Turco | Inglés | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | gelir düzeyi | level of income n. | ||
It is not sensitive to levels of income and penalises lower-income households. Gelir düzeylerine duyarlı değildir ve düşük gelirli haneleri cezalandırmaktadır. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | gelir düzeyi | level of income n. |
Turco | Inglés | |
---|---|---|
General | ||
General | gelir düzeyi yüksek bir yerleşim birimi | stockbroker belt n. |
Trade/Economic | ||
Trade/Economic | ancak yaşamı sürdürmeye yetecek gelir düzeyi | subsistence level n. |
Trade/Economic | başa baş geliri ev halkının gelirinin tamamını tüketmeyi planladığı dolayısıyla hiç tasarrufta bulunmayacağı harcanabilir gelir düzeyi | break-even income n. |
Trade/Economic | eşik gelir düzeyi | health and decency standard of living n. |
Trade/Economic | gelir düzeyi düşük aile | low-income family n. |
Trade/Economic | gelir düzeyi yüksek aile | high-income family n. |
Trade/Economic | ülkenin gelir düzeyi | nation's level of income n. |
Tourism | ||
Tourism | zengin/gelir düzeyi yüksek turist kesimi | high-end tourists n. |
Tourism | zengin/gelir düzeyi yüksek turist kesimi | high-end travellers n. |