a good - Turco Inglés Diccionario

a good

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Significados de "a good" en diccionario turco inglés : 5 resultado(s)

Inglés Turco
General
a good adj. birçok
The EU has a good policy in this area but, as many have said, it is far too fuzzy and incoherent.
AB'nin bu alanda iyi bir politikası var, ancak birçok kişinin söylediği gibi bu politika çok bulanık ve tutarsız.

More Sentences
a good adj. epeyi
a good adj. bir hayli
a good adj. epey
a good adv. en az

Significados de "a good" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Inglés Turco
General
a good news n. iyi bir haber
No news is a good news.
Hiçbir haber iyi bir haber değildir.

More Sentences
a good girl n. iyi bir kız
Be a good girl and come down from there.
İyi bir kız ol ve oradan aşağı in.

More Sentences
a good example n. iyi bir örnek
I hope that the Danish Presidency will be able to set a good example in this regard.
Umarım Danimarka Dönem Başkanlığı bu konuda iyi bir örnek teşkil edebilir.

More Sentences
a good reason n. iyi bir sebep
Tom had a good reason not to go.
Tom'un gitmemek için iyi bir sebebi vardı.

More Sentences
a good sign n. iyiye işaret
The rapporteur has done just that and that is a good sign.
Raportör tam da bunu yapmıştır ve bu iyiye işarettir.

More Sentences
a good trip n. iyi bir yolculuk
I hope you have a good trip.
Umarım iyi bir yolculuk geçirirsin.

More Sentences
a good deal adv. çok
There is still a good deal to do where these are concerned.
Bu konuda hala yapılması gereken çok şey var.

More Sentences
a good bit adv. epeyce
He did a good bit of waiting.
O epeyce bekledi.

More Sentences
a good deal adv. pek çok
There is of course a good deal more underlying this summit.
Elbette bu zirvenin altında yatan daha pek çok şey var.

More Sentences
Colloquial
a good week n. iyi bir hafta
This has been a good week for working conditions in Europe.
Bu hafta Avrupa'daki çalışma koşulları açısından iyi bir hafta olmuştur.

More Sentences
a good many expr. bir hayli
He received a good many letters this morning.
O, bu sabah bir hayli mektup aldı.

More Sentences
a good many expr. bir sürü
There were a good many people on the platform.
Platformda bir sürü insan vardı.

More Sentences
General
a good bit n. hayli
a good mouser n. avcı kedi
a good provider n. ailesine iyi bakan kimse
a good long time n. hayli uzun zaman
a good mixer n. sosyal kimse
a good loser n. oyunu kaybedince kızmayan kimse
a good judge of character n. adam sarrafı
a good mixer n. sokulgan kimse
a good distance n. uzun bir mesafe
a good bit n. oldukça
a good sign n. hayra alamet
a good turn n. bir iyilik
a good while n. uzun bir süre
a good deed n. salih amel
a good way n. çok uzak
a good turn n. iyilik
a person´s good qualities n. bir kimsenin iyi özellikleri
a good night's sleep n. iyi geceler öpücüğü
a good news n. güzel bir haber
good old son-of-a-gun n. eski toprak
a good way n. hayli mesafe
a good news of increase/raise of salary n. (memura/işçiye vb) zam müjdesi
a good sense of humour n. iyi bir espri anlayışı
having a good command of subject n. konuya hakim olma
a good fellow n. iyi dost/arkadaş
a good scientist n. iyi bir bilim adamı
a good spouse n. iyi bir eş
a good night kiss n. iyi geceler öpücüğü
a good landfall n. beklentilere uygun biçimde manzarayı seyretme
a good laugh n. eğlenceli ve vakit geçirilmesi zevkli kimse
a feel-good film n. kendini iyi hissettiren film
a good part of n. önemli bir kısmı
a good trip n. güzel bir seyahat
a good judge of character n. insan sarrafı
have a good time v. gülüp oynamak
give a good lesson v. ders vermek
give a good beating v. pestilini çıkarmak
have a good head on one's shoulders v. aklı başında biri olmak
give a good account of oneself v. kendini göstermek
have a good run for one's money v. bir işte uzun süre başarılı olmak
set a good example v. iyi örnek olmak
dissuade from a good intention v. aklını çelmek
hit on a good idea v. aklına parlak bir fikir gelmek
have a good head on one's shoulders v. çok zeki olmak
feel in a good mood v. keyfi gelmek
give a good beating to v. pestilini çıkarmak
be in a good mood v. keyfi yerinde olmak
hold a good job v. dikiş tutturmak
give a good thrashing v. temiz bir dayak atmak
give somebody a good beating v. allah yarattı dememek
make a good impression on someone v. iyi bir izlenim bırakmak
have a good time v. eğlenmek
give somebody a piece of good news v. müjde vermek
be in a good humor v. keyfi yerinde olmak
enjoy a good smoke v. ciğerleri bayram etmek
put in a good word for someone v. biri için iyi şeyler söylemek
be a good judge of v. anlamak
have a good grasp of v. iyice vakıf olmak
give somebody a good scolding v. verip veriştirmek
have a good head on one's shoulders v. sağduyu sahibi olmak
not to have a good word to say for v. hep tenkit etmek
have a good time v. safa sürmek
have a good time v. hoşça vakit geçirmek
give somebody a good scolding v. veriştirmek
have a good time v. sefa sürmek
set a good example v. örnek oluşturmak
give somebody a good scolding v. veryansın etmek
have a good time v. gününü güzel geçirmek
have a good/brilliant comprehension/understanding of v. hakim olmak (dile vb)
have a good/brilliant knowledge of v. hakim olmak (dile vb)
have a good/brilliant mastery of v. hakim olmak (dile vb)
have a good/brilliant command of v. hakim olmak (dile vb)
make good a loss v. zararı gidermek
make good a damage v. zararı gidermek
give somebody a good scolding v. abdestini vermek
have a good ear v. kulağı hassas olmak
have a good ear v. iyi kulağı olmak
put in a good word (for someone) v. biri hakkında olumlu şeyler söylemek
be having a hell of a good time v. gününü gün etmek
give somebody a good thrashing v. eşek sudan gelinceye kadar dövmek
have a good time to repletion v. doyasıya eğlenmek
go to have a good time v. eğlenceye gitmek
go to have a good time v. eğlenmeye gitmek
make good (a loss) v. zararını tazmin etmek
have a good time v. iyi vakit geçirmek
have a good grade v. iyi not almak
have a good time v. iyi zaman geçirmek
look good in a picture v. resimde güzel çıkmak
leave a good future v. iyi bir gelecek bırakmak
be a good judge of v. -in ne olduğunu bilmek
have a good mind to v. -esi gelmek
have a good grasp of v. -i iyi kavramak
have a good mind to v. -eceği gelmek
not to have a good word to say for v. -i hiç beğenmemek
not to have a good word to say for v. -i hep tenkit etmek
make a good impression v. iyi izlenim uyandırmak
make a good impression v. iyi izlenim vermek
make a good impression v. beğenilecek şekilde davranmak
have a good sense humor v. iyi bir espri anlayışına sahip olmak
have a good right v. çok hakkı olmak
have a good sense of humour v. iyi bir espri yeteneğine sahip olmak
have a good sense of humour v. iyi bir espri anlayışına sahip olmak
have a good sense of humor v. iyi bir espri yeteneğine sahip olmak
have a good sense of humor v. iyi bir espri anlayışına sahip olmak
be in a good mood v. gününde olmak
put up a good fight v. iyi bir mücadele sergilemek
enjoy a good reputation v. iyi bir şöhrete sahip olmak
enjoy a good reputation v. iyi bir şöhret sahibi olmak
look good in a photo v. resimde iyi çıkmak
look good in a photo v. fotoğrafta iyi çıkmak
take a good turn v. iyi yön vermek
make a good thing of v. yararlanmak
make a good thing of v. kar çıkarmak
make a good thing of v. istifade etmek
leave a good impression with someone v. birinde iyi bir izlenim bırakmak
get a good rest v. iyice dinlenmek
be a good person v. iyi biri olmak
get a good grade v. iyi not almak
do a good job v. iyi iş yapmak
do a good job v. iyi iş çıkarmak
have a good command of something v. bir şeyi yapmayı iyi bilmek
have a good command of something v. bir şeyi yapmaya vakıf olmak
have a good year v. iyi bir yıl geçirmek
have a good year v. iyi bir sene geçirmek
do someone a good turn v. birisine bir iyilik yapmak
give someone a good bawling out v. iyice azarlamak
give/make a good talk/speech v. güzel bir konuşma yapmak
have a good credit rating v. kredi notu iyi/yüksek olmak
find a good reason v. iyi bir neden bulmak
be a good friend of someone v. birinin iyi arkadaşı olmak
be out in a year with good behavior v. iyi halden bir yılda çıkmak
make a good father v. iyi babalık yapmak
make a good father v. iyi babalık etmek
make a good husband v. kocalık vazifesini/görevini yapmak
make a good husband v. iyi bir koca olmak
be caught the eye of a good coach v. iyi bir antrenörün dikkatini çekmek
get a good result (against a team) v. (bir takıma karşı) iyi bir netice almak
get a good result v. iyi bir netice almak
make a good life for oneself v. kendine iyi/güzel bir hayat kurmak
have a good look at v. iyice/dikkatlice bakmak
come from a very good family v. çok iyi bir aileden gelmek
have a good/nice time together v. birlikte hoş vakit geçirmek
make a good start v. iyi bir başlangıç yapmak
have a good relationship with v. biriyle iyi ilişkide bulunmak
be out in a year with good behaviour v. iyi halden bir senede çıkmak
be out in a year with good behaviour v. iyi halden bir yılda çıkmak
be out in a year with good behavior v. iyi halden bir senede çıkmak
have a good cry and be fine v. iyi bir ağlayıp kendine gelmek
reach a good state v. mazhar olmak
offer a good salary v. iyi bir maaş teklif etmek
do a good deed v. sevap işlemek
give a very good performance v. çok iyi performans göstermek
give a very good performance v. çok iyi performans sergilemek
go to a good cause v. hayır işine gitmek
go to a good cause v. hayır işlerine gitmek
have a good faith belief v. samimi olarak inanmak
a good many adj. hayli
a good few adj. birçok
in a good mood adj. keyifli
a good number of adj. pek çok
a good many adj. birçok
a good deal of adj. epey
a good number of adj. hatırı sayılır sayıda
a good deal of adj. birçok
in a good cause adv. iyi niyetlice
in a good cause adv. hüsnüniyetle
at a good clip adv. hızla
in a good cause adv. iyilik etmek gayesiyle
a good many adv. çokça
a good distance off adv. epey uzakta
a good many adv. epeyce
a good distance off adv. epeyce uzakta
a good many adv. oldukça
a good deal adv. bir hayli
a good deal adv. hayli
in a good way adv. iyi olarak
in a good way adv. iyi şekilde
in a good way adv. iyi biçimde
a good deal adv. birçok
a good few pron. bir hayli kalabalık
have a good trip! interj. uğurlar olsun!
have a good day interj. iyi günler
have a good journey! interj. iyi yolculuklar!
have a good holiday! interj. iyi tatiller!
have a good trip! interj. yolunuz açık olsun!
have a good weekend interj. iyi hafta sonları
have a good season interj. iyi bir sezon geçirmek
a good row clears the air expr. iyi bir kavga havayı yumuşatır.
Phrases
have a good night v. iyi bir gece geçirmek
it's a good job that expr. bereket versin ki
all for a good cause expr. her şey iyi bir amaç uğruna
with a good or bad grace expr. isteyerek veya istemeyerek
in a good light expr. iyimser olarak
have a good night expr. iyi geceler
I have a good mind to expr. şeytan diyor ki
in a good light expr. uygun olan şartlar altında
in a good light expr. uygun olan şartlar altında iyimser olarak
that's a good call expr. iyi düşündün
Proverb
a friend's eye is a good mirror n. dost acı söyler
a friend's eye is a good mirror n. dost gerçeği söyler
a friend's eye is a good mirror n. dost, kişinin eksiklerini çekinmeden yüzüne söyler
a friend's eye is a good mirror n. dost, dürüstçe eksiklerini yüzüne söyler
a good wife is a good prize expr. kişiyi vezir eden de karısı rezil eden de
enough is as good as a feast kılık kıyafet ziyafettir
enough is as good as a feast aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz
enough is as good as a feast elde bulunan nimete şükretmeli
enough is as good as a feast azı karar çoğu zarar
you can't keep a good man down aklı başında adam yıkılmaz
you can't keep a good woman down karakterli insan başarısız olmaz
you can't keep a good man down karakterli insan başarısız olmaz
a nod is as good as a wink to a blind horse anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az
a nod is as good as a wink to a blind horse arif olan anlar
there's many a good tune played on an old fiddle yaşlılar çok yetenekli olabilir
a nod is as good as a wink to a blind horse arife tarif gerekmez
fire is a good servant but a bad master ateş iyi bir köle ama kötü bir efendidir
a good Jack makes a good jill evlilikte de ne ekersen onu biçersin
a good husband makes a good wife evlilikte de ne ekersen onu biçersin
hope is a good breakfast but a bad supper ümit iyi bir kahvaltıdır ama iyi bir akşam yemeği değildir
best defense is a good offense en iyi savunma hücumdur
a clean conscience is a good pillow vicdanı temiz olan rahat uyur
good seed makes a good crop ek tohumun hasını çekme yiyecek yasını
have too much of a good thing sevilen şeyler çok tüketilirse eskisi kadar zevk vermeyebilir
a good scare is worth more than good advice bir musibet bin nasihatten iyidir
a good example has twice the value of good advice bir musibet bin nasihatten evladır
a good example has twice the value of good advice bir musibet bin nasihatten iyidir
a good scare is worth more than good advice bir musibet bin nasihatten evladır
enough is as good as a feast her şeyin fazlası zarar
money is a good servant but a bad master para iyi bir hizmetçi, kötü bir efendidir
a clean conscience is a good pillow iyi bir vicdan en rahat yastıktır
a clean conscience is a good pillow vicdanı rahat olanın uykusu da rahat olur
a miss is as good as a mile başarının kıl payıyla ya da büyük bir farkla kaçırılmasının önemi yoktur
a nod is as good as a wink to a blind man tereciye tere satma
a miss is as good as a mile kaybetme kaybetmedir
a nod is as good as a wink to a blind man sen giderken ben dönüyordum
a miss is as good as a mile önemli olan hatice değil neticedir
a nod is as good as a wink to a blind man senin bilmişliğin kadar benim unutmuşluğum var
a miss is as good as a mile kaybetmenin az farkla veya çok farkla olması fark etmez
a nod is as good as a wink to a blind man kör kör parmağım gözüne
nothing is so good for the inside of a man as the outside of a horse at yiğidin yoldaşıdır
nothing is so good for the inside of a man as the outside of a horse at binmek huzur verir/sakinleştirir
a nod is as good as a wink to a blind man anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az
a nod is as good as a wink to a blind man arife tarif gerekmez
a nod is as good as a wink to a blind man arife tarif ne gerek
a good beginning makes a good ending nasıl başlarsan öyle gider
a good beginning makes a good ending kutlu gün doğuşundan bellidir
a good beginning makes a good ending erken kalktım işime
a good beginning makes a good ending şeker kattım aşıma
hope is a good breakfast but a bad supper çabasız umut meyvesiz ağaca benzer
hope is a good breakfast but a bad supper umut güzel bir şeydir
hope is a good breakfast but a bad supper bir işe umutla başlamak iyidir ama çalışmayıp/çaba göstermeyip umut ettiklerini gerçekleştirmezsen bir işe yaramaz
hope is a good breakfast but a bad supper güne umutla başlamak iyi yatağa hala umut ederek gitmek kötüdür
hope is a good breakfast but a bad supper (bacon'a atfedilen hikayeye göre) aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz
a ragged colt may make a good horse görüntüye/mevcut duruma aldanma
a good beginning makes a good ending iyi bir başlangıç yarı yarıya başarı demektir
a good beginning makes a good ending iyi bir başlangıç iyi bir sona sebeptir
a good beginning makes a good ending başta hazırlıklı ve odaklı olmak çoğu zaman başarı getirir
in calm water, every ship has a good captain dalgasız denizde herkes kaptan
hunger is a good sauce açlık adama her şeyi yedirir
hunger is a good sauce açken her şeyin tadı güzel gelir
you can have too much of a good thing azı karar çoğu zarar
you can have too much of a good thing bu kadarı da biraz çok
you can have too much of a good thing aşırıya da kaçmamak gerek
you can have too much of a good thing bir şeyin cılkını/suyunu da çıkarmamak gerek
you can have too much of a good thing bir şeyi fazla abartmamak gerek
you can have too much of a good thing her şey ölçüsünde ve kararında güzel
a change is as good as a rest tebdil-i mekanda ferahlık vardır
a change is as good as a rest değişiklikte fayda vardır
a change is as good as a rest değişiklik yapmak yeni bir soluk getirir
a good deed is never lost yapılan iyilik hiçbir zaman boşa gitmez
a good deed is never lost işlenen sevap boşa gitmez
a good example is the best sermon iyi bir örnek olmak öğüt/nasihat vermekten daha etkilidir
a good example is the best sermon en iyi öğüt yaptıklarınla örnek olmaktır
a good example is the best sermon insan duyduğunu/söyleneni değil gördüğünü yapar
a good husband makes a good wife karısından saygı ve sevgi bekleyen adam önce kendisi saygı ve sevgi göstermelidir
a good jack makes a good jill kocasından saygı ve sevgi bekleyen kadın önce kendisi saygı ve sevgi göstermelidir
a good jack makes a good jill karısından saygı ve sevgi bekleyen adam önce kendisi saygı ve sevgi göstermelidir
a good man is hard to find bu devirde iyi adam bulmak zor
a good man is hard to find bu devirde iyi adam kaldı mı?
a good name is a second inheritance saygın bir isme sahip olmak maddi miras kadar önemlidir
a good name is a second inheritance iyi bir itibar/isim bırakmak maddi miras kadar önemlidir
a good name is a second inheritance saygıdeğer bir isim, önemli/değerli bir mirastır
a good name is sooner lost than won itibarı kazanmak zor, kaybetmek kolaydır
a good name is sooner lost than won itibar, kazanması zor kaybetmesi kolay bir zenginliktir
a good name is sooner lost than won saygınlığı kazanmak zor, kaybetmek kolaydır
a good name is sooner lost than won itibarı/saygınlığı kaybetmek kazanmaktan kolaydır
a good name is sooner lost than won itibar zor kazanılır kolay kaybedilir
a good name is sooner lost than won itibarı kazanmak uzun kaybetmek kısa sürer
a nod is as good as a wink arife tarif gerekmez
a nod is as good as a wink daha fazla açıklamaya gerek yok
a nod is as good as a wink daha fazla ayrıntıya gerek yok
a nod is as good as a wink to a blind bat anlayana sivri sinek saz anlamayana davul zurna az
a nod is as good as a wink to a blind bat arif olan anlar
a nod is as good as a wink to a blind bat arife tarif gerekmez
a nod is as good as a wink to a blind bat arife tarif ne gerek
a nod's as good as a wink [uk] arife tarif gerekmez
a nod's as good as a wink [uk] arife tarif ne gerek
a nod's as good as a wink [uk] senin bilmişliğin kadar benim unutmuşluğum var
a nod's as good as a wink [uk] daha fazla açıklamaya gerek yok
a nod's as good as a wink [uk] daha fazla ayrıntıya gerek yok
a ragged colt may make a good horse çirkin bir ördek yavrusu güzel bir kuğuya dönüşebilir
a ragged colt may make a good horse çirkin bir ördek yavrusu aslında güzel bir kuğu olabilir
a good fence makes good neighbors i̇yi çit iyi komşu yapar
Colloquial
a good buy n. çok uygun fiyat
a good egg n. dürüst ve güvenilir insan
a feel-good movie n. güzel hissettiren film
a good beginning n. iyi başlangıç
a good chance to learn the business n. işi öğrenmek için iyi bir fırsat
a good weekend n. iyi bir hafta sonu
a good night's sleep n. iyi bir gece uykusu
a good buy n. karlı alışveriş
a good buy n. kelepir
a good drunk n. içince neşelenen/eğlenceli olan insan
a good drunk n. alkolle neşelenen
a good drunk n. alkolle kafası güzel olan
a good drunk n. içip güzelleşmiş/neşelenmiş
a good drunk n. kafası güzel
a good drunk n. kafayı bulmuş
a good mixer n. girişken kimse
a good mixer n. çevresiyle uyumlu/iyi geçinen kimse
a good mixer n. belli bir içkiyle iyi giden alkolsüz içecek
a good mixer n. alkollü karışımlarda/kokteyllerde kullanılan alkolsüz içecek
be a good kisser v. iyi öpüşmek
be a good father v. iyi bir baba olmak
stand a good chance of v. kazanma olasılığı yüksek olmak
stand a good chance of v. olasılığına sahip olmak
get a good deal v. (bir ürünü) indirimli fiyattan bulmak ve almak
be for/in a good cause v. iyi bir amaç için olmak
be for/in a good cause v. iyi bir amaca hizmet etmek
be for/in a good cause v. hayırsever/hayırlı bir amaca hizmet etmek
be for/in a good cause v. yapmaya değer olmak
a good bet expr. çok büyük olasılıkla
a good bet expr. çok yüksek ihtimalle
a good bet expr. muhtemelen
a good bet expr. garanti
a good bet expr. banko
like most guests having a good time expr. iyi vakit geçiren çoğu misafir gibi
don't let the facts get in the way of a good story expr. gerçeklerin iyi bir hikayenin önüne geçmesine izin verme
don't let the facts get in the way of a good story expr. gerçeklerle hikayeyi mahvetme
don't let the facts get in the way of a good story expr. güzelim hikayeyi mahvetme
a (damn) sight too good expr. çok iyi
a good many expr. çok
a good many expr. epey
a good many expr. pek çok
a good many expr. hayli
a good many expr. birçok
a good many expr. çokça
a good many expr. oldukça
a good many expr. epeyce
a good many expr. çok sayıda
a good many expr. çok miktarda
a good many expr. oldukça fazla
(and) a good job too expr. (ve) bu çok iyi bir haber
(and) a good job too expr. (ve) bu harika bir haber
(and) a good job too expr. (ve ) bu çok sevindirici bir haber
(and) a good job too expr. (ve) bu harika oldu
(and) a good job too expr. (ve) bu çok iyi oldu
(and) a good thing too expr. (ve) bu çok iyi bir haber
(and) a good thing too expr. (ve) bu harika bir haber
(and) a good thing too expr. (ve ) bu çok sevindirici bir haber
(and) a good thing too expr. (ve) bu harika oldu
(and) a good thing too expr. (ve) bu çok iyi oldu
(it's) a good job/thing (that) expr. … olması iyi bir şey
(it's) a good job/thing (that) expr. … olması çok iyi
(it's) a good job/thing (that) expr. iyi ki …
(it's) a good job/thing (that) expr. neyse ki …
there's a good dog expr. aferin köpeğime
Idioms
a good bet n. mantıklı bir tercih
a good drunk n. içince güzelleşen insan
a good joe n. sağlam adam
a good press n. iyi haber
a good scout n. muteber biri
a good spell n. verimli bir dönem
a good value n. değerinin altında fiyat
a good value [australia] n. şen şakrak biri
a good voice to beg bacon n. kulak kanatan ses
a good word for everybody n. herkese cana yakın davranan biri
a run of (good) luck n. şansın/talihin yaver gittiği dönem/süreç
a good bet n. iyi bir tercih
a good joe n. düzgün adam
a good press n. iyi eleştiri
a good scout n. hatırşinas biri
a good spell n. randımanlı bir süreç
a good value n. düşük fiyatına rağmen kaliteli olan şey
a good value [australia] n. eğlenceli biri
a good voice to beg bacon n. karga gibi ses
a good word for everybody n. herkese samimi davranan biri
a run of (good) luck n. kısmetin açıldığı dönem/süreç
a good bet n. en iyisi
a good joe n. iyi adam
a good press n. övgü dolu haber
a good scout n. güvenilir biri
a good spell n. karlı bir dönem
a good value [australia] n. sempatik biri
a good voice to beg bacon n. kulak tırmalayan ses
a good word for everybody n. herkese sıcakkanlı davranan biri
a run of (good) luck n. şansın yüzüne güldüğü dönem/süreç
a good bet n. daha garanti bir tercih
a good press n. olumlu reklam
a good scout n. mert biri
a good spell n. bereketli bir dönem
a good value [australia] n. içten biri
a good word for everybody n. herkese dostane davranan biri
a good bet n. daha mantıklı bir tercih
a good scout n. harbi biri
a good spell n. uzun bir süreç
a good value [australia] n. etkileyici biri
a good word for everybody n. herkese yakınlık gösteren biri
a good bet n. daha iyi bir tercih
a good bet n. en akıllıcası
a good bet n. en mantıklı olanı
a good bet n. olası
a good bet n. olması muhtemel
a good bet n. mümkün
a good bet n. büyük ihtimalle
a good voice to beg bacon n. kulak tırmalayan ses
a good voice to beg bacon n. gıcırtı gibi ses
a good five-cent cigar n. tam kararında fiyatı olan şey
a good five-cent cigar n. ne az ne fazla fiyatlı ürün
a good five-cent cigar n. ucuz da pahalı da olmayan şey
a good five-cent cigar n. uygun fiyatlı ürün
a good five-cent cigar n. makul fiyatlı mal
a good five-cent cigar n. pahası/ederi herkesin alabileceği kadar olan ürün
a good turn n. arkadaşça davranış
get off to a good start n. bir şeye iyi başlama
a good turn n. iyilik
a choice between good and evil n. iyi ile kötü arasında bir seçim
a good few n. makul miktarda
a good turn n. sevecenlik
a good turn n. şefkat
a good sport n. şaka kaldırabilen/yenilgiyi sineye çekebilen kimse
a change is as good as a rest n. tebdili mekanda hayır vardır
a good few n. uygun sayıda
a fat lot of good/use n. zerre kadar yararı olmayan
a good turn n. yumuşaklık
a good five-cent cigar n. fiyatı uygun şey
a good five-cent cigar n. uygun fiyatlı şey
a good five-cent cigar n. ekonomik ürün
a good five-cent cigar n. satın alınabilir ürün
a good five-cent cigar n. makul fiyatlı ürün
a good five-cent cigar n. hesaplı ürün
a good five-cent cigar n. her keseye uygun ürün
a good five-cent cigar n. her bütçeye uygun ürün
a good voice to beg bacon n. kapı gıcırtısı gibi ses
a good voice to beg bacon n. kapı gıcırtısı gibi ses
a fat lot of good n. bir işe yaramaz (şey)
a fat lot of good n. zerre kadar yararı olmayan (şey)
a fat lot of good n. gereksiz (şey)
a fat lot of good n. uğraştığına/çabaladığına değmeyen (şey)
a fat lot of good/help/use n. bir işe yaramaz
a fat lot of good/help/use n. yararsız
a fat lot of good/help/use n. gereksiz
a fat lot of good/help/use n. uğraştığına/çabaladığına değmez
a good egg [old-fashioned] n. helal süt emmiş kimse
a good egg [old-fashioned] n. kibar ve güvenilir kimse
a good innings [uk/australia] n. başarılı bir iş hayatı
a good innings [uk/australia] n. iyi bir iş hayatı
a good innings [uk/australia] n. (ölen/hayatının sonuna yaklaşmış biri için) iyi bir yaşam
a good innings [uk/australia] n. (ölen/hayatının sonuna yaklaşmış biri için) uzun bir yaşam
a good innings [uk/australia] n. (kariyerinin sonuna gelmiş biri için) uzun bir kariyer
a good innings [uk/australia] n. (kariyerinin sonuna gelmiş biri için) uzun bir iş hayatı
a good looker n. alımlı kimse/şey
a good looker n. iyi görünen kimse/şey
a good looker n. havalı kimse/şey
a good looker n. güzel kimse/şey
a good looker n. hoş görünen kimse/şey
a good samaritan n. merhametli kimse
a good samaritan n. yardımsever kimse
a good samaritan n. iyiliksever kimse
a good sort n. karizmatik kimse
a good sort n. etkileyici kimse
a good sort n. hoş kimse
a good sort n. cana yakın kimse
a good mixer n. çabuk kaynaşan kimse
a good mixer n. hızlı kaynaşan kimse
a good mixer n. kolay kaynaşan kimse
a good mixer n. sosyal olan kimse
a good mixer n. sokulgan olan kimse
a good mixer n. çevresiyle iyi anlaşan kimse
a good mixer n. girişken kimse
a (good) run for your money n. meyvesini yeme
a (good) run for your money n. semeresini alma/görme
a (good) run for your money n. güçlü bir karşılaşma, mücadele
a (good) run for your money n. tatmin edici bir rekabet, mücadele
a streak of (good) luck n. şansın yaver gittiği dönem
a streak of (good) luck n. şanslı dönem
a streak of (good) luck n. üst üste şanslı olayların gerçekleştiği dönem
a streak of (good) luck n. talihin yüze güldüğü dönem
a streak of (good) luck n. bir dizi şanslı olay