Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | deprecating adj. | küçümseyici | ||
His deprecating remarks about her appearance were hurtful. Dış görünüşü hakkındaki küçümseyici yorumları rencide ediciydi. More Sentences |
||||
General | deprecating adj. | alaycı | ||
She made a deprecating joke to lighten the mood. Ortamın neşesini yerine getirmek için alaycı bir şaka yaptı. More Sentences |
||||
General | deprecating adj. | küçümseyen | ||
General | deprecating adj. | itiraz eden | ||
General | deprecating adj. | olumsuz | ||
General | deprecating adj. | karşı koyan | ||
General | deprecating adj. | küçük düşürücü | ||
General | deprecating adj. | aşağılayıcı |
Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | self-deprecating adj. | kendini alaya alan | ||
His self-deprecating humour made him endearing to others. Kendini alaya alan şakaları sayesinde başkalarının gözüne sevimli görünüyordu. More Sentences |
||||
General | self-deprecating adj. | fazla alçakgönüllü | ||
General | self-deprecating adj. | fazla mütevazı | ||
General | self-deprecating adj. | kendini değersiz gösteren |