Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | mystique n. | gizem | ||
The enigmatic singer had a mystique that captivated audiences. Esrarengiz şarkıcının dinleyicileri cezbeden gizemli bir havası vardı. More Sentences |
||||
General | mystique n. | esrarlı hava | ||
General | mystique n. | marifet | ||
General | mystique n. | esrarlı ve tesir edici bir hüner | ||
General | mystique n. | hüner | ||
Religious | ||||
Religious | mystique n. | gerçekliğin veya gerçek bir durumun genellikle akidelerle ifade edildiği ve bir kült tarafından tapınılıp ibadet edenlere yol göstermesinin beklendiği mistik veya metafiziksel yorumu | ||
Philosophy | ||||
Philosophy | mystique n. | bir insan veya nesne etrafında inşa edilen ve anlamca zenginleştirilmiş öğretiler, inançlar veya değerler yapısı |
Inglés | Turco | |
---|---|---|
Psychology | ||
Psychology | participation mystique n. | mistik katılım |