Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | daughter n. | kız çocuk | ||
We need an instrument if we are to establish daughter directives. Kız çocuğu direktifleri oluşturacaksak bir araca ihtiyacımız var. More Sentences |
||||
Common Usage | daughter n. | kız evlat | ||
Tom always wanted a daughter. Tom her zaman bir kız evlat istedi. More Sentences |
||||
General | ||||
General | daughter n. | evlat | ||
The duty of a daughter is in obedience. Bir evladın görevi itaat etmektir. More Sentences |
||||
General | daughter n. | kız | ||
Imagine that it happens to your daughter, your son, your father, your mother, your brother, your sister. Bunun kızınızın, oğlunuzun, babanızın, annenizin, erkek kardeşinizin, kız kardeşinizin başına geldiğini hayal edin. More Sentences |
||||
General | daughter n. | kız evlat | ||
Tom always wanted a daughter. Tom her zaman bir kız evlat istedi. More Sentences |
||||
General | daughter n. | kerime | ||
General | daughter n. | bağ | ||
General | daughter n. | kız çocuğu | ||
General | daughter n. | kaynak veya kökenden türeyen şey | ||
General | daughter n. | yerli kadın | ||
General | daughter n. | spiritüel kız evlat | ||
General | daughter adj. | kız çocuğu gibi | ||
General | daughter adj. | kız çocuğu özelliklerine sahip olan | ||
General | daughter adj. | kız çocuğuna özgü | ||
General | daughter adj. | birinci neslin yavrularıyla ilişkisine sahip olan | ||
General | daughter adj. | (metin) bir öncekinden türetilmiş | ||
Physics | ||||
Physics | daughter n. | elementin radyoaktif bozunmasından ortaya çıkan atomik türler | ||
Physics | daughter adj. | radyoaktif bozunma sonucu bir diğerinden oluşan (nüklid) | ||
Biology | ||||
Biology | daughter adj. | bölünmeyle oluşan (yapı) | ||
Zoology | ||||
Zoology | daughter n. | dişi yavru | ||
Linguistics | ||||
Linguistics | daughter n. | yavru dil | ||
Linguistics | daughter adj. | belirli bir kökenden gelen (dil) |