it - Turco Inglés Diccionario

it

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Significados de "it" en diccionario turco inglés : 20 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
it pron. ona
I need to give it to her.
Bunu ona vermeliyim.

More Sentences
it pron. o
It didn't use to be like this.
O böyle değildi.

More Sentences
General
it pron. onu
Put it in the cupboard.
Onu dolaba koy.

More Sentences
it n. ebe (oyunlarda)
it n. cinsel ilişki
it n. cazibe
it n. ebe (oyunda)
it n. ilişki
it n. kısırlaştırılmış hayvan
it pron. şahsiyet
it pron. (özellikle sorularda) kimliği bilinmeyen şahıs
it pron. malum kişi
it pron. (çocuk dilinde) o kişi
it pron. (bebekle konuşurken) sen
it pron. (nesne olarak) kendisi
it pron. (oyunlarda) oyuncuyu belirten zamir
it pron. acıyan yer
it pron. acıyan uzuv
Colloquial
it adj. en moda olan
Chat Usage
it pron. arayan kişi

Significados de "it" en diccionario inglés turco : 19 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
it dog n.
I don't want to lead a dog's life any more.
Artık it gibi sürünmek istemiyorum.

More Sentences
Computer
it push expr.
Push the door carefully.
Kapıyı dikkatle it.

More Sentences
General
it blackguard n.
it tanto n.
it tardo n.
it whelp n.
it cur n.
it maestoso n.
it belvedere n.
it lower n.
it mut n.
it scoundrel adj.
Colloquial
it barker n.
Slang
it rat bastard n.
it rat-bastard n.
it bastardly gullion [obsolete] n.
it pot hound n.
it bastard expr.
it mutt expr.

Significados de "it" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
know-it-all n. bilmiş
Tom is a know-it-all.
Tom her şeyi biliyor.

More Sentences
step on it v. gaza basmak
We gotta lose the heat, step on it!
Ateşi düşürmeliyiz, gaza bas!

More Sentences
take it easy interj. sakin ol
Take it easy, Tom.
Sakin ol, Tom.

More Sentences
General
keep it up v. sürdürmek
I want Tom to keep it up.
Tom'un bunu sürdürmesini istiyorum.

More Sentences
take it easy v. ağırdan almak
The doctor said I'm going to have to take it easy for a while.
Doktor bir süre ağırdan almam gerektiğini söyledi.

More Sentences
take it v. dayanmak
He couldn't take it any longer.
O daha fazla dayanamadı.

More Sentences
live it up v. cümbüş yapmak
You sure know how to live it up.
Nasıl cümbüş yapacağını kesinlikle biliyorsun.

More Sentences
live it up v. gününü gün etmek
You sure know how to live it up.
Nasıl gününü gün edeceğini kesinlikle biliyorsun.

More Sentences
give it back v. geri vermek
It was hard to give it back after everything that had happened.
Yaşanan onca şeyden sonra onu geri vermek zordu.

More Sentences
hit it off v. uyuşmak
We didn't exactly hit it off.
Biz tam olarak uyuşmadık.

More Sentences
step on it v. acele etmek
We've really got to step on it.
Gerçekten acele etmeliyiz.

More Sentences
make it attractive v. cazip kılmak
However, this requires a much better investment climate to make it attractive for companies to invest in Europe.
Ancak bunun için şirketlerin Avrupa'da yatırım yapmalarını cazip kılacak çok daha iyi bir yatırım ortamı gerekmektedir.

More Sentences
take it v. katlanmak
We can't take it any more!
Buna daha fazla katlanamayız!

More Sentences
stick it v. dayanmak
Tom stuck it out.
Tom dayandı.

More Sentences
keep it up v. devam etmek
I want Tom to keep it up.
Tom'un böyle devam etmesini istiyorum.

More Sentences
hit it off v. anlaşmak
We hit it off.
Anlaştık.

More Sentences
hit it off v. iyi geçinmek
We didn't exactly hit it off.
Biz tam olarak iyi geçinmedik.

More Sentences
have it coming v. hak etmek
I had it coming.
Bunu hak etmiştim.

More Sentences
keep it clean v. temiz tutmak
You can use the book as long as you keep it clean.
Temiz tuttuğun sürece kitabı kullanabilirsin.

More Sentences
make it possible v. mümkün kılmak
In so far, I am in favour of making it possible to opt in and out.
Şu ana kadar ben de katılma ve çıkmanın mümkün kılınmasından yanayım.

More Sentences
consider it necessary (to do sth) v. gerekli görmek
He is happy to hear what our demands are and is quite prepared to be flexible if he considers it necessary.
Taleplerimizi dinlemekten mutluluk duyuyor ve gerekli gördüğü takdirde esnek davranmaya da oldukça hazır.

More Sentences
have had it v. artık yetmek
Have had it.
Artık yeter.

More Sentences
have had it v. bıkmak
I have had it with Tom.
Tom'dan bıktım artık.

More Sentences
call it quits v. paydos etmek
Tom decided to call it quits.
Tom paydos etmeye karar verdi.

More Sentences
bring with it v. beraberinde getirmek
The enlargement of the EU will also bring with it new challenges as transportation routes get longer.
AB'nin genişlemesi, ulaşım yolları uzadıkça yeni zorlukları da beraberinde getirecektir.

More Sentences
take it to v. götürmek
Take it to him.
Ona götür.

More Sentences
make it happen v. gerçekleştirmek
We call upon the Commission and the Council of Ministers to facilitate this and to make it happen.
Komisyon ve Bakanlar Kurulu'nu bunu kolaylaştırmaya ve gerçekleştirmeye çağırıyoruz.

More Sentences
can make it v. başarabilmek
Yes, we can make it in our unilateral commercial policy.
Evet, tek taraflı ticari politikamızla bunu başarabiliriz.

More Sentences
take it seriously v. ciddiye almak
We take it seriously, we will continue our discussions and we will definitely follow up.
Bunu ciddiye alıyoruz, tartışmalarımıza devam edeceğiz ve kesinlikle takip edeceğiz.

More Sentences
try it on v. üstünde denemek
Try it on.
Üstünde dene.

More Sentences
to it adv. ona
For that reason alone, I am very pleased with this report and the reaction to it.
Sırf bu nedenle bile bu rapordan ve ona gösterilen tepkiden büyük memnuniyet duyuyorum.

More Sentences
as it were adv. gibi
There are other, better signals too, a green light as it were.
Başka, daha iyi sinyaller de var, yeşil ışık gibi.

More Sentences
as it were adv. bir bakıma
What is shown on television is, as it were, a reflection of what society is like.
Televizyonda gösterilen şey, bir bakıma, toplumun neye benzediğinin bir yansımasıdır.

More Sentences
from it adv. ondan
These forces must by no means be in opposition to the United States but independent from it.
Bu güçler hiçbir şekilde ABD'ye karşı olmamalı ancak ondan bağımsız olmalıdır.

More Sentences
as it were adv. bir yerde
What is shown on television is, as it were, a reflection of what society is like.
Televizyonda gösterilenler, bir yerde, toplumun nasıl olduğunun bir yansımasıdır.

More Sentences
as it were adv. adeta
He is, as it were, a grown up baby.
O, adeta yetişkin bir bebek.

More Sentences
Common Usage
know-it-all n. ukala
ask for it v. aranmak
step on it v. gazlamak
General
oggetto (it) n. obje
the sum and the substance of it n. hülasa
the sum and the substance of it n. kısacası
do-it-all inventor n. herşeyi yapan mucit
do-it-all inventor n. elinden her iş gelen mucit
do-it-yourself n. birinin kendi başına yapabileceği şey (şey)
do-it-yourselfer n. tamir işlerini kendi yapan kimse
how-to-do-it book n. el kitabı
do-it-yourself n. birinin kendi başına monte edebileceği (şey)
do-it-yourself n. kendin yap
IT specialist n. bilgi işlem uzmanı
IT specialist n. BT uzmanı
head of IT department n. bilgi işlem daire başkanı
some aspects of it n. bazı yönleri
do-it-yourself project n. kendin yap projesi
keep it simple stupid n. (bir şeyi) basit tut prensibi
keep it simple stupid n. basit yap prensibi
keep it simple stupid n. kiss prensibi
the thinking behind it n. bunun arkasındaki düşünce
a card with a child's picture on it n. üzerinde çocuk resmi olan bir kart
with-it-ness n. öğretmen farkındalığı
scratch-it n. kazı kazan kartı
scratch-it n. kazı kazan
scratch-it n. kazı kazan bileti
health IT n. sağlık bilişimi
healthcare IT n. sağlık bilişimi
tip-it n. bir tür kumar oyunu
know-it-all n. bilgiç
post-it note n. yapışkanlı not kağıdı
make a night of it v. sabaha kadar eğlenmek
be coining it v. çok para kazanmak
take it for granted v. bir şeyi sorgusuz sualsiz kabul etmek
think better of it v. fikrini değiştirmek
tear it apart v. yırtarak ayırmak
take it kindly v. hoşuna gitmek
have it off v. mercimeği fırına vermek
make it up v. uzlaşmak
leg it v. hızlı yürümek
get somebody to fall for it v. dalgaya düşmek
get someone's to fall for it v. dalgaya gelmek
make it warm for somebody v. zorluk çıkarmak
dress as if it is summer v. baharı başına vurmak
hop it v. yaylanmak
hotfoot it v. acele ile gitmek
jump to it v. elini çabuk tutmak
brazen it out v. yüzsüzlüğe vurmak
rough it v. bir süre için ilkel şartlar içinde yaşamak
leave it up to the discretion of somebody v. takdirine bırakmak
whoop it up v. gürültülü patırtılı bir şekilde eğlenmek
hit it off with v. iyi geçinmek
get it wrong v. durumu tam anlayamamak
coin it v. para kırmak
lord it over v. küçük görmek
have it off v. kırıştırmak
bus it v. otobüsle gitmek
skip it v. kaçmak
play it safe v. sağlama almak
rub it in v. başına kakmak
rough it v. sürünmek
leave where it will be stepped on v. ayak altında bırakmak
make it possible v. imkan vermek
have it off with somebody v. kırıştırmak
put one's foot in it v. pot kırmak
foot it v. dans etmek
hook it v. kaçmak
take it kindly v. kabullenmek
have it made v. ısmarlamak
grin and bear it v. ağız kokusu çekmek
grin and bear it v. bağrına taş basmak
carry with it v. beraberinde getirmek
lay it on with a trowel v. pohpohlamak
have it in for somebody v. takmak
not leave it to luck v. işi şansa bırakmamak
let someone have it v. birini haşlamak
have it made v. işleri tıkırında olmak
have it neutered v. kısırlaştırmak
have it off with somebody v. mercimeği fırına vermek
lay it on thickly v. yağ çekmek
grit one's teeth and bear it v. dişini sıkmak
put one's foot in it v. akım derken bokum demek
put it on v. gibi göstermek
hook it v. tüymek
beat it v. defolmak
beat it v. defolup gitmek
stick to it v. ısrar etmek
wrap it up v. kesmek
hop to it v. koyulmak
shoot it out v. bir meseleyi halletmek için karşılıklı ateş etmek
talk without knowing it v. ezbere konuşmak
have it off v. oynaşmak
hoof it v. yaya gitmek
make it look like an accident v. kaza süsü vermek
hop it v. gitmek
leg it v. koşmak
cop it v. cezalandırmak
carry with it v. yol açmak
have it made v. yaptırmak
not to find it in one's heart v. gönlü razı olmamak
have it off with somebody v. oynaşmak
snuff it v. ölmek
be minting it v. parayı bulmak
get it into one's head that ... v. kafasına koymak
rough it v. mahrumiyet içinde yaşamak
draw it fine v. kısa kesmek
buy it v. başarısızlığa uğramak
put it on thick v. abartmak
lord it over someone v. birine amir gibi davranmak
have it in one v. yeteneği olmak
call it off v. bitirmek
hit it off with v. gül gibi geçinmek
have it off v. ilişki kurmak
hotfoot it v. acele etmek
make it to the finals v. finale kalmak
put a bold face on it v. erkekliğe toz kondurmamak
put it over on v. aldatmak
be minting it v. paraya para dememek
pile it on v. abartmak
lord it over somebody v. ağalanmak
call it a day v. paydos etmek
stick it on v. yüklenmek
take it personally v. üzerine alınmak
hit it off with v. arası iyi olmak
the flavour (taste) of it still lingers v. tadı damağında kalmak
leg it v. sıvışmak
play it safe v. riske girmemek
lump it v. katlanmak
put one's foot into it v. pot kırmak
give it one's best shot v. elinden geleni yapmak
hit it off v. arası iyi olmak
rake it in v. vurgun vurmak
make it attractive v. cazip hale getirmek
have it away with somebody v. mercimeği fırına vermek
foot it v. yürüyerek gitmek
lay it on thick v. çok pohpohlamak
not to put too fine a point on it v. tam anlamıyla ifade etmek
make it up to somebody v. altında kalmamak
foot it v. yaya gitmek
lay it on v. pohpohlamak
grin and bear it v. katlanmak
make it look like a suicide v. intihar süsü vermek
make a bolt for it v. kaçmak
rake it in v. voli vurmak
put it on v. şişirmek
rub somebody's nose in it v. başına kakınç etmek
lay it on v. abartmak
leg it v. kaçmak
go at it hammer and tongs v. kapışmak
put it on v. kazıklamak
give it a shot v. denemek
stick it v. katlanmak
get away with it v. ettiği yanına kar kalmak
put it over on v. kazıklamak
hit it off v. gül gibi geçinmek
vow not to do it again v. tövbe etmek
have it away v. mercimeği fırına vermek
have it in for v. birine kin beslemek
be minting it v. çok kısa bir sürede büyük paralar kazanmak
put a jerk in it v. acele etmek
put one´s foot in it v. baltayı taşa vurmak
lay it on with a trowel v. methetmek
have nothing to show for it v. elinde ne yaptığını gösterecek hiçbir şey olmamak
put it on v. abartmak
make the most of it v. tadını çıkarmak
stick to it v. diretmek
hoof it v. dans etmek
think nothing of it v. önem vermemek
have the best of it v. üstün olmak
approve as it is v. aynen onamak
wrap it up v. kısa kesmek
let someone have it v. birine dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek
lay it on with a trowel v. abartmak
hook it v. sıvışmak
maintain that it is so v. böyledir diye iddia etmek
pile it on v. şişirmek
make it up v. barışmak
make a clean breast of it v. her şeyi itiraf etmek
put one's foot into it v. gaf yapmak
put it on thick v. şişirmek
strike it rich v. köşeyi dönmek
make it do v. idare etmek
live it up v. vur patlasın çal oynasın eğlenmek
make it worse v. içinden çıkılmaz hale getirmek
skip it v. sıvışmak
take someone's word for it v. birinin sözüne inanmak
foot it v. tepmek
fall for it v. çapraza gelmek
have the best of it v. galip gelmek
make a bolt for it v. tüymek
take it normally v. normal karşılamak
get it wrong v. ters anlamak
let it all hang out v. gevşemek
let it all hang out v. rahatlamak
let it all hang out v. koyvermek
let it all hang out v. kendini koyvermek
let it all hang out v. boşlamak
see about it v. icabına bakmak
be in for it v. (kötü bir şey) geçirmek üzere olmak
beat somebody to it v. atlatmak
hit it off with somebody v. ısınmak
let somebody have it v. hakkından gelmek
hit it off with somebody v. kanı kaynamak
let somebody have it v. saldırmak
let somebody have it v. bırakmak
let somebody have it v. azarlamak
hit it off with somebody v. anlaşmak
make it superficial v. yüzeyselleştirmek
lay it on v. göklere çıkartmak
kick someone where it hurts v. can evinden vurmak
take it personally v. üstüne alınmak
find it necessary v. gerekli görmek
find it sufficient v. yeterli bulmak
find it sufficient v. yeterli görmek
turn it into a problem v. problem haline getirmek
turn it into a big deal v. problem haline getirmek
turn it into a problem v. sorun haline getirmek
turn it into a big deal v. sorun haline getirmek
get it signed v. imzalatmak
make it livable v. yaşanılır hale getirmek
make it habitable v. yaşanılır hale getirmek
take it out of the country illegally v. yasadışı yoldan yurt dışına çıkarmak
strike it rich v. beklenmedik bir gelire kavuşmak
strike it rich v. birdenbire zengin olmak
strike it rich v. bir anda köşeyi dönmek
take it from the beginning v. baştan almak (işi/konuyu)
give it one's all v. canını dişine takmak
put one's back in it v. canını dişine takmak
behave like a know it all v. hariçten gazel okumak
even if it involves a risk your life v. kelleyi koltuğa almak
let it pass v. kusura bakmamak
make it look like a murder v. cinayet süsü vermek
leave it out of the coverage v. kapsama dışında bırakmak
leave it out of the scope v. kapsam dışında bırakmak
leave it out of the coverage area v. kapsama alanı dışında bırakmak
say it to one's face v. yüzüne söylemek
play it low down v. kaale almamak
make a story of it v. hikayeleştirmek
let it ride v. oluruna bırakmak
have it out v. bir anlaşmazlığı çözüme ulaştırmak
make it possible (for somebody) to do something v. zemin sunmak
put it bluntly v. doğrudan söylemek
make it snappy v. acele etmek
ram it down one's throat v. birine bir şeyi zorla benimsetmeye çalışmak
ram it down one's throat v. dayatmak
ram it down one's throat v. birine bir şeyi dayatmak
have a blue tinge to it v. maviye çalmak
have had it v. kötü sonuçlanmak
have had it v. sonucu kötü olmak
make it possible v. olanaklı hale getirmek
put it on one's tab v. hesaba yazmak
charge it to one's account v. hesaba yazmak
put it on one's bill v. hesaba yazmak
write it on one's tab v. hesaba yazmak
make it liveable v. yaşanır kılmak
make it habitable v. yaşanır kılmak
make it fit to live in v. yaşanır kılmak
make it livable v. yaşanır kılmak
make it suitable to live in v. yaşanır kılmak
hightail it v. sıvışmak
whistle for it v. avucunu yalamak
hit it off v. kanı kaynamak
get it together v. bir şeyler kapmak
get it off your chest v. ağzındaki baklayı çıkartmak
get it together v. bir şeyler çıkartmak
get it off your chest v. eteğindeki taşları dökmek
slice it up v. dilimlemek
put effort into it v. güç harcamak
take (it) a step further v. bir adım ileri götürmek
slice it up v. dilim dilim etmek
let it all hang out v. kafa dağıtmak
loosen it v. vidayı gevşetmek
tighten it v. vidayı sıkmak
rough it v. sefalet çekmek
ensure that it gets done v. yapılmasını sağlamak
spoil food by cooking it for too long v. yemeği yakmak
take it out of someone v. bütün gücünü tüketmek
go it v. aceleci davranmak
hold it good v. doğru bulmak
go it v. sabırsız davranmak
go it v. hızlı davranmak
call it a day v. paydos yapmak
call it quits v. paydos yapmak
call it a day v. günlük işi bitirmek
call it quits v. günlük işi bitirmek
camp it up v. yapmacık tavır takınmak
camp it up v. yapmacıklı davranmak
put something back where it belongs v. ait olduğu yere geri bırakmak
put something back where it belongs v. aldığı yere geri koymak
not what it looks like v. göründüğü gibi olmamak
find it credible v. inandırıcı bulmak
write it on one's tab v. borç hanesine yazılmak
take it as one's duty v. görev bilmek
take it as one's duty v. gayret etmek
happen to say it v. söylemiş bulunmak
make it a rule v. prensip edinmek
bring with it v. yol açmak
ask what it is v. ne olduğunu sormak
make it look like an act of terror/terrorism v. terör süsü vermek
give an impression that it is an act of terror/terrorism v. terör süsü vermek
find it very/extremely important v. son derece önemli bulmak
write it off v. bir kalemde silmek
find it normal v. normal bulmak
sell something for twice what he/she paid for it v. aldığının/ödediğinin iki katına satmak
make it too personal v. fazla kişiselleştirmek
make it possible v. olası kılmak
see it on a rerun v. (bir filmi) tekrar gösteriminde izlemek
kneel down to pick it up v. almak için yere eğilmek
get it gift wrapped v. hediye paketi yaptırmak
give it a quick read v. kitaba/dergiye hızlıca bir göz gezdirmek
make it out of somewhere alive v. bir yerden canlı çıkmak
knock it off v. bir manevrayı tamamen iptal etmek
miss it by a minute v. bir dakikayla kaçırmak
make up for it v. telafi etmek
make it convenient v. kolaylık sağlamak
make it easy v. kolaylık sağlamak
find it chic v. şık bulmak
put it under the pillow v. yastığın altına koymak
pay it off in installments v. taksitle ödemek
not as it seems v. göründüğü gibi olmamak
not what it appears to be v. göründüğü gibi olmamak
put it on the wall v. duvara asmak
make it more understandable v. daha anlaşılır hale getirmek
make some sort of deal to get it back v. geri almak için bir çeşit anlaşma yapmak
look at it with different eyes v. farklı gözle bakmak
open the door to see who it is v. kim olduğunu öğrenmek için kapıyı açmak
give it to charity v. hayır kurumlarına bağışlamak
make it seem like an accident v. kaza süsü vermek
make it seem like a suicide v. intihar süsü vermek
make it through the day alive v. günü sağ olarak/ölmeden bitirmek
let it rust v. paslanmaya terk etmek
make it official v. resmiyet kazandırmak
pay more for something than it is really worth v. bir şeye gerçek değerinden fazla ödemek
pay more for something than it is really worth v. bir şeye gerçek değerinden daha fazla ödemek
take it in turns v. bir işi birisiyle dönüşümlü yapmak
make it visible v. görünür kılmak
accept the world the way it is v. dünyayı olduğu gibi kabullenmek
let it sit until it cools down v. soğuyana kadar bekletmek
give it to his/her v. (çocukluğuna/tecrübesizliğine vb) vermek
put it into three v. vitesi üçe takmak
put it into second v. ikinci vitese takmak
put it into three v. üçüncü vitese takmak
put it into second v. vitesi ikiye takmak
make it functional v. işlevsel kılmak
settle it in court v. mahkemede çözmek/halletmek
give credit where it is due v. hakkını vermek
send it back to the publisher v. yayınevine geri göndermek
end before it began v. başlamadan bitmek
find it newsworthy v. haberi yayınlamaya değer bulmak
cover it with chocolate v. çikolatayla kaplamak
twist it around pull it down v. döndürüp aşağı çekmek
split it four ways v. (kazancı vb) dörde bölmek
split it three ways v. (kazancı vb) üçe bölmek
mention it in conversation v. sohbet sırasında bahsetmek
split it evenly v. eşit paylaşmak
pick (it) up on the first ring v. ilk çaldırışta telefona bakmak
pick (it) up on the first ring v. ilk çaldırışta telefona cevap vermek
pick (it) up on the first ring v. ilk çaldırışta telefonu açmak
play it safe v. sağlamcı davranmak
make it enjoyable v. zevkli kılmak
make it enjoyable v. zevki hale getirmek
make it entertaining v. eğlenceli kılmak
make it enjoyable v. eğlenceli hale getirmek
make it entertaining v. eğlenceli hale getirmek
make it enjoyable v. eğlenceli kılmak
have it postponed v. erteletmek
get them/it manufactured v. imal ettirmek
find it expensive v. pahalı bulmak
have it insured v. sigortalatmak
give credit where it is due v. hakkını teslim etmek
put it in the center v. merkeze koymak
take it as one's duty to v. görev kabul etmek
feel like she(he's had it before v. sanki daha önce yaşamış gibi hissetmek
see if it works v. çalışıp çalışmadığına bakmak
see if it works v. işe yarayıp yaramadığına bakmak
didn't make it to the final round v. finale çıkamamak
didn't make it to the final round v. finale kalamamak
split it evenly v. eşit biçimde bölmek
try it on v. üzerinde denemek
find it unnecessary v. zül saymak
find it humiliating v. zül saymak
give it a try v. denemek
tickle it [obsolete] v. istenen sona ulaştırmak
tickle it [obsolete] v. başarıyla tamamlamak
have a go at it v. cinsel ilişkiye girmek
mistress it v. (kadın) patronluk taslamak
mistress it v. metreslik etmek
monarch (it) v. krallık yapmak
monarch (it) v. kral olmak
monarch (it) v. hükümdar olmak
monarch (it) v. hükümdarlık yapmak
luck (it) v. (bir faaliyeti) şansına güvenerek gerçekleştirmek
luck (it) v. şans ile hareket etmek
luck (it) v. risk almak
luck (it) v. (mecazen) kumar oynamak
luck (it) v. işini şansa bırakmak
bush (it) [australia] v. çalılıkta yaşamak
sick of it all adj. sıtkı sıyrılmış
going as it should adj. yolunda
do-it-yourself adj. yardımsız yapılabilen
with-it adj. şehir standartlarında yaşayabilen
know-it-all adj. akılevvel
in the middle of it all adv. tam ortasında
as luck would have it adv. şansıma
as it were adv. güya
on top of it adv. üstelik
the straight of it adv. doğrusu
on the face of it adv. görünüşe göre
for the fun of it adv. şaka olsun diye
by just looking at it adv. göz kararı
crown it all adv. üstüne üslük
on the face of it adv. görünüşte
as it should be adv. layıkıyla
as far as it goes adv. esasen
on the face of it adv. görünüşe bakılırsa
nothing for it but adv. hiçbir veçhile
as luck would have it adv. şansa göre
as it is adv. bu durumda
as it should be adv. olması gerektiği gibi
by the look of it adv. görünüşe göre
as luck would have it adv. şans işi
on the face of it adv. dış görünüşe bakılırsa
on the top of it adv. bir de
on the top of it adv. üstelik
as it is said adv. söylenildiği gibi
such as it is adv. her nasılsa
top it all off adv. üstüne üstlük
as it was sometimes called adv. bazen söylenildiği gibi
the long and the short of it adv. doğrusu
as it is adv. aynıyla
as far as it goes adv. aslında
as it were adv. sanki
on top of it adv. bir de
as it is understood adv. anlaşıldığı üzere
as it is understood adv. anlaşılacağı üzere
as it is understood adv. anlaşılacağı gibi
for whatever reason it is adv. her ne sebeple olursa olsun
for whatever reason it might be adv. her ne sebeple olursa olsun
even though I say it myself adv. övünmek gibi olmasın ama
since it was founded adv. kurulduğu tarihten bu yana
since it was established adv. kurulduğundan bu yana
since it was founded adv. kurulduğundan bu yana
since it was established adv. kurulduğu tarihten bu yana
no matter how…it is adv. ne kadar olursa olsun
put it differently adv. bir başka deyişle
put it differently adv. diğer bir deyişle
as it seems adv. görünüşe göre
when it is considered adv. düşünüldüğünde
as it is expected adv. beklendiği gibi
when it is considered adv. dikkate alındığında
as it is expected adv. beklendiği üzre
as it was expected adv. beklendiği üzere
as it is expected adv. beklendiği üzere
as it was expected adv. beklendiği üzre
as it was expected adv. beklendiği gibi
when it is taken into consideration adv. dikkate alındığında
long before it begins adv. başlamadan çok önce
under it adv. sonra
under it adv. aşağısında
rumour has it that conj. rivayete göre
rumour has it that conj. şayialara göre
rumour has it that conj. söylentilere bakılırsa
rumour has it that conj. söylentiye göre