Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | largely adv. | fazlasıyla | ||
The situation with regard to torture and ill treatment in Turkey remains largely unchanged. Türkiye’de işkence ve kötü muamele açısından durum pek fazla değişmemiştir. More Sentences |
||||
General | largely adv. | çoğunlukla | ||
The role of president in Ireland is largely ceremonial with limited powers. İrlanda'da başkanlık makamı çoğunlukla sembolik ve yetkileri kısıtlı. More Sentences |
||||
General | largely adv. | büyük ölçüde | ||
All I have done is finish the work which he had largely and judiciously started. Benim tek yaptığım, onun büyük ölçüde ve akıllıca başlattığı işi bitirmek oldu. More Sentences |
||||
General | largely adv. | genelde | ||
How much beer people drink largely depends on the weather. İnsanların ne kadar bira içtiği, genelde havaya bağlıdır. More Sentences |
||||
General | largely adv. | büyük oranda | ||
It depends largely on the context. O büyük oranda içeriğe bağlı. More Sentences |
||||
General | largely adv. | ziyadesiyle | ||
General | largely adv. | çok | ||
General | largely adv. | genellikle | ||
General | largely adv. | yaygın biçimde | ||
General | largely adv. | büyük bir ölçüde | ||
General | largely adv. | avuç avuç | ||
General | largely adv. | bolca | ||
General | largely adv. | geniş olarak | ||
General | largely adv. | ekseriyetle | ||
General | largely adv. | bol bol | ||
General | largely adv. | büyük ölçüde/çapta | ||
General | largely adv. | geniş ölçüde | ||
General | largely adv. | cömertçe | ||
General | largely adv. | geniş anlamda | ||
General | largely adv. | geniş manada | ||
Ottoman Turkish | ||||
Ottoman Turkish | largely adv. | umumiyetle |
Inglés | Turco | |
---|---|---|
General | ||
General | largely stop v. | büyük oranda durmak |
General | largely stop v. | büyük oranda durdurmak |
General | largely common adj. | geniş anlamda yaygın |
General | largely effective adj. | büyük ölçüde etkili |
General | lengthy and largely adv. | enine boyuna |