traditional - Turco Inglés Diccionario

traditional

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Significados de "traditional" en diccionario turco inglés : 12 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
traditional adj. geleneksel
There are fewer and fewer employees in the traditional sense of the word.
Kelimenin geleneksel anlamıyla çalışan sayısı gittikçe azalıyor.

More Sentences
General
traditional adj. gelenekçi
Tom is traditional, isn't he?
Tom gelenekçi, değil mi?

More Sentences
traditional adj. geleneksel
This initiative is in line with the traditional democratic supervisory role of legislative meetings.
Bu girişim, yasama toplantılarının geleneksel demokratik denetim rolüyle uyumludur.

More Sentences
Trade/Economic
traditional adj. geleneksel
According to traditional power relations, only ownership and management count.
Geleneksel güç ilişkilerine göre, sadece mülkiyet ve yönetim önemlidir.

More Sentences
General
traditional adj. ananevi
traditional adj. göreneksel
traditional adj. adetsel
Architecture
traditional adj. geçmişin mimari izlerini taşıyan
Religious
traditional adj. hadislere uygun
traditional adj. hadislerin emrettiği
Music
traditional adj. geleneksel caza ait
traditional adj. geleneksel cazla ilgili

Significados de "traditional" con otros términos en diccionario inglés turco: 119 resultado(s)

Inglés Turco
General
traditional chinese n. geleneksel çince
What is the difference between simplified Chinese and traditional Chinese?
Basitleştirilmiş Çince ile geleneksel Çince arasındaki fark nedir?

More Sentences
more traditional n. daha geleneksel
It is not, however, to be found in certain other countries which have much more traditional administration systems.
Ancak bu durum, çok daha geleneksel yönetim sistemlerine sahip diğer bazı ülkelerde görülmemektedir.

More Sentences
traditional culture n. geleneksel kültür
Various reasons are given to justify this human rights violation in the name of traditional culture or religion.
Bu insan hakları ihlalini geleneksel kültür veya din adına meşrulaştırmak için çeşitli nedenler gösterilmektedir.

More Sentences
traditional family n. geleneksel aile
The traditional family is no longer the norm.
Geleneksel aile artık norm değil.

More Sentences
non-traditional adj. geleneksel olmayan
On the other hand, alternative non-traditional product chains must also be developed.
Öte yandan geleneksel olmayan alternatif ürün zincirleri de geliştirilmelidir.

More Sentences
Medical
traditional medicine n. geleneksel ilaç
Traditional medicines from outside the EU, such as Chinese medicines, will be able to satisfy the 50 year requirement.
Çin ilaçları gibi AB dışından gelen geleneksel ilaçlar 50 yıl şartını karşılayabilecektir.

More Sentences
Sport
traditional sports n. geleneksel sporlar
Sumo is the traditional sport of Japan.
Sumo, Japonya'nın geleneksel sporudur.

More Sentences
General
traditional knowledge n. geleneksel bilgi
traditional value n. geleneksel değer
traditional law n. teamül hukuku
traditional pastry n. geleneksel pasta
traditional media n. geleneksel medya
traditional marketing n. geleneksel pazarlama
traditional media n. geleneksel basın yayın
traditional chinese n. klasik çince
traditional spanish n. geleneksel ispanyolca
traditional wear n. geleneksel kıyafet
traditional wear n. yöresel kıyafet
traditional outfit n. yöresel kıyafet
traditional wear n. yerel kıyafet
traditional outfit n. yerel kıyafet
traditional identity n. geleneksel kimlik
traditional spring festivals n. geleneksel bahar şenlikleri
traditional festival n. geleneksel şenlik
traditional fest n. geleneksel şenlik
traditional rule n. geleneksel kural
traditional format n. geleneksel format
traditional format n. geleneksel biçim
traditional approach n. geleneksel yaklaşım
traditional life n. geleneksel hayat/yaşam
traditional instrument n. geleneksel enstrüman
traditional holiday n. geleneksel bayram
traditional ideas n. geleneksel fikirler/görüşler
traditional approaches n. geleneksel yaklaşımlar
traditional school n. geleneksel okul
traditional japanese clothing n. geleneksel japon kıyafetleri
traditional japanese clothes n. geleneksel japon kıyafetleri
traditional justice system n. geleneksel adalet sistemi
traditional food n. geleneksel yemek
traditional building n. geleneksel bina/yapı
traditional dance n. geleneksel dans
traditional turkish breakfast n. geleneksel türk kahvaltısı
traditional country n. geleneksel ülke
traditional way n. geleneksel yol
traditional breakfast n. geleneksel kahvaltı
traditional dishes n. geleneksel yemekler
traditional accommodation n. geleneksel konaklama
traditional taste n. geleneksel lezzet
traditional era n. geleneksel dönem
traditional house n. geleneksel ev
traditional toys n. geleneksel oyuncaklar
traditional brick and mortar businesses n. geleneksel fiziki mağaza/dükkan işletmeleri
Phrases
when compared with the traditional method expr. geleneksel yöntemle karşılaştırıldığında
Trade/Economic
traditional option n. geleneksel opsiyon
traditional option n. (borsada) satın alındıktan sonra satılamayan opsiyon
one-week quantity and one-month traditional repo auctions n. bir hafta vadeli miktar ve bir ay vadeli geleneksel repo ihaleleri
traditional economy n. geleneksel ekonomik sistem
traditional retailer n. geleneksel perakendeci
traditional funds n. geleneksel fonlar
traditional budget n. geleneksel bütçe
traditional supplier n. geleneksel ihracatçı
traditional supplier n. geleneksel satıcı ülke
non-traditional workplace n. geleneksel olmayan çalışma alanı/iş yeri
traditional brick and mortar businesses n. işlerin çoğunun fiziksel temsilciler vasıtası ile fiziksel ürünler satarak gerçekleştirildiği eski ve geleneksel ticaret yöntemi
Politics
traditional supplier n. geleneksel ihracatçı-geleneksel satıcı ülke
traditional instruments n. geleneksel araçlar
traditional speciality guaranteed n. geleneksel ürün adı
traditional assessment n. geleneksel değerlendirme
traditional speciality guaranteed n. geleneksel özellik garantisi
standing committee on traditional specialities guaranteed n. geleneksel ürün adlarına ilişkin daimi komite
Insurance
traditional policy n. poliçe sahibinin primlerinin genel bir fona ödendiği hayat sigortası
Technical
traditional ceramics n. geleneksel seramikler
Telecom
traditional arrangements n. geleneksel düzenlemeler
Construction
traditional construction practice n. geleneksel yapı pratiği
Medical
tcm (traditional chinese medicine) n. geleneksel çin tıbbı
alternative/traditional healer n. alternatif-geleneksel hekim
oriental traditional medicine n. doğu-geleneksel tıp
traditional medicine n. geleneksel tıp
traditional poison n. geleneksel zehir
traditional healer n. geleneksel hekim
traditional and complementary medicine unit n. geleneksel ve tamamlayıcı tıp ünitesi
traditional healer n. halk hekimi
traditional wound care methods n. klasik yara bakım yöntemleri
Psychology
traditional action n. geleneksel eylem
Food Engineering
traditional foods n. geleneksel gıdalar
Gastronomy
a pastry traditional to polish cuisine n. ponçik
sweet made of carrots, traditional in mersin n. cezeriye
traditional restaurant n. lokanta
Marine Biology
traditional fishing zone n. geleneksel balıkçılık kuşağı
Agriculture
traditional agriculture n. geleneksel tarım
traditional agricultural practices n. geleneksel tarımsal uygulamalar
traditional agriculture system n. geleneksel tarım sistemi
traditional agricultural practices n. geleneksel tarım uygulamaları
traditional farming n. geleneksel çiftçilik
traditional agricultural practices n. geleneksel ziraat uygulamaları
traditional agricultural practices n. geleneksel zirai uygulamalar
traditional flood irrigation n. salma sulama
Social Sciences
traditional weapon [south african] n. (güney afrika'da) kabile törenlerinde sergilenen önemli bir silah
traditional marriage n. heteroseksüel evlilik
traditional marriage n. iki karşı cins arasında gerçekleşen evlilik
traditional marriage n. bir kadınla bir erkeğin evliliği
traditional marriage n. eşcinsel evliliği gayrimeşru olarak düşünenlerin normal kabul ettiği heteroseksüel evlilik
traditional marriage n. geleneksel evlilik
traditional marriage n. geleneklere göreneklere uygun evlilik
traditional marriage n. geleneksel düğün
traditional marriage n. gelenek göreneklerin yerine getirildiği/uygulandığı düğün/evlilik
tradwife (traditional wife) n. geleneksel eş
tradwife (traditional wife) n. geleneksel cinsiyet rollerine inanan ev hanımı eş
traditional authority n. geleneksel otorite
Education
traditional education n. geleneksel eğitim
Linguistics
traditional grammar n. geleneksel dilbilgisi
Philosophy
traditional logic n. orta çağ mantığı
Art
traditional animation n. el çizimi animasyon
traditional turkish theater n. geleneksel türk tiyatrosu
traditional animation n. geleneksel/klasik animasyon
traditional improvised theatre n. orta oyunu
traditional dance music n. oyun havası
Music
traditional jazz n. geleneksel caz
an indian traditional string instrument n. dilruba