Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | exiled adj. | sürülmüş | ||
The Jewish people had been exiled from the land of Israel, and upon their return faced many struggles. Yahudi halkı Yisrael toprağından sürülmüşlerdi ve geri döndüklerinde birçok sıkıntıyla karşılaştılar. More Sentences |
||||
General | exiled adj. | sürgün | ||
The President of the exiled Tibetan Parliament, Professor Samdhong Rinpoche, has asked for restraint until June. Sürgündeki Tibet Parlamentosu Başkanı Profesör Samdhong Rinpoche, Haziran ayına kadar itidal çağrısında bulundu. More Sentences |
Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | be exiled v. | sürgün edilmek | ||
Napoleon was exiled to the island of Elba in 1814. Napolyon 1814'te Elba adasına sürgün edildi. More Sentences |
||||
General | be exiled v. | sürgün yemek | ||
General | self-exiled adj. | kendi kendini sürgün eden | ||
General | self-exiled adj. | gönüllü sürgün olan |