Turco | Inglés | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | pek mümkün olmayan | unlikely adj. | ||
Tom knew that Mary was unlikely to be there on time. Tom, Mary'nin zamanında orada olmasının pek mümkün olmadığını biliyordu. More Sentences |
Turco | Inglés | |
---|---|---|
Idioms | ||
Idioms | kazanması/başarılı olması pek mümkün olmayan bir durumda | on a losing wicket expr. |