threatening - Turco Inglés Diccionario

threatening

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Significados de "threatening" en diccionario turco inglés : 11 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
threatening adj. tehditkar
Also symptomatic of this are the USA's threatening gestures directed at Baghdad, which are not always credible.
ABD'nin Bağdat'a yönelik her zaman inandırıcı olmayan tehditkâr jestleri de bunun bir göstergesidir.

More Sentences
threatening n. tehdit
General
threatening n. tehdit etme
threatening n. korkutma
threatening n. gözdağı verme
threatening adj. korkutucu
threatening adj. endişe verici
threatening adj. tehdit edici
threatening adj. tehdit eden
Meteorology
threatening adj. bulutlarla kaplanarak kararmış
threatening adj. fırtına habercisi olan

Significados de "threatening" con otros términos en diccionario inglés turco: 37 resultado(s)

Inglés Turco
General
life-threatening adj. hayatı tehdit eden
The patient's injuries aren't life-threatening.
Hastanın yaraları hayatı tehdit etmiyor.

More Sentences
Law
threatening letter n. tehdit mektubu
He wrote a threatening letter to his girlfriend.
Kız arkadaşına tehdit mektubu yazmış.

More Sentences
General
non-threatening form n. tehditkar olmayan biçim
threatening with death n. ölümle tehdit etme
threatening with death n. ölümle tehdit
threatening factors n. tehdit eden unsurlar
factors threatening the biological diversity n. biyolojik çeşitliliği tehdit eden faktörler
be threatening v. kokorozlamak
avert a life-threatening danger v. hayati tehlike atlatmak
overcome a life-threatening situation v. hayati tehlike atlatmak
kick a life-threatening situation v. hayati tehlike atlatmak
life threatening adj. yaşamı tehdit eden
life-threatening adj. hayati tehlike oluşturan
life-threatening adj. hayati risk içeren
non-life-threatening adj. hayati tehlike içermeyen
non-life-threatening adj. hayati risk içermeyen
Speaking
are you threatening me? expr. beni tehdit mi ediyorsun?
Law
threatening letters n. tehdit mektupları
threatening with death n. öldürme tehdidi
Politics
threatening relatives of the victim n. yakınlara yönelik tehdit
Medical
life-threatening injury n. hayatı tehdit eden yaralanma
life-threatening liver disease n. hayatı tehdit eden karaciğer hastalığı
life threatening metabolic derangement n. hayatı tehdit edici metabolik bozukluk
life-threatening bacterial disease n. hayatı tehdit eden bakteriyel hastalık
life-threatening illness n. hayatı tehdit eden hastalık
life-threatening neurological sign n. hayatı tehdit edici düzeyde nörolojik bulgu
life-threatening clinical complication n. hayatı tehdit eden klinik komplikasyon
life-threatening complication n. hayatı tehdit eden komplikasyon
a life-threatening clinical condition n. hayatı tehdit eden klinik bir komplikasyon/durum
life threatening injury n. hayati risk
life-threatening allergic reaction n. hayatı tehdit eden alerjik reaksiyon
life threatening medical emergency n. insan hayatını tehdit eden tıbbi acil
life-threatening physiopathological changes n. yaşamı tehdit eden fizyopatolojik değişiklikler
a life threatening clinical entity n. yaşamı tehdit eden bir tablo
life-threatening conditions n. yaşamı tehdit eden durumlar
life-threatening event n. yaşamı tehdit edici olay
life-threatening severe metabolic decompensation n. yaşamı tehdit eden ağır metabolik dekompansasyon