| Inglés | Turco | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | forsake v. | bırakmak | ||
|
He could not forsake his friend in trouble. Başı dertte olan arkadaşını yalnız bırakmaz. More Sentences |
||||
| General | forsake v. | terk etmek | ||
|
We made a bargain that we wouldn't forsake each other. Birbirimizi terk etmeyeceğimize dair bir anlaşma yaptık. More Sentences |
||||
| General | forsake v. | yüzüstü bırakmak | ||
|
I won't forsake you. Seni yüzüstü bırakmayacağım. More Sentences |
||||
| General | forsake v. | vazgeçmek | ||
|
How easily we forsake one another! Ne kadar kolay vazgeçiyoruz birbirimizden! More Sentences |
||||
| General | forsake v. | terketmek | ||
| Irregular Verb | ||||
| Irregular Verb | forsake v. | forsook - forsaken | ||
