Turco | Inglés | |
---|---|---|
Colloquial | ||
Colloquial | flört (etme) | chirpse n. |
Turco | Inglés | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | flört etme | flirting n. | ||
Mary spotted Tom and Conchita flirting together. Mary, Tom ve Conchita'nın birlikte flört ettiğini gördü. More Sentences |
||||
General | flört etme | dating n. | ||
In retrospect, Tom realized he shouldn't have been dating both sisters at the same time. Geriye dönüp baktığında, Tom her iki kız kardeşle aynı zamanda flört etmemesi gerektiğini anladı. More Sentences |
||||
General | flört etme | flirtation n. | ||
Colloquial | ||||
Colloquial | kapı önünde sigara içerken flört etme durumu | smirting n. | ||
Slang | ||||
Slang | farklı ırktan biriyle ilişki yaşama/flört etme konusunda açık | down with the swirl adj. | ||
British Slang | ||||
British Slang | flört etme | churpsing n. | ||
Modern Slang | ||||
Modern Slang | ısrarcı şekilde flört etme | aggressive flirting n. | ||
Modern Slang | agresif şekilde flört etme | aggressive flirting n. |