Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | fascinating adj. | büyüleyici | ||
It was a fascinating exercise. Büyüleyici bir alıştırmaydı. More Sentences |
||||
General | ||||
General | fascinating adj. | etkileyici | ||
It was fascinating to hear the opposition a moment ago. Biraz önce muhalefeti dinlemek çok etkileyiciydi. More Sentences |
||||
General | fascinating adj. | çekici | ||
Am I really that fascinating? Gerçekten bu kadar çekici miyim? More Sentences |
||||
General | fascinating n. | büyülenme | ||
General | fascinating adj. | hayran eden | ||
General | fascinating adj. | çok enteresan | ||
General | fascinating adj. | sürükleyici | ||
General | fascinating adj. | çok ilginç | ||
General | fascinating adj. | hayran bırakan | ||
General | fascinating adj. | cezbedici |
Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
Speaking | ||||
Speaking | it looks fascinating expr. | büyüleyici görünüyor | ||
It looks fascinating. Büyüleyici görünüyor. More Sentences |
||||
General | ||||
General | fascinating beauty n. | büyüleyici güzellik | ||
Speaking | ||||
Speaking | it looks fascinating expr. | müthiş görünüyor |