|
- Sami loved the quiet of a small town.
- Sami küçük bir kasabanın sessizliğini seviyordu.
- The story begins in a small town in the north of Germany in the 1920s.
- Hikaye 1920'lerde Almanya'nın kuzeyindeki küçük bir kasabada başlıyor.
- I come from a small town in Australia.
- Ben Avustralya'daki küçük bir kasabadan geliyorum.
- He lives in a small town in the hinterlands.
- O, sahilin arkasındaki bölgede küçük bir kasabada yaşıyor.
- I was born in a small town called Nara.
- Nara adlı küçük bir kasabada doğdum.
- He lives in a small town near Osaka.
- Osaka yakınlarında küçük bir kasabada yaşıyor.
- I come from a small town in the Midwest.
- Midwest'teki küçük bir kasabadan geliyorum.
- I visited a small town in Catalonia.
- Katalonya'da küçük bir kasabayı ziyaret ettim.
- Tom lives in a small town in the Bavarian Alps.
- Tom, Bavyera Alpleri'nde küçük bir kasabada yaşıyor.
- The story begins in a small town in the north of Germany in the 1920s.
- Hikaye 1920'li yıllarda Almanya'nın kuzeyindeki küçük bir kasabada başlar.
- Tom lives in a small town about three hundred kilometers from here.
- Tom buradan yaklaşık üç yüz kilometre uzakta küçük bir kasabada yaşıyor.
- They live in a small town on the outskirts of Moscow.
- Onlar Moskova'nın dışında küçük bir kasabada yaşıyorlar.
- He lives in a small town in the hinterlands.
- O da iç bölgelerde küçük bir kasabada yaşıyor.
- Tom lives in a small town on the outskirts of Boston.
- Tom Boston'un dışında küçük bir kasabada yaşıyor.
- This is a small town.
- Burası küçük bir kasaba.
- He grew up in a small town.
- O küçük bir kasabada büyüdü.
- A woman friend of ours took a trip to a small town last week.
- Bir kadın arkadaşımız geçen hafta küçük bir kasabaya gitti.
- Our girlfriend traveled to a small town last week.
- Kız arkadaşımız geçen hafta küçük bir kasabaya yolculuk etti.
- I was born in a small town called Nara.
- Nara adında küçük bir kasabada doğdum.
- I lived in a small town.
- Küçük bir kasabada yaşıyordum.
- Tom grew up in a small town not far from Boston.
- Tom, Boston'dan çok uzak olmayan küçük bir kasabada büyüdü.
- I live in Savigny-sur-Orge, a small town in the Paris suburbs.
- Savigny-sur-Orge'de yaşıyorum, Paris varoşlarında küçük bir kasaba.
- I want to live in a small town.
- Küçük bir kasabada yaşamak istiyorum.
- It's a small town in the middle of nowhere.
- Hiçliğin ortasında küçük bir kasaba.
- Our girlfriend traveled to a small town last week.
- Kız arkadaşımız geçen hafta küçük bir kasabaya gitti.
- I grew up in a small town.
- Ben küçük bir kasabada büyüdüm.
- There on the top of a high mountain they built a small town of their own and lived in peace.
- Orada yüksek bir dağın tepesinde kendilerine ait küçük bir kasaba inşa ettiler ve huzur içinde yaşadılar.
- Tom lives in a small town near Boston.
- Tom Boston yakınlarında küçük bir kasabada yaşıyor.
- I live in Savigny-sur-Orge, a small town in the Paris suburbs.
- Paris banliyölerinde küçük bir kasaba olan Savigny-sur-Orge'de yaşıyorum.
- Tom's dream is to live in a small town in the south of France.
- Tom'un hayali Fransa'nın güneyinde küçük bir kasabada yaşamak.
- What is the difference between a bookshop in a small town and in a big city?
- Küçük bir kasabadaki kitapçı ile büyük bir şehirdeki kitapçı arasındaki fark nedir?
- He lived in a small town nearby.
- Yakınlardaki küçük bir kasabada yaşıyordu.
- I come from a small town in the Midwest.
- Orta Batı'daki küçük bir kasabadan geliyorum.
- Fadil grew up in a small town in Egypt.
- Fadıl Mısır'da küçük bir kasabada büyüdü.
- It's a small town.
- Burası küçük bir kasaba.
- I visited a small town in Catalonia.
- Katalonya'daki küçük bir kasabayı ziyaret ettim.
- Tom got used to living in Boston even though he'd grown up in a small town.
- Tom küçük bir kasabada büyümüş olmasına rağmen Boston'da yaşamaya alıştı.
- Tom lives in a small town where nobody locks their doors.
- Tom kimsenin kapılarını kilitlemediği küçük bir kasabada yaşıyor.
- I'm living in a small town.
- Küçük bir kasabada yaşıyorum.
- Would you rather live in a big city or a small town?
- Büyük bir şehirde mi yoksa küçük bir kasabada mı yaşamayı tercih edersin?
- When he was a child, he lived in a small town.
- Çocukken küçük bir kasabada yaşıyordu.
- This country road leads to a small town ten miles away.
- Bu taşra yolu, on mil uzaktaki küçük bir kasabaya gider.
- Sami loved the quiet of a small town.
- Sami küçük bir kasabanın sessizliğini severdi.
- Fadil grew up in a small town in Egypt.
- Fadıl, Mısır'daki küçük bir kasabada büyüdü.
- They live in a small town on the outskirts of Moscow.
- Moskova'nın eteklerinde küçük bir kasabada yaşıyorlar.
- Tom was born in a small town not too far from Boston.
- Tom, Boston'dan çok uzak olmayan küçük bir kasabada doğdu.
- I live in a small town.
- Küçük bir kasabada yaşıyorum.
- Tom lives in a small town not too far from Boston.
- Tom Boston'dan çok uzak olmayan küçük bir kasabada yaşıyor.
- Life in a small town is boring.
- Küçük bir kasabada hayat sıkıcıdır.
- Tom lives in a small town about three hundred kilometers from here.
- Tom buradan yaklaşık 300 kilometre uzakta küçük bir kasabada yaşıyor.
- This country road leads to a small town ten miles away.
- Bu köy yolu 10 mil ötedeki küçük bir kasabaya gidiyor.
- She lives in a small town in the interior.
- O iç kısımda küçük bir kasabada yaşıyor.
- I come from a small town in Australia.
- Avustralya'nın küçük bir kasabasından geliyorum.
- Fadil is from a small town in Wisconsin.
- Fadıl Wisconsin'de küçük bir kasabadan.
- Tom lived in a small town until he was thirteen.
- Tom on üç yaşına kadar küçük bir kasabada yaşadı.
- Tom grew up in a small town in Australia.
- Tom Avustralya'da küçük bir kasabada büyüdü.
- Would you rather live in a big city or a small town?
- Büyük bir şehirde mi yoksa küçük bir kasabada mı yaşamayı tercih edersiniz?
- There on the top of a high mountain they built a small town of their own and lived in peace.
- Orada yüksek bir dağın tepesinde kendilerine ait küçük bir kasaba inşa ettiler ve barış içinde yaşadılar.
- He was born in a small town in Italy.
- İtalya'da küçük bir kasabada doğmuş.
- We arrived at a small town in Hokkaido.
- Hokkaido'da küçük bir kasabaya vardık.
- The fugitive surfaced in a small town fifty miles from here but then disappeared again.
- Kaçak buradan 50 mil ötedeki küçük bir kasabada ortaya çıktı ama sonra tekrar kayboldu.
- Tom lives in a small town where nobody locks their doors.
- Tom kimsenin kapısını kilitlemediği küçük bir kasabada yaşıyor.
- I'm from a small town not too far from Boston.
- Boston'dan çok uzak olmayan küçük bir kasabadanım.
- Fadil is from a small town in Wisconsin.
- Fadıl, Wisconsin'deki küçük bir kasabadandır.
- Tom comes from a small town.
- Tom küçük bir kasabadan geliyor.
- Tom grew up in a small town not far from here.
- Tom buradan çok uzak olmayan küçük bir kasabada büyüdü.
- I lived in a small town.
- Küçük bir kasabada yaşadım.
- I'd rather live in a small town than in a big city.
- Büyük bir şehirde yaşamaktansa küçük bir kasabada yaşamayı tercih ederim.
- It's a small town.
- Bu küçük bir kasaba.
- I'm living in a small town.
- Ben küçük bir kasabada yaşıyorum.
- He was born in a small town in Italy.
- İtalya'da küçük bir kasabada doğdu.
- Have you ever lived in a small town?
- Hiç küçük bir kasabada yaşadın mı?
- She lives in a small town in the interior.
- İç kesimlerdeki küçük bir kasabada yaşıyor.
Show More (70)
|