|
- Uzbekistan has no independent press, whereas Turkmenistan has no press at all worthy of the name.
- Özbekistan'da bağımsız basın yoktur, Türkmenistan'da ise adına yakışır bir basın bile yoktur.
- They include the exclusion of the whole of Afghan youth from any form of education worthy of the name.
- Afgan gençliğinin tamamının, adına yakışır herhangi bir eğitim biçiminden dışlanmasını da içermektedir.
- In this area, we at present lack any reporting worthy of the name.
- Bu alanda şu anda adına yakışır bir raporlama yapamıyoruz.
- The name of the directive really does not matter now, however.
- Ancak direktifin adı şu anda gerçekten önemli değil.
- I would ask you to use the full name of our Group.
- Sizden Grubumuzun tam adını kullanmanızı rica ediyorum.
- Secondly, we have to ensure that the ".EU" name does not, in any way, displace existing Member State domain names.
- İkinci olarak ".EU" adının hiçbir şekilde mevcut Üye Devlet alan adlarının yerini almamasını sağlamalıyız.
- He himself and other Members have mentioned the name of Jean Monnet.
- Kendisi ve diğer Üyeler Jean Monnet'nin adını zikrettiler.
- The plan goes under the name 'EBA' - 'Everything but Arms' .
- Plan, 'EBA' - 'Silahlar Hariç Her Şey' adıyla bilinmektedir.
- The very adjective 'atypical' in the name of this directive says it all.
- Bu direktifin adındaki 'atipik' sıfatı her şeyi anlatıyor.
- A particularly sad fact of human history is that conflicts have arisen in the name of religion.
- İnsanlık tarihinin özellikle üzücü bir gerçeği de çatışmaların din adına ortaya çıkmış olmasıdır.
- Regrettably, I am unable to add the name of the Council and the Presidency to the list of those I would like to thank.
- Ne yazık ki, teşekkür etmek istediklerim listesine Konsey ve Başkanlığın adını ekleyemiyorum.
- Naturally, we need bilateral police cooperation worthy of the name.
- Doğal olarak, adına yakışır ikili polis işbirliğine ihtiyacımız var.
- Can we, in the name of Europe and its qualified majority, impose legislation upon a people who reject it?
- Avrupa ve onun nitelikli çoğunluğu adına, yasaları reddeden bir halka yasaları dayatabilir miyiz?
- Its name, however, is irrelevant.
- Bununla birlikte adı önemsizdir.
- All sciences worthy of the name must be aware of their role in society.
- Adına yakışır tüm bilimler, toplumdaki rollerinin farkında olmalıdır.
- Regrettably, I am unable to add the name of the Council and the Presidency to the list of those I would like to thank.
- Ne yazık ki Konsey ve Başkanlığın adını teşekkür etmek istediklerim listesine ekleyemiyorum.
- The title of each line is the name of an Institute.
- Her satırın başlığı bir Enstitünün adıdır.
- He himself and other Members have mentioned the name of Jean Monnet.
- Kendisi ve diğer Üyeler Jean Monnet'nin adını zikretmişlerdir.
- They do not want a war against Iraq in their name.
- Kendi adlarına Irak'a karşı bir savaş istemiyorlar.
- Unfortunately, this is going to give environment policy a bad name.
- Maalesef bu çevre politikasının adını kötüye çıkaracak.
- On certain sides, the official name of the FYROM is not used correctly.
- Bazı taraflarda FYROM'un resmi adı doğru kullanılmamaktadır.
- All of this done in the name of freedom.
- Bütün bunlar özgürleşme adına yapılıyor.
- All of this done in the name of freedom.
- Bunların hepsi özgürlük adına yapıldı.
- All of this done in the name of freedom.
- Bütün bunlar özgürleşme adına yapıldı.
- Father - forget his name now, really nice guy.
- Babası, şimdi adını unuttum, gerçekten sevimli bir adam.
- They wrote their first song called Mortician and decided to change the band's name to that.
- Mortician adlı ilk şarkılarını yazmışlar ve grubun adını bu şekilde değiştirmeye karar vermişler.
- The local device name has a remembered connection to another network resource.
- Yerel cihaz adının başka bir ağ kaynağıyla önceden kayıtlı bir bağlantısı vardır.
- The local device name has a remembered connection to another network resource.
- Yerel aygıt adının bir başka ağ kaynağına yapılmış anımsanan bağlantısı mevcut.
- The local device name has a remembered connection to another network resource.
- Yerel cihaz adının başka bir ağ kaynağıyla anıımsanan bir bağlantısı mevcut.
- The name of Izmit Paper and Cardboard Factory is changed to Sümerbank Cellulose Industry.
- İzmit Kâğıt ve Karton Fabrikası'nın adı Sümerbank Selüloz Sanayii olarak değişti.
- They wrote their first song called Mortician and decided to change the band's name to that.
- Mortician adlı ilk şarkılarını yazdıktan sonra grubun adını bu şekilde değiştirmeye karar verdiler.
- The name of this metropolis, where more than ten million people live, also means the "capital city" in Korean.
- On milyondan fazla insanın yaşadığı bu metropolün adı Korece'de "başkent" anlamına da gelmektedir.
- The name of Izmit Paper and Cardboard Factory is changed to Sümerbank Cellulose Industry.
- İzmit Kağıt ve Karton Fabrikasının adı Sümerbank Selüloz Sanayi olarak değiştirildi.
- Father - forget his name now, really nice guy.
- Babanız, adını unuttum şimdi neydi, gerçekten iyi adam.
- There's a story about how he got his name.
- Adını nasıl aldığına dair bir hikaye var.
- The name of Izmit Paper and Cardboard Factory is changed to Sümerbank Cellulose Industry.
- İzmit Kağıt ve Karton Fabrikası'nın adı Sümerbank Selüloz Sanayi olarak değiştirildi.
- Tom remembers your name.
- Tom senin adını hatırlıyor.
- My first French teacher's name was Tom Jackson.
- İlk Fransızca öğretmenimin adı Tom Jackson'dı.
- His name is Tom and he's Mary's husband.
- Adı Tom ve Mary'nin kocası.
- Do you know that boy's name?
- O çocuğun adını biliyor musun?
- What did that man say his name was?
- Şu adam adının ne olduğunu söyledi?
- It's an Indian name.
- Bu bir Hint adıdır.
- Her name is of Greek origin.
- Onun adı Yunanca kökenlidir.
- Tom's real name is John.
- Tom'un gerçek adı John.
- The boy carved his name into the tree.
- Erkek çocuğu ağacın üzerine adını kazıdı.
- Tom has asked to have his name taken off the list.
- Tom adının listeden çıkarılmasını istedi.
- His name is Tom and he lives next to the post office.
- Adı Tom ve postanenin yanında yaşıyor.
- Nobody knows his name.
- Hiç kimse onun adını bilmiyor.
- Tom isn't yet able to write his own name.
- Tom henüz kendi adını yazamıyor.
- He has changed his name.
- Adını değiştirdi.
- Now, what was your name again?
- Adın neydi senin?
- No one knows his real name.
- Hiç kimse onun gerçek adını bilmiyor.
- We associate the name of Darwin with the theory of evolution.
- Darwin'in adını evrim teorisiyle birlikte anıyoruz.
- I don't see your name here.
- Adını burada göremiyorum.
- Ken couldn't recall that man's name.
- Ken o adamın adını hatırlayamadı.
- Later, I found out his real name was Tom.
- Daha sonra, onun gerçek adının Tom olduğunu öğrendim.
- Your name, please.
- Adın, lütfen.
- I'd like to know why my name was deleted from the list.
- Benim adımın neden listeden silindiğini bilmek istiyorum.
- How do you know her name?
- Adını nereden biliyorsun?
- His name is known to everybody in this country.
- Adı bu ülkede herkes tarafından biliniyor.
- I didn't catch his name.
- Onun adını anlamadım.
- She said her name was Mary.
- O, adının Mary olduğunu söyledi.
- You don't need to tell me your real name.
- Gerçek adını bana söylemene gerek yok.
- I got your name from my friend.
- Adını arkadaşımdan aldım.
- Did you hear me call your name?
- Senin adını çağırdığımı işittin mi?
- I don't remember what his name is.
- Adının ne olduğunu hatırlamıyorum.
- He has a funny name.
- Onun komik bir adı var.
- Why don't we name the dog Cookie?
- Neden köpeğin adını Cookie koymuyoruz?
- The boy's name was Tom.
- Çocuğun adı Tom'du.
- He wrote down her name in the notebook.
- Deftere onun adını yazdı.
- I've forgotten her name.
- Adını unuttum.
- We plan to name our son Tom.
- Oğlumuzun adını Tom koymayı planlıyoruz.
- What was the name of the movie we saw last night?
- Dün gece seyrettiğimiz filmin adı neydi?
- Tom says he can't remember his French teacher's name.
- Tom Fransızca öğretmeninin adını hatırlayamadığını söylüyor.
- Sami must have known Layla's name.
- Sami, Layla'nın adını biliyor olmalıydı.
- Tom saw his name written on the blackboard.
- Tom tahtaya adının yazıldığını gördü.
- Her real name is Lisa.
- Onun gerçek adı Lisa.
- I know her name.
- Onun adını biliyorum.
- I can't remember his name.
- Ben onun adını hatırlayamıyorum.
- I wish I could remember his name.
- Keşke onun adını hatırlayabilseydim.
- How many times have I told you not to mention Tom's name around me?
- Sana kaç kere Tom'un adını yanımda anma dedim?
- Tom couldn't remember where he'd heard her name.
- Tom onun adını nerede duyduğunu hatırlayamıyordu.
- Do you know what the name of last year's beauty pageant winner is?
- Geçen yılın güzellik yarışması birincisinin adını biliyor musun?
- Sophia Loren's real name is Sofia Scicolone.
- Sophia Loren'in gerçek adı Sofia Scicolone'dir.
- Even a little boy knows his own name.
- Küçük bir çocuk bile kendi adını bilir.
- I forget her name.
- Adını unuttum.
- I don't know that girl's name.
- O kızın adını bilmiyorum.
- Who told you my name was Tom?
- Adımın Tom olduğunu kim söyledi?
- What's your father's full name?
- Babanın tam adı nedir?
- That boy's name is Tom.
- O çocuğun adı Tom.
- He was gray, like his name.
- O, adı gibi griydi.
Show More (88)
|
|
- In practice, some names are sometimes not accepted by the population registrar's personnel.
- Uygulamada, bazı adlar, nüfus kayıt memurları tarafından bazen kabul edilmemektedir.
- The sin recorded against their names is that of inadequate port State control.
- Adlarına kaydedilen günah, yetersiz liman devleti kontrolüdür.
- Tom has an older sister, Mary, and two younger sisters, but I can't remember their names.
- Tom'un Mary adında bir ablası ve iki küçük kız kardeşi var ama isimlerini hatırlayamıyorum.
- We didn't even know their names.
- Biz onların adlarını bile bilmiyorduk.
Show More (1)
|