|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
sahil |
beach n.
|
|
You are most welcome on our beaches, and we will offer you our first Dutch herring with pleasure.
Sahillerimize hoş geldiniz ve size ilk Hollanda ringa balığımızı memnuniyetle sunacağız.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
sahil |
seaside n.
|
|
He is a waiter in a seaside restaurant.
O bir sahil restoranda garsondur.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
sahil |
coast n.
|
|
These three bodies perform their tasks respectively in urban areas, rural areas and on the coasts.
Bu üç birim, sırasıyla, kentsel alanlarda, kırsal alanlarda ve sahillerde görev yapar.
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
sahil |
shore n.
|
|
The second aspect is that Europe has many ports, many shores and many coasts.
İkinci husus ise Avrupa'nın çok sayıda limana, çok sayıda kıyıya ve çok sayıda sahile sahip olmasıdır.
More Sentences
|
General |
|
5 |
General |
sahil |
coast n.
|
|
These three bodies perform their tasks respectively in urban areas, rural areas and on the coasts.
Bu üç birim, sırasıyla, kentsel alanlarda, kırsal alanlarda ve sahillerde görev yapar.
More Sentences
|
6 |
General |
sahil |
seashore n.
|
|
When I was a child, I used to go to the seashore every summer.
Ben bir çocukken, her yaz sahile giderdim.
More Sentences
|
7 |
General |
sahil |
shore n.
|
|
The second aspect is that Europe has many ports, many shores and many coasts.
İkinci husus ise Avrupa'nın çok sayıda limana, çok sayıda kıyıya ve çok sayıda sahile sahip olmasıdır.
More Sentences
|
8 |
General |
sahil |
coastal adj.
|
|
Blackpool is a coastal town.
Blackpool bir sahil kasabasıdır.
More Sentences
|
Marine |
|
9 |
Marine |
sahil |
shore n.
|
|
The second aspect is that Europe has many ports, many shores and many coasts.
İkinci husus ise Avrupa'nın çok sayıda limana, çok sayıda kıyıya ve çok sayıda sahile sahip olmasıdır.
More Sentences
|
Geography |
|
10 |
Geography |
sahil |
coast n.
|
|
These three bodies perform their tasks respectively in urban areas, rural areas and on the coasts.
Bu üç birim, sırasıyla, kentsel alanlarda, kırsal alanlarda ve sahillerde görev yapar.
More Sentences
|
11 |
Geography |
sahil |
beach n.
|
|
You are most welcome on our beaches, and we will offer you our first Dutch herring with pleasure.
Sahillerimize hoş geldiniz ve size ilk Hollanda ringa balığımızı memnuniyetle sunacağız.
More Sentences
|
General |
|
12 |
General |
sahil |
sea coast n.
|
|
13 |
General |
sahil |
seaboard n.
|
|
14 |
General |
sahil |
strand n.
|
|
15 |
General |
sahil |
bank n.
|
|
16 |
General |
sahil |
littoral n.
|
|
17 |
General |
sahil |
coastline n.
|
|
18 |
General |
sahil |
seafront n.
|
|
19 |
General |
sahil |
seacoast n.
|
|
20 |
General |
sahil |
waterside n.
|
|
|
21 |
General |
sahil |
sea front n.
|
|
22 |
General |
sahil |
sea side n.
|
|
23 |
General |
sahil |
sea bank n.
|
|
24 |
General |
sahil |
seastrand n.
|
|
25 |
General |
sahil |
heated adj.
|
|
Marine |
|
26 |
Marine |
sahil |
marine [obsolete] n.
|
|
Geography |
|
27 |
Geography |
sahil |
coste [obsolete] n.
|
|
28 |
Geography |
sahil |
side n.
|
|
|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
General |
|
1 |
General |
sahil koruma |
coast guard n.
|
|
Coast guards, Land forces, Gendarmerie and Police are responsible for the prevention of illegal immigration.
Sahil koruma, kara kuvvetleri, jandarma ve polis yasa-dışı göçün önlenmesinden sorumludurlar.
More Sentences
|
2 |
General |
sahil şeridi |
coastline n.
|
|
With 3,000 miles of coastline around Ireland, the possibility of illicit drug smuggling is always present.
İrlanda'nın çevresindeki 3,000 millik sahil şeridinde yasadışı uyuşturucu kaçakçılığı ihtimali her zaman mevcuttur.
More Sentences
|
3 |
General |
sahil boyunca gitmek |
coast v.
|
|
Tom turned on cruise control and coasted for a while.
Tom hız kontrolünü açtı ve bir süre sahil boyunca gitti.
More Sentences
|
4 |
General |
sahil boyunca |
along the beach adv.
|
|
Otoyo enjoyed the beautiful spring day and walked along the beach.
Otoyo güzel bahar gününün tadını çıkardı ve sahil boyunca yürüdü.
More Sentences
|
5 |
General |
sahil boyunca |
along the shore adv.
|
|
Tom walked along the shore alone.
Tom tek başına sahil boyunca yürüdü.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
6 |
Trade/Economic |
sahil koruma |
coast guard n.
|
|
Coast guards, Land forces, Gendarmerie and Police are responsible for the prevention of illegal immigration.
Sahil koruma, kara kuvvetleri, jandarma ve polis yasa-dışı göçün önlenmesinden sorumludurlar.
More Sentences
|
Technical |
|
7 |
Technical |
sahil güvenlik |
coast guard n.
|
|
Call the coast guard.
Sahil güvenliği ara.
More Sentences
|
Marine |
|
8 |
Marine |
sahil güvenlik |
coastguard n.
|
|
Environmental disasters of this magnitude underline the need for an EU coastguard.
Bu büyüklükteki çevre felaketleri, AB sahil güvenliğine duyulan ihtiyacın altını çizmektedir.
More Sentences
|
9 |
Marine |
sahil boyunca gitmek |
coast v.
|
|
Tom turned on cruise control and coasted for a while.
Tom hız kontrolünü açtı ve bir süre sahil boyunca gitti.
More Sentences
|
Military |
|
10 |
Military |
sahil güvenlik |
coast guard n.
|
|
Call the coast guard.
Sahil güvenliği ara.
More Sentences
|
General |
|
11 |
General |
güney afrika'da east london'la port shepstone arasındaki sahil şeridi |
wild coast n.
|
|
12 |
General |
güney afrika'da durban kentinden kuzeyde tugela nehrinin döküldüğü yere kadar olan sahil şeridi |
dolphin coast n.
|
|
|
13 |
General |
sahil çakılı |
shingle n.
|
|
14 |
General |
alüvyonlu sahil |
alluvial coast n.
|
|
15 |
General |
sahil koruma botu |
cutter n.
|
|
16 |
General |
bir tür sahil kuşu |
willet n.
|
|
17 |
General |
gümüş kıyı, kuzeyde oporto'dan güneyde costa de lisboa'ya kadar uzanan portekiz sahil şeridi |
costa de prata n.
|
|
18 |
General |
sahil koruma |
coastguard n.
|
|
19 |
General |
sahil kumulu |
coastal dune n.
|
|
20 |
General |
nice ve cannes arasında bulunan bir fransız sahil kasabası |
antibes n.
|
|
21 |
General |
sahil kordonu |
sandbar n.
|
|
22 |
General |
sahil şeritleri |
shorelines n.
|
|
23 |
General |
sahil kırılması |
coastal refraction n.
|
|
24 |
General |
kumlu sahil yolu |
dene n.
|
|
25 |
General |
sahil kesimi |
seaboard n.
|
|
26 |
General |
sahil şeridi |
coast line n.
|
|
27 |
General |
sahil koruma |
shore protection n.
|
|
28 |
General |
ispanyolca'da sahil |
playa n.
|
|
29 |
General |
sahil koruma görevlisi |
coastguard n.
|
|
30 |
General |
sahil hattı |
shore line n.
|
|
31 |
General |
altın kıyı, katalonya'da turistik sahil bölgesi |
costa dorada n.
|
|
32 |
General |
sahil muhafaza |
coast guards n.
|
|
33 |
General |
sahil ticareti |
coasting trade n.
|
|
34 |
General |
sahil yapıları |
waterfronts n.
|
|
35 |
General |
sahil yolu |
coast road n.
|
|
36 |
General |
sahil yolu |
coastal road n.
|
|
37 |
General |
abd ve güney amerika'da sahil kulübesine verilen isim |
cabana n.
|
|
38 |
General |
sahil arsası |
waterfront n.
|
|
39 |
General |
sahil yosunu |
wrack n.
|
|
40 |
General |
sahil kesimi |
coastal region/area n.
|
|
41 |
General |
güneşli bir sahil |
a sunny beach n.
|
|
42 |
General |
sahil boyu |
coastline n.
|
|
43 |
General |
sahil koruma görevlisi |
coast guard n.
|
|
44 |
General |
sahil kenarı |
seashore n.
|
|
45 |
General |
sahil kenarı |
coastline n.
|
|
46 |
General |
sahil kulübesi |
beach hut n.
|
|
47 |
General |
sahil kenti |
coastal town n.
|
|
48 |
General |
sahil şehri |
coastal city n.
|
|
49 |
General |
sahil şehri |
coastal town n.
|
|
50 |
General |
sahil şehri |
seaside city n.
|
|
51 |
General |
sahil kenti |
coastal city n.
|
|
52 |
General |
sahil kenti |
seaside city n.
|
|
|
53 |
General |
kayalıklı sahil manzarası |
cliffy coastal scenery n.
|
|
54 |
General |
(eskiden avustralya ve yeni zelanda'da) sahil kurtarma ekibinde cankurtaranın yüzerken bağlı olduğu kemerin makarasını çalıştıran görevli |
reel man n.
|
|
55 |
General |
(eskiden avustralya ve yeni zelanda'da) sahil kurtarma ekibinde cankurtaranın yüzerken bağlı olduğu kemerin makarasını çalıştıran görevli |
reelman n.
|
|
56 |
General |
kamu yararına açılmış ve abd hükümeti tarafından korunan sahil dinlence alanı |
national seashore n.
|
|
57 |
General |
sahil bölgesi |
coastland n.
|
|
58 |
General |
sahil şeridi |
beachfront n.
|
|
59 |
General |
suriye'nin batı bölümünde yer alan bir sahil kenti |
latakia n.
|
|
60 |
General |
ekvador'un sahil kesiminde yaşayan yerli bir halk |
manta n.
|
|
61 |
General |
ekvador'un sahil kesiminde yaşayan yerli bir halka mensup kimse |
manta n.
|
|
62 |
General |
kıyı veya nehir boyunca görülen batık çamurdan sahil |
mudbank n.
|
|
63 |
General |
küçük sahil anlamına gelen bir japon soyadı |
obama n.
|
|
64 |
General |
denize kıyısı olmayan kentlere sahil bölgelerinden balık getiren kimse |
ripper [obsolete] n.
|
|
65 |
General |
kayalık sahil şeridi |
rock n.
|
|
66 |
General |
sahil bölgelerinde geçici işler yapan kimse |
beachcomber n.
|
|
67 |
General |
sahil düzenlenişi |
coasting n.
|
|
68 |
General |
sahil kenarı |
praya n.
|
|
69 |
General |
sahil insanı |
shoreman n.
|
|
70 |
General |
sahil insanı |
shoresman n.
|
|
71 |
General |
sahil kenarı |
shoreside n.
|
|
72 |
General |
sahil yönü |
shoreward n.
|
|
73 |
General |
(abd sahil güvenlik teşkilatına bağlı) cankurtaran |
surfman [us] n.
|
|
74 |
General |
(sahil) boyunca seyretmek |
range v.
|
|
75 |
General |
(nehir, sahil vb.) boyunca tadını çıkararak yürümek |
stroll along (a river, a beach) v.
|
|
76 |
General |
sahil boyu |
littoral adj.
|
|
77 |
General |
sahilde ya da sahil yakınında bulunan |
littoral adj.
|
|
78 |
General |
sahil üzerinde |
beachside adj.
|
|
79 |
General |
sahil ile ilgili |
shore adj.
|
|
80 |
General |
sahil kenarında bulunan |
shory adj.
|
|
81 |
General |
sahil boyunca |
coastwise adv.
|
|
82 |
General |
sahil yakınında |
on shore adv.
|
|
Colloquial |
|
83 |
Colloquial |
kumsal/sahil güzeli |
beach bunny n.
|
|
84 |
Colloquial |
birleşik devletler sahil güvenliği için kullanılan alaycı bir tabir |
knee-deep navy [us] n.
|
|
Idioms |
|
85 |
Idioms |
plaj/sahil yakışıklısı |
beach bum n.
|
|
Politics |
|
86 |
Politics |
sahil güvenlik komutanlığı |
coast guard command n.
|
|
87 |
Politics |
(britanya'da) sahil güvenliğe ait veya ilişkin |
preventive adj.
|
|
Institutes |
|
88 |
Institutes |
avrupa sınır ve sahil güvenlik teşkilatı |
european border and coast guard agency n.
|
|
89 |
Institutes |
avrupa sınır ve sahil güvenlik ajansı |
european border and coast guard agency n.
|
|
90 |
Institutes |
birleşik devletler sahil güvenliği (bdsg) |
united states coast guard (uscg) n.
|
|
91 |
Institutes |
sahil güvenlik komutanlığı |
coast guard command n.
|
|
92 |
Institutes |
sahil güvenlik komutanlığı |
command of coast guard n.
|
|
Industry |
|
93 |
Industry |
sahil şeridi boyunca bulunan petrol ve gaz tesisleri |
offshore assets n.
|
|
94 |
Industry |
sahil şeridi boyunca bulunan madencilik ve endüstriyel tesisler |
offshore assets n.
|
|
95 |
Industry |
sahil şeridi boyunca bulunan okyanus termal enerji dönüşüm tesisleri |
offshore assets n.
|
|
96 |
Industry |
sahil şeridi boyunca bulunan derin su limanları |
offshore assets n.
|
|
97 |
Industry |
sahil şeridi boyunca bulunan navigasyon yardımcıları |
offshore assets n.
|
|
98 |
Industry |
sahil şeridi boyunca bulunan nükleer enerji santralleri |
offshore assets n.
|
|
99 |
Industry |
sahil şeridi boyunca faaliyet gösteren petrol ve gaz tesisleri |
offshore assets n.
|
|
100 |
Industry |
sahil şeridi boyunca faaliyet gösteren madencilik ve endüstriyel tesisler |
offshore assets n.
|
|
101 |
Industry |
sahil şeridi boyunca faaliyet gösteren okyanus termal enerji dönüşüm tesisleri |
offshore assets n.
|
|
102 |
Industry |
sahil şeridi boyunca faaliyet gösteren derin su limanları |
offshore assets n.
|
|
103 |
Industry |
sahil şeridi boyunca faaliyet gösteren navigasyon yardımcıları |
offshore assets n.
|
|
104 |
Industry |
sahil şeridi boyunca faaliyet gösteren nükleer enerji santralleri |
offshore assets n.
|
|
Tourism |
|
105 |
Tourism |
sahil beldesi |
coastal town n.
|
|
106 |
Tourism |
sahil şeridi |
coastal band n.
|
|
Technical |
|
107 |
Technical |
kıyı, sahil veya sahil şeridi |
rivage n.
|
|
108 |
Technical |
kumlu sahil |
sandy coast n.
|
|
109 |
Technical |
sahil bölgesi |
coastal region n.
|
|
110 |
Technical |
sahil kırılması |
coastal refraction n.
|
|
111 |
Technical |
sahil sahası |
coastal area n.
|
|
112 |
Technical |
sahil duvarı |
bonding n.
|
|
113 |
Technical |
sahil koruma işleri |
sea defence works n.
|
|
114 |
Technical |
sahil etkisi |
shore effect n.
|
|
115 |
Technical |
sahil muhafaza |
coast guard n.
|
|
116 |
Technical |
sahil temizleme aracı |
beach cleaner n.
|
|
117 |
Technical |
sahil güvenlik teknesi |
coast guard cutter n.
|
|
118 |
Technical |
sahil temizleme aracı |
beach cleaning machine n.
|
|
119 |
Technical |
sahil temizleme makinesi |
beach cleaning machine n.
|
|
120 |
Technical |
sahil temizleme makinesi |
beach cleaner n.
|
|
121 |
Technical |
sahil erozyonu |
coast erosion n.
|
|
122 |
Technical |
sahil bölgesi |
coastal reach n.
|
|
123 |
Technical |
sahil göçmesi |
caving n.
|
|
124 |
Technical |
sahil koruma yapısı |
sea defence structure n.
|
|
125 |
Technical |
sahil hattı |
bankline n.
|
|
126 |
Technical |
sahil kaldırımı |
bank paving n.
|
|
127 |
Technical |
sahil gergi halatları |
shore guys n.
|
|
128 |
Technical |
sahil koruması |
coast protection n.
|
|
129 |
Technical |
sahil boyunca |
coastal adj.
|
|
130 |
Technical |
sahil boyunca |
alongshore adj.
|
|
Radio |
|
131 |
Radio |
sahil refraksiyonu |
land effect n.
|
|
132 |
Radio |
sahil refraksiyonu |
shoreline effect n.
|
|
Architecture |
|
133 |
Architecture |
sahil ayağı |
abutment n.
|
|
Construction |
|
134 |
Construction |
sahil evi terası |
widows walk n.
|
|
135 |
Construction |
sahil evi terası |
widow's walk n.
|
|
Traffic |
|
136 |
Traffic |
sahil tahkimatı |
shore protection n.
|
|
Marine |
|
137 |
Marine |
çin'de sahil bölgelerinde koloniler halinde kümelenmiş küçük teknelerde yaşayan etnik grubun üyesi olan kimse |
tankia n.
|
|
138 |
Marine |
çin'de sahil bölgelerinde koloniler halinde kümelenmiş küçük teknelerde yaşayan etnik grubun üyesi olan kimse |
tanka n.
|
|
139 |
Marine |
gemi ile sahil arasında mal taşıyan tekne |
tender n.
|
|
140 |
Marine |
çakıl tabanlı sahil plaj |
shingle beach n.
|
|
141 |
Marine |
çakıllı sahil |
gravel coast n.
|
|
142 |
Marine |
deniz kabuğu ve kumdan oluşan sahil |
shell sand beach n.
|
|
143 |
Marine |
dalgayı sönümleyen sahil |
dissipative beach n.
|
|
144 |
Marine |
dinlenmeye yönelik yapay sahil |
artificial waterside n.
|
|
145 |
Marine |
erozyonun olmadığı sıradan sahil |
normal beach n.
|
|
146 |
Marine |
gelişen sahil |
advancing coast n.
|
|
147 |
Marine |
geri sahil |
backbeach n.
|
|
148 |
Marine |
ilerleyen sahil |
advancing coast n.
|
|
149 |
Marine |
kıyı girintisindeki ufak sahil |
pocket beach n.
|
|
150 |
Marine |
küçük sahil gemisi |
coaster n.
|
|
151 |
Marine |
sahil devriyesi |
shore patrol n.
|
|
152 |
Marine |
sahil şehri |
sea town n.
|
|
153 |
Marine |
sahil faaliyeti |
beach process n.
|
|
154 |
Marine |
sahil görevi |
shore duty n.
|
|
155 |
Marine |
sahil parkı |
beach park n.
|
|
156 |
Marine |
sahil ticareti |
coasting trade n.
|
|
157 |
Marine |
sahil balıkçılığı |
seashore fishing n.
|
|
158 |
Marine |
sahil besleme alanı |
beach nourishment area n.
|
|
159 |
Marine |
sahil çıkıntısı |
beach cusp n.
|
|
160 |
Marine |
sahil malzemesi |
beach material n.
|
|
161 |
Marine |
sahil oyunları |
beach playing n.
|
|
162 |
Marine |
sahil güvenlik memurları |
coast guards n.
|
|
163 |
Marine |
sahil mesire yeri |
beach resort n.
|
|
164 |
Marine |
sahil şeridi |
shoreline n.
|
|
165 |
Marine |
sahil güvenlik botu |
coast guard boat n.
|
|
166 |
Marine |
sahil kurtarma botu |
inshore rescue boat n.
|
|
167 |
Marine |
sahil muhafızı |
coast guard n.
|
|
168 |
Marine |
sahil kuşu |
shorebird n.
|
|
169 |
Marine |
sahil gemisi |
coasting vessel n.
|
|
170 |
Marine |
sahil güvenlik görevlilileri |
coast guards n.
|
|
171 |
Marine |
sahil güvenlik seyir merkezi |
coast guard navigation center n.
|
|
172 |
Marine |
sahil profili |
beach profile n.
|
|
173 |
Marine |
sahil gemisi |
coaster n.
|
|
174 |
Marine |
sahil istasyonu |
shore station n.
|
|
175 |
Marine |
sahil yeşil alanı |
beach green space n.
|
|
176 |
Marine |
sahil kuşu |
shore bird n.
|
|
177 |
Marine |
sahil balıkçılığı |
beach fishing n.
|
|
178 |
Marine |
sığ sahil |
shallow beach n.
|
|
179 |
Marine |
statik olarak dengeli sahil |
statically stable beach n.
|
|
180 |
Marine |
tünek şeklinde sahil |
perched beach n.
|
|
181 |
Marine |
tünek sahil tipi sualtı dalgakıran |
perched beach-type submerged breakwater n.
|
|
182 |
Marine |
yansıtıcı sahil |
reflective beach n.
|
|
183 |
Marine |
yapay sahil |
artificial coast n.
|
|
184 |
Marine |
abd sahil güvenlik teşkilatı |
us coast guard n.
|
|
185 |
Marine |
abd sahil güvenlik teşkilatı |
u. s. coast guard n.
|
|
186 |
Marine |
küçük sahil gemisi |
grab n.
|
|
187 |
Marine |
felemenklerin kullandığı büyük bir sahil gemisi |
flyboat n.
|
|
188 |
Marine |
abd donanmasında deniz, sahil ve ırmaklardaki özel harekatları yürütmek için eğitilip teçhiz edilmiş tim |
sea-air-land team n.
|
|
189 |
Marine |
(abd donanması ve sahil güvenlik) denizci erin astı olan bir rütbe |
seaman apprentice n.
|
|
190 |
Marine |
(abd donanması ve sahil güvenlik) rütbesi denizci erin altında olan kimse |
seaman apprentice n.
|
|
191 |
Marine |
(abd donanması ve sahil güvenlik) en düşük rütbe |
seaman recruit n.
|
|
192 |
Marine |
(abd donanması ve sahil güvenlik) rütbesi en düşük kimse |
seaman recruit n.
|
|
193 |
Marine |
sahil boyu seyretmek |
stand off and on v.
|
|
194 |
Marine |
sahil boyunca denize açılmak |
undersail v.
|
|
195 |
Marine |
(gemi, kara) ufuk ile sahil orta hattı arasında kalan deniz alanında bulunan |
in the offing adj.
|
|
196 |
Marine |
abd donanmasında deniz, sahil ve ırmaklardaki özel harekatları yürütmek için eğitilip teçhiz edilmiş tim |
seal abrev.
|
|
Physics |
|
197 |
Physics |
sahil şeridi paradoksu |
coastline paradox n.
|
|
Marine Biology |
|
198 |
Marine Biology |
sahil güvenlik botu |
fishery protection vessel n.
|
|
199 |
Marine Biology |
sahil hattı uzunluğu |
length of shoreline n.
|
|
200 |
Marine Biology |
washington ve güney aşağı kaliforniya arasındaki sahil şeridine özgü benekli bir levrek |
kelp bass (paralabrax clathratus) n.
|
|
201 |
Marine Biology |
kuzey atlantik'in sahil sularında yaşayan, kaygan ve pulsuz bir deriye sahip olan yemeklik bir balık |
butterfish n.
|
|
202 |
Marine Biology |
kuzey atlantik'in sahil sularında yaşayan, kaygan ve pulsuz bir deriye sahip olan yemeklik bir balık |
pholis gunnellus n.
|
|
203 |
Marine Biology |
kuzey atlantik'in sahil sularında yaşayan, kaygan ve pulsuz bir deriye sahip olan yemeklik bir balık |
rock gunnel n.
|
|
204 |
Marine Biology |
kuzey ve güney amerika'nın sıcak sahil sularında yaşayan, istavritgiller familyasına mensup çeşitli kısa ve basık gövdeli gümüşi balıklara verilen ad |
moonfish n.
|
|
Zoology |
|
205 |
Zoology |
bir göçmen sahil kuşu |
limicolae n.
|
|
206 |
Zoology |
göçmen sahil kuşu |
migratory shorebird n.
|
|
207 |
Zoology |
sahil kuşu |
limicoline bird n.
|
|
208 |
Zoology |
sahil kuşu |
shore bird n.
|
|
209 |
Zoology |
kocagözgiller familyasından olan birçok kahverengi sahil kuşuna verilen ad |
dikkop [south africa] n.
|
|
Botanic |
|
210 |
Botanic |
avustralya'nın sahil kesimlerinde yetişen uzun bir okaliptüs ağacı |
tallow wood (eucalyptus microcorys) n.
|
|
211 |
Botanic |
büyük ve deri benzeri yaprakları olan, pasifik sahil kıyısı boyunca yetişen, yaprak dökmeyen bir meşe |
tanbark oak (notholithocarpus densiflorus) n.
|
|
212 |
Botanic |
büyük ve deri benzeri yaprakları olan, pasifik sahil kıyısı boyunca yetişen, yaprak dökmeyen bir meşe |
tanoak n.
|
|
213 |
Botanic |
bazen süs bitkisi olarak yetiştirilen, genellikle sahil bölgelerine özgü pantropik bir ağaç |
portia tree (thespesia populnea) n.
|
|
214 |
Botanic |
bazen süs bitkisi olarak yetiştirilen, genellikle sahil bölgelerine özgü pantropik bir ağaç |
bendy tree n.
|
|
215 |
Botanic |
bazen süs bitkisi olarak yetiştirilen, genellikle sahil bölgelerine özgü pantropik bir ağaç |
seaside mahoe n.
|
|
216 |
Botanic |
bazen süs bitkisi olarak yetiştirilen, genellikle sahil bölgelerine özgü pantropik bir ağaç |
tulip tree (hespesia populnea) n.
|
|
217 |
Botanic |
bazen süs bitkisi olarak yetiştirilen, genellikle sahil bölgelerine özgü pantropik bir ağaç |
pacific rosewood n.
|
|
218 |
Botanic |
bazen süs bitkisi olarak yetiştirilen, genellikle sahil bölgelerine özgü pantropik bir ağaç |
indian tulip tree n.
|
|
219 |
Botanic |
bazen süs bitkisi olarak yetiştirilen, genellikle sahil bölgelerine özgü pantropik bir ağaç |
milo n.
|
|
220 |
Botanic |
sahil kızılağacı |
seaside alder (alnus maritima) n.
|
|
221 |
Botanic |
sahil kızılağacı |
brook alder n.
|
|
222 |
Botanic |
büyük sahil köknarı |
abies grandis n.
|
|
223 |
Botanic |
sahil sekoyası |
california redwood (sequoia sempervirens) n.
|
|
224 |
Botanic |
sahil sekoyası |
coast redwood n.
|
|
225 |
Botanic |
sahil karanfili |
limonium sinuatum n.
|
|
226 |
Botanic |
sahil kurt ayağı |
gipsywort n.
|
|
227 |
Botanic |
sahil kurt ayağı |
gypsywort n.
|
|
228 |
Botanic |
sahil karanfili |
marsh-rosemary n.
|
|
229 |
Botanic |
sahil karanfili |
sea-lavender n.
|
|
230 |
Botanic |
sahil çamı |
maritime pine n.
|
|
231 |
Botanic |
sahil kurt ayağı |
lycopus europaeus n.
|
|
232 |
Botanic |
sahil karanfili |
sealavender n.
|
|
233 |
Botanic |
sahil karanfili |
statice n.
|
|
234 |
Botanic |
sahil karanfili |
sea lavender n.
|
|
235 |
Botanic |
sahil süpürge çalısı |
american heather (hudsonia tomentosa) n.
|
|
236 |
Botanic |
sahil süpürge çalısı |
woolly beachheather n.
|
|
237 |
Botanic |
sahil süpürge çalısı |
sand false heather n.
|
|
238 |
Botanic |
sahil kıyılarında bulunan morumsu çiçekli bir bitki |
american sea rocket (cakile edentula) n.
|
|
239 |
Botanic |
kumlu sahil ve tepelerde yetişen kaba çok yıllık bir ot cinsi |
ammophila n.
|
|
240 |
Botanic |
sahil andız otu |
golden samphire (inula crithmoides) n.
|
|
241 |
Botanic |
sahil andız otu |
samphire (inula crithmoides) n.
|
|
242 |
Botanic |
sahil andız otu |
sampire (inula crithmoides) n.
|
|
243 |
Botanic |
sahil bölgelerinde yetişen çeşitli bitkilere verilen ad |
sampire n.
|
|
244 |
Botanic |
sahil papatyası |
seaside daisy (erigeron glaucous) n.
|
|
245 |
Botanic |
yeşilimsi sarı çiçekleri ve turuncu-sarı meyveleri olan bir abd sahil bitkisi |
yellow henbane (physalis viscosa) n.
|
|
246 |
Botanic |
yeşilimsi sarı çiçekleri ve turuncu-sarı meyveleri olan bir abd sahil bitkisi |
starhair groundcherry n.
|
|
247 |
Botanic |
yeşilimsi sarı çiçekleri ve turuncu-sarı meyveleri olan bir abd sahil bitkisi |
stellate ground-cherry n.
|
|
248 |
Botanic |
yeşilimsi sarı çiçekleri ve turuncu-sarı meyveleri olan bir abd sahil bitkisi |
grape groundcherry n.
|
|
249 |
Botanic |
sahil eriği çalısı |
beach plum (prunus maritima) n.
|
|
250 |
Botanic |
sahil eriği |
beach plum n.
|
|
251 |
Botanic |
sahil eriği çalısı |
beach plum bush (prunus maritima) n.
|
|
252 |
Botanic |
bazen süs bitkisi olarak yetiştirilen, sahil bölgelerine özgü pantropik bir ağaç |
bendy tree (thespesia populnea) n.
|
|
253 |
Botanic |
bazen süs bitkisi olarak yetiştirilen, sahil bölgelerine özgü pantropik bir ağaç |
seaside mahoe (thespesia populnea) n.
|
|
254 |
Botanic |
sahil çamı |
lodgepole pine n.
|
|
255 |
Botanic |
sahil çamı |
lodgepole n.
|
|
256 |
Botanic |
sahil çamı |
beach pine n.
|
|
257 |
Botanic |
sahil çamı |
jack pine n.
|
|
258 |
Botanic |
sahil çamı |
pinus contorta n.
|
|
259 |
Botanic |
sahil çamı |
spruce pine n.
|
|
260 |
Botanic |
sahil çamı |
shore pine n.
|
|
261 |
Botanic |
sahil çamı |
maritime pine (pinus pinaster) n.
|
|
262 |
Botanic |
sahil çamı |
cluster pine (pinus pinaster) n.
|
|
263 |
Botanic |
sahil çamı |
cluster fir (pinus pinaster) n.
|
|
264 |
Botanic |
sahil karanfili |
marsh rosemary n.
|
|
265 |
Botanic |
sahil otu gibi deniz kenarında yetişen çeşitli çimlere verilen ad |
matweed n.
|
|
266 |
Botanic |
sahil otu |
ammophila arenaria n.
|
|
267 |
Botanic |
yeşilimsi sarı çiçekleri ve turuncu-sarı meyveleri olan bir abd sahil bitkisi |
henbane n.
|
|
268 |
Botanic |
bazen süs bitkisi olarak yetiştirilen, genellikle sahil bölgelerine özgü pantropik bir ağaç |
miro n.
|
|
269 |
Botanic |
abd'nin doğu ve güneydoğu bölgelerinin sahil kesimlerinde yetişen ve dikenli yaprakları olan bir kurtayağı |
lycopodium alopecuroides n.
|
|
270 |
Botanic |
abd'nin doğu ve güneydoğu bölgelerinin sahil kesimlerinde yetişen ve dikenli yaprakları olan bir kurtayağı |
foxtail grass n.
|
|
271 |
Botanic |
büyük sahil göknarı |
abies grandis n.
|
|
272 |
Botanic |
büyük sahil göknarı |
white fir n.
|
|
273 |
Botanic |
büyük sahil göknarı |
lowland white fir n.
|
|
274 |
Botanic |
sahil çamı |
pinaster n.
|
|
275 |
Botanic |
sahil çamı |
pineaster n.
|
|
276 |
Botanic |
sahil karanfili |
sea beet n.
|
|
277 |
Botanic |
sahil ördekotu |
sea grass n.
|
|
278 |
Botanic |
büyük ve belirgin başçıklı amerikan sahil çimi |
spike-grass n.
|
|
Social Sciences |
|
279 |
Social Sciences |
alaska'nın güneydoğusundaki sahil ve ada bölgelerinde yaşayan amerikan yerlisi halkın bir mensubu |
tlingit n.
|
|
280 |
Social Sciences |
alaska'nın güneydoğusundaki sahil ve ada bölgelerinde yaşayan amerikan yerlisi bir halk |
tlinkit n.
|
|
281 |
Social Sciences |
güney carolina, georgia ve kuzey florida'ya bağlı ada ve sahil yerleşimlerinde yaşayan siyahi topluluk |
gullah n.
|
|
282 |
Social Sciences |
güney carolina, georgia ve kuzey florida'ya bağlı ada ve sahil yerleşimlerinde yaşayan siyahi toplulukların konuştuğu kırma ingilizce |
gullah n.
|
|
283 |
Social Sciences |
güney carolina ve georgia'ya bağlı ada ve sahil yerleşimlerinde yaşayan ve bir zamanlar kölelik yapmış kimselerden ve onların altsoyundan oluşan topluluğa mensup kimse |
gullah n.
|
|
284 |
Social Sciences |
kamerun'un sahil kesiminde yaşayıp bantuca konuşan bir halk |
duala n.
|
|
285 |
Social Sciences |
güney carolina, georgia ve kuzey florida'ya bağlı ada ve sahil yerleşimlerinde yaşayan siyahi toplulukların dil ve kültürlerine ilişkin |
gullah adj.
|
|
History |
|
286 |
History |
18. ve 19. yüzyılda new england'daki sahil evlerinde çatılarında bulunan bir tür platform veya teras |
widows walk n.
|
|
287 |
History |
denize kıyısı olmayan kentlere sahil bölgelerinden balık getiren kimse |
ripler [uk] n.
|
|
Environment |
|
288 |
Environment |
sahil çizgisi araştırması |
shoreline survey n.
|
|
289 |
Environment |
sahil falezi |
coastal cliff n.
|
|
290 |
Environment |
sahil akıntısı |
coastal current n.
|
|
291 |
Environment |
sahil kumu birikintisi |
coastal sand dune n.
|
|
292 |
Environment |
sahil terası |
shore terrace n.
|
|
293 |
Environment |
sahil dolgusu |
land reclaimation n.
|
|
294 |
Environment |
sahil iyileştirmesi |
beach nourishment n.
|
|
295 |
Environment |
sahil profilinin değişimi |
change of beach profile n.
|
|
296 |
Environment |
sahil sınıflaması |
beach classification n.
|
|
297 |
Environment |
sahil erozyon kontrolu |
beach erosion control n.
|
|
298 |
Environment |
sahil çizgisi değişimi |
shoreline change n.
|
|
299 |
Environment |
sahil profili |
beach profile n.
|
|
300 |
Environment |
sahil yıkaması |
littoral drift n.
|
|
301 |
Environment |
sahil koruması |
coastal protection n.
|
|
302 |
Environment |
sahil erozyonu |
beach erosion n.
|
|
303 |
Environment |
sahil tesisleri |
coastal facilities n.
|
|
Geography |
|
304 |
Geography |
hawaii'deki kauai adasının batısında bir sahil |
na pali coast n.
|
|
305 |
Geography |
yunanistan'ın doğusundaki sıradağların eteklerindeki dar bir sahil şeridi |
thermopylae n.
|
|
306 |
Geography |
antartika'da bir sahil bölgesi |
caird coast n.
|
|
307 |
Geography |
alüvyonlu sahil |
alluvial toast n.
|
|
308 |
Geography |
sahil kordonu |
sand bar n.
|
|
309 |
Geography |
sahil ötesi platformları |
offshore platform n.
|
|
310 |
Geography |
sahil kordonu |
sandbar n.
|
|
311 |
Geography |
sahil alanı |
coastal area n.
|
|
312 |
Geography |
nehir ya da sahil kıvrımı |
elbow n.
|
|
313 |
Geography |
san francisco'da bir sahil bölgesi |
embarcadero n.
|
|
314 |
Geography |
ingiltere'de bir sahil kasabası |
yarmouth n.
|
|
315 |
Geography |
portekiz'in batısında yer alan bir sahil beldesi |
estoril n.
|
|
316 |
Geography |
ispanya'da bir sahil kasabası |
benidorm n.
|
|
317 |
Geography |
kuzeydoğu çin'de bir sahil bölgesinin eski adı |
kwantung n.
|
|
318 |
Geography |
suriye'nin batı bölümünde yer alan bir sahil kenti |
lattakia n.
|
|
319 |
Geography |
ingiltere'de bir sahil kasabası |
bexhill n.
|
|
320 |
Geography |
hawaii'de ünlü bir sahil ve tatil yeri |
waikiki n.
|
|
321 |
Geography |
sahil şeridi |
litoral n.
|
|
322 |
Geography |
sahil şeridi |
littoral n.
|
|
323 |
Geography |
sahil şeridi |
littoral zone n.
|
|
324 |
Geography |
bataklık olan sahil bölgesi |
maremma n.
|
|
325 |
Geography |
sahil sırtı |
ridge n.
|
|
326 |
Geography |
kuzeybatı rusya'da bir sahil bölgesi |
murman coast n.
|
|
327 |
Geography |
kuzeybatı rusya'da bir sahil bölgesi |
murmansk coast n.
|
|
328 |
Geography |
cornwall'da bir sahil kasabası |
par n.
|
|
329 |
Geography |
new jersey'de bir sahil bölgesi |
pine barrens n.
|
|
330 |
Geography |
pasifik okyanusu'na kıyısı olan sahil bölgeleri |
pacific rim n.
|
|
331 |
Geography |
kanada'da bir sahil kenti |
dartmouth n.
|
|
332 |
Geography |
florida'nın güney sahil açıklarında bulunan bir mercan resifi |
florida key n.
|
|
333 |
Geography |
sahil ülkesi |
seaboard n.
|
|
334 |
Geography |
sahil şeridi |
sealine n.
|
|
335 |
Geography |
mercan adalarla çevrili sahil şeridi |
skerry n.
|
|
336 |
Geography |
suların altında kalan sahil şeridi |
supralittoral n.
|
|
337 |
Geography |
sahil şeridi boyunca uzanan alan |
surfside n.
|
|
Geology |
|
338 |
Geology |
sahil göçmesi |
caving n.
|
|
339 |
Geology |
sahil çıkıntısı |
foreland n.
|
|
Military |
|
340 |
Military |
taktik hava kumandanı (sahil) |
tactical air commander (ashore) n.
|
|
341 |
Military |
sahil kıyısındaki tahkimatlarda hedefin menzil ve konumunu elde etmeye yarayan aygıt |
relocator n.
|
|
342 |
Military |
abd sahil güvenlik teşkilatı |
united states coast guard n.
|
|
343 |
Military |
gemi sahil gemi tamponu |
ship-shore-ship buffer n.
|
|
344 |
Military |
güdümlü füzeli sahil refakat gemisi |
guided missile coastal escort n.
|
|
345 |
Military |
jandarma ve sahil güvenlik akademisi |
gendarmerie and coast guard academy n.
|
|
346 |
Military |
sahil güvenlik komutanlığı |
turkish coast guard command n.
|
|
347 |
Military |
sahil savunma gücü |
coastal defense force n.
|
|
348 |
Military |
sahil güvenlik botu |
coast guard boat n.
|
|
349 |
Military |
sahil çıkarma yeri |
beach landing site n.
|
|
350 |
Military |
sahil sonu |
beach end n.
|
|
351 |
Military |
sahil krokisi |
map chart n.
|
|
352 |
Military |
sahil krokisi |
beach sketch n.
|
|
353 |
Military |
sahil güvenlik komutanlığı |
coast guard command n.
|
|
354 |
Military |
sahil güvenlik ihtiyat teşkilatı |
the coast guard reserve n.
|
|
355 |
Military |
sahil keşif geçici raporu |
beach survey interim report n.
|
|
356 |
Military |
sahil güvenlik ve emniyet timleri |
coast guard and security teams n.
|
|
357 |
Military |
sahil güvenlik akademisi öğrencisi |
cadet n.
|
|
358 |
Military |
sahil uzunluğu |
beach length n.
|
|
359 |
Military |
sahil komutanlığı |
coastal command n.
|
|
360 |
Military |
sahil kesiti |
beach profile n.
|
|
361 |
Military |
sahil devriye uçağı |
coastal n.
|
|
362 |
Military |
sahil güvenlik subayı |
coast guard officer n.
|
|
363 |
Military |
sahil kum tepesi |
beach ridge n.
|
|
364 |
Military |
sahil koruma gemisi |
coast guard ship n.
|
|
365 |
Military |
sahil merkezi |
beach centre n.
|
|
366 |
Military |
sahil eğimi |
beach slope n.
|
|
367 |
Military |
sahil devriyesi |
beach patrol n.
|
|
368 |
Military |
abd donanması ve sahil güvenliğinin giydiği beyaz üniforma |
whites n.
|
|
369 |
Military |
abd donanması ve sahil güvenliğinin giydiği beyaz üniforma |
white n.
|
|
370 |
Military |
sahil güvenlik görevlisi |
coastguardsman n.
|
|
371 |
Military |
sahil güvenlik görevlisi |
coastguardman n.
|
|
372 |
Military |
sahil çıkarma yeri |
bls (beach landing site) abrev.
|
|
373 |
Military |
sahil çıkarma alanı |
bls (beach landing site) abrev.
|
|
Music |
|
374 |
Music |
küba ve meksika'nın sahil kesiminde popüler olan bir salon dansı |
son n.
|
|
Latin |
|
375 |
Latin |
(abd sahil güvenlik teşkilatı'nın mottosu) her daim sadık |
semper fidelis expr.
|
|
376 |
Latin |
(abd sahil güvenlik teşkilatı'nın mottosu) her daim hazır |
semper paratus expr.
|
|
Ornithology |
|
377 |
Ornithology |
bir sahil kuşu cinsi |
catoptrophorus n.
|
|
378 |
Ornithology |
kuzey amerika'ya özgü sahil kuşu |
willet (catoptrophorus semipalmatus) n.
|
|
379 |
Ornithology |
eski dünya'ya özgü sahil kuşlarını içeren bir familya |
family glareolidae n.
|
|
380 |
Ornithology |
bir tür sahil kuşu |
pill-willet n.
|
|
381 |
Ornithology |
sahil kuşları |
sand birds n.
|
|
382 |
Ornithology |
sahil kuşları |
shore birds n.
|
|
383 |
Ornithology |
haematopus cinsi sahil kuşu |
sea pie n.
|
|
384 |
Ornithology |
haematopus cinsi sahil kuşu |
sea piet n.
|
|
385 |
Ornithology |
haematopus cinsi sahil kuşu |
sea pye n.
|
|
386 |
Ornithology |
haematopus cinsi sahil kuşu |
sea pyot n.
|
|
387 |
Ornithology |
calidris cinsi küçük bir sahil kuşu |
sea sandpiper n.
|
|
388 |
Ornithology |
çeşitli sahil kuşlarına verilen ad |
sea snipe n.
|
|
389 |
Ornithology |
sahil kuşları |
shore birds n.
|
|
390 |
Ornithology |
sahil kuşu |
shore snipe n.
|
|
Slang |
|
391 |
Slang |
amerika birleşik devletleri sahil güvenlik elemanı/mensubu |
puddle pirate [derogatory] [us] n.
|
|
British Slang |
|
392 |
British Slang |
batı lancashire sahil kesiminde doğmuş kimse |
sand grown n.
|
|
Modern Slang |
|
393 |
Modern Slang |
avustralya'nın queensland eyaletinde bir sahil kasabası |
airlie beach n.
|
|