Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | barred adj. | yasaklanmış | ||
The press is muzzled, human rights organisations are barred and opposition is driven abroad. Basın susturulmuş, insan hakları örgütleri yasaklanmış ve muhalefet yurt dışına sürülmüştür. More Sentences |
||||
General | barred adj. | men edilmiş | ||
I ask myself why women are barred from education in many countries. Birçok ülkede kadınların neden eğitimden men edildiğini kendime soruyorum. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | barred adj. | men edilmiş | ||
Tom has been barred from this club. Tom bu kulüpten men edildi. More Sentences |
||||
Law | barred adj. | yasaklanmış | ||
She was barred from the club. Kulübe girmesi yasaklandı. More Sentences |
||||
General | ||||
General | barred adj. | demirlenmiş | ||
General | barred adj. | çizgili | ||
General | barred adj. | demirli | ||
General | barred adj. | parmaklıkla kapalı | ||
General | barred adj. | demir parmaklıklı | ||
General | barred adj. | parmaklıklı | ||
General | barred adj. | (kuş tüyü) belirgin renkte enine şeritleri olan | ||
Law | ||||
Law | barred adj. | hukuken engelli | ||
Law | barred adj. | engel olunmuş | ||
Law | barred adj. | menedilmiş | ||
Law | barred adj. | yasal engele uğramış | ||
Law | barred adj. | yasal bir engel nedeniyle başvuru veya kanun yolları kapanmış |