| Inglés | Turco | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | exceptionally adv. | fevkalade | ||
|
He plays the qanun exceptionally well. Fevkalade güzel kanun çalıyor. More Sentences |
||||
| General | exceptionally adv. | son derece | ||
|
He is clearly an exceptionally talented, able and intelligent central banker. Kendisinin son derece yetenekli, becerikli ve zeki bir merkez bankacısı olduğu açıktır. More Sentences |
||||
| General | exceptionally adv. | istisnai olarak | ||
|
Exceptionally, I will permit one brief comment, but there will be no debate on this. İstisnai olarak, kısa bir yoruma izin vereceğim, ancak bu konuda tartışma olmayacak. More Sentences |
||||
| General | exceptionally adv. | müstesna olarak | ||
| General | exceptionally adv. | istisna olarak | ||
| General | exceptionally adv. | olağanüstü | ||
| General | exceptionally adv. | istisnaen | ||
| General | exceptionally adv. | alışılmadık biçimde/şekilde | ||
| Inglés | Turco | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | exceptionally good adj. | son derece iyi | ||
|
I have a few reservations about some of the details, but on the whole it is an exceptionally good report. Bazı ayrıntılar konusunda bazı çekincelerim var, ancak genel olarak son derece iyi bir rapor. More Sentences |
||||
