compromise - Turco Inglés Diccionario

compromise

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Significados de "compromise" en diccionario turco inglés : 50 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
compromise n. taviz
There is a political anxiety whereby all the countries apparently feel able to compromise fundamental legal principles.
Görünüşe göre tüm ülkelerin temel hukuki ilkelerden taviz verebileceklerini düşündükleri bir siyasi kaygı söz konusu.

More Sentences
compromise n. anlaşmaya varma
The best is that agreement on a compromise has been successfully reached in the Council.
En iyisi, Konseyde bir uzlaşı üzerinde başarılı bir şekilde anlaşmaya varılmış olmasıdır.

More Sentences
compromise v. anlaşmak
In this case, I would be in favour of the amendment and it would therefore be a good compromise agreement.
Bu durumda, ben değişiklikten yanayım ve bu nedenle iyi bir uzlaşma anlaşması olacaktır.

More Sentences
compromise v. uzlaşmak
This contrast was so marked that it proved impossible to strike a compromise that was acceptable to both parties.
Bu zıtlık o kadar belirgindi ki, her iki taraf için de kabul edilebilir bir uzlaşmaya varmak imkansız hale geldi.

More Sentences
General
compromise n. ödün verme
We cannot compromise on safety.
Güvenlikten ödün veremeyiz.

More Sentences
compromise n. ödün
Marriage is a compromise from both husband and wife.
Evlilik, eşlerin karşılıklı ödün vermesi demektir.

More Sentences
compromise n. uzlaşma
I always make sure that there is a happy compromise between the needs of family and work.
Her zaman aile ve iş ihtiyaçları arasında keyifli bir uzlaşma olmasına özen gösteririm.

More Sentences
compromise n. uzlaşı
These compromise amendments address the Commission's reasons for non-acceptance of the first three amendments.
Bu uzlaşı değişiklikleri, Komisyon'un ilk üç değişikliği kabul etmeme gerekçelerini ele almaktadır.

More Sentences
compromise v. gölge düşürmek
Accepting him as a friend after he cheated on you will compromise your reputation.
Sizi aldattıktan sonra onu arkadaş olarak kabul etmeniz itibarınıza gölge düşürecektir.

More Sentences
compromise v. tehlikeye atmak
This must not be allowed to compromise the historic task which awaits us.
Bunun bizi bekleyen tarihi görevi tehlikeye atmasına izin verilmemelidir.

More Sentences
Trade/Economic
compromise v. üzerinde uzlaşmaya varmak
Out of 15 amendments tabled in second reading, compromises were reached on 11.
İkinci okumada sunulan 15 değişiklik önergesinden 11'i üzerinde uzlaşmaya varıldı.

More Sentences
Law
compromise n. uzlaşma
I think the compromise which has been reached is a fair one.
Varılan uzlaşmanın adil bir uzlaşma olduğunu düşünüyorum.

More Sentences
Politics
compromise n. ödün
Sometimes, compromises have been made at any price.
Bazen her ne pahasına olursa olsun ödünler verilmiştir.

More Sentences
compromise n. taviz
Both sides must be encouraged to make the necessary compromises to reach such a settlement.
Her iki taraf da böyle bir uzlaşmaya varmak için gerekli tavizleri vermeye teşvik edilmelidir.

More Sentences
compromise n. uzlaşma
There will have to be some compromise and understanding on all sides.
Tüm tarafların bir miktar uzlaşma ve anlayış göstermesi gerekecektir.

More Sentences
Technical
compromise v. uzlaşmak
I welcome the compromise reached between Parliament, the Council and the Commission.
Parlamento, Konsey ve Komisyon arasında varılan uzlaşmayı memnuniyetle karşılıyorum.

More Sentences
Common Usage
compromise v. anlaşmaya varmak
General
compromise n. uzlaşma hukuku
compromise n. uyuşma
compromise n. ikisinin ortası
compromise n. ödün vererek anlaşma
compromise n. farklı unsurların bileşimi
compromise n. farklı özelliklerin kombinasyonu
compromise v. uzlaştırmak
compromise v. şerefini tehlikeye atmak
compromise v. ara bulmak
compromise v. uyuşmak
compromise v. karşılıklı ödün vererek anlaşmaya varmak
compromise v. riske atmak
compromise v. ödünleşmek
compromise v. uygunsuz cinsel imalarla aşağılamak
compromise v. uygunsuz yakınlıkla utandırmak
compromise v. (gizli unsurları) yetkisiz kimselere veya düşmana ifşa etmek
compromise v. (güvenlik sistemini) ihlal etmek
Trade/Economic
compromise n. anlaşma
Law
compromise n. sulh
compromise n. tahkimname
Politics
compromise n. barış
compromise n. fikir birliği
compromise n. karşılıklı anlaşma
compromise n. tahkimname
compromise n. seçme hakkının bir veya birkaç sorumlu insana devri
Computer
compromise n. ifşa
Medical
compromise n. (hastalık, yaralanma nedeniyle) sakatlık
compromise n. (hastalık, yaralanma nedeniyle) özürlülük
compromise v. bozmak
compromise v. kötüleştirmek
compromise v. uyuşmak
compromise v. zayıflamak
Military
compromise n. gizli unsurların yetkisiz birinin eline geçmesi

Significados de "compromise" con otros términos en diccionario inglés turco: 73 resultado(s)

Inglés Turco
General
spirit of compromise n. uzlaşma ruhu
This agreement was only possible due to the spirit of compromise shown by Parliament and the Council.
Bu anlaşma ancak Parlamento ve Konsey tarafından gösterilen uzlaşma ruhu sayesinde mümkün olmuştur.

More Sentences
compromise with v. ile uzlaşmak
Finally, compromise with the US is one thing.
Son olarak, ABD ile uzlaşmak başka bir şeydir.

More Sentences
make a compromise v. uzlaşmak
We should make a compromise.
Bizim bir uzlaşma yapmamız gerekir.

More Sentences
compromise on quality v. kaliteden ödün vermek
People constantly maintain that the cost of services can be cut without compromising on quality.
İnsanlar sürekli olarak kaliteden ödün vermeden hizmet maliyetlerinin düşürülebileceğini savunmaktadır.

More Sentences
Phrasals
compromise on (something) v. (bir şey) üzerinde anlaşmak
I believe that one quarter makes for a sensible compromise on which to agree.
İnanıyorum ki dörtte bir, üzerinde anlaşmaya varılacak makul bir uzlaşma sağlar.

More Sentences
Politics
political compromise n. siyasi uzlaşma
The political compromise takes the existing differences into account.
Siyasi uzlaşı mevcut farklılıkları dikkate almaktadır.

More Sentences
reach a compromise v. uzlaşmaya varmak
Rather than constantly wanting to enforce pure doctrine, one must at some point reach a compromise.
Sürekli olarak saf doktrini uygulamak istemek yerine bir noktada uzlaşmaya varmak gerekir.

More Sentences
General
compromise verdict n. uzlaşma kararı
historical compromise n. tarihsel uzlaşma
reach a compromise v. orta yol bulmak
compromise by v. uzlaşmak
not compromise one's honesty v. dürüstlükten ödün vermemek
find a compromise v. orta yol bulmak
find a compromise v. bir orta yol bulmak
compromise with v. ile uyuşmak
compromise on v. bir konuda uzlaşmak
non-compromise v. ödün vermemek
non-compromise v. taviz vermemek
not compromise on quality v. kaliteden ödün vermemek
agree on a compromise v. anlaşma sağlamak
agree on a compromise v. uzlaşmak
compromise [obsolete] v. karşılıklı söz vermek
compromise [obsolete] v. karşılıklı taahhüt etmek
compromise [obsolete] v. karşılıklı olarak vadetmek
Phrasals
compromise on v. bir konuda ödün vermek
compromise with v. ödün vererek uzlaşmak
compromise over v. ödün vererek anlaşmak
compromise with v. ödün vererek anlaşmaya varmak
compromise over v. ödün vererek anlaşmaya varmak
compromise with v. ödün vererek anlaşmak
compromise over v. ödün vererek uzlaşmak
compromise with v. taviz vererek uzlaşmak
compromise over v. taviz vererek anlaşmak
compromise over v. taviz vererek uzlaşmak
compromise with v. taviz vererek uzlaşma sağlamak
compromise with v. taviz vererek anlaşmak
compromise over v. taviz vererek uzlaşma sağlamak
compromise on v. üzerinden uzlaşmak
compromise on someone or something (with someone) v. (biriyle) biri/bir şey üzerinde/konusunda uzlaşmak
compromise on someone or something (with someone) v. (biriyle) biri/bir şey konusunda anlaşmaya varmak
compromise on someone or something (with someone) v. (biriyle) biri/bir şey üzerinde anlaşmak
compromise (on someone or something) with someone v. (biriyle) biri/bir şey üzerinde/konusunda uzlaşmak
compromise (on someone or something) with someone v. (biriyle) biri/bir şey konusunda anlaşmaya varmak
compromise (on someone or something) with someone v. (biriyle) biri/bir şey üzerinde anlaşmak
compromise (on something) with (someone) v. (biriyle bir şey) üzerinde/konusunda uzlaşmak
compromise (on something) with (someone) v. (biriyle bir şey) konusunda anlaşmaya varmak
compromise (on something) with (someone) v. (biriyle bir şey) üzerinde anlaşmak
compromise on (something) v. (bir şey) üzerinde/konusunda uzlaşmak
compromise on (something) v. (bir şey) konusunda anlaşmaya varmak
Idioms
compromise (with) (one's) principles v. ilkelerinden taviz vermek
compromise (with) (one's) principles v. ilkelerinden ödün vermek
Trade/Economic
tax compromise n. vergi uzlaşması
Law
compromise by arbitration n. hakem yoluyla anlaşma
compromise claims n. ihtilafları sulhen halletmeye
compromise and release n. sulh ve ibra
compromise made before an arbirator n. tahkim anlaşması
compromise by arbitration n. tahkim yoluyla uzlaşma
compromise bill n. uzlaşma yasası
make a compromise v. ödün vermek
make a compromise v. taviz vermek
Politics
luxemburg compromise n. lüksemburg uzlaşması
political compromise n. politik anlaşma
political compromise n. politik anlaşma
political compromise n. siyasi taviz
political compromise n. siyasi uzlaşma
political compromise n. siyasi taviz
Computer
key compromise n. anahtar anlaşması
ca compromise n. ca anlaşması
Telecom
compromise equalizer n. karşılıklı dengeleyici
Psychology
compromise formation n. uzlaşma oluşumu
History
ioannina compromise n. yanya uzlaşması
missouri compromise n. missouri anlaşması
missouri compromise n. abd'deki kölelik savunucuları ile kölelik karşıtları arasında 1820'de imzalanan bir anlaşma