kuşku - Turco Inglés Diccionario

kuşku

Significados de "kuşku" en diccionario inglés turco : 30 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
kuşku suspicion n.
Such an approach alienates the citizens and increases their suspicion instead of bringing them closer.
Böyle bir yaklaşım vatandaşları yakınlaştırmak yerine yabancılaştırır ve kuşkularını arttırır.

More Sentences
kuşku doubt n.
Such persecution obviously only strengthens the doubt surrounding the official dogmas.
Böylesi bir zulmün sadece resmi dogmalara yönelik kuşkuları güçlendirdiği açıktır.

More Sentences
General
kuşku suspicion n.
Such an approach alienates the citizens and increases their suspicion instead of bringing them closer.
Böyle bir yaklaşım vatandaşları yakınlaştırmak yerine yabancılaştırır ve kuşkularını arttırır.

More Sentences
kuşku doubt n.
Such persecution obviously only strengthens the doubt surrounding the official dogmas.
Böylesi bir zulmün sadece resmi dogmalara yönelik kuşkuları güçlendirdiği açıktır.

More Sentences
kuşku disbelief n.
Tom stared in disbelief.
Tom kuşku içinde baktı.

More Sentences
kuşku misgiving n.
Serious misgivings abound, and they are mainly of a political nature.
Ciddi kuşkular mevcuttur ve bunlar çoğunlukla siyasi niteliktedir.

More Sentences
kuşku mistrust n.
kuşku query n.
kuşku incredulity n.
kuşku quandary n.
kuşku uncertainty n.
kuşku pointing n.
kuşku question n.
kuşku impeachment n.
kuşku inkling n.
kuşku reservation n.
kuşku distrust n.
kuşku qualm n.
kuşku addubitation n.
kuşku umbrage n.
kuşku unpersuasion n.
kuşku leeriness n.
kuşku hint n.
kuşku dubiosity n.
kuşku dubitancy n.
kuşku skepsis n.
kuşku sus n.
kuşku uneasy adj.
Colloquial
kuşku qualms n.
Archaic
kuşku diffidence n.

Significados de "kuşku" con otros términos en diccionario inglés turco: 108 resultado(s)

Turco Inglés
General
kuşku duymak doubt v.
We are in no doubt as to the need to make the citizens and their rights the focus of our shared existence.
Vatandaşları ve onların haklarını ortak varlığımızın odağı haline getirmemiz gerektiğinden kuşku duymuyoruz.

More Sentences
kuşku duymak be suspicious of v.
We have no reason to be suspicious of our world, for it is not against us.
Dünyamızdan kuşku duymamız için hiçbir sebebimiz yok, çünkü bize karşı değildir.

More Sentences
kuşku duyan suspicious adj.
We are suspicious that the larger Member States seek to unpick the seams of the Community fabric.
Büyük Üye Devletlerin Topluluk dokusunun dikişlerini sökmeye çalıştıklarından kuşku duyuyoruz.

More Sentences
kuşku uyandırma hali questionableness n.
doğaüstü canlıların varlığından kuşku duyan kimse supernatural skeptic n.
kuşku duyan kimse mistruster n.
kuşku duyma impeachment n.
kuşku verici olma disputableness n.
kuşku verici olma disputacity n.
dini hususlarda duyulan kuşku skepticism n.
kuşku duymak be doubtful of v.
kuşku duymak be sceptical about v.
kuşku duymak be in doubt about v.
kuşku duymak have doubts about v.
kuşku duymak discredit v.
kuşku duymak be skeptical of v.
kuşku duymak be suspicious about v.
kuşku duymak suspect v.
kuşku duymak be skeptical about v.
kuşku duymak be sceptical of v.
-den kuşku duymak doubt v.
-den kuşku duymak query v.
kuşku uyandırmak arouse suspicion v.
birine (karşı) kuşku uyandıran/sağlam temellere dayanmayan (şüpheli/soru işaretli) bir dava açmak mount a questionable case against someone v.
kuşku duymak think [obsolete] v.
kuşku ile bakmak squint v.
kuşku duyan doubtful adj.
kuşku uyandıran doubtful adj.
kuşku götürmez undoubted adj.
kuşku uyandıran debatable adj.
kuşku dolu suspicious adj.
kuşku uyandıran fishy adj.
kuşku uyandıran questionable adj.
kuşku uyandıran debateable adj.
kuşku duymayan undoubting adj.
kuşku barındırmayan mistrustless adj.
kuşku uyandıran doubtous adj.
kendinden kuşku duyan self-suspicious adj.
(göz) kuşku ile kaydırılan squint adj.
hiç kuşku yok undoubtedly adv.
kuşku duyarak disbelievingly adv.
kuşku duyarak incredulously adv.
kuşku duyarak suspiciously adv.
kuşku duymadan undoubtingly adv.
Phrasals
bir şey hakkında kuşku uyandırmak bring something into question v.
(şüphe/kuşku) yaratmak cast about v.
(şüphe/kuşku) yaratmak cast around v.
Phrases
kuşku/şüphe/su götürmez bir şekilde by all odds [us] adv.
hiç kuşku yok ki it is unquestionable that expr.
Proverb
önde gelen birinin eşi güven vermelidir/kuşku yaratmamalıdır caesar's wife must be above suspicion.
öğrendikçe kuşku artar the more one knows, the less one believes
ne kadar çok bilirsen o kadar çok kuşku duyarsın the more one knows, the less one believes
Colloquial
gizemli ve kuşku uyandıran olaylar ongoings [scotland] n.
kuşku duymayacak şekilde bilmek make sure v.
kuşku duymayacak şekilde bilmek make certain v.
hiç kuşku yok ki for sure expr.
hiç kuşku yok ki undoubtedly expr.
hiç kuşku yok ki beyond question expr.
hiç kuşku yok ki beyond any doubt expr.
hiç kuşku yok ki without doubt expr.
hiç kuşku yok ki doubtless expr.
kuşku altında under a cloud expr.
Idioms
şüphe/kuşku uyandıran biri shady character n.
şüphe/kuşku uyandıran biri a suspicious character n.
biri/bir şey hakkında bir şüphe/kuşku a question mark hangs over somebody/something n.
biri/bir şey hakkında bir şüphe/kuşku a question mark hanging over somebody/something n.
biri/bir şey hakkında bir şüphe/kuşku a question mark over somebody/something n.
şüphe/kuşku yaratmayan kimse caesar's wife n.
(bir şey) hakkında kuşku question mark over n.
kuşku uyandırmak throw into question v.
şüphe/kuşku götürmemek be beyond suspicion v.
şüphe/kuşku uyandırmak throw (something) into question v.
kuşku uyandırmak cast doubt on v.
kuşku ile karşılamak take something with a grain of salt v.
kuşku ile karşılamak take something with a pinch of salt v.
kuşku uyandırmak cast doubts on v.
kuşku uyandırmak bring into question v.
şüphe/kuşku götürmemek be beyond suspicion v.
şüphe/kuşku götürmemek be above suspicion v.
şüphe/kuşku götürmemek be above suspicion v.
şüphe/kuşku yaratmamak be above suspicion v.
şüphe/kuşku götürmemek be beyond suspicion v.
şüphe/kuşku yaratmamak be beyond suspicion v.
bir şeyden kuşku/şüphe duyulmasına neden olmak bring/call/throw something into question v.
(biri/bir şey) hakkında kuşku yaratmak/uyandırmak call (someone or something) into question v.
(birinden/bir şeyden) şüphe/kuşku duyulmasına neden olmak call (someone or something) into question v.
kuşku uyandırmak call in question v.
kuşku uyandırmak call in question v.
(bir şeyle ilgili) kuşku uyandırmak call in question (something) v.
kuşku uyandırmak cast doubt v.
(biriyle/bir şeyle ilgili) kuşku uyandırmak cast doubt (on someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle ilgili) kuşku uyandırmak cast doubts (on someone or something) v.
(biriyle/bir şeyle ilgili) kuşku uyandırmak cast doubt on (someone or something) v.
kuşku ile karşılamak take with a pinch of salt v.
hakkında en küçük bir kuşku olmaksızın beyond the shadow of doubt expr.
kuşku ile with a grain of salt expr.
kuşku götürmeksizin beyond all question expr.
kuşku götürmeksizin beyond question expr.
kuşku yok (ki) there isn't a shadow of a doubt (that...) expr.
önde gelen birinin eşi güven vermelidir/kuşku yaratmamalıdır caesar's wife expr.
Speaking
kuşku yok! there are no buts about it! expr.
Aeronautic
yeterlilik konusunda kuşku doubt of competency n.
Psychology
kuşku ve kuruntu hali delusions of persecution n.
Philosophy
evrensel ölçekte gerçek bilginin varlığına kuşku ile yaklaşan bir öğreti skepticism n.
Military
kuşku denetimi challenge inspection n.
Archaic
kuşku duymak smoke v.
Slang
içime bir kuşku düştü my spider-sense is tingling expr.
içime bir kuşku düştü my spidey-sense is tingling expr.