong, but he won't admit it.
- Tom hatalı olduğunu biliyor ama bunu kabul etmiyor.
- He admits being involved in the scandal.
- Skandala karıştığını kabul ediyor.
- Our principal wanted to admit Bob to our school.
- Bizim müdür Bob'u okulumuza kabul etmek istiyordu.
- I didn't admit anything.
- Hiçbir şeyi kabul etmedim.
- I admit I do that.
- Bunu yaptığımı kabul ediyorum.
- I admit I didn't do what I was supposed to do.
- Yapmam gerekeni yapmadığımı kabul ediyorum.
- I admit I wasn't happy.
- Mutlu olmadığımı kabul ediyorum.
- Tom won't admit it, but he's secretly in love with Mary.
- Tom kabul etmiyor ama Mary'ye gizliden gizliye aşık.
- It doesn't matter whether she admits her guilt or not.
- Suçunu kabul edip etmemesinin hiçbir önemi yok.
- Admitting his lack of experience, I still think that he ought to do better.
- Deneyimsizliğini kabul etmekle birlikte, yine de daha iyisini yapması gerektiğini düşünüyorum.
- It wasn't easy for me to admit that I was wrong.
- Hatalı olduğumu kabul etmem kolay değildi.
- I admit nothing.
- Hiçbir şeyi kabul etmiyorum.
- Tom won't admit that he was wrong.
- Tom hatalı olduğunu kabul etmeyecek.
- She did not want to admit it.
- O bunu kabul etmek istemedi.
- Tom wouldn't admit his mistake.
- Tom hatasını kabul etmedi.
- I'm ready to admit that it was my fault.
- Benim hatam olduğunu kabul etmeye hazırım.
- I must admit that I snore.
- Horladığımı kabul etmeliyim.
- I admit that I was careless.
- Dikkatsiz olduğumu kabul ediyorum.
- I'm afraid he will never admit his guilt.
- Suçunu asla kabul etmeyeceğinden korkuyorum.
- Admitting you have a problem is the first step.
- Bir sorununuz olduğunu kabul etmek ilk adımdır.
- Tom had to admit that Mary was right.
- Tom, Mary'nin haklı olduğunu kabul etmek zorundaydı.
- Let's just admit we're wrong.
- Hatalı olduğumuzu kabul edelim.
- They don't want to admit that it's really a passing fad.
- Bunun geçici bir heves olduğunu kabul etmek istemiyorlar.
- I admit he's smart, but does he have to talk over everyone's heads all the time?
- Zeki olduğunu kabul ediyorum, ama her zaman herkesin kafasının üstünde konuşmak zorunda mı?
- Tom never admits that he's wrong, because he thinks that's a sign of weakness.
- Tom asla hatalı olduğunu kabul etmez, çünkü onun bir zayıflık işareti olduğunu düşünür.
- He admits being able to bend a metal spoon.
- O metal bir kaşığı bükebileceğini kabul ediyor.
- I admit that I lied.
- Yalan söylediğimi kabul ediyorum.
- I admit that I've done that.
- Bunu yaptığımı kabul ediyorum.
- He doesn't admit his defeat.
- Yenilgisini kabul etmiyor.
- Tom won't admit that he's done anything wrong.
- Tom yanlış bir şey yaptığını kabul etmiyor.
- Few people will admit their faults.
- Çok az sayıda insan hatalarını kabul eder.
- Admitting his lack of experience, I still think that he ought to do better.
- Onun tecrübe eksikliğini kabul etmeme rağmen, hâlâ daha iyi iş çıkarması gerektiğini düşünüyorum.
- Mary won't admit that she's wrong.
- Mary kendisinin hatalı olduğunu kabul etmeyecektir.
- Until you admit that you were wrong, I'm not going to talk to you.
- Hatalı olduğunu kabul edene kadar seninle konuşmayacağım.
- Tom ought to admit that he was wrong.
- Tom hatalı olduğunu kabul etmeli.
- Everyone does it, but no one wants to admit it.
- Herkes yapıyor ama kimse kabul etmek istemiyor.
- I think you're having a better time than you want to admit.
- Bence kabul etmek istediğinden daha iyi vakit geçiriyorsun.
- Tom is never going to admit that he's wrong.
- Tom asla hatalı olduğunu kabul etmeyecek.
- Tom doesn't often admit that he's wrong.
- Tom genellikle hatalı olduğunu kabul etmez.
- I admit that I made a mistake.
- Bir hata yaptığımı kabul ediyorum.
- He refused to admit he was wrong.
- Hatalı olduğunu kabul etmeyi reddetti.
- Tom had to swallow his pride and admit that he needed help.
- Tom gururunu bir kenara bırakıp yardıma ihtiyacı olduğunu kabul etmek zorunda kaldı.
- Tom never admits that he's wrong.
- Tom hatalı olduğunu asla kabul etmez.
- Though he wouldn't admit it, he was very tired.
- Kabul etmemesine rağmen çok yorgundu.
- I admit it to be true.
- Doğru olduğunu kabul ediyorum.
- Tom hates to admit that he's a member of the older generation.
- Tom eski neslin bir üyesi olduğunu kabul etmekten nefret ediyor.
- Tom doesn't want to admit that Mary was right and that he was wrong.
- Tom, Mary'nin haklı, kendisinin haksız olduğunu kabul etmek istemiyor.
- He'll never admit he's wrong.
- O, hatalı olduğunu asla kabul etmeyecek.
- Even if he does something bad, he'll never admit it.
- Kötü bir şey yapsa bile, bunu asla kabul etmez.
- Though he wouldn't admit it, he was very tired.
- Kabul etmese de çok yorgundu.
- I think we should admit that.
- Bence bunu kabul etmeliyiz.
- I admit I did what Tom told me not to do.
- Tom'un bana yapmamamı söylediği şeyi yaptığımı kabul ediyorum.
- I admit that it's strange.
- Garip olduğunu kabul ediyorum.
- Tom doesn't want to admit that he was wrong.
- Tom hatalı olduğunu kabul etmek istemez.
- Tom didn't admit anything.
- Tom hiçbir şeyi kabul etmedi.
- Tom won't admit it.
- Tom bunu kabul etmeyecek.
- I admit that I've been careless.
- Dikkatsiz davrandığımı kabul ediyorum.
- They refused to admit they were wrong.
- Hatalı olduklarını kabul etmeyi reddettiler.
- He did not want to admit it.
- Kabul etmek istemedi.
- I admit that I made a mistake.
- Hata yaptığımı kabul ediyorum.
- Sami was forced to admit he needed help to survive.
- Sami hayatta kalmak için yardıma ihtiyacı olduğunu kabul etmek zorunda kaldı.
- Tom won't admit that he was wrong.
- Tom hatalı olduğunu kabul etmiyor.
- I admit that I've been careless.
- Dikkatsiz olduğumu kabul ediyorum.
- The company didn't admit wrongdoing.
- Şirket yanlış yaptığını kabul etmedi.
- Why don't you admit your mistake?
- Neden hatanızı kabul etmiyorsunuz?
- I admit that what you say is true, but I don't like the way you say it.
- Söylediğinin doğru olduğunu kabul ediyorum ama onu söyleme tarzından hoşlanmıyorum.
- Tatoeba should not admit as collaborators those who only wish to denigrate its image and demean its activity.
- Tatoeba, sadece imajını karalamak ve faaliyetlerini küçük düşürmek isteyenleri işbirlikçi olarak kabul etmemelidir.
- You'll be waiting till hell freezes over before Tom will admit that he's wrong.
- Tom'un hatalı olduğunu kabul etmesi için ilelebet bekleyeceksiniz.
- I'll be the first to admit that.
- Onu ilk kabul eden ben olacağım.
- I admit you've been a great help to me.
- Bana çok yardımcı olduğunu kabul ediyorum.
- He won't admit that he's done anything wrong.
- Yanlış bir şey yaptığını kabul etmiyor.
- I admit I often do that.
- Bunu sık sık yaptığımı kabul ediyorum.
- Tom has trouble admitting when he's wrong.
- Tom hatalı olduğunu kabul etmekte zorlanıyor.
- He refused to admit it.
- Bunu kabul etmeyi reddetti.
- I must admit that I was mistaken.
- Hatalı olduğumu kabul etmeliyim.
- I admit I was surprised.
- Şaşırdığımı kabul ediyorum.
- Tom won't admit it, but he's in big trouble.
- Tom bunu kabul etmeyecek ama onun başı büyük dertte.
- Dad, I beg you to admit for once that you may be wrong!
- Baba, bir kez olsun yanılıyor olabileceğini kabul etmen için yalvarıyorum!
- Mary won't admit that she's wrong.
- Mary hatalı olduğunu kabul etmiyor.
- Tom refused to admit he was wrong.
- Tom hatalı olduğunu kabul etmeyi reddetti.
- Tom has trouble admitting that he's wrong.
- Tom hatalı olduğunu kabul etmekte zorluk çekiyordu.
- He would not admit his fault.
- O, hatasını kabul etmezdi.
- It's difficult to help people who can't admit they need help.
- Yardıma ihtiyacı olduğunu kabul edemeyen insanlara yardım etmek zordur.
- Tom refused to admit that what he'd done was wrong.
- Tom yaptığı şeyin yanlış olduğunu kabul etmeyi reddetti.
- Tom refused to admit that he'd made a mistake.
- Tom bir hata yaptığını kabul etmeyi reddetti.
- He would not admit his fault.
- Hatasını kabul etmedi.
- I admit there are a few problems.
- Birkaç sorun olduğunu kabul ediyorum.
- Tom never admits that he's wrong, because he thinks that's a sign of weakness.
- Tom asla hatalı olduğunu kabul etmez, çünkü bunun bir zayıflık işareti olduğunu düşünür.
- She's not admitting her mistake.
- Hatasını kabul etmiyor.
- I admit I neglected my responsibilities.
- Sorumluluklarımı ihmal ettiğimi kabul ediyorum.
- How did you get Tom to admit he was the one who stole your wallet?
- Tom'a cüzdanını çalan kişinin kendisi olduğunu nasıl kabul ettirdin?
- I admit it won't be easy.
- Bunun kolay olmayacağını kabul ediyorum.
- Tom won't admit that he's done anything wrong.
- Tom yanlış bir şey yaptığını kabul etmeyecektir.
- She admits that she won the genetic lottery.
- Genetik piyangoyu kazandığını kabul ediyor.
- He won't admit his fault.
- Hatasını kabul etmeyecek.
- He is not a man to admit his mistakes easily.
- O, hatalarını kolayca kabul edecek bir adam değildir.
- I don't know why you can't admit that you need me.
- Bana ihtiyacın olduğunu neden kabul edemediğini bilmiyorum.
- You admit that you lied, right?
- Yalan söylediğini kabul ediyorsun, değil mi?
- I think we should admit that.
- Onu kabul etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
- Tom won't admit it, but he's in big trouble.
- Tom kabul etmeyecek ama başı büyük belada.
- They never admit their own mistakes.
- Kendi hatalarını asla kabul etmediler.
- Did he admit that he was wrong?
- Hatalı olduğunu kabul etti mi?
- Tom wouldn't admit that he was wrong.
- Tom hatalı olduğunu kabul etmedi.
- I must admit that Tom is strong.
- Kabul etmeliyim ki Tom güçlü.
- Tom doesn't want to admit that he has a drinking problem.
- Tom bir içki sorunu olduğunu kabul etmek istemiyor.
- I admit I made a mistake.
- Hata yaptığımı kabul ediyorum.
- Tom refused to admit that he'd made a mistake.
- Tom hata yaptığını kabul etmeyi reddetti.
- The matter admits of no explanation.
- Mesele hiçbir açıklama kabul etmiyor.
- So you admit we have a problem?
- Bir sorunumuz olduğunu kabul ediyorsun yani.
- I'll admit that.
- Bunu kabul ediyorum.
- So you admit we have a problem?
- Yani bir sorunumuz olduğunu kabul ediyorsun?
- I don't think Tom is going to admit that he's wrong.
- Tom'un hatalı olduğunu kabul edeceğini sanmıyorum.
- She doesn't admit that she is wrong.
- Hatalı olduğunu kabul etmiyor.
- Few people will admit their faults.
- Çok az insan hatalarını kabul eder.
- When you're wrong, you should admit it.
- Hatalıysan kabul etmelisin.
- The first step toward recovery is admitting that you have a problem.
- İyileşme yönündeki ilk adım, bir sorunun olduğunu kabul etmektir.
- Tom never admits he's wrong even when he knows he is.
- Tom hatalı olduğunu bildiği zaman bile hatalı olduğunu asla kabul etmez.
- I admit I sometimes cry.
- Bazen ağladığımı kabul ediyorum.
- I admit that I was a little drunk.
- Kabul ediyorum ki ben biraz sarhoştum.
- They never admit their own mistakes.
- Kendi hatalarını asla kabul etmezler.
- Tom is lost, but is unwilling to admit it.
- Tom kayboldu ama bunu kabul etmek istemiyor.
- I must admit that Tom is strong.
- Tom'un güçlü olduğunu kabul etmeliyim.
- She refused to admit she was wrong.
- O da hatalı olduğunu kabul etmedi.
- Tom admits he wasn't sure.
- Tom emin olmadığını kabul ediyor.
- Tom didn't seem to be willing to admit he'd made a mistake.
- Tom hata yaptığını kabul etmeye istekli görünmüyordu.
- Tom didn't want to admit that he was the one who had broken the window.
- Tom camı kıranın kendisi olduğunu kabul etmek istemedi.
- Tom refused to admit that he was wrong.
- Tom hatalı olduğunu kabul etmeyi reddetti.
- I admit, at that time I was a little drunk.
- O zaman biraz sarhoş olduğumu kabul ediyorum.
- I admit that I do that.
- Bunu yaptığımı kabul ediyorum.
- Tom is never going to admit that he was wrong.
- Tom asla hatalı olduğunu kabul etmeyecek.
- Tom would never admit that.
- Tom bunu asla kabul etmez.
- Sami didn't want to admit that.
- Sami bunu kabul etmek istemiyordu.
- Why don't you just admit that you were wrong?
- Neden hatalı olduğunu kabul etmiyorsun?
- It's absurd never to admit your mistakes.
- Hatalarını asla kabul etmemek saçmalıktır.
- I admit I did that.
- Bunu yaptığımı kabul ediyorum.
- I admit that at first I didn't like you.
- İlk başta seni sevmediğimi kabul ediyorum.
- I admit that I killed him.
- Onu öldürdüğümü kabul ediyorum.
- Why don't you just admit you're wrong?
- Hatalı olduğunu kabul etsene işte.
- Tom will admit that now.
- Tom bunu şimdi kabul edecektir.
- I admit I made a mistake.
- Bir hata yaptığımı kabul ediyorum.
- Tom never admits he's wrong even when he knows he is.
- Tom hatalı olduğunu bilse bile bunu asla kabul etmez.
- I admit that I've been naughty.
- Yaramazlık yaptığımı kabul ediyorum.
- He's an irritating person to work with because he'll never admit it when he's made a mistake.
- Birlikte çalışılması sinir bozucu bir insan çünkü bir hata yaptığında bunu asla kabul etmiyor.
- Tom admits the system isn't perfect.
- Tom sistemin mükemmel olmadığını kabul ediyor.
- Can we admit it's good?
- Bunun iyi olduğunu kabul edebilir miyiz?
- Tom has trouble admitting his mistakes.
- Tom hatalarını kabul etmekte zorlanıyor.
- We admit that he is a man of ability.
- Onun yetenekli bir adam olduğunu kabul ediyoruz.
- I wouldn't expect you to admit it.
- Bunu kabul etmeni beklemezdim.
- I admit that I was a little drunk.
- Biraz sarhoş olduğumu kabul ediyorum.
- Tom readily admits his mistakes.
- Tom hatalarını isteyerek kabul eder.
- She thinks the fact that he admits his problem is very positive, and demonstrates that deep down, he wants to change for you.
- Pedro'nun sorununu kabul etmesinin çok olumlu olduğunu ve içten içe sizin için değişmek istediğini gösterdiğini düşünüyor.
- Tom has trouble admitting that he's wrong.
- Tom hatalı olduğunu kabul etmekte zorlanıyor.
- Tom knows that he's wrong, but he won't admit it.
- Tom hatalı olduğunu biliyor ama bunu kabul etmiyor.
- She admits that she won the genetic lottery.
- O, genetik piyangoyu kazandığını kabul ediyor.
- I admit that I'm the one who stole the money.
- Parayı çalanın ben olduğumu kabul ediyorum.
- The company didn't admit liability.
- Şirket sorumluluğu kabul etmedi.
- Tom had to admit that he was wrong.
- Tom hatalı olduğunu kabul etmek zorunda kaldı.
- Tom readily admits his mistakes.
- Tom hatalarını kolayca kabul eder.
- It was hard for Tom to admit that he needed help.
- Yardıma ihtiyacı olduğunu kabul etmek Tom için zordu.
- I admit that I do that.
- Onu yaptığımı kabul ediyorum.
- Our principal wanted to admit Bob to our school.
- Müdürümüz Bob'u okulumuza kabul etmek istedi.
- When you're wrong, you should admit it.
- Hatalıysan, kabul etmelisin.
- I can admit it now.
- Şimdi kabul edebilirim.
- It's absurd never to admit your mistakes.
- Hatalarını asla kabul etmemen saçma.
- He will never admit his fault.
- Hatasını asla kabul etmez.
- Tom will never admit that he was wrong.
- Tom hatalı olduğunu asla kabul etmeyecek.
- Let's all admit that Tom is a pretty good guy.
- Hepimiz Tom'un iyi biri olduğunu kabul edelim.
- I admit that I'm tired.
- Yorgun olduğumu kabul ediyorum.
- She doesn't admit that she is in the wrong.
- Hatalı olduğunu kabul etmiyor.
- I should admit my mistakes.
- Hatalarımı kabul etmeliyim.
- Tom just didn't want to admit that he'd been wrong.
- Tom sadece hatalı olduğunu kabul etmek istemedi.
- I admit that it's strange.
- Ben onun garip olduğunu kabul ediyorum.
- I think it's time for me to admit that I never cared about you.
- Sanırım seni hiç önemsemediğimi kabul etme zamanım geldi.
- There is no shame in admitting one's faults.
- Birinin hatalarını kabul etmede utanç yok.
- I admit that I killed it.
- Onu öldürdüğümü kabul ediyorum.
- I admit this may not be the best way of doing it.
- Bunun onu yapmak için en iyi yol olmayabileceğini kabul ediyorum.
- He admits being able to bend a metal spoon.
- Metal bir kaşığı bükebildiğini kabul ediyor.
- Admitting what you say, I still think you are mistaken.
- Söylediğini kabul ederek, ben hala senin hatalı olduğunu düşünüyorum.
- She's not admitting her mistake.
- O, hatasını kabul etmiyor.
- It doesn't matter whether she admits her guilt or not.
- Suçunu kabul edip etmemesi önemli değil.
- I admit that at first I didn't like you.
- Başta senden hoşlanmadığımı kabul ediyorum.
- Tom admits he's under pressure.
- Tom baskı altında olduğunu kabul ediyor.
- I'm afraid he will never admit his guilt.
- Korkarım suçunu asla kabul etmeyecek.
- She did not want to admit it.
- O da kabul etmek istemedi.
- I'm ready to admit it was my fault.
- Benim hatam olduğunu kabul etmeye hazırım.
- Tom did not want to admit it.
- Tom bunu kabul etmek istemedi.
- I'll be the first to admit that.
- Bunu ilk kabul eden ben olacağım.
- Tom will never admit that he was wrong.
- Tom hatalı olduğunu asla kabul etmez.
- I admit this is an ambiguous answer.
- Bunun muğlak bir cevap olduğunu kabul ediyorum.
- I'm not brave, I admit; but I'm not superstitious.
- Cesur değilim, kabul ediyorum; ama batıl inançlarım yok.
- I admit this is an ambiguous answer.
- Ben bunun belirsiz bir yanıt olduğunu kabul ediyorum.
- He doesn't want to admit that he has a drinking problem.
- İçki sorunu olduğunu kabul etmek istemiyor.
- I admit it to be true.
- Bunun doğru olduğunu kabul ediyorum.
- Can we admit it's good?
- İyi olduğunu kabul edebilir miyiz?
- I didn't want to admit I was wrong.
- Hatalı olduğumu kabul etmek istemedim.
- He'll never admit he's wrong.
- Hatalı olduğunu asla kabul etmez.
- I want you to admit you were wrong.
- Hatalı olduğunu kabul etmeni istiyorum.
- I admit it.
- Kabul ediyorum.
- That life is mysterious, I admit.
- Bu hayat gizemli, kabul ediyorum.
- You should finally admit you can't cope alone with it.
- Sonunda bununla tek başına başa çıkamayacağını kabul etmelisin.
- I don't know why you can't admit that you need me.
- Bana ihtiyacın olduğunu neden kabul edemiyorsun anlamıyorum.
- Tom never admits that he's wrong.
- Tom asla hatalı olduğunu kabul etmez.
- I admit I'm wrong.
- Hatalı olduğumu kabul ediyorum.
Show More (314)
|
