Turco | Inglés | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | mümkün görünmeyen | unlikely adj. | ||
It is therefore unlikely that the meeting can be organised before June at the earliest. Bu nedenle toplantının en erken Haziran ayından önce düzenlenmesi pek mümkün görünmüyor. More Sentences |
||||
General | ||||
General | mümkün görünmeyen | improbable adj. | ||
It seemed improbable that Tom would succeed. Tom'un başarılı olması mümkün görünmüyordu. More Sentences |
||||
General | mümkün görünmeyen | remote adj. | ||
General | mümkün görünmeyen | outside adj. |
Turco | Inglés | |
---|---|---|
Idioms | ||
Idioms | başarılı olması pek mümkün görünmeyen bir şey için çabalamak | be fighting a losing battle v. |