| Inglés | Turco | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | factual adj. | gerçekçi | ||
|
That is a simple perception - hard, fast and factual. Bu basit bir algıdır; sert, hızlı ve gerçekçi. More Sentences |
||||
| General | factual adj. | gerçeklere dayanan | ||
|
All we have now is a number of very innocent, factual issues. Şu anda elimizde sadece çok masum ve gerçeklere dayanan bir dizi mesele var. More Sentences |
||||
| General | factual adj. | gerçek | ||
|
The factual world is often weirder than the fictional world. Gerçek dünya genellikle kurgusal dünyadan daha tuhaftır. More Sentences |
||||
| General | factual adj. | gerçeklere dayalı | ||
|
I simply ask for a factual examination of what has been achieved. Ben sadece nelerin başarıldığına dair gerçeklere dayalı bir inceleme talep ediyorum. More Sentences |
||||
| General | factual adj. | olgusal | ||
|
Whether or not this is the case is often a complex issue requiring a factual appreciation. Bunun böyle olup olmadığı genellikle olgusal bir değerlendirme gerektiren karmaşık bir konudur. More Sentences |
||||
| Law | ||||
| Law | factual adj. | gerçek | ||
|
As a consequence of its fun factor, Tatoeba contains random bits of factual information. Tatoeba, eğlence faktörünün bir sonucu olarak, rastgele gerçek bilgi parçaları içermektedir. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | factual adj. | harfi harfine | ||
| General | factual adj. | eksiksiz | ||
| General | factual adj. | tam | ||
| General | factual adj. | olaylarla ilgili | ||
| General | factual adj. | fiili | ||
| General | factual adj. | gerçekle ilgili | ||
| General | factual adj. | özdeksel | ||
| General | factual adj. | maddi | ||
| Law | ||||
| Law | factual adj. | fiili | ||
| Medical | ||||
| Medical | factual adj. | faktual | ||
