|
- They must work closely together on improving women’s representation.
- Kadınların temsilinin arttırılması konusunda yakın işbirliği içerisinde çalışmalıdırlar.
- In Iran last week, a woman was condemned to death by stoning for adultery.
- Geçtiğimiz hafta İran'da bir kadın zina yaptığı gerekçesiyle taşlanarak idama mahkum edildi.
- I therefore endorse the special status of the Women's Lobby and stress that it should be maintained.
- Bu nedenle Kadın Lobisinin özel statüsünü destekliyor ve bunun sürdürülmesi gerektiğini vurguluyorum.
- We are fully aware, then, of who this woman is.
- O halde bu kadının kim olduğunun tamamen farkındayız.
- Still I cling to the good Biblical institution of marriage as a lasting union between man and woman.
- Ben yine de kadın ve erkek arasında kalıcı bir birliktelik olarak İncil'deki iyi evlilik kurumuna bağlıyım.
- She is a woman, she is your age and she is in prison.
- O bir kadın, sizin yaşınızda ve hapishanede.
- In 1910, a woman's right to vote was on the agenda.
- 1910 yılında kadınların oy kullanma hakkı gündemdeydi.
- Every seventh or eighth woman will be affected.
- Her yedinci ya da sekizinci kadın etkilenecek.
- In their words, Dorte Schmidt-Brown was a hysterical woman who should try to relax a little.
- Onların ifadesiyle, Dorte Schmidt-Brown biraz rahatlamaya çalışması gereken histerik bir kadındı.
- That way we can combat excessive population growth, as an educated woman will have fewer children.
- Bu şekilde aşırı nüfus artışıyla mücadele edebiliriz, çünkü eğitimli bir kadın daha az çocuk sahibi olacaktır.
- The House will be aware that last week in Nigeria a young woman was condemned to death for adultery.
- Meclis geçen hafta Nijerya'da genç bir kadının zina suçundan ölüme mahkum edildiğinin farkında olacaktır.
- The instrument is very active in involving local women’s organisations in third countries.
- Bu araç üçüncü dünya ülkelerindeki yerel kadın örgütlerini dahil etme konusunda çok aktiftir.
- At the same time, campaigns for women’s rights are receiving recognition.
- Aynı zamanda kadın hakları için yürütülen kampanyalar da takdir görüyor.
- Women's pensions are not as large as men's.
- Kadınların emekli maaşları erkeklerinki kadar yüksek değildir.
- This is unacceptable for French people, but also for every man and woman that advocates humanism.
- Bu Fransız halkı için olduğu kadar hümanizmi savunan her erkek ve kadın için de kabul edilemez bir durumdur.
- Women's networks should be created and should communicate with each other.
- Kadın ağları oluşturulmalı ve birbirleriyle iletişim kurmalıdır.
- The punishment of the woman in question was based on Islamic law.
- Söz konusu kadının cezalandırılması İslam hukukuna dayanıyordu.
- Every 20 minutes, a woman dies of breast cancer in Europe.
- Avrupa'da her 20 dakikada bir kadın meme kanserinden ölmektedir.
- Therefore, only if there is a woman fishing will there be large catches of fish once more.
- Bu nedenle, ancak bir kadın balık tutarsa bir kez daha büyük balık avları olacaktır.
- One does not choose to be born a woman.
- Kimse kadın olarak doğmayı seçmez.
- Women’s rights and the issue of enforced disappearances are a source of particular concern for the European Union.
- Kadın hakları ve zorla kaybetmeler konusu Avrupa Birliği için özel bir endişe kaynağıdır.
- We need better childcare, in order to improve women's presence in the workforce.
- Kadınların işgücüne katılımını arttırmak için daha iyi çocuk bakımına ihtiyacımız var.
- You are a young and beautiful woman, and, whilst you have no need of cosmetics, I need them urgently.
- Genç ve güzel bir kadınsınız ve sizin kozmetiğe ihtiyacınız olmasa da benim acilen ihtiyacım var.
- The 1997 Commission Report on the State of Women's Health in the European Community also provided some useful analysis.
- Avrupa Topluluğunda Kadın Sağlığının Durumuna ilişkin 1997 Komisyon Raporu da bazı yararlı analizler sunmaktadır.
- Speaking as a woman, though, I wish to be judged by my achievements rather than by my gender.
- Bir kadın olarak konuşacak olursam cinsiyetimden ziyade başarılarımla değerlendirilmek istiyorum.
- The reason why these violations of human rights outrage us is that a European woman is involved.
- Bu insan hakları ihlallerinin bizi öfkelendirmesinin nedeni, işin içinde Avrupalı bir kadının olması.
- Flora Brovina's husband is the guest of a Serbian woman in Belgrade.
- Flora Brovina'nın kocası Belgrad'da Sırp bir kadının misafiridir.
- And that in the context of women’s rights in 2003!
- Ve 2003 yılında kadın hakları bağlamında!
- Dolores Shambley is a woman with very little money, who was given very little assistance.
- Dolores Shambley çok az parası olan ve çok az yardım alan bir kadın.
- We are only too aware of the consequences this has on women's health.
- Bunun kadın sağlığı üzerindeki sonuçlarının çok iyi farkındayız.
- In Europe, a woman dies of breast cancer every 20 minutes.
- Avrupa'da her 20 dakikada bir kadın meme kanserinden ölmektedir.
- It should be self-evident that women’s rights are a vital component in development cooperation.
- Kadın haklarının kalkınma işbirliğinin hayati bir bileşeni olduğu aşikâr olmalıdır.
- The European Women’s Lobby is a great organisation made up of many others.
- Avrupa Kadın Lobisi, diğer pek çok kuruluşun bir araya gelmesiyle oluşmuş büyük bir örgüttür.
- I meant diversity in sport; women's sport must be encouraged at school and at competition level.
- Sporda çeşitliliği kastetmiştim; kadın sporu okullarda ve yarışma düzeyinde teşvik edilmelidir.
- The fact that this is still a women's issue is, I am sad to say, borne out by this House today.
- Bunun hala bir kadın sorunu olduğu gerçeği, üzülerek söylüyorum ki, bugün bu Meclis tarafından da ortaya konmuştur.
- That way we can combat excessive population growth, as an educated woman will have fewer children.
- Eğitimli bir kadın daha az çocuk sahibi olacağından, bu şekilde aşırı nüfus artışıyla mücadele edebiliriz.
- There might then perhaps even have been a woman amongst them.
- Belki de aralarında bir kadın bile olabilir.
- This horrifies us even more, because the case of this woman, like that of many others, is a display of savagery.
- Bu bizi daha da dehşete düşürüyor, zira bu kadının durumu, diğer pek çok kadınınki gibi, bir vahşet gösterisidir.
- A violation of the way in which they feel they lead their life as a woman.
- Bir kadın olarak hayatlarını sürdürdüklerini düşündükleri yöntemin çiğnenmesidir.
- The reason why these violations of human rights outrage us is that a European woman is involved.
- Bu insan hakları ihlallerinin bizi öfkelendirmesinin nedeni, işin içinde Avrupalı bir kadının olmasıdır.
- The punishment of the woman in question was based on Islamic law.
- Söz konusu kadının cezalandırılması İslam hukukuna dayanmaktadır.
- I meant diversity in sport; women's sport must be encouraged at school and at competition level.
- Sporda çeşitliliği kastediyorum; kadın sporu okulda ve müsabaka düzeyinde teşvik edilmelidir.
- In turn, gender-based violence is legitimised and women's human rights are denied.
- Buna karşılık cinsiyete dayalı şiddet meşrulaştırılıyor ve kadınların insan hakları inkar ediliyor.
- We must do all we can to release from detention this brave and honourable woman.
- Bu cesur ve onurlu kadının gözaltından serbest bırakılması için elimizden geleni yapmalıyız.
- The second concerns the woman as egg cell donor and the risk of actually creating a market.
- İkincisi, yumurta hücresi donörü olarak kadın ve gerçekten bir pazar yaratma riski ile ilgilidir.
- Every Angolan is the man or woman for whom others wait.
- Her Angolalı, başkalarının beklediği kadın ya da erkektir.
- Two turned out to be Christians, the woman and her son.
- Kadın ve oğlunun Hıristiyan olduğu ortaya çıktı.
- We often say that there is no discrimination worse than that which comes from happening to be a woman.
- Sık sık kadın olmaktan kaynaklanan ayrımcılıktan daha kötü bir ayrımcılık olmadığını söyleriz.
- We must also remember that she is not the only woman in these circumstances.
- Bu durumdaki tek kadının o olmadığını da unutmamalıyız.
- There might then perhaps even have been a woman amongst them.
- O zaman belki aralarında bir kadın bile olabilirdi.
- The instrument is very active in involving local women’s organisations in third countries.
- Bu araç üçüncü dünya ülkelerindeki yerel kadın örgütlerini dahil etme konusunda çok faal durumdadır.
- Is abortion the only solution to the distress of a pregnant woman?
- Kürtaj hamile bir kadının sıkıntılarına tek çözüm müdür?
- It should be self-evident that women’s rights are a vital component in development cooperation.
- Kadın haklarının kalkınma iş birliğinin hayati bir bileşeni olduğu aşikâr olmalıdır.
- In turn, gender-based violence is legitimised and women's human rights are denied.
- Buna karşılık, cinsiyete dayalı şiddet meşrulaştırılıyor ve kadınların insan hakları inkar ediliyor.
- There was only one woman, who might almost be regarded as a female hostage.
- Neredeyse bir kadın rehine olarak kabul edilebilecek sadece bir kadın vardı.
- We often hear that human rights are women’s rights.
- İnsan haklarının kadın hakları olduğunu sık sık duyuyoruz.
- There is still only one woman on the Management Committee.
- Yönetim Komitesi'nde halen sadece bir kadın bulunmaktadır.
- I would be interested to talk to this woman in person.
- Bu kadınla şahsen konuşmak isterim.
- In their words, Dorte Schmidt-Brown was a hysterical woman who should try to relax a little.
- Onların ifadesiyle Dorte Schmidt-Brown biraz rahatlamaya çalışması gereken histerik bir kadındı.
- To sentence a pregnant woman to capital punishment for having intercourse before marriage is barbaric.
- Hamile bir kadını evlenmeden önce cinsel ilişkiye girdiği için idam cezasına çarptırmak barbarlıktır.
- In reality, this is an instrument which is intended to perpetuate women's oppression.
- Gerçekte bu, kadınların ezilmesini sürdürmeyi amaçlayan bir araçtır.
- The fact that this is still a women's issue is, I am sad to say, borne out by this House today.
- Bu konunun hala bir kadın sorunu olduğu gerçeği, üzülerek söylüyorum ki, bugün bu Meclis tarafından da ortaya konmuştur.
- This is unacceptable for French people, but also for every man and woman that advocates humanism.
- Bu Fransızlar için olduğu kadar hümanizmi savunan her erkek ve kadın için de kabul edilemez bir durumdur.
- There is just one sport of which I am not a fan, and that is women's boxing.
- Benim hayranı olmadığım tek bir spor dalı var, o da kadın boksu.
- This is a covert way of denying women's inalienable right to abortion.
- Bu, kadınların devredilemez kürtaj hakkını reddetmenin gizli bir yoludur.
- On the other hand, the importance of women's role must be recognised in sport too.
- Öte yandan sporda da kadınların rolünün önemi kabul edilmelidir.
- Is abortion the only solution to the distress of a pregnant woman?
- Kürtaj, hamile bir kadının yaşadığı sıkıntıya karşı tek çözüm müdür?
- Especially at a time when the European Women's Lobby has other priorities within the framework of funding.
- Özellikle de Avrupa Kadın Lobisi'nin fon çerçevesinde başka öncelikleri olduğu bir dönemde.
- No woman or child in any country is immune from this violence.
- Hiçbir ülkede hiçbir kadın ya da çocuk bu şiddetten muaf değildir.
- Two turned out to be Christians, the woman and her son.
- İkisinin Hıristiyan olduğu ortaya çıktı, kadın ve oğlu.
- Women's networks should be created and should communicate with each other.
- Kadın ağları oluşturulmalı ve birbirleriyle iletişim halinde olmalıdırlar.
- Women's identity must be personal and individual, differing in terms of religion, tradition and culture.
- Kadın kimliği kişisel ve bireysel olmalı, din, gelenek ve kültür açısından farklılıklar göstermelidir.
- Trade rights prevail over women’s rights.
- Ticari haklar kadın haklarından üstündür.
- It is the Afghan Government's priorities, rather than women's, that are mentioned in the resolution.
- Kararda kadınların değil Afgan Hükümetinin önceliklerinden bahsedilmektedir.
- I particularly remember a woman talking about the problems of internal migrants in China.
- Özellikle bir kadının Çin'deki iç göçmenlerin sorunları hakkında konuştuğunu hatırlıyorum.
- Speaking as a woman, though, I wish to be judged by my achievements rather than by my gender.
- Bir kadın olarak konuşacak olursam, cinsiyetimden ziyade başarılarımla değerlendirilmek istiyorum.
- I never saw that woman before tonight.
- O kadını bu geceden önce hiç görmemiştim.
- Greece has for the first time in its history a woman president.
- Yunanistan tarihinde ilk kez bir kadın cumhurbaşkanına sahip oluyor.
- However, a woman has been elected president for the first time.
- Ancak ilk defa bir kadın cumhurbaşkanı seçilmişti.
- Greece has for the first time in its history a woman president.
- Yunanistan tarihinde ilk kez bir kadın cumhurbaşkanına sahip.
- Bring that South Korean woman to me at once.
- Bana derhâl o Güney Koreli kadını getir.
- However, a woman has been elected president for the first time.
- Ancak ilk defa bir kadın cumhurbaşkanı seçildi.
- That woman has been planning what to wear since high school.
- O kadın liseden beri ne giyeceğini planlıyor.
- A woman at work used it for two weeks and hasn't smoked since.
- İşyerinden bir kadın bunu iki hafta boyunca kullandı ve o zamandan beri sigara içmedi.
- There is no distinction between heaven and earth, man and woman, teacher and disciple.
- Yer ile gök, kadın ile erkek, öğretmen ile öğrenci arasında bir fark yoktur.
- The king's son male offspring marries an Earth woman.
- Kralın soyundan gelen oğlan Dünyalı bir kadınla evlenir.
- A strong woman doesn't get easily disturbed by these things.
- Güçlü bir kadın böyle şeylerden kolay kolay rahatsız olmaz.
- A woman was also arrested but has since been released.
- Bir kadın da tutuklandı ancak daha sonra serbest bırakıldı.
- The president started to laugh and told the woman that it was impossible to win a bet like that.
- Başkan gülmeye başladı ve kadına böyle bir iddiayı kazanmanın imkansız olduğunu söyledi.
- He knew this woman, he loved her with his whole heart.
- Bu kadını tanıyordu, onu tüm kalbiyle seviyordu.
- Greece has for the first time in its history a woman president.
- Yunanistan'ın tarihinde ilk defa bir kadın cumhurbaşkanı var.
- He knew this woman, he loved her with his whole heart.
- Bu kadını tanıyordu, onu tüm kalbiyle sevmişti.
- There is no distinction between heaven and earth, man and woman, teacher and disciple.
- Cennet ile yeryüzü, erkek ile kadın, öğretmen ile mürit arasında hiçbir ayrım yok.
- Everyone is curious about Mariangela's death and how that woman's husband drowned.
- Herkes Mariangela'nın ölümünü ve o kadının kocasının nasıl boğulduğunu merak ediyor.
- The Leo woman doesn't give in to him too quickly.
- Aslan kadını erkeğe çok çabuk teslim olmaz.
- I've got a kid and a woman who need a witch doctor.
- Büyücü hekime ihtiyacı olan bir çocuğum ve bir kadınım var.
- A woman at work used it for two weeks and hasn't smoked since.
- İşyerindeki bir kadın iki hafta boyunca kullandı ve o zamandan beri sigara içmiyor.
- One for his daughter, and another for the woman he loves.
- Biri kızı için, diğeri de sevdiği kadın için.
- All I need is a tissue sample from this woman for analysis.
- Tek ihtiyacım olan analiz için bu kadından alınan bir doku örneği.
- The king's son male offspring marries an Earth woman.
- Kralın oğlu dünyalı bir kadınla evlenir.
- A woman was also arrested but has since been released.
- Bir kadın da tutuklanmıştı ancak o zamandan sonra serbest bırakıldı.
- One for his daughter, and another for the woman he loves.
- Biri kızı için, diğeri sevdiği kadın için.
- That woman has been planning what to wear since high school.
- O kadın liseden beri ne giysem diye planlıyor.
- He knew this woman, he loved her with his whole heart.
- Bu kadını tanıyordu, onu yürekten seviyordu.
- The copy is still describing the car as another woman.
- Kopya metin hâlâ arabayı öteki kadın olarak tanımlıyor.
- I should've gotten the flash drive back from that woman.
- Flaş belleği o kadından geri almalıydım.
- All I need is a tissue sample from this woman for analysis.
- Tek ihtiyacım olan şey analiz için bu kadından bir doku örneği.
- All I need is a tissue sample from this woman for analysis.
- Tek istediğim analiz için bu kadından bir doku örneği.
- I never saw that woman before tonight.
- O kadını bu geceden önce hiç görmedim.
- A woman at work used it for two weeks and hasn't smoked since.
- İşyerindeki bir kadın bunu iki hafta kullandı ve o zamandan beri sigara içmedi.
- The copy is still describing the car as another woman.
- Kopyada araba hâlâ öteki kadın olarak tanımlanıyor.
- When she was president the Taliban were against woman.
- O cumhurbaşkanı olduğu dönemde Taliban, kadınlara düşmandı.
- The president started to laugh and told the woman that it was impossible to win a bet like that.
- Müdür gülmeye başlamış ve kadına böyle bir bahsi kazanmanın imkansız olduğunu söylemiş.
- The king's son male offspring marries an Earth woman.
- Kralın erkek çocuğu bir Dünyalı kadınla evleniyor.
- The president started to laugh and told the woman that it was impossible to win a bet like that.
- Başkan gülmeye başladı ve kadına böyle bir bahsi kazanmanın imkansız olduğunu söyledi.
- A woman was also arrested but has since been released.
- Bir kadın da tutuklandı ama sonradan serbest bırakıldı.
- There is no distinction between heaven and earth, man and woman, teacher and disciple.
- Gök ve yer, erkek ve kadın, öğretmen ve öğrenci arasında hiçbir ayrım yoktur.
- She was a middle-aged woman.
- O, orta yaşlı bir kadındı.
- Fadil fell deeply in love with a Muslim woman from Egypt.
- Fadıl Mısırlı Müslüman bir kadına derin bir aşkla bağlandı.
- A woman's work is never done.
- Bir kadının işi asla bitmez.
- No woman is as arrogant as she is.
- Hiçbir kadın onun kadar kibirli değildir.
- No woman had ever done this before.
- Daha önce hiçbir kadın bunu yapmamıştı.
- How could you get involved with a woman like that?
- Böyle bir kadınla nasıl ilişki kurarsın?
- I saw Fadil there with that other woman.
- Fadıl'ı orada o öteki kadınla birlikte gördüm.
- The woman who is sitting on the sofa is my grandmother.
- Divan üzerinde oturan kadın, benim büyükannem.
- There was a woman in the passenger seat of Tom's car.
- Tom'un arabasının yolcu koltuğunda bir kadın vardı.
- I saw a woman in black.
- Siyah giyinmiş bir kadın gördüm.
- He was bored with his wife, an excellent woman he didn't deserve.
- Hak etmediği mükemmel bir kadın olan karısından sıkılmıştı.
- Tom's foot was once crushed by a woman wearing high heels in the train.
- Tom'un ayağı bir keresinde trende yüksek topuklu ayakkabı giyen bir kadın tarafından ezilmişti.
- I don't like that woman.
- O kadını sevmiyorum.
- You're an amazing woman.
- Harika bir kadınsın.
- I married a Polish woman.
- Polonyalı bir kadınla evlendim.
- I think you're a very attractive woman.
- Senin çok çekici bir kadın olduğunu düşünüyorum.
- I didn't know that woman at all.
- O kadını hiç tanımıyordum.
- He was attracted to the woman.
- O, kadından etkilendi.
- The first thing Tom does when he meets a new woman is check to see if she's wearing a wedding ring.
- Tom'un yeni bir kadınla tanıştığında yaptığı ilk şey, onun alyans takıp takmadığını kontrol etmektir.
- The woman is taking notes.
- Kadın not alıyor.
- Tom is married to a Canadian woman.
- Tom Kanadalı bir kadınla evli.
- Who's that woman standing next to Tom?
- Tom'un yanında duran şu kadın kimdir?
- I absolutely don't know that woman.
- O kadını kesinlikle tanımıyorum.
- You need a good woman.
- İyi bir kadına ihtiyacın var.
- Man is the hunter, woman is his game.
- Adam avcıdır, kadın ise onun avı.
- Dania was a manipulative woman.
- Dania çıkarcı bir kadındı.
- I don't want to live the rest of my life with a woman that I can respect but can't love.
- Hayatımın geri kalanını saygı duyabileceğim ama sevemeyeceğim bir kadınla yaşamak istemiyorum.
- The tall woman wears jeans.
- Uzun kadın kot pantolon giyiyor.
- You're a very lovely woman.
- Çok güzel bir kadınsın.
- You're such a beautiful woman.
- Sen çok güzel bir kadınsın.
- Did Marika dress like a Japanese woman?
- Marika bir Japon kadın gibi giyindi mi?
- The woman goes by the name of Sue.
- Kadının adı Sue.
- I was the only woman.
- Tek kadın bendim.
- She is a woman worthy of admiration.
- O hayranlık uyandıran bir kadın.
- My neighbor is a lovely fat woman.
- Komşum çok hoş, kilolu bir kadın.
- The fundamental character traits of this woman were pride, decisiveness, and courage.
- Bu kadının temel karakter özellikleri gurur, kararlılık ve cesaretti.
- Layla was a pretty woman.
- Leyla hoş bir kadındı.
- The woman who answered the phone spoke French.
- Telefona cevap veren kadın Fransızca konuşuyordu.
- This is a man dressed as a woman.
- Bu, kadın gibi giyinmiş bir adamdır.
- We want a woman who's good at cooking.
- İyi yemek yapan bir kadın istiyoruz.
- Tom had no idea what the woman was talking about.
- Tom'un kadının neden bahsettiği hakkında hiçbir fikri yoktu.
- You're not a woman.
- Sen kadın değilsin.
- Tom thought the woman he saw was Mary.
- Tom gördüğü kadının Mary olduğunu düşündü.
- Fadil saw Layla as a sweet woman.
- Fadıl, Leyla'yı tatlı bir kadın olarak gördü.
- That woman standing over there is the most beautiful woman I've ever seen.
- Orada duran o kadın şimdiye kadar gördüğüm en güzel kadın.
- The busy woman ignored the ringing telephone.
- Meşgul kadın çalan telefonu duymazdan geldi.
- Sami must have known that woman.
- Sami o kadını tanıyor olmalı.
- That woman is beautiful.
- Şu kadın çok güzel.
- She is a selfish woman.
- O bencil bir kadın.
- Tom dressed up as a woman.
- Tom kadın gibi giyinmişti.
- The woman left and went to the courthouse, where she waited in line again.
- Kadın oradan ayrılıp adliyeye gitti ve yine sıra bekledi.
- Sami knew how to treat a beautiful woman.
- Sami güzel bir kadına nasıl davranılacağını biliyordu.
- Do you know this woman's name?
- Bu kadının adını biliyor musun?
- Tom received a commendation for bravery for rescuing a woman from a burning house.
- Tom, yanan bir evden bir kadını kurtardığı için cesaretinden dolayı takdirname aldı.
- She's a patient woman.
- O sabırlı bir kadın.
- I love that beautiful and smart woman in Istanbul.
- İstanbul'daki o güzel ve akıllı kadını seviyorum.
- I fell in love with a woman.
- Bir kadına aşık oldum.
- You've become a very beautiful woman.
- Sen çok güzel bir kadın oldun.
- There is a man and a woman.
- Bir adam ve bir kadın var.
- A woman is never as beautiful as she used to be.
- Bir kadın asla eskisi kadar güzel değildir.
- A smile is the most beautiful curve on a woman's body.
- Bir tebessüm bir kadının vücudunda en güzel kıvrımdır.
- She was the first woman I loved.
- O, sevdiğim ilk kadındı.
- I have no doubt in my mind you are the woman I'm going to marry.
- Senin evleneceğim kadın olduğundan hiç şüphem yok.
- Sami saw a picture of the woman.
- Sami kadının bir resmini gördü.
- The woman Tom was engaged to turned out to be a man!
- Tom'un nişanlandığı kadının bir erkek olduğu ortaya çıktı!
- What a beautiful woman she is!
- Ne kadar güzel bir kadın!
- You're a crazy woman.
- Sen deli bir kadınsın.
- What's a beautiful woman like you doing in a place like this?
- Senin gibi güzel bir kadın böyle bir yerde ne yapıyor?
- Neither woman was hurt.
- İki kadın da yaralanmadı.
- That woman is strong.
- Şu kadın güçlüdür.
- I will marry a beautiful Estonian woman.
- Estonyalı güzel bir kadınla evleneceğim.
- You're a very beautiful woman.
- Sen çok güzel bir kadınsın.
- Eugenie was sublime, she was a woman.
- Eugenie yüceydi, o bir kadındı.
- Yitzhak married a Muslim woman.
- Yitzhak Müslüman bir kadınla evlendi.
- I think you're the woman I've been waiting for all my life.
- Sanırım sen hayatım boyunca beklediğim kadınsın.
- That's the woman whose son is sick.
- Oğlu hasta olan kadın.
- She is a wealthy woman.
- O, varlıklı bir kadın.
- The woman over there holding a baby is my wife.
- Şurada bebek tutan kadın benim eşim.
- The woman sitting over there is his present wife.
- Şurada oturan kadın onun şu anki karısı.
- The woman is very beautiful.
- Kadın çok güzel.
- She's a very religious woman.
- O çok dindar bir kadın.
- I've never seen this woman before in my life.
- Hayatımda daha önce bu kadını hiç görmedim.
- Are you a man or a woman?
- Sen erkek misin yoksa bir kadın mısın?
- The woman sitting across from us is his wife at present.
- Bizim karşımızda oturan kadın şu an onun karısı.
- Do you know this woman?
- Bu kadını tanıyor musun?
- She is a hysterical woman.
- O histerik bir kadın.
- She is the woman I will be marrying.
- O, evleneceğim kadındır.
- She's an intelligent young woman.
- O zeki genç bir kadın.
- Did Marika dress like a Japanese woman?
- Marika bir Japon kadını gibi mi giyiniyordu?
- A man and a woman are people of different genders.
- Bir erkek ve bir kadın farklı cinsiyetlerden insanlardır.
- I saw a strange woman there.
- Orada yabancı bir kadın gördüm.
- Tom seems to know who that woman is.
- Tom o kadının kim olduğunu biliyor gibi görünüyor.
- He disguised himself as a woman.
- Kadın kılığına girdi.
- How to arouse a woman's desire?
- Bir kadının arzusu nasıl uyandırılır?
- If you don't resolve to become a good man, then you just won't get a good woman.
- Eğer iyi bir adam olmaya karar vermezsen, o zaman iyi bir kadın bulamayacaksın.
- Is that the woman who knows the answer?
- Cevabı bilen kadın o mu?
- I can't stand that silly woman.
- Şu aptal kadına katlanamıyorum.
- She's a woman with a strong personality.
- O, güçlü kişilikli bir kadın.
- I thought the woman I met yesterday was Tom's mother.
- Dün tanıştığım kadının Tom'un annesi olduğunu düşündüm.
- The woman he married is very beautiful.
- Onun evlendiği kadın çok güzel.
- Have you ever cried because of a woman?
- Hiç bir kadın yüzünden ağladın mı?
- The woman in white is a famous actress.
- Beyaz giymiş kadın ünlü bir aktris.
- She was an extraordinary woman.
- O sıra dışı bir kadındı.
- Instead of getting married again, I’m going to find a woman I don’t like and just give her a house.
- Tekrar evlenmek yerine, sevmediğim bir kadın bulup ona bir ev vereceğim.
- There were once upon a time a poor man and a rich woman.
- Bir zamanlar fakir bir adam ve zengin bir kadın varmış.
- Don't forget that she's a woman.
- Onun bir kadın olduğunu unutma.
- You're a very lovely woman.
- Çok hoş bir kadınsın.
- The woman who he thought was his aunt was a stranger.
- Halası olduğunu düşündüğü kadın bir yabancıydı.
- He looks like a woman.
- O bir kadına benziyor.
- Who is the woman standing there?
- Orada duran kadın kimdir?
- That woman has a mouth.
- O kadının bir ağzı var.
- Who is that woman over there?
- Oradaki kadın kim?
- Florence Nightingale is famous as the woman who began professional nursing.
- Florence Nightingale profesyonel hemşireliği başlatan kadın olarak ünlüdür.
- Sami's manager was a woman.
- Sami'nin müdürü bir kadındı.
- What a pretty woman!
- Ne güzel bir kadın!
- That woman over there is my mother.
- Şuradaki kadın benim annem.
- She is a very beautiful woman.
- O çok güzel bir kadın.
- You're the only woman I've ever really loved.
- Sen şimdiye kadar gerçekten sevdiğim tek kadınsın.
- Tom didn't know that woman at all.
- Tom o kadını hiç tanımıyordu.
- I know neither this man, nor this woman.
- Ne bu adamı ne de bu kadını tanıyorum.
- That woman isn't fat, she is going to have a baby.
- O kadın şişman değil, o bir bebek sahibi olacak.
- No woman is born a prostitute.
- Hiçbir kadın fahişe olarak doğmaz.
- Sami dated a deaf-mute woman.
- Sami sağır dilsiz bir kadınla çıktı.
- I can make any woman fall in love with me.
- Her kadını kendime aşık edebilirim.
- I'm a woman, in case you're wondering.
- Ben kadınım, merak ettiğiniz oysa.
- She is certainly a career woman.
- O kesinlikle bir kariyer kadını.
- Fadil is married to a woman called Dania.
- Fadıl, Dania adında bir kadınla evli.
- Who was that woman I saw you with?
- Seni birlikte gördüğüm kadın kimdi?
- Who was that woman I saw you with?
- Yanında gördüğüm o kadın kimdi?
- Layla was a pretty woman.
- Layla güzel bir kadındı.
- The medical examiner determined that the woman's body had been there for at least three days.
- Adli tıp doktoru, kadının cesedinin en az üç gündür orada bulunduğunu belirledi.
- She's a good-looking woman.
- O iyi görünümlü bir kadın.
- This woman is not from Syria.
- Bu kadın Suriyeli değil.
- Sami's mom was best friends with that woman.
- Sami'nin annesi o kadınla çok iyi arkadaştı.
- There is a woman who wants to see you.
- Seni görmek isteyen bir kadın var.
- The painting shows a young woman combing her hair before a mirror.
- Tablo, aynanın önünde saçlarını tarayan genç bir kadını gösteriyor.
- The woman is in front of a big rock.
- Kadın büyük bir kayanın önünde.
- It didn't matter that I was a woman.
- Kadın oluşumun önemi yoktu.
- I dream about a beautiful woman.
- Rüyamda güzel bir kadın görüyorum.
- A woman's crying is worthless.
- Bir kadının ağlaması değersizdir.
- She's a good-looking woman.
- O güzel bir kadın.
- The woman was going home.
- Kadın eve gidiyordu.
- Sea, fire, and woman, three disasters.
- Deniz, ateş ve kadın, üç felaket.
- She's a rather pretty woman.
- O oldukça güzel bir kadın.
- He couldn't accept a strange woman as his mother.
- O garip bir kadını annesi olarak kabul etmedi.
- What a woman!
- Ne kadın ama!
- You've never slept with a woman?
- Hiç bir kadınla yatmadın mı?
- There were once upon a time a poor man and a rich woman.
- Bir zamanlar fakir bir adam ve zengin bir kadın vardı.
- Tom's boss is a woman.
- Tom'un patronu bir kadın.
- Fadil saw Layla as a sweet woman.
- Fadıl Leyla'yı tatlı bir kadın olarak görüyordu.
- Layla was tired of being the other woman.
- Leyla, diğer kadın olmaktan bıkmıştı.
- The women's basketball team has a male coach.
- Kadın basketbol takımının erkek bir koçu var.
- Tom has started seeing another woman.
- Tom başka bir kadınla görüşmeye başladı.
- That woman is beautiful.
- Şu kadın güzel.
- The elderly woman was frail but feisty.
- Yaşlı kadın zayıf ama alıngandı.
- That woman always cheated on her husband.
- O kadın, kocasını hep aldattı.
- Antea is a pretty woman's name.
- Antea güzel bir kadın ismi.
- I thought the woman I met yesterday was Tom's mother.
- Dün tanıştığım kadının Tom'un annesi olduğunu sanıyordum.
- A beautiful woman was seated one row in front of me.
- Önümdeki bir sırada güzel bir kadın oturmuştu.
- I finally met the right woman.
- Sonunda doğru kadınla tanıştım.
- He who loves not wine, woman and songs, remains a fool his whole life long.
- Şarabı, kadını ve şarkıyı sevmeyen bütün ömrü boyunca bir aptal kalır.
- Who's that woman talking to Tom?
- Tom'la konuşan kadın kim?
- You're a very attractive woman.
- Sen çok çekici bir kadınsın.
- There was a woman here earlier looking for you.
- Daha önce burada seni arayan bir kadın vardı.
- My ideal woman is shapely, intelligent and a polyglot.
- Benim ideal kadınım düzgün, zeki ve çok dilli.
- This woman is a prostitute.
- Bu kadın bir orospu.
- What's a beautiful woman like you doing in a place like this?
- Senin gibi güzel bir kadının böyle bir yerde ne işi var?
- A young Kyrgyz woman, creating a miracle with her own hands in Moscow, amazed the Dagestanis.
- Moskova'da kendi elleriyle bir mucize yaratan genç bir Kırgız kadın Dağıstanlıları hayrete düşürdü.
- A woman whose husband has died is a widow.
- Kocası ölen bir kadın dul kalır.
- Ask any woman.
- Herhangi bir kadına sor.
- He greeted the woman.
- Kadını selamladı.
- You're a brave woman.
- Sen cesur bir kadınsın.
- You're the prettiest woman I've ever seen.
- Sen gördüğüm en güzel kadınsın.
- Tom is married to a woman named Mary.
- Tom, Mary isminde bir kadınla evlidir.
- A woman visited us while you were sleeping.
- Siz uyurken bir kadın bizi ziyaret etti.
- Masako is a Japanese woman.
- Masako, Japon bir kadındır.
- A woman should follow whatever her husband orders.
- Bir kadın kocası ne emrederse onu yapmalıdır.
- A woman in your situation could easily develop an ulcer.
- Sizin durumunuzdaki bir kadında kolayca ülser gelişebilir.
- Tom is talking with the woman.
- Tom kadınla konuşuyor.
- Sami was just fed up of this woman.
- Sami bu kadından bıkmıştı.
- Never trust a naked woman.
- Çıplak bir kadına asla güvenme.
- Who is this mysterious woman?
- Bu gizemli kadın kim?
- A 43-year-old woman suspected of having shot dead her husband.
- 43 yaşında bir kadının kocasını vurarak öldürdüğünden şüpheleniliyor.
- She is the woman of my desires.
- O benim arzularımın kadını.
- Who is that woman in the brown coat?
- Kahverengi paltolu kadın kim?
- Whenever I close my eyes, the first thing I see is that woman's face.
- Ne zaman gözlerimi kapatsam gördüğüm ilk şey o kadının yüzü oluyor.
- The woman bought it.
- Kadın onu satın aldı.
- I've never met a woman as stupid as you.
- Senin kadar aptal bir kadınla hiç tanışmadım.
- No other woman in our company is so proud as she.
- Şirketimizdeki başka hiçbir kadın onun kadar gururlu değil.
- The woman reads English.
- Kadın İngilizce okuyor.
- When your eyes encounter a beautiful woman, knock her out.
- Gözlerin güzel bir kadınla karşılaştığında, onu çok şaşırt.
- I feel pity for you, you poor woman.
- Sana acıyorum, zavallı kadın.
- He finally broke up with that woman.
- Sonunda o kadından ayrıldı.
- That's the woman I talked to.
- Bu konuştuğum kadın.
- The teacher of German looked like a German woman.
- Almanca öğretmeni Alman bir kadına benziyordu.
- No woman can live with Sami.
- Hiçbir kadın Sami ile yaşayamaz.
- It surprises most people to find out that the prison warden is a woman.
- Hapishane müdürünün bir kadın olduğunu öğrenmek çoğu insanı şaşırtır.
- The woman sleeps in the bedroom.
- Kadın yatak odasında uyuyor.
- She is a brave woman.
- O cesur bir kadın.
- Quick, a woman is drowning!
- Çabuk, bir kadın boğuluyor!
- I don't trust that woman at all.
- O kadına hiç güvenmiyorum.
- I don't want to deceive the woman I love.
- Sevdiğim kadını aldatmak istemiyorum.
- I now understand that the woman I thought was a nurse is a doctor.
- Hemşire sandığım kadının doktor olduğunu şimdi anlıyorum.
- That woman blocked my way.
- O kadın yolumu kesti.
- The woman is drinking water now.
- Kadın şimdi su içiyor.
- She is the woman I will be marrying.
- O benim evleneceğim kadın.
- That woman is his wife, I think.
- Sanırım o kadın onun karısı.
- His wife is a Japanese woman.
- Karısı Japon bir kadın.
- Who was that woman?
- Kimdi o kadın?
- Emet dislikes that woman.
- Emet o kadından hoşlanmıyor.
- My sister was a beautiful woman.
- Kız kardeşim güzel bir kadındı.
- A woman without a man is nothing.
- Bir kadın erkeksiz bir şey değildir.
- Who was the woman you were talking to?
- Konuştuğun kadın kimdi?
- After a lengthy trial, the woman was sentenced to 5 years in prison for involuntary manslaughter.
- Uzun bir yargılamadan sonra, kadın kasıtsız adam öldürme suçundan 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
- The woman cries before the wedding and the man afterwards.
- Kadın düğünden önce erkek düğünden sonra ağlar.
- Instead of getting married again, I’m going to find a woman I don’t like and just give her a house.
- Tekrar evlenmek yerine sevmediğim bir kadın bulacağım ve ona bir ev vereceğim.
- I do not know the woman talking to our teacher.
- Öğretmenimizle konuşan kadını tanımıyorum.
- You should never ask a woman her age.
- Bir kadına asla yaşını sormamalısın.
- Tom's mother was a wise woman.
- Tom'un annesi akıllı bir kadındı.
- That's the woman who wants to see you.
- Seni görmek isteyen kadın, şu.
- A woman was hanging the washing on the line.
- Bir kadın çamaşırı ipe asıyordu.
- Man is judged by his courage, woman by her charm.
- Erkek cesaretiyle yargılanır, kadın cazibesiyle.
- I'd never hit a woman.
- Ben asla bir kadına vurmam.
- She is an admirable woman.
- O takdire değer bir kadın.
- The woman that called yesterday has already come.
- Dün arayan kadın çoktan geldi.
- A beautiful woman was seated one row in front of me.
- Bir sıra önümde güzel bir kadın oturuyordu.
- Some woman.
- Kadının biri.
- You're the perfect woman for me.
- Benim için ideal kadınsın.
- Who was the woman in the picture you posted on Facebook?
- Facebook'ta paylaştığın resimdeki kadın kimdi?
- The woman Tom is going out with had been married 4 times.
- Tom'un çıktığı kadın 4 kez evlenmiş.
- Tom doesn't earn enough money to support a woman like Mary.
- Tom, Mary gibi bir kadını geçindirecek kadar para kazanmıyor.
- In our culture marriage is between one man and one woman.
- Bizim kültürümüzde evlilik bir erkek ve bir kadın arasındadır.
- There's a woman waiting over there who wants to talk to you.
- Orada seninle konuşmak için bekleyen bir kadın var.
- He has a new woman in his life.
- Onun hayatında yeni bir kadın var.
- A woman is walking towards us.
- Bir kadın bize doğru yürüyor.
- The woman goes by the name of Sue.
- Kadın Sue ismiyle biliniyor.
- You know that woman is not just Caucasian.
- O kadının sadece Kafkasyalı olmadığını biliyorsun.
- He who loves not wine, woman and songs, remains a fool his whole life long.
- Şarabı, kadınları ve şarkıları sevmeyen, hayatı boyunca bir aptal olarak kalır.
- You must not compare a man with a woman.
- Bir erkeği bir kadınla kıyaslamamalısınız.
- She's the woman I told you about.
- O sana bahsettiğim kadın.
- I've been told that I should never ask a woman how old she is.
- Bana bir kadına asla kaç yaşında olduğunu sormamam gerektiği söylendi.
- Mary's mother is an extraordinarily difficult woman to get along with.
- Mary'nin annesi geçinilmesi olağanüstü zor bir kadın.
- A woman friend of ours took a trip to a small town last week.
- Bir kadın arkadaşımız geçen hafta küçük bir kasabaya gitti.
- I met a woman who knows Tom.
- Tom'u tanıyan bir kadınla tanıştım.
- My mother is a crazy woman.
- Annem deli bir kadın.
- Masako is a Japanese woman.
- Masako bir Japon kadınıdır.
- A woman Tom didn't know approached him.
- Tom'un tanımadığı bir kadın ona yaklaştı.
- Tom didn't know that woman at all.
- Tom o kadını hiç bilmiyordu.
- The woman downed the gin and lime that was served in one swallow.
- Kadın servis edilen cin ve limonu bir yudumda mideye indirdi.
- The foreign woman does not have an Italian name.
- Yabancı kadının İtalyan ismi yok.
- A smile is the most beautiful curve on a woman's body.
- Gülümseme bir kadının vücudundaki en güzel kıvrımdır.
- I may know this woman.
- Bu kadını tanıyor olabilirim.
- I tried to be the woman that Fadil wanted me to be.
- Fadıl'ın istediği gibi bir kadın olmaya çalıştım.
- She's a determined woman.
- O kararlı bir kadın.
- It had the head of a woman, the body of a lion, the wings of a bird, and the tail of a serpent.
- O bir kadının başına, bir aslanın gövdesine, bir kuşun kanatlarına ve bir yılanın kuyruğuna sahipti.
- The woman is beautiful.
- Kadın çok güzel.
- When a woman is united with the male, she becomes creative, when she isn't united with the male, she becomes destructive.
- Bir kadın bir erkekle birleşmiş olduğu zaman o yaratıcı olur, bir erkekle birleşmiş olmadığı zaman yıkıcı olur.
- There is a woman at the origin of all great achievements.
- Bütün büyük başarıların kökeninde bir kadın vardır.
- The woman is pregnant.
- Kadın hamile.
- The girl has grown into a slender woman.
- Kız büyüdü ve ince bir kadın oldu.
- What kind of woman do you think I am?
- Sence ben nasıl bir kadınım?
- She was the last woman that I expected to see at the party.
- O, partide görmeyi beklediğim son kadındı.
- Suddenly, a young woman stood up.
- Aniden, genç bir kadın ayağa kalktı.
- Tom is married to a woman who grew up in Boston.
- Tom Boston'da büyümüş bir kadınla evlidir.
- That woman has a strong personality.
- O kadının güçlü bir kişiliği var.
- You're an attractive woman.
- Çekici bir kadınsınız.
- The woman I love works in Istanbul and I miss her very much.
- Sevdiğim kadın İstanbul'da çalışıyor ve onu çok özlüyorum.
- Sami met a Muslim woman online.
- Sami internetten Müslüman bir kadınla tanıştı.
- How many children can a woman bear?
- Bir kadın kaç çocuk doğurabilir?
- Which woman was talking to you?
- Seninle hangi kadın konuşuyordu?
- The woman to whom the prize money was given had faked her identity.
- Para ödülünün verildiği kadın sahte kimlik kullanmıştı.
- I didn't know you were a woman.
- Senin bir kadın olduğunu bilmiyordum.
- In our culture marriage is between one man and one woman.
- Kültürümüzde evlilik bir erkekle bir kadın arasındadır.
- Sami got that woman evicted.
- Sami o kadını tahliye ettirdi.
- Dania wanted to be Fadil's woman.
- Dania, Fadıl'ın kadını olmak istiyordu.
- Layla is a self-absorbed woman.
- Leyla bencil bir kadındır.
- Fadil raped the woman.
- Fadıl kadına tecavüz etti.
- Tom always makes it a rule never to ask a woman her age.
- Tom her zaman bir kadına yaşını asla sormamayı bir kural olarak benimser.
- Even if an intelligent man loves a woman deeply, he will never show his love to her, but merely keep it in his heart.
- Akıllı bir erkek bir kadını derinden sevse bile, sevgisini ona asla göstermez, sadece kalbinde saklar.
- This woman is very good looking.
- Bu kadın çok güzel görünüyor.
- What does a woman like you see in a man like me?
- Senin gibi bir kadın benim gibi bir adamda ne görüyor?
- The woman cries before the wedding and the man afterwards.
- Kadın düğünden önce, erkek de sonra ağlar.
- A woman visited us while you were sleeping.
- Sen uyurken bir kadın bizi ziyaret etti.
- This woman is very good looking.
- Bu kadın çok güzel.
- The unhappy woman, drowned in tears, told her story.
- Gözyaşlarına boğulan mutsuz kadın, hikayesini anlattı.
- Which woman's son is sick?
- Hangi kadının oğlu hasta?
- Layla was a very nice sweet woman.
- Leyla çok hoş tatlı bir kadındı.
- He looks like a woman.
- Bir kadına benziyor.
- This is not a job that a woman can do.
- Bu, bir kadının yapabileceği bir iş değil.
- Tom is a woman hater.
- Tom kadınlardan nefret eden biri.
- Wenjin is a Chinese woman.
- Wenjin, Çinli bir kadındır.
- She's a beautiful woman.
- O güzel bir kadındır.
- The book is about a woman who enters a convent.
- Kitap manastıra giren bir kadın hakkında.
- I can't resist a woman who knows what she wants.
- Ne istediğini bilen bir kadına karşı koyamam.
- Who's that woman kissing Tom?
- Tom'u öpen kadın kim?
- I don't wanna be the other woman.
- Diğer kadın olmak istemiyorum.
- What a beautiful woman!
- Ne güzel bir kadın!
- We need that woman's name.
- O kadının adına ihtiyacımız var.
- Tom knew what kind of woman Mary was.
- Tom, Mary'nin nasıl bir kadın olduğunu biliyordu.
- Once upon a time there were a poor man and a rich woman.
- Bir zamanlar fakir bir adam ve zengin bir kadın vardı.
- A widow is a woman whose spouse has died.
- Dul, eşi ölmüş bir kadındır.
- The woman to whom you were talking is in fact a man.
- Konuştuğun kadın aslında bir erkek.
- A middle-aged woman with a knapsack on her back seemed to be looking for a place to sit down.
- Sırtında sırt çantası olan orta yaşlı bir kadın oturacak bir yer arıyor gibiydi.
- Tom screamed like a woman.
- Tom bir kadın gibi çığlık attı.
- Layla was an independent woman with 3 disastrous marriages behind her.
- Leyla ardında 3 felaket evlilik bırakmış bağımsız bir kadındı.
- The woman eats an orange.
- Kadın bir portakal yiyor.
- I can see a man and a woman.
- Bir erkek ve bir kadın görebiliyorum.
- The woman is atop the table.
- Kadın masanın üstündedir.
- Layla was a woman with a complicated past.
- Layla karmaşık bir geçmişi olan bir kadındı.
- Tom looks like a woman.
- Tom bir kadın gibi görünüyor.
- What a selfish woman!
- Ne bencil bir kadın!
- I found out that the woman I thought was a nurse was actually a doctor.
- Hemşire olduğunu düşündüğüm kadının aslında doktor olduğunu öğrendim.
- If you don't resolve to become a good man, then you just won't get a good woman.
- İyi bir adam olmaya karar vermezsen, iyi bir kadın bulamazsın.
- A woman without a man is like a fish without a bicycle.
- Erkeksiz bir kadın, bisikletsiz bir balık gibidir.
- I saw Tom there with another woman.
- Tom'u orada başka bir kadınla gördüm.
- The future of man is woman.
- İnsanın geleceği, kadındır.
- I think you're the woman I've been waiting for all my life.
- Sizin hayatım boyunca beklediğim kadın olduğunuzu düşünüyorum.
- I wonder who the woman talking to Tom is.
- Tom ile konuşan kadının kim olduğunu merak ediyorum.
- He couldn't accept a strange woman as his mother.
- Yabancı bir kadını annesi olarak kabul edemezdi.
- A new woman came into Sami's life.
- Sami'nin hayatına yeni bir kadın girdi.
- You really liked that woman.
- O kadından gerçekten hoşlanıyordun.
- She was the first woman I loved.
- O benim sevdiğim ilk kadındı.
- Layla was a transgender woman.
- Leyla transseksüel bir kadındı.
- The woman is talking non-stop.
- Kadın durmadan konuşuyor.
- His daughter grew to be a beautiful woman.
- Kızı güzel bir kadın oldu.
- My mother is a good woman.
- Benim annem iyi bir kadındır.
- You must not compare a man with a woman.
- Bir adamı bir kadınla karşılaştırmamalısın.
- You can't be a woman.
- Sen kadın olamazsın.
- I just saw the woman that I will marry.
- Az önce evleneceğim kadını gördüm.
- Sami's manager was a woman.
- Sami'nin menajeri bir kadındı.
- Never trust a woman with a pistol in hand.
- Elinde tabanca olan bir kadına asla güvenme.
- You're the perfect woman for me.
- Sen benim için mükemmel kadınsın.
- This woman is blind.
- Bu kadın kördür.
- You are a very lucky woman.
- Sen çok şanslı bir kadınsın.
- The woman who he thought was his aunt was a stranger.
- Teyzesi olduğunu düşündüğü kadın bir yabancıydı.
- You have to fight against this other woman.
- Bu diğer kadına karşı savaşmak zorundasın.
- Tom doesn't earn enough money to support a woman like Mary.
- Tom Mary gibi bir kadını geçindirmek için yeterli para kazanmıyor.
- Tom looks like a woman.
- Tom bir kadına benziyor.
- The woman to whom you were talking is in fact a man.
- Konuştuğunuz kadın aslında bir erkek.
- When a woman is talking to you, listen to what she says with her eyes.
- Bir kadın seninle konuşurken, gözleriyle ne dediğini dinle.
- The woman stood up from the chair and looked towards the door.
- Kadın sandalyeden kalktı ve kapıya doğru baktı.
- I am a Japanese woman.
- Ben bir Japon kadınıyım.
- I don't want to live the rest of my life with a woman that I can respect but can't love.
- Hayatımın geri kalanını saygı gösterebileceğim ama sevemeyeceğim bir kadınla yaşamak istemiyorum.
- The average woman is bigger than I.
- Ortalama bir kadın benden daha büyüktür.
- She's the only woman I want.
- İstediğim tek kadın o.
- Never trust a limping dog or the tears of a woman.
- Topallayan bir köpeğe ve bir kadının gözyaşlarına asla güvenme.
- Who is that woman with the brown coat?
- Kahverengi paltolu kadın kim?
- I will marry a beautiful Estonian woman.
- Güzel bir Estonyalı kadınla evleneceğim.
- She's a stubborn woman.
- O, inatçı bir kadındır.
- What's wrong with that woman?
- O kadının sorunu ne?
- I'm a homosexual woman.
- Ben eşcinsel bir kadınım.
- There were once a poor man and a rich woman.
- Bir zamanlar fakir bir adam ve zengin bir kadın varmış.
- You can have the last word with a woman, on the condition that it is yes.
- Evet olması koşuluyla, bir kadına son sözü söyleyebilirsin.
- A new woman came into Sami's life.
- Sami'nin hayatına yeni bir kadın geldi.
- How could you get involved with a woman like that?
- Böyle bir kadına nasıl bulaşabildin?
- This is a terrible thing to say to a woman.
- Bu bir kadına söylemek için korkunç bir şey.
- I've never hit a woman.
- Ben asla bir kadına vurmadım.
- Some woman called you.
- Bir kadın seni aramış.
- There's a woman waiting over there who wants to talk to you.
- Orada seninle konuşmak isteyen bir kadın bekliyor.
- That woman tricked me and stole my money.
- O kadın beni kandırdı ve paramı çaldı.
- Do I look like a woman?
- Bir kadına benziyor muyum?
- He was dating a woman almost as old as his mother.
- Neredeyse annesi yaşında bir kadınla çıkıyordu.
- The woman wants to know the truth.
- Kadın, gerçeği bilmek istiyor.
- He disguised himself as a woman.
- O, kendini bir kadın kılığına soktu.
- What more could a woman want?
- Bir kadın daha ne isteyebilir ki?
- What an attractive woman!
- Ne kadar çekici bir kadın!
- Fadil couldn't marry a woman who wasn't Muslim.
- Fadıl, Müslüman olmayan bir kadınla evlenemezdi.
- How much does the average woman weigh?
- Ortalama bir kadının ağırlığı ne kadardır?
- I hope to marry that woman one day.
- Bir gün o kadınla evlenmeyi umuyorum.
- Stay away from my woman.
- Benim kadınımdan uzak durun.
- You're not a woman.
- Sen bir kadın değilsin.
- One day when I was around the fountain, a poor woman came up to me asking for something to drink.
- Bir gün çeşme başındayken fakir bir kadın yanıma gelip içecek bir şey istedi.
- She is the woman of my desires.
- O arzularımın kadını.
- The tall woman is listening to the brown horse.
- Uzun boylu kadın kahverengi atı dinliyor.
- She's a beautiful woman.
- Çok güzel bir kadın.
- The woman wants to know the truth.
- Kadın gerçeği bilmek istiyor.
- My mother is a good woman.
- Annem iyi bir kadındır.
- I can't resist a woman who knows what she wants.
- Ne istediğini bilen bir kadına dayanamam.
- I saw a strange woman there.
- Orada tuhaf bir kadın gördüm.
- The woman is fat.
- Kadın şişman.
- Tom didn't want to marry a woman who wanted children.
- Tom çocuk isteyen bir kadınla evlenmek istemiyordu.
- The woman he married is very beautiful.
- Evlendiği kadın çok güzeldi.
- Does anybody know who this woman is?
- Bu kadının kim olduğunu bilen var mı?
- Is there a woman in your life?
- Yaşamında bir kadın var mı?
- Stay away from my woman.
- Kadınımdan uzak dur.
- You're a very interesting woman.
- Çok ilginç bir kadınsın.
- She is a woman of great beauty.
- O, mükemmel güzelliğe sahip bir kadındır.
- Who's that woman kissing Tom?
- Tom'u öpen o kadın kim?
- Marika looks like a Japanese woman on this picture.
- Marika bu resimde bir Japon kadınına benziyor.
- I feel pity for you, you poor woman.
- Haline acıyorum seni zavallı kadın!
- Fadil fell for the wrong woman.
- Fadıl yanlış kadına düştü.
- Layla was a charming woman.
- Leyla büyüleyici bir kadındı.
- He left his wife and shacked up with a woman half her age.
- Karısını terk etti ve onun yarı yaşında bir kadınla birlikte oldu.
- She's a woman now.
- O artık bir kadın.
- The woman is talking non-stop.
- Kadın sürekli konuşuyor.
- You're a beautiful woman.
- Sen güzel bir kadınsın.
- Have you ever kissed a woman?
- Hiç bir kadını öptün mü?
- If that woman will love me for who I am for a lifetime, I would marry her.
- Eğer o kadın beni bir ömür boyu olduğum gibi sevecekse, onunla evlenirim.
- Sea, fire, and woman, three disasters.
- Deniz, yangın ve kadın; üç tane felaket.
- You're a powerful woman!
- Sen güçlü bir kadınsın!
- The woman is naked.
- Kadın çıplak.
- That woman's very beautiful.
- O kadın çok güzel.
- He can probably have any woman he wants.
- Muhtemelen istediği her kadına sahip olabilir.
- The woman washes her face.
- Kadın yüzünü yıkıyor.
- What a strange woman!
- Ne tuhaf bir kadın!
- You're the first woman I've ever really loved.
- Sen gerçekten sevdiğim ilk kadınsın.
- My wife Lidia is a beautiful, clever woman.
- Eşim Lidia güzel ve zeki bir kadındır.
- There's always a woman in between.
- Arada hep bir kadın var.
- This is a woman who we can trust.
- Bu güvenebileceğimiz bir kadın.
- Is your best friend a man or a woman?
- En iyi arkadaşın erkek mi yoksa kadın mı?
- Who is the woman in the brown coat?
- Kahverengi ceketli kadın kim?
- That's the woman whose son is sick.
- Şu, oğlu hasta olan kadın.
- There were once a poor man and a rich woman.
- Bir zamanlar yoksul bir adam ve zengin bir kadın vardı.
- The woman is very beautiful.
- Bu kadın çok güzel.
- I don't want to deceive the woman I love.
- Sevdiğim kadını kandırmak istemiyorum.
- This woman lied to me.
- Bu kadın bana yalan söyledi.
- You can't be a woman.
- Sen bir kadın olamazsın.
- A beautiful woman like you shouldn't be eating alone.
- Senin gibi güzel bir kadın yalnız başına yemek yememeli.
- You're the most important woman in the whole world.
- Sen tüm dünyadaki en önemli kadınsın.
- His spouse is a Japanese woman.
- Eşi Japon bir kadın.
- Seeing the woman with the yellow hat reminded me of a story.
- Sarı şapkalı kadını görmek bana bir hikayeyi hatırlattı.
- The short woman wears a gray suit.
- Kısa kadın gri bir takım elbise giyiyor.
- Who's that woman?
- Şu kadın kim?
- Where did you see that woman?
- O kadını nerede gördün?
- Tom was dressed as a woman.
- Tom bir kadın gibi giyinmişti.
- Linda was very different from any woman Dan had met before.
- Linda, Dan'in daha önce tanıştığı kadınlardan çok farklıydı.
- That woman has two bags.
- O kadının iki çantası var.
- Man is judged by his courage, woman by her charm.
- Erkek cesaretiyle, kadın albenisiyle değerlendirilir.
- Sami raped a woman who was eight months pregnant.
- Sami sekiz aylık hamile olan bir kadına tecavüz etti.
- The woman speaks Spanish.
- Kadın İspanyolca konuşuyor.
- The woman to whom you were talking is my sister.
- Konuştuğun kadın, kız kardeşimdir.
- Peter was fed up with childish girls and wanted to meet a really mature woman.
- Peter, çocuksu kızlardan bıktı ve gerçekten olgun bir kadınla tanışmak istedi.
- Sami got that woman evicted.
- Sami o kadını tahliye etti.
- Look at the woman over there!
- Şuradaki kadına bak!
- I feel abandoned by the only woman I love.
- Sevdiğim tek kadın tarafından terk edilmiş hissediyorum.
- I met a woman who knows Tom.
- Tom'u bilen bir kadınla tanıştım.
- A woman is only as old as she seems to be.
- Bir kadın sadece göründüğü kadar yaşlıdır.
- The woman is almost deaf.
- Kadın neredeyse sağır.
- Fadil was also engaged to another woman.
- Fadıl da başka bir kadınla nişanlıydı.
- Antea is a pretty woman's name.
- Antea güzel bir kadın adıdır.
- She's a very intelligent woman.
- O çok zeki bir kadın.
- A woman had a baby after receiving a womb transplant.
- Bir kadın rahim nakli olduktan sonra bebek sahibi oldu.
- I heard a woman's voice.
- Bir kadın sesi duydum.
- The woman hugged the baby.
- Kadın bebeğe sarıldı.
- You really are the most gorgeous woman here.
- Sen gerçekten buradaki en güzel kadınsın.
- A woman picked my pocket in the crowd.
- Kalabalığın içinde bir kadın cebimi karıştırdı.
- Tom married a woman he met in Boston.
- Tom Boston'da tanıştığı bir kadınla evlendi.
- Fadil couldn't marry a woman who wasn't Muslim.
- Fadıl Müslüman olmayan bir kadınla evlenemezdi.
- He is madly jealous of his woman.
- Kadınını deli gibi kıskanıyor.
- His daughter grew to be a beautiful woman.
- Kızı büyüdü ve güzel bir kadın oldu.
- You're the woman of my dreams.
- Sen benim hayallerimin kadınısın.
- The woman was sitting between two men.
- Kadın iki adamın arasında oturuyordu.
- No woman had ever done this before.
- Hiçbir kadın bunu daha önce hiç yapmamıştı.
- After a lengthy trial, the woman was sentenced to 5 years in prison for involuntary manslaughter.
- Uzun bir duruşmadan sonra, kadın kasıtsız adam öldürmekten beş yıl hapse mahkûm edildi.
- Fadil met a Muslim woman.
- Fadıl, Müslüman bir kadınla tanıştı.
- Sami raped a woman who was eight months pregnant.
- Sami sekiz aylık hamile bir kadına tecavüz etti.
- Sami was just fed up of this woman.
- Sami sadece bu kadından bıkmıştı.
- They added a woman to the committee.
- Komiteye bir kadın eklediler.
- The woman observes and the man thinks.
- Kadın gözlemler ve erkek düşünür.
- You have to fight against this other woman.
- Bu öteki kadınla mücadele etmelisin.
- A woman like you doesn't deserve a man like me.
- Senin gibi bir kadın benim gibi bir erkeği hak etmiyor.
- She is a charming woman.
- O büyüleyici bir kadındır.
- This is a horrible thing to say to a woman.
- Bu bir kadına söylenecek korkunç bir şey.
- Why would you marry a woman if you like men?
- Erkeklerden hoşlanıyorsan neden bir kadınla evlenesin?
- I want to find a blonde, blue-eyed European woman.
- Ben sarışın, mavi gözlü bir Avrupalı kadın bulmak istiyorum.
- The woman practiced abortion three times.
- Kadın üç kez kürtaj yaptırdı.
- Describe your ideal woman.
- İdeal kadınını tarif et.
- She's a stubborn woman.
- O inatçı bir kadın.
- The woman trying to speak to this boy is a teacher.
- Bu çocukla konuşmaya çalışan kadın bir öğretmen.
- This woman has two bags.
- Bu kadının iki tane çantası var.
- Tom is married to a woman named Mary.
- Tom Mary adında bir kadınla evli.
- Wenjin is a Chinese woman.
- Wenjin Çinli bir kadın.
- During the summer holidays I met a beautiful woman.
- Yaz tatilinde güzel bir kadınla tanıştım.
- There's a woman waiting to see you.
- Seni görmek için bekleyen bir kadın var.
- Do you see that woman over there?
- Oradaki o kadını görüyor musun?
- I can't resist this woman.
- Bu kadına karşı koyamıyorum.
- A woman was hanging the washing on the line.
- Bir kadın çamaşırları ipe asıyordu.
- Sami has been having an affair with a woman at work.
- Sami iş yerindeki bir kadınla ilişki yaşıyor.
- Sami wants to marry a Muslim woman.
- Sami Müslüman bir kadınla evlenmek istiyor.
- That is the woman they stay with.
- Bu, onların birlikte kaldıkları kadın.
- Who is that woman?
- O kadın kimdir?
- Columbus didn't know where he went or where he was, and he did it using money lent by a woman.
- Kolomb nereye gittiğini ya da nerede olduğunu bilmiyordu ve bunu bir kadının ödünç verdiği parayla yaptı.
- That woman is infatuated with you.
- O kadın sana deli gibi aşık.
- The woman is young.
- Kadın genç.
- The man kisses the woman.
- Adam kadını öper.
- He can probably have any woman he wants.
- O muhtemelen istediği her kadına sahip olabilir.
- His wife is quite a talented woman.
- Karısı oldukça yetenekli bir kadın.
- She's not the woman she was before she got married.
- Evlenmeden önceki kadın değil.
- Tom's mother was a wise woman.
- Tom'un annesi bilge bir kadındı.
- Fadil wanted to make Layla an honest woman.
- Fadıl, Leyla'yı dürüst bir kadın yapmak istedi.
- The home is the woman's world, the world is the man's home.
- Ev kadının dünyasıdır, dünya erkeğin evi.
- Mary's not the first woman to fall in love with a married man, and she won't be the last.
- Mary evli bir adama aşık olan ilk kadın değil, son da olmayacak.
- A woman is reading a book in the library.
- Bir kadın kütüphanede kitap okuyor.
- The woman who came here yesterday is Miss Yamada.
- Dün buraya gelen kadın Bayan Yamada'dır.
- We need to fight against women's oppression.
- Kadınların ezilmesine karşı mücadele etmeliyiz.
- Some woman called you.
- Bir kadın sizi aradı.
- There is a man and a woman.
- Bir erkek ve bir kadın var.
- The woman talking to Tom is my mother.
- Tom'la konuşan kadın benim annem.
- We need that woman's name.
- Biz o kadının adına ihtiyaç duyuyoruz.
- There's always a woman in between.
- Arada her zaman bir kadın vardır.
- He's married to an American woman.
- Amerikalı bir kadınla evli.
- She's a woman now.
- O şimdi bir kadın.
- Can't a woman have a dream?
- Bir kadın rüya göremez mi?
- Rosa Montero is an extraordinary woman.
- Rosa Montero, olağanüstü bir kadındır.
- The man is chasing the woman.
- Adam kadını kovalıyor.
- The woman promised to go on a diet, to stop smoking, and to do physical exercises.
- Kadın diyet yapacağına, sigarayı bırakacağına ve fiziksel egzersizler yapacağına söz verdi.
- I never thought I'd find a woman like you.
- Senin gibi bir kadın bulacağımı hiç düşünmemiştim.
- That woman is infatuated with you.
- O kadın sana delicesine aşık.
- Layla is a self-absorbed woman.
- Layla bencil bir kadındır.
- Tom is seeing another woman, isn't he?
- Tom başka bir kadınla görüşüyor, değil mi?
- You're a kind woman.
- Sen nazik bir kadınsın.
- The woman sitting over there is his present wife.
- Orada oturan kadın onun şimdiki karısı.
- The elderly woman was frail but feisty.
- Yaşlı kadın narin ama alıngandı.
- I have no doubt in my mind you are the woman I'm going to marry.
- Evleneceğim kadın olduğun konusunda aklımda hiç şüphem yok.
- I wonder who that woman kissing Tom is.
- Tom'u öpen kadının kim olduğunu merak ediyorum.
- I was the only woman.
- Ben tek kadındım.
- That's the woman I talked to you about last night.
- Bu dün gece sana bahsettiğim kadın.
- The injured woman was a Brazilian tourist.
- Yaralanan kadın Brezilyalı bir turistti.
- The injured woman was a Brazilian tourist.
- Yaralı kadın Brezilyalı bir turistti.
- The last time I saw Tom he was with an attractive young woman.
- Tom'u son gördüğümde yanında çekici genç bir kadın vardı.
- Layla was a charming woman.
- Layla büyüleyici bir kadındı.
- There's a young woman with Tom.
- Tom'la birlikte genç bir kadın var.
- Susie's mother is a very beautiful woman.
- Susie'nin annesi çok güzel bir kadın.
- He was afraid of the woman.
- O kadından korkuyordu.
- Layla wasn't acting like a guilty woman.
- Layla suçlu bir kadın gibi davranmıyordu.
- Which woman were you talking with?
- Hangi kadınla konuşuyordun?
- You can have the last word with a woman, on the condition that it is yes.
- Bir kadınla son sözü söyleyebilirsin, evet olması şartıyla.
- A young woman came to visit me yesterday.
- Dün genç bir kadın beni ziyarete geldi.
- How does it feel being married to such a beautiful woman?
- Böyle güzel bir kadınla evli olmak nasıl bir duygu?
- Who is that woman with the brown coat?
- Kahverengi ceketli o kadın kim?
- Oh, woman, you are the best wizard in the world!
- Ah, kadın, dünyadaki en iyi büyücü sensin!
- Inform that woman that her son is alright.
- Oğlunun iyi olduğu konusunda o kadını bilgilendir.
- I know this woman.
- Bu kadını tanıyorum.
- I'm a thirty-year-old unmarried woman.
- Ben otuz yaşında bekar bir kadınım.
- A woman scorned can be extremely dangerous.
- Aşağılanmış bir kadın son derece tehlikeli olabilir.
- That's a good-looking woman.
- O güzel bir kadın.
- A woman was driving a car on a country road.
- Bir kadın bir taşra yolunda araba sürüyordu.
- Layla was a transgender woman.
- Layla transseksüel bir kadındı.
- The woman is not young.
- Kadın genç değil.
- What's wrong with that woman?
- O kadının nesi var?
- You are a patient woman.
- Sabırlı bir kadınsın sen.
- The woman is working at the office.
- Kadın ofiste çalışıyor.
- You're a very attractive woman.
- Çok çekici bir kadınsın.
- I don't wanna be the other woman.
- Öteki kadın olmayı istemem.
- That's the woman I talked to you about last night.
- Dün gece sana bahsettiğim kadın bu.
- Do you know that woman?
- O kadını tanıyor musun?
- Believe it or not, this woman has three kids.
- İster inan ister inanma, bu kadının üç çocuğu var.
- A woman scorned can be extremely dangerous.
- Hor görülen bir kadın son derece tehlikeli olabilir.
- Is your mother a busy woman?
- Annen meşgul bir kadın mı?
- Valentina Tereshkova piloted Vostok 6 and became the first woman in space.
- Valentina Tereshkova, Vostok 6'ya pilotluk yaptı ve uzayda ilk kadın oldu.
- I think you're a very attractive woman.
- Bence çok çekici bir kadınsın.
- I love that beautiful and smart woman in Istanbul.
- İstanbul'daki o güzel ve zeki kadını seviyorum.
- I heard the voice of a man, not a woman.
- Bir erkeğin sesini duydum, kadının değil.
- I hope to marry that woman one day.
- Umarım bir gün o kadınla evlenirim.
- Don't you want to know who that woman is?
- O kadının kim olduğunu bilmek istemiyor musun?
- The reason I came to Boston is to meet the woman I hope to marry.
- Boston'a gelmemin nedeni, evlenmeyi umduğum kadına rastlamaktır.
- I saw a woman who I thought was Mary's mother.
- Mary'nin annesi olduğunu düşündüğüm bir kadın gördüm.
- You've become a very beautiful woman.
- Çok güzel bir kadın olmuşsun.
- Amelia Earhart was the first woman to fly across the Atlantic solo.
- Amelia Earhart Atlantik'i tek başına uçarak geçen ilk kadındı.
- This is a man dressed as a woman.
- Bu kadın gibi giyinmiş bir adam.
- According to an old Christmas custom, if a woman is caught standing under hanging mistletoe, a man may kiss her.
- Eski bir Noel geleneğine göre, eğer bir kadın dikilen ökseotunun altında dururken yakalanırsa, bir adam onu öpebilir.
- Sami was dressed as a woman.
- Sami bir kadın gibi giyinmişti.
- That woman standing over there is the most beautiful woman I've ever seen.
- Şurada duran kadın hayatımda gördüğüm en güzel kadın.
- He dressed up as a woman.
- Kadın gibi giyinmiş.
- A woman thinks of everything in terms of money.
- Bir kadın her şeyi para açısından düşünür.
- Fadil is married to a woman called Dania.
- Fadıl, Dania adlı bir kadınla evlidir.
- It was yesterday that a young woman came to see me.
- Dün genç bir kadın beni görmeye geldi.
- She is a quiet woman.
- O sessiz bir kadın.
- Why didn't you tell me that there was a woman among you?
- Neden bana aranızda bir kadın olduğunu söylemediniz?
- The tall woman wears jeans.
- Uzun boylu kadın kot pantolon giyiyor.
- The woman spends a lot on shoes.
- Kadın ayakkabıya çok para harcıyor.
- Layla saw a guy dressed as a woman.
- Layla kadın gibi giyinmiş bir adam gördü.
- Tom doesn't like that woman.
- Tom o kadını sevmiyor.
- His wife is quite a talented woman.
- Onun karısı oldukça yetenekli bir kadındır.
- Esther is an Estonian woman.
- Esther Estonyalı bir kadın.
- When a woman is murdered, the husband or boyfriend is always the number one suspect.
- Bir kadın öldürüldüğünde, kocası ya da erkek arkadaşı her zaman bir numaralı şüpheli olur.
- The woman in white is a famous actress.
- Beyazlı kadın ünlü bir aktris.
- Seeing the woman with the yellow hat reminded me of a story.
- Kadını sarı bir şapkayla görmek bana bir hikayeyi hatırlattı.
- Where is the woman?
- Kadın nerede?
- The woman who lives next door is working for the Civil Service now.
- Yan dairede oturan kadın şu anda Kamu Hizmeti'nde çalışıyor.
- Sami wanted to meet a Muslim woman.
- Sami Müslüman bir kadınla tanışmak istiyordu.
- She's a tough woman.
- O sert bir kadın.
- I feel abandoned by the only woman I love.
- Ben, sevdiğim tek kadın tarafından terk edilmiş hissediyorum.
- I never saw such a woman.
- Hiç böyle bir kadın görmemiştim.
- Tom is married to a woman who grew up in Boston.
- Tom, Boston'da büyümüş bir kadınla evli.
- Was Mother Teresa a good woman?
- Rahibe Teresa iyi bir kadın mıydı?
- My mother is a fantastic woman.
- Annem fantastik bir kadın.
- Tom always makes it a rule never to ask a woman her age.
- Tom her zaman bir kadına asla yaşını sormamayı kural haline getirir.
- I never saw such a woman.
- Böyle bir kadın asla görmedim.
- Just let the woman go.
- Kadını bırak gitsin.
- In the name of God, protect me from this crazy woman!
- Tanrı aşkına, beni bu deli kadından koru!
- The short woman wears a gray suit.
- Kısa boylu kadın gri bir takım giyiyor.
- I'm not a woman.
- Ben kadın değilim.
- My mother is a woman.
- Annem bir kadındır.
- The neighbor woman nearly died of envy.
- Komşu kadın neredeyse kıskançlıktan ölecekti.
- I can't stand that silly woman.
- O aptal kadına katlanamıyorum.
- The tall woman wears a gray suit.
- Uzun boylu kadın gri bir takım elbise giyiyor.
- Ten people died, among them, a woman.
- On kişi öldü, aralarında bir kadın.
- Layla was the woman of Sami's dream.
- Layla, Sami'nin hayalindeki kadındı.
- I've never hit a woman.
- Ben bir kadına hiç vurmadım.
- Woman would be more charming if one could fall into her arms without falling into her hands.
- Eğer biri onun ellerine düşmeden kucağına düşebilseydi kadın daha çekici olurdu.
- Sami was staying at the hotel with a woman by the name of Layla Bakir.
- Sami otelde Layla Bakir adında bir kadınla kalıyordu.
- In some countries, being a woman is not a good thing.
- Bazı ülkelerde kadın olmak iyi bir şey değil.
- Even though she was a heavy woman, she danced well.
- O ağır bir kadın olmasına rağmen, o iyi dans etti.
- Neither woman was injured.
- İki kadın da yaralanmadı.
- The woman goes by the name of Sue.
- Kadın Sue adını kullanıyor.
- A woman like you doesn't deserve a man like me.
- Senin gibi bir kadın benim gibi bir adamı hak etmiyor.
- Your wife is a very lucky woman.
- Karın çok şanslı bir kadın.
- Arguing with a woman is like trying to drown the water, burn the fire, dig the soil or catch the air.
- Bir kadınla tartışmak suyu boğmaya çalışmak, ateşi yakmak, toprağı kazmak ya da havayı yakalamaya çalışmak gibidir.
- The new Pope is not a woman and that's not a surprise.
- Yeni Papa kadın değil ve bu sürpriz değil.
- Nowadays it is not unusual for a woman to travel alone.
- Bir kadının tek başına seyahat etmesi günümüzde normaldir.
- Elaine Thompson is now the world's fastest woman.
- Elaine Thompson şu anda dünyanın en hızlı kadını.
- The thieves tried to steal the woman's car, but they couldn't because they didn't know how to drive a manual.
- Hırsızlar kadının arabasını çalmak istedi fakat beceremediler çünkü düz vites kullanmasını bilmiyorlardı.
- Tom was sitting near a very attractive woman.
- Tom çok çekici bir kadının yanında oturuyordu.
- I think that she's an honest woman.
- Bence o dürüst bir kadın.
- How much does the average woman weigh?
- Ortalama kadın kaç kilo gelir?
- I wonder who the woman talking to Tom is.
- Tom'la konuşan kadının kim olduğunu merak ediyorum.
- Fadil killed the woman that brought him on this earth.
- Fadıl kendisini bu dünyaya getiren kadını öldürdü.
- Who is the woman?
- Kadın kim?
- Allende is a woman's name and a last name.
- Allende bir kadının adı ve bir soyadı.
- Is there a woman in your life?
- Hayatında bir kadın var mı?
- Now every Finnish woman has everything she needs to be happy.
- Şimdi her Fin kadını mutlu olmak için ihtiyacı olan her şeye sahip.
- Tom is in love with another woman.
- Tom, başka bir kadına âşık oldu.
- She's the woman I desire.
- Arzuladığım kadın o.
- You're a woman, not a man.
- Sen bir erkek değil, bir kadınsın.
- You are a woman and I am a man.
- Sen bir kadınsın ve ben de bir erkeğim.
- Do you not know that it's impolite to ask a woman how old she is?
- Bir kadına kaç yaşında olduğunu sormanın kabalık olduğunu bilmiyor musun?
- Whenever I close my eyes, the first thing I see is that woman's face.
- Ne zaman gözlerimi kapatsam, gördüğüm ilk şey o kadının yüzü oluyor.
- You're the most important woman in the whole world.
- Sen dünyadaki en önemli kadınsın.
- I'm a thirty-year-old unmarried woman.
- Ben 30 yaşında evlenmemiş bir kadınım.
- Valentina Tereshkova piloted Vostok 6 and became the first woman in space.
- Valentina Tereshkova Vostok 6'yı kullandı ve uzaya çıkan ilk kadın oldu.
- What does this woman want?
- Bu kadın ne istiyor?
- I got acquainted with a woman in the bus.
- Otobüste bir kadınla tanıştım.
- Tom is married to a very beautiful woman.
- Tom çok güzel bir kadınla evli.
- The woman who is sitting on the sofa is my grandmother.
- Kanepede oturan kadın, benim büyükannem.
- A three year-old boy and an 88 year-old woman have been rescued after being burried under rubble.
- Üç yaşındaki bir çocuk ve 88 yaşındaki bir kadın enkaz altında kaldıktan sonra kurtarıldı.
- You're a woman.
- Sen bir kadınsın.
- Tom married a Canadian woman.
- Tom Kanadalı bir kadınla evlendi.
- The woman who answered the phone spoke French.
- Telefona cevap veren kadın Fransızca konuştu.
- Emet doesn't like that woman.
- Emet o kadını sevmiyor.
- Masako is a Japanese woman.
- Masako Japon bir kadın.
- I'm waiting for the right woman.
- Doğru kadını bekliyorum.
- What kind of woman could love a guy like him?
- Öyle bir adamı ne tür bir kadın sevebilir ki?
- I've finally found the woman I want to marry.
- Sonunda evlenmek istediğim kadını buldum.
- You're a woman, not a man.
- Sen bir kadınsın, erkek değil.
- Who's that woman talking to Tom?
- Tom'la konuşan o kadın kim?
- That woman's son is sick.
- O kadının oğlu hasta.
- She's the woman I told you about.
- Sana bahsettiğim kadın o.
- She is not a woman to break her promise.
- O, sözünden dönen bir kadın değildir.
- This woman is a prostitute.
- Bu kadın bir fahişe.
- That woman who has a child on her knee has a photographic memory.
- Dizinde bir çocuğu olan kadının fotografik bir hafızası var.
- Ten people died, a woman among them.
- Aralarında bir kadının da olduğu on kişi öldü.
- She's a middle-aged fat woman.
- O, orta yaşlı şişman bir kadındır.
- This woman is mentally challenged.
- Bu kadın zihinsel engelli.
- Is your father's friend a woman?
- Babanın arkadaşı bir kadın mı?
- You're an extraordinary woman.
- Olağanüstü bir kadınsın.
- I have never met a more sinful woman.
- Daha günahkar bir kadınla hiç karşılaşmadım.
- You're a kind woman.
- Nazik bir kadınsın.
- What kind of woman could love a guy like Tom?
- Ne tür bir kadın Tom gibi bir adamı sevebilir?
- The woman is ready.
- Kadın hazır.
- Tom knows a woman who doesn't like to eat chocolate.
- Tom çikolata yemeyi sevmeyen bir kadın tanıyor.
- Fadil was also engaged to another woman.
- Fadıl ayrıca başka bir kadınla nişanlıydı.
- I saw him with another woman.
- Onu başka bir kadınla gördüm.
- You're a grown woman now.
- Artık yetişkin bir kadınsın.
- I met a woman who knows you.
- Seni tanıyan bir kadınla tanıştım.
- I've never seen Tom with that woman before.
- Tom'u daha önce o kadınla hiç görmedim.
- I don't like that kind of woman.
- O tür kadınlardan hoşlanmıyorum.
- That woman is his wife, I think.
- Sanırım, o kadın onun karısıdır.
- You were encouraging this woman to love her husband.
- Bu kadını kocasını sevmesi için cesaretlendiriyordun.
- I never thought I'd find a woman like you.
- Senin gibi bir kadın bulacağımı asla düşünmedim.
- It surprises most people to find out that the prison warden is a woman.
- Hapishane gardiyanının bir kadın olduğunu görmek çoğu insanı şaşırtır.
- You are a beautiful woman!
- Sen çok güzel bir kadınsın!
- Is she a woman with a beard or a man with a woman's body?
- O sakallı bir kadın mı yoksa kadın vücutlu bir adam mı?
- Describe your ideal woman.
- İdealinizdeki kadını tarif edin.
- She is a brave woman.
- O cesur bir kadındır.
- It's hard to tell if a woman is really happy.
- Bir kadının gerçekten mutlu olup olmadığını anlamak zordur.
- Sami has been having an affair with a woman at work.
- Sami'nin iş yerinden bir kadınla ilişkisi vardı.
- The reason I came to Boston is to meet the woman I hope to marry.
- Boston'a gelme sebebim evlenmeyi umduğum kadınla tanışmak.
- Why would you marry a woman if you like men?
- Erkeklerden hoşlanıyorsan neden bir kadınla evleniyorsun?
- I think she's an honest woman.
- Bence o dürüst bir kadın.
- She's a determined woman.
- O, kararlı bir kadın.
- Behind every great man there's a great woman.
- Her büyük adamın arkasında büyük bir kadın vardır.
- The future of man is the woman.
- İnsanın geleceği, kadındır.
- That's the woman who wants to see you.
- O, sizi görmek isteyen kadındır.
- The woman practiced abortion three times.
- Kadın üç defa kürtaj uyguladı.
- I think she's an honest woman.
- Sanırım o dürüst bir kadındır.
- The woman is on top of the table.
- Kadın masanın üstündedir.
- No other woman in our company is so proud as she.
- Şirketimizdeki hiçbir kadın onun kadar gururlu değildir.
- Which woman is your aunt?
- Hangi kadın senin teyzen?
- Never underestimate a woman's intuition.
- Bir kadının sezgilerini asla küçümseme.
- Arguing with a woman is like trying to drown the water, burn the fire, dig the soil or catch the air.
- Bir kadınla tartışmak, suyu boğmaya, ateşi yakmaya, toprağı kazmaya ya da havayı yakalamaya çalışmak gibidir.
- There is only one evil woman in the world, but everyone thinks he has her.
- Dünyada sadece bir tane kötü kadın var, ama herkes ona sahip olduğunu düşünüyor.
- This is a horrible thing to say to a woman.
- Bu bir kadın için söylenecek korkunç bir şeydir.
- What is your ideal woman?
- İdeal kadınınız nedir?
- I can make any woman fall in love with me.
- Herhangi bir kadını kendime aşık edebilirim.
- The clerk nodded, so the woman wrote a check and handed it over.
- Katip başını salladı, kadın da bir çek yazıp teslim etti.
- My neighbor is a lovely fat woman.
- Komşum güzel şişman bir kadın.
- The portrait shows the profile of a beautiful woman.
- Portrede, güzel bir kadın profili var.
- This is not a job that a woman can do.
- Bu bir kadının yapabileceği bir iş değil.
- You should never ask a woman her age.
- Bir kadına asla yaşını sormamalısınız.
- The woman is right.
- Kadın haklı.
- Tom walked over to the woman with a drink in her hand and asked her what her name was.
- Tom elinde içki olan kadına doğru yürüdü ve ona adının ne olduğunu sordu.
- Once upon a time, there lived a poor man and a rich woman.
- Bir zamanlar fakir bir adam ve zengin bir kadın yaşardı.
- You really liked that woman.
- Gerçekten o kadını sevdin.
- There was a beautiful woman with black hair in the park.
- Parkta siyah saçlı, güzel bir kadın vardı.
- You've become a beautiful woman.
- Sen güzel bir kadın oldun.
- I heard the voice of a man, not a woman.
- Bir erkeğin sesini duydum, bir kadının değil.
- She is the only woman at her job.
- İşindeki tek kadın o.
- What is the woman saying?
- Kadın ne söylüyor?
- Caroline Herschel was the first woman to discover a comet.
- Caroline Herschel, bir kuyruklu yıldız keşfeden ilk kadındı.
- The man is a woman.
- Adam bir kadındır.
- This is a terrible thing to say to a woman.
- Bu bir kadına söylenecek korkunç bir şey.
- Tom dressed up as a woman.
- Tom bir kadın gibi giyindi.
- The woman eats bread.
- Kadın ekmek yer.
- That woman goes to church every evening.
- O kadın her akşam kiliseye gider.
- You could search the world over and never find another woman more beautiful than Mary.
- Dünyayı arasanız Mary'den daha güzel bir kadın bulamazsınız.
- Do you not know that it's impolite to ask a woman how old she is?
- Bir kadına kaç yaşında olduğunu sormanın kaba olduğunu bilmiyor musun?
- Who is that woman holding the flowers?
- Çiçekleri tutan o kadın kimdir?
- The woman is fat.
- Kadın şişmandır.
- No woman can resist this.
- Hiçbir kadın buna direnemez.
- I did not have sexual relations with that woman.
- Ben o kadınla cinsel ilişkiye girmedim.
- Our mission is to boldly go where no woman has gone before.
- Bizim görevimiz de daha önce hiçbir kadının gitmediği yerlere cesaretle gitmek.
- Take a look at that woman!
- Şu kadına bak!
- I met a nice woman.
- Hoş bir kadınla tanıştım.
- We want a woman who's good at cooking.
- Yemek pişirmede iyi olan bir kadın istiyoruz.
- Nowadays it is not unusual for a woman to travel alone.
- Bugünlerde bir kadının yalnız seyahat etmesi alışılmadık bir durum değil.
- This woman is more than eighty years old.
- Bu kadın seksen yaşından daha büyük.
- Ten people died, among them, a woman.
- Aralarında bir kadının da olduğu 10 kişi öldü.
- Somehow the woman got stuck between her car door and something in the driveway.
- Kadın bir şekilde arabasının kapısı ile garaj yolundaki bir şey arasına sıkıştı.
- Do you know this woman's name?
- Bu kadının adını biliyor musunuz?
- That's the woman I talked to.
- Konuştuğum kadın bu.
- He could not accept a strange woman as his mother.
- Yabancı bir kadını annesi olarak kabul edemedi.
- Sami dresses as a woman.
- Sami bir kadın gibi giyinir.
- Layla was an independent woman with 3 disastrous marriages behind her.
- Leyla, arkasında 3 tane felaket evliliği olan bağımsız bir kadındı.
- My mother was a wonderful woman.
- Annem harika bir kadındı.
- He was bored with his wife, an excellent woman he didn't deserve.
- Hiç hak etmediği, harika bir kadın olan karısından bıkmıştı.
- A young Kyrgyz woman, creating a miracle with her own hands in Moscow, amazed the Dagestanis.
- Moskova’da kendi elleriyle bir mucize yaratan genç bir Kırgız kadın, Dağıstanlıları şaşırttı.
- Once upon a time there was a poor man and a rich woman.
- Bir zamanlar yoksul bir adam ve zengin bir kadın vardı.
- You are a woman and I am a man.
- Sen bir kadınsın ve ben bir erkeğim.
- The woman smells the coffee.
- Kadın kahve kokluyor.
- I heard that Tom got married to a rich woman.
- Tom'un zengin bir kadınla evlendiğini duydum.
- The new Pope is not a woman and that's not a surprise.
- Yeni Papa bir kadın değil ve bu bir sürpriz değil.
- Tom is married to a woman who's young enough to be his daughter.
- Tom, kızı olabilecek kadar genç bir kadınla evli.
- You've become a beautiful woman.
- Güzel bir kadın olmuşsun.
- The last time I saw Tom he was with an attractive young woman.
- Tom'u son gördüğümde o, çekici genç bir kadınla birlikteydi.
- He has a new woman in his life.
- Onun hayatında yeni bir kadın vardır.
- Who is the woman?
- Kim bu kadın?
- I have no idea who that woman is.
- O kadının kim olduğu hakkında hiçbir fikrim yok.
- The woman observes and the man thinks.
- Kadın gözlemler, erkek düşünür.
- You are a beautiful woman.
- Sen güzel bir kadınsın.
- I don't know that woman at all.
- O kadını hiç tanımıyorum.
- Tom is dating a woman named Mary.
- Tom, Mary adında bir kadınla çıkıyor.
- You're a woman now.
- Sen artık bir kadınsın.
- John kissed any woman with red hair.
- John kızıl saçlı bir kadını öptü.
- You're a wonderful woman.
- Sen harika bir kadınsın.
- I know neither this man, nor this woman.
- Ne bu adamı ne de bu kadını tanırım.
- You're a very lucky woman, aren't you?
- Çok şanslı bir kadınsın, değil mi?
- That woman must be his wife.
- Şu kadın onun karısı olmalı.
- Every perfect man in literature has always been created by the pen of a woman.
- Edebiyattaki her mükemmel erkek, her zaman bir kadının kaleminden çıkmıştır.
- The wounded woman was a Brazilian tourist.
- Yaralı kadın Brezilyalı bir turistti.
- That woman was almost always in a bad mood.
- O kadın neredeyse her zaman kötü bir ruh hali içinde.
- His daughter has become a pretty woman.
- Kızı güzel bir kadın oldu.
- They don't want a woman for that position.
- O pozisyon için bir kadın istemiyorlar.
- She is a beautiful woman.
- O güzel bir kadındır.
- A woman without a man is nothing.
- Erkeksiz kadın bir hiçtir.
- I'm in love with this woman.
- Bu kadına aşığım.
- The woman did not know that the Universe is really vast and she is but a small part of it.
- Kadın, Evrenin gerçekten çok büyük olduğunu ve kendisinin onun sadece küçük bir parçası olduğunu bilmiyordu.
- The ideal woman for me would be well-mannered, intelligent and a polyglot.
- Benim için ideal kadın terbiyeli, zeki ve çok dil bilen biri olmalı.
- She is the woman I will be marrying.
- O, evleniyor olacağım kadın.
- Emet doesn't like that woman.
- Emet o kadından hoşlanmıyor.
- That is the woman they stay with.
- Birlikte kaldıkları kadın bu.
- I have no doubt in my mind you are the woman I'm going to marry.
- Evleneceğim kadının sen olacağına dair aklımda hiç bir şüphe yok.
- The woman's name is Sue.
- Kadının adı Sue.
- A husband can complete a woman's life.
- Bir koca bir kadının hayatını tamamlayabilir.
- She made faces at that woman.
- O kadına surat yaptı.
- I never realized how hard it must be to be a woman.
- Kadın olmanın ne kadar zor olduğunu hiç fark etmemiştim.
- His wife is a Japanese woman.
- Onun karısı bir Japon kadın.
- You look like a woman.
- Bir kadına benziyorsun.
- That man standing near the door and that woman on the opposite side of the room next to the window have photographic memories.
- Kapının yanında duran adamın ve odanın karşı tarafında pencerenin yanında duran kadının fotoğrafik hafızaları var.
- Sami's mom was best friends with that woman.
- Sami'nin annesi o kadınla en iyi arkadaştı.
- Does Tom sound like a woman's name to you?
- Tom sana bir kadın ismi gibi mi geliyor?
- I am a Christian woman.
- Ben Hristiyan bir kadınım.
- I didn't know the woman at all.
- O kadını hiç tanımıyordum.
- You're a grown woman now.
- Sen artık yetişkin bir kadınsın.
- Caroline Herschel was the first woman to discover a comet.
- Caroline Herschel bir kuyruklu yıldızı keşfeden ilk kadındı.
- The politician was caught on camera kissing a woman who is not his wife.
- Politikacı eşi olmayan bir kadını öperken kameraya yakalandı.
- Stop that woman.
- Şu kadını durdurun.
- She's a rather pretty woman.
- Oldukça güzel bir kadın.
- Layla was a very deadly woman.
- Layla çok ölümcül bir kadındı.
- Allende is a woman's name and a last name.
- Allende bir kadın adı ve soyadıdır.
- Somehow the woman got stuck between her car door and something in the driveway.
- Her nasılsa kadın araba kapısı ve özel araba yolundaki bir şey arasında sıkışmış.
- A woman appeared from behind a tree.
- Ağacın arkasından bir kadın belirdi.
- Now every Finnish woman has everything she needs to be happy.
- Artık her Finli kadın mutlu olmak için gereken her şeye sahip.
- He was killed by the husband of the woman he had been hanging out with.
- Birlikte olduğu kadının kocası tarafından öldürüldü.
- Layla was tired of being the other woman.
- Leyla öteki kadın olmaktan bıkmıştı.
- That woman stays young.
- O kadın genç kalıyor.
- You're talking to a woman.
- Bir kadınla konuşuyorsun.
- A woman's tears will dry quickly.
- Bir kadının gözyaşları çabuk kurur.
- That woman isn't fat, she is going to have a baby.
- O kadın şişman değil, bir bebeği olacak.
- The woman used a nasal spray because she had a severe cold.
- Kadın bir burun spreyi kullanıyordu, çünkü şiddetli bir soğuk algınlığı vardı.
- Sami met a very attractive woman named Layla.
- Sami, Layla adında çok çekici bir kadınla tanıştı.
- The driver of the car that crashed into the wall was a blonde woman.
- Duvara çarpan arabanın sürücüsü sarışın bir kadındı.
- I saw Fadil there with that other woman.
- Fadıl'ı şu diğer kadınla orada gördüm.
- You really liked that woman.
- O kadını gerçekten sevmiştin.
- Between two identical men, a woman tends to pick the one with the fattest wallet.
- İki aynı erkek arasında kalan bir kadın, cüzdanı en dolgun olanı seçme eğilimindedir.
- She's a woman of many talents.
- O çok yetenekli bir kadın.
- She is the woman I will be marrying.
- Evleneceğim kadın o.
- The woman talking to Tom is my mother.
- Tom'la konuşan kadın annemdir.
- She is a selfish woman.
- O bencil bir kadındır.
- She is a wonderful woman.
- O harika bir kadın.
- Sami saw a picture of the woman.
- Sami kadının resmini gördü.
- Are you a man or a woman?
- Erkek misin, kadın mı?
- She is a beautiful woman.
- O güzel bir kadın.
- I think I heard a woman's voice.
- Bir kadın sesi duyduğumu düşünüyorum.
- That woman who picked a fight with me was being very disrespectful.
- Benimle kavga eden o kadın çok saygısızca davranıyordu.
- The thieves tried to steal the woman's car, but they couldn't because they didn't know how to drive a manual.
- Hırsızlar kadının arabasını çalmaya çalıştılar, ama yapamadılar çünkü düz vites kullanmayı bilmiyorlardı.
- I can't stand that silly woman.
- Şu aptal kadına tahammül edemiyorum.
- My mother is a crazy woman.
- Annem çılgın bir kadındır.
- What do you think is the best Christmas present for a woman?
- Bir kadın için en iyi Noel hediyesinin ne olduğunu düşünüyorsun?
- That woman's got two bags.
- O kadının iki tane çantası var.
- Emet dislikes that woman.
- Emet o kadından hoşlanmaz.
- You should never ask a woman how old she is.
- Bir kadına asla kaç yaşında olduğunu sormamalısın.
- The woman has a fever.
- Kadının ateşi var.
- Sami dated a deaf-mute woman.
- Sami sağır ve dilsiz bir kadınla çıkıyordu.
- I love a woman.
- Bir kadını seviyorum.
- The future of man is the woman.
- Erkeğin geleceği kadındır.
- He has another woman in his life.
- Onun da hayatında başka bir kadın var.
- The woman I saw there wasn't the woman I knew.
- Orada gördüğüm kadın tanıdığım kadın değildi.
- Do I look like a woman?
- Kadına benziyor muyum?
- Layla was a very deadly woman.
- Leyla çok ölümcül bir kadındı.
- Man is the hunter, woman is his game.
- Erkek avcıdır, kadın onun avı.
- Layla was the woman of Sami's dream.
- Leyla, Sami'nin rüyalarının kadınıydı.
- He was attracted to the woman.
- Kadından etkilendi.
- I've never seen Tom with that woman before.
- Tom'u daha önce o kadınla hiç görmemiştim.
- Sami married a Muslim woman.
- Sami Müslüman bir kadınla evlendi.
- We make men's and women's clothing.
- Erkek ve kadın kıyafetleri üretiyoruz.
- Sandra has grown up to be a beautiful woman.
- Sandra büyüdü ve güzel bir kadın oldu.
- She's grown up to be a beautiful woman.
- Büyüdü ve güzel bir kadın oldu.
- I have no idea who that woman is.
- O kadının kim olduğu konusunda hiçbir fikrim yok.
- You're the woman I love.
- Sen sevdiğim kadınsın.
- I'm a woman.
- Ben bir kadınım.
- Do you want to know who that woman is?
- O kadının kim olduğunu bilmek istiyor musun?
- My mother is a woman.
- Benim annem bir kadın.
- She is a very attractive woman.
- O çok çekici bir kadın.
- Woman's intuition is clearly a valuable trait.
- Kadının sezgisi açıkça değerli bir özelliktir.
- Yitzhak married a Muslim woman.
- İzak Müslüman bir kadınla evlendi.
- We should not ask a woman her age.
- Bir kadına yaşını sormamalıyız.
- This woman is over eighty.
- Bu kadın seksenin üzerinde.
- I used to be married to a woman who looked a lot like you.
- Eskiden sana çok benzeyen bir kadınla evliydim.
- He could not accept a strange woman as his mother.
- Yabancı bir kadını annesi olarak kabul edemezdi.
- The woman who killed my sister should be hanged.
- Ablamı öldüren kadının asılması gerekir.
- You're my woman.
- Sen benim kadınımsın.
- Never marry a woman like Layla.
- Leyla gibi bir kadınla asla evlenme.
- Tom was killed by the husband of the woman he had been hanging out with.
- Tom, birlikte takıldığı kadının kocası tarafından öldürüldü.
- Blessed for not making me a woman.
- Beni kadın yapmadığın için kutsanmışım.
- She is a virtuous woman.
- O erdemli bir kadın.
- That woman who has a child on her knee has a photographic memory.
- Dizinde çocuğu olan kadının fotoğrafik hafızası var.
- What does a man like you see in a woman like me?
- Senin gibi bir adam benim gibi bir kadında ne görüyor.
- The woman managed the drunk as if he were a child.
- Kadın sarhoşu bir çocuk gibi idare etti.
- Tom doesn't like that woman.
- Tom o kadından hoşlanmıyor.
- The man and the woman are eating outdoors.
- Adam ve kadın dışarıda yemek yiyor.
- I see a woman wearing black.
- Siyah giyen bir kadın görüyorum.
- A woman's tears are worthless.
- Bir kadının gözyaşları değersizdir.
- He greeted the woman.
- O, kadına selam verdi.
- The man dived to the drowning woman's aid.
- Adam boğulan kadına yardımcı olmak için daldı.
- His daughter has become a beautiful woman.
- Kızı çok güzel bir kadın oldu.
- Who is this woman?
- Bu kadın kim?
- Layla was a very nice sweet woman.
- Layla çok hoş ve tatlı bir kadındı.
- Eugenie was sublime, she was a woman.
- Eugenie yüce biriydi, o bir kadındı.
- In our culture marriage is between one man and one woman.
- Kültürümüzde evlilik kadınla erkek arasında olur.
- Sami wanted to meet a Muslim woman.
- Sami Müslüman bir kadınla tanışmak istedi.
- Don't ever compare your wife to another woman.
- Karınızı asla başka bir kadınla kıyaslamayın.
- Tom has been going out with another woman.
- Tom başka bir kadınla çıkıyor.
- I saw a woman in black.
- Siyahlar içinde bir kadın gördüm.
- The police were unable to get anything out of the woman.
- Polis, kadından bir şey alamadı.
- All Tom wanted was to find a woman who would accept all the love he had to give.
- Tom'un tek istediği, vermek zorunda olduğu tüm sevgiyi kabul edecek bir kadın bulmaktı.
- Mary's not the first woman to fall in love with a married man, and she won't be the last.
- Mary evli bir adama aşık ilk kadın değil ve o son da olmayacak.
- How many children can a woman bear?
- Bir kadın kaç çocuğa katlanabilir?
- Check out that woman!
- Şu kadına bakın!
- You're a powerful woman!
- Güçlü bir kadınsın!
- You're a very lucky woman.
- Sen çok şanslı bir kadınsın.
- Hell hath no fury like a woman scorned.
- Onuru kırılmış bir kadının gazabı cehennemden beterdir.
- Woman would be more charming if one could fall into her arms without falling into her hands.
- İnsan ellerine düşmeden kollarına düşebilse, kadın daha çekici olur.
- The woman glared at us.
- Kadın bize ters ters baktı.
- Which woman do you stay with?
- Hangi kadınla kalıyorsun?
- Who is the woman standing there?
- Orada duran kadın kim?
- She's a woman with a strong personality.
- Güçlü bir kişiliği olan bir kadın.
- The woman gave birth to a baby girl.
- Kadın bir kız bebek dünyaya getirdi.
- She will be the first Japanese woman astronaut.
- O ilk Japon kadın astronot olacak.
- Every afternoon, the woman went to church to pray.
- Her ikindi, kadın kiliseye dua etmeye giderdi.
- She is a woman worthy of admiration.
- O, hayran olmaya değer bir kadın.
- She is a virtuous woman.
- O namuslu bir kadındır.
- The woman gave birth to a baby girl.
- Kadın bir kız çocuğu doğurdu.
- You really need a woman.
- Gerçekten bir kadına ihtiyacın var.
- You are more beautiful than any woman I've ever known.
- Tanıdığım tüm kadınlardan daha güzelsin.
- Who's the woman with the red hat?
- Kırmızı şapkalı kadın kim?
- Tom is married to a very beautiful woman.
- Tom çok güzel bir kadınla evlidir.
- I'm a woman, in case you're wondering.
- Merak ediyorsan söyleyeyim, ben bir kadınım.
- My mother is a fantastic woman.
- Annem harika bir kadındır.
- You're a very interesting woman.
- Sen çok ilginç bir kadınsın.
- The woman cried when she heard the bad news.
- Kadın kötü haberi duyunca ağladı.
- The woman to whom you were talking is my sister.
- Konuştuğunuz kadın benim kız kardeşim.
- Do you feel you're a woman in a man's body?
- Kendinizi erkek bedeninde bir kadın olarak hissediyor musunuz?
- I'm in love with this woman.
- Ben bu kadına aşığım.
- I've heard of Tom's marriage to a rich woman.
- Tom'un zengin bir kadınla evliliğini duydum.
- There's a woman in the room.
- Odada bir kadın var.
- Trust a woman with your secret, but cut off her tongue!
- Bir kadına sırrını emanet et, ama dilini kes!
- The politician was caught on camera kissing a woman who is not his wife.
- Politikacı, karısı olmayan bir kadını öperken kameralara yakalanmış.
- The woman asked why the window was broken.
- Kadın camın neden kırıldığını sordu.
- I can see a woman and two dogs in the car.
- Arabada bir kadın ve iki köpek görüyorum.
- There was a beautiful woman with black hair in the park.
- Parkta siyah saçlı güzel bir kadın vardı.
- His daughter has become a pretty woman.
- Onun kızı güzel bir kadın oldu.
- He was killed by the husband of the woman he had been hanging out with.
- Birlikte takıldığı kadının kocası tarafından öldürüldü.
- You're an extremely beautiful young woman.
- Son derece güzel genç bir kadınsın.
- She's not the woman she was before she got married.
- O evlenmeden önceki kadın değil.
- I can see a man and a woman.
- Ben bir erkek ve bir kadın görebiliyorum.
- Woman observes, man decides.
- Kadın gözlemler, erkek karar verir.
- The woman is atop the table.
- Kadın masanın üstünde.
- Never marry a woman like Layla.
- Asla Leyla gibi bir kadınla evlenmeyin.
- He's engaged to another woman.
- O başka bir kadınla nişanlandı.
- What does a man like you see in a woman like me?
- Senin gibi bir adam benim gibi bir kadında ne bulur?
- Who is the woman dressed in pink?
- Pembe giyinmiş kadın kimdir?
- Women's tears dry quickly.
- Kadınların gözyaşları çabuk kurur.
- I've been told that I should never ask a woman how old she is.
- Bir kadına kaç yaşında olduğunu sormamam gerektiği bana söylendi.
- The woman to whom the prize money was given had faked her identity.
- Para ödülü verilen kadın kendine sahte kimlik uydurmuştu.
- The woman sitting across from us is his wife at present.
- Karşımızda oturan kadın şu anda onun karısı.
- It didn't matter that I was a woman.
- Kadın olmam önemli değildi.
- The excited woman tried to explain the accident all in one breath.
- Heyecanlı kadın tek bir nefeste kazayı anlatmaya çalıştı.
- Recently, I saw an attractive mature woman on the train.
- Geçenlerde, trende çekici olgun bir kadın gördüm.
- The woman reached for the knife on the table.
- Kadın masadaki bıçağa uzandı.
- Who's that woman over there?
- Oradaki o kadın kim?
- Fadil met a Muslim woman.
- Fadıl Müslüman bir kadınla tanıştı.
- The woman is beautiful.
- Kadın güzeldir.
- That woman was almost always in a bad mood.
- O kadın neredeyse her zaman kötü bir ruh halindeydi.
- There is only one evil woman in the world, but everyone thinks he has her.
- Dünyada tek bir kötü kadın vardır ama herkes ona sahip olduğunu düşünür.
- A woman's wardrobe isn't complete without a little black dress.
- Bir kadının gardırobu küçük siyah bir elbise olmadan tamamlanmış sayılmaz.
- I'd never hit a woman.
- Asla bir kadına vurmadım.
- Who's that woman standing next to Tom?
- Tom'un yanında duran kadın kim?
- Amelia Earhart was the first woman to fly across the Atlantic solo.
- Amelia Earhart Atlantiği tek başına uçarak geçen ilk kadındı.
- What does the woman look like?
- Kadın neye benziyor?
- That woman tricked me and stole my money.
- Şu kadın beni kandırdı ve paramı çaldı.
- I've heard of Tom's marriage to a rich woman.
- Tom'un zengin bir kadınla evlendiğini duydum.
- He has another woman in his life.
- Onun hayatında başka bir kadın var.
- He's in love with another woman.
- O başka bir kadına aşık.
- Oh, woman, you are the best wizard in the world!
- Ah, kadın, sen dünyadaki en iyi büyücüsün!
- Layla was a charming woman.
- Leyla çekici bir kadındı.
- Judy is the only woman on the board.
- Judy, yönetim kurulundaki tek kadın.
- Tom knew what kind of woman Mary was.
- Tom Mary'nin ne karakterde bir kadın olduğunu biliyordu.
- Sami lived with another woman.
- Sami başka bir kadınla yaşıyordu.
- The home is the woman's world, the world is the man's home.
- Ev kadınların dünyasıdır, dünya erkeklerin evidir.
- I thought he was a woman.
- Onun bir kadın olduğunu düşündüm.
- The woman was lying dead in an almost fetal position.
- Kadın neredeyse cenin pozisyonunda ölü yatıyordu.
- I've never met a woman as stupid as you.
- Ben senin kadar aptal bir kadınla tanışmadım.
- When your eyes encounter a beautiful woman, knock her out.
- Gözlerin güzel bir kadınla karşılaştığında, onu bayılt.
- Tom has been waiting all his life for a woman like Mary.
- Tom hayatı boyunca Mary gibi bir kadını bekledi.
- You really need a woman.
- Senin gerçekten bir kadına ihtiyacın var.
- In some countries, being a woman is not a good thing.
- Bazı ülkelerde, bir kadın olmak iyi bir şey değil.
- That woman over there is Ana.
- Oradaki şu kadın Ana'dır.
- A young woman asked me where the kindergarten was.
- Genç bir kadın bana kreşin yerini sordu.
- The woman Tom married is very beautiful.
- Tom'un evlendiği kadın çok güzel.
- There's a woman in a wheelchair wanting to talk to you.
- Tekerlekli sandalyede seninle konuşmak isteyen bir kadın var.
- I dream about a beautiful woman.
- Güzel bir kadın hayal ediyorum.
- Maria was a devil in the shape of a woman.
- Maria kadın kılığına girmiş bir şeytandı.
- Who was that woman?
- O kadın kimdi?
- She's an intense woman.
- Çok etkileyici bir kadın.
- She's grown up to be a beautiful woman.
- O büyüyüp güzel bir kadın oldu.
- She is a charming woman.
- O büyüleyici bir kadın.
- That’s the woman they stayed with.
- Bu, onların beraber kaldıkları kadın.
- She was a charming woman.
- O büyüleyici bir kadındı.
- I had sex with a Soviet-American woman.
- Sovyet-Amerikalı bir kadınla seks yaptım.
- That woman knows where I live.
- O kadın nerede yaşadığımı bilir.
- Mary's mother is an extraordinarily difficult woman to get along with.
- Mary'nin annesi geçinmesi olağanüstü zor bir kadın.
- Who's that woman standing over there?
- Şurada duran kadın kim?
- I am a woman.
- Ben bir kadınım.
- You are a patient woman.
- Sen hasta bir kadınsın.
- The man is chasing the woman.
- Adam kadını kovalıyordu.
- The portrait shows the profile of a beautiful woman.
- Portre, güzel bir kadının profilini gösteriyor.
- Once upon a time there was a poor man and a rich woman.
- Bir zamanlar fakir bir adam ve zengin bir kadın varmış.
- When a woman is murdered, the husband or boyfriend is always the number one suspect.
- Bir kadın öldürüldüğünde, kocası veya sevgilisi bir numaralı şüphelidir.
- She is the only woman at her job.
- O, işindeki tek kadındır.
- The woman reached for the knife on the table.
- Kadın masanın üzerindeki bıçağa uzandı.
- Layla wasn't acting like a guilty woman.
- Leyla suçlu bir kadın gibi davranmıyordu.
- You're the only woman I've ever really loved.
- Gerçekten sevdiğim tek kadın sensin.
- A three year-old boy and an 88 year-old woman have been rescued after being burried under rubble.
- 3 yaşındaki erkek çocuk ve 88 yaşındaki kadın moloz altında gömüldükten sonra kurtarıldı.
- Tom is in love with another woman.
- Tom başka bir kadına aşık.
- The woman said that she would like to work herself.
- Kadın tek başına çalışmak istediğini söyledi.
- This company's CEO is a woman.
- Bu şirketin CEO'su bir kadın.
- The clitoris is the most sensitive organ of a woman.
- Klitoris bir kadının en hassas organıdır.
- I made the woman angry.
- Kadını kızdırdım.
- This woman is blind.
- Bu kadın kör.
- I think I heard a woman's voice.
- Sanırım bir kadın sesi duydum.
- You're the woman of my dreams.
- Sen hayallerimin kadınısın.
- I didn't know the woman at all.
- Ben kadını hiç tanımıyordum.
- The godless woman must be punished.
- Allahsız kadın cezalandırılmalı.
- Why wasn't the woman who attacked Tom arrested?
- Tom'a saldıran kadın neden tutuklanmadı?
- It didn't matter that I was a woman.
- Kadın olmamın önemi yoktu.
- Shougongsha is an old Chinese technique to test a woman's virginity.
- Shougongsha, bir kadının bekaretini test etmek için kullanılan eski bir Çin tekniğidir.
- That woman always cheated on her husband.
- O kadın kocasını hep aldatırdı.
- A woman whose husband has died is a widow.
- Kocası vefat etmiş bir kadın duldur.
- That short woman over there is my mother.
- Şuradaki kısa boylu kadın benim annem.
- This is a man, that is a woman.
- Bu bir erkek, o ise kadın.
- I just met the most amazing woman.
- Az önce çok harika bir kadınla tanıştım.
- What is the woman saying?
- Kadın ne diyor?
- The woman cried when she heard the bad news.
- Kötü haberi duyduğunda kadın ağladı.
- I'm glad I'm not a woman.
- Kadın olmadığıma memnunum.
- She is a wonderful woman.
- O, harika bir kadın.
- All I did was for the love of a woman.
- Tüm yaptığım bir kadının aşkı içindi.
- Hell has no fury like a woman scorned.
- Onuru kırılmış bir kadının gazabı cehennemden beterdir.
- What kind of woman do you think I am?
- Nasıl bir kadın olduğumu düşünüyorsun?
- The woman is eating bread.
- Kadın ekmek yiyor.
- The women's basketball team has a male coach.
- Kadın basketbol takımının bir erkek koçu var.
- What an extraordinary woman.
- Ne olağanüstü bir kadın.
- Who's that woman?
- O kadın kim?
- Recently, I saw an attractive mature woman on the train.
- Geçenlerde trende çekici ve olgun bir kadın gördüm.
- A young woman asked me where the kindergarten was.
- Genç bir kadın bana anaokulunun nerede olduğunu sordu.
- What more could a woman want?
- Bir kadın daha ne isteyebilir?
- The godless woman must be punished.
- Dinsiz kadın cezalandırılmalı.
- His daughter has become a beautiful woman.
- Onun kızı güzel bir kadın oldu.
- Sami wants to marry a Muslim woman.
- Sami Müslüman bir kadınla evlenmek istiyordu.
- Who is that woman?
- Kim o kadın?
- Who's the woman in the brown coat?
- Kahverengi ceketli kadın kim?
- You're not the only woman here.
- Buradaki tek kadın sen değilsin.
- Do you see that woman over there?
- Şuradaki kadını görüyor musunuz?
- I can't believe that a guy like Tom was married to a woman as beautiful as Mary.
- Tom gibi bir adamın Mary gibi güzel bir kadınla evlendiğine inanamıyorum.
- The fat woman was holding a monkey.
- Şişman kadın elinde bir maymun tutuyordu.
- You're a crazy woman.
- Sen çılgın bir kadınsın.
- I wonder if that woman over there is married.
- Acaba şuradaki kadın evli mi?
- Tom married a woman from Boston.
- Tom Bostonlu bir kadınla evlendi.
- A woman is never as beautiful as she used to be.
- Bir kadın asla önceden olduğu kadar güzel olamaz.
- Is your best friend a man or a woman?
- En iyi arkadaşınız kadın mı erkek mi?
- She's the only woman I want.
- O benim istediğim tek kadın.
- I've met the perfect woman.
- Mükemmel bir kadınla tanıştım.
- Ten people died, a woman among them.
- Biri kadın olmak üzere on kişi öldü.
- I can see a woman and two dogs in the car.
- Arabada bir kadın ve iki köpek görebiliyorum.
- She's a middle-aged fat woman.
- O orta yaşlı şişman bir kadın.
- She's a woman of strong character.
- Güçlü karakteri olan bir kadındır.
- This woman is not from Syria.
- Bu kadın Suriye'den değil.
- I did not have sexual relations with that woman.
- O kadınla cinsel ilişkiye girmedim.
- The woman I saw there wasn't the woman I knew.
- Orada gördüğüm kadın, tanıdığım kadın değildi.
- I'm a homosexual woman.
- Ben homoseksüel bir kadınım.
- That woman over there is Ana.
- Şuradaki kadın Ana.
- That woman goes to church every evening.
- O kadın her akşam kiliseye gidiyor.
- Where did you see the woman?
- Kadını nerede gördün?
- Do you know this woman?
- Bu kadını biliyor musun?
- Tom married a much younger woman.
- Tom kendinden çok daha genç bir kadınla evlendi.
- No woman can resist this.
- Hiçbir kadın buna karşı koyamaz.
- Tom was dressed as a woman.
- Tom kadın gibi giyinmişti.
- He excluded the woman from the suspects.
- Kadını şüphelilerin dışında tuttu.
- Is that the woman who knows the answer?
- Cevabı bilen kadın bu mu?
- Why didn't you tell me that there was a woman among you?
- Aranızda bir kadın olduğunu neden bana söylemediniz?
- Check out that woman!
- O kadını kontrol et!
- The woman who killed my sister should be hanged.
- Kız kardeşimi öldüren kadın asılmalı.
- Which woman was talking to you?
- Hangi kadın seninle konuşuyordu?
- The woman hugged the baby.
- Kadın bebeği kucakladı.
- He said hello to the woman.
- Kadına merhaba dedi.
- I think that she's an honest woman.
- Ben onun dürüst bir kadın olduğunu düşünüyorum.
- I heard that a woman stabbed a man for eating her lunch.
- Bir kadının, öğle yemeğini yediği için bir adamı bıçakladığını duydum.
- Once upon a time, there lived a poor man and a rich woman.
- Bir zamanlar, fakir bir adam ve zengin bir kadın yaşarmış.
- Layla wasn't an educated woman and all she had was her virtue.
- Layla eğitimli bir kadın değildi ve sahip olduğu tek şey namusuydu.
- That's the woman I got a message from.
- Mesaj aldığım kadın bu.
- The woman eats an orange.
- Kadın portakal yiyor.
- It is easy to find a nice woman but difficult to keep her nice.
- İyi bir kadın bulmak kolaydır ama onu iyi tutmak zordur.
- Fadil killed the woman that brought him on this earth.
- Fadıl onu bu dünyaya getiren kadını öldürdü.
- You are a patient woman.
- Sen sabırlı bir kadınsın.
- In the United States of America, a woman on average only has three children.
- Amerika Birleşik Devletleri'nde bir kadın ortalama olarak sadece üç çocuk sahibi olur.
- The woman is on top of the table.
- Kadın masanın üstünde.
- The woman stays at home with the child.
- Kadın evde çocukla kalıyor.
- The woman speaks as if she were a teacher.
- Kadın sanki bir öğretmenmiş gibi konuşuyor.
- Who is the woman dressed in pink?
- Pembe giyinen kadın kim?
- Tom has been seeing another woman.
- Tom başka bir kadınla görüşüyor.
- Excuse me, who is this woman?
- Afedersiniz, bu kadın kim?
- She was the only woman.
- O tek kadındı.
- Dania wanted to be Fadil's woman.
- Dania Fadıl'ın kadını olmak istiyordu.
- You are a woman.
- Sen bir kadınsın.
- The woman said that she would like to work herself.
- Kadın, kendi başına çalışmak istediğini söyledi.
- The busy woman ignored the ringing telephone.
- Meşgul kadın çalan telefonu görmezden geldi.
- He finally broke up with that woman.
- Sonunda o kadınla ilişkiyi bitirdi.
- The woman Tom was engaged to turned out to be a man!
- Tom'un nişanlı olduğu kadın bir erkek çıktı!
- What do you think is the best Christmas present for a woman?
- Sizce bir kadın için en iyi Noel hediyesi nedir?
- Dania was a manipulative woman.
- Dania manipülatif bir kadındı.
- I think she is the kindest woman on earth.
- Bence o dünyadaki en nazik kadın.
- Men's and women's hats for sale.
- Erkek ve kadın şapkaları satılıktır.
- Maybe I will settle down with a woman.
- Belki bir kadınla yuva kurarım.
- Generally speaking, a woman will live longer than a man.
- Genel olarak konuşursak, bir kadın bir erkekten daha uzun yaşar.
- A woman's place is in the home.
- Bir kadının yeri evidir.
- I didn't know you were a woman.
- Kadın olduğunu bilmiyordum.
- Stop that woman.
- Durdurun şu kadını.
- This woman is more than eighty years old.
- Bu kadın seksen yaşından fazla.
- The woman used a nasal spray because she had a severe cold.
- Kadın şiddetli bir soğuk algınlığı geçirdiği için burun spreyi kullanmış.
- The woman speaks as if she were a teacher.
- Kadın, öğretmenmiş gibi konuşuyor.
- Between two identical men, a woman tends to pick the one with the fattest wallet.
- Kadınlar, diğer her şeyi aynı iki erkekten cüzdanı daha kalın olanı seçme eğilimindedir.
- I see a woman.
- Bir kadın görüyorum.
- Is your mother a busy woman?
- Anneniz meşgul bir kadın mı?
- I want to find a blonde, blue-eyed European woman.
- Sarışın, mavi gözlü Avrupalı bir kadın bulmak istiyorum.
- He's married to an American woman.
- O, Amerikalı bir kadınla evli.
- The woman asked why the window was broken.
- Kadın neden pencerenin kırıldığını sordu.
- Layla is a woman to fear.
- Leyla korkulacak bir kadındır.
- The average woman is taller than me.
- Ortalama bir kadın benden daha uzun.
- This woman has two bags.
- Bu kadının iki çantası var.
- Tom married a woman from Boston.
- Tom Boston'dan bir kadınla evlendi.
- He married an older woman.
- Kendinden büyük bir kadınla evlendi.
- The woman is in the room.
- Kadın odada.
- There's a young woman with Tom.
- Tom'un yanında genç bir kadın var.
- Tom escaped from the castle, disguised as a woman.
- Tom kadın kılığına girerek şatodan kaçtı.
- She's a woman of strong character.
- O güçlü karakterli bir kadın.
- The woman over there holding a baby is my wife.
- Orada bir bebek tutan kadın benim karım.
- The thief made off with the woman's handbag.
- Hırsız, kadının çantasını çaldı.
- You should never ask a woman how old she is.
- Bir kadına asla kaç yaşında olduğunu sormamalısınız.
- The sick woman cannot eat just anything.
- Hasta kadın hiçbir şey yiyemiyor.
- The medical examiner determined that the woman's body had been there for at least three days.
- Adli tabip kadının cesedinin en az üç gündür orada olduğunu tespit etti.
- The police were unable to get anything out of the woman.
- Polis kadından hiçbir şey öğrenemedi.
- You are more beautiful than any woman I've ever known.
- Sen şimdiye kadar tanıdığım herhangi bir kadından daha güzelsin.
- My sister was a beautiful woman.
- Kız kardeşim çok güzel bir kadındı.
- I had sex with a Soviet-American woman.
- Ben bir Sovyet-Amerikan kadınla seks yaptım.
- The woman stands before the library.
- Kadın kütüphanenin önünde duruyor.
- Asking a woman how old she is is not a good idea.
- Bir kadına kaç yaşında olduğunu sormak iyi bir fikir değil.
- That's the woman I got a message from.
- O, bir mesaj aldığım kadın.
- The woman eats bread.
- Kadın ekmek yiyor.
- There are songs that I find degrading as a woman.
- Bir kadın olarak aşağılayıcı bulduğum şarkılar var.
- The woman stopped and looked at him.
- Kadın durdu ve ona baktı.
- Have you ever cried because of a woman?
- Sen hiç bir kadın yüzünden ağladın mı?
- Women's clothes are on the third floor.
- Kadın kıyafetleri üçüncü katta.
- She's a jealous woman.
- O kıskanç bir kadın.
- The woman is taking notes.
- Kadın, notlar alıyor.
- She's the most beautiful woman.
- O çok güzel bir kadın.
- I found out that the woman I thought was a nurse was actually a doctor.
- Hemşire sandığım kadının aslında doktor olduğunu öğrendim.
- I am a woman, my name is Eva.
- Ben bir kadınım, adım Eva.
- There is a woman who wants to see you.
- Sizi görmek isteyen bir kadın var.
- You're an attractive woman.
- Cazibeli bir kadınsın.
- Do you recognize that woman?
- O kadını tanıyor musun?
- Tom has been going out with another woman.
- Tom başka bir kadınla çıkıyormuş.
- Peter was fed up with childish girls and wanted to meet a really mature woman.
- Peter, çocuksu kızlardan bıkmıştı ve gerçekten olgun bir kadınla tanışmak istiyordu.
- This is a man, that is a woman.
- Bu bir erkek, bu da bir kadın.
- Which woman is your aunt?
- Hangi kadın senin halan?
- A woman's wardrobe isn't complete without a little black dress.
- Küçük siyah bir elbise olmadan bir kadının dolabı tam değildir.
- The woman is reading.
- Kadın kitap okuyor.
- I have no doubt in my mind you are the woman I'm going to marry.
- Evleneceğim kadının sen olduğundan hiç şüphem yok.
- Tom seems to know who that woman is.
- Tom, o kadının kim olduğunu biliyor gibi görünüyor.
- Sami wanted to marry a Muslim woman.
- Sami Müslüman bir kadınla evlenmek istiyordu.
- The painting shows a young woman combing her hair before a mirror.
- Tablo genç bir kadını ayna karşısında saçlarını tararken gösteriyor.
- That's a woman's job.
- Bu bir kadının işi.
- She is a wealthy woman.
- O, zengin bir kadın.
- He fell in love with a younger woman.
- O daha genç bir kadına aşık oldu.
- Wait till the guys at work hear that your wife left you for another woman.
- İşteki çocuklar karının seni başka bir kadın için terk ettiğini duyana kadar bekle.
- He excluded the woman from the suspects.
- Kadını şüphelilerin dışında bıraktı.
- The excited woman tried to explain the accident all in one breath.
- Heyecanlı kadın kazayı bir nefeste açıklamaya çalıştı.
- I am married to a Polish woman.
- Ben Polonyalı bir kadınla evliyim.
- A woman fell from a ship into the sea.
- Bir kadın, gemiden denize düştü.
- I have never met a more sinful woman.
- Daha hiç günahkâr bir kadınla tanışmadım.
- The little girl grew into a beautiful woman.
- Küçük kız büyüdü ve güzel bir kadın oldu.
- That woman has a strong personality.
- O kadın, güçlü bir kişiliğe sahiptir.
- Tom would like to be reincarnated as a woman.
- Tom bir kadın olarak reenkarne olmak istiyor.
- Sami met a woman in a bar.
- Sami barda bir kadınla tanıştı.
- That’s the woman they stayed with.
- Birlikte kaldıkları kadın.
- The woman wants jewelry.
- Kadın mücevher ister.
- She is an adorable woman.
- O çok sevimli bir kadın.
- Did you sleep with that woman?
- O kadınla yattın mı?
- What an attractive woman!
- Ne kadar da çekici bir kadın!
- Sami's daughter wasn't the first woman to fall under Farid's spell.
- Sami'nin kızı Farid'in büyüsüne kapılan ilk kadın değildi.
- I can't find the right woman for me.
- Ben kendim için doğru kadını bulamıyorum.
- The driver of the car that crashed into the wall was a blonde woman.
- Duvara çarpan arabanın şoförü sarışın bir kadındı.
- She's a tough woman.
- O, sert bir kadındır.
- I see a man and a woman.
- Ben bir erkek ve bir kadın görüyorum.
- You're talking to a woman.
- Sen bir kadınla konuşuyorsun.
- That's a good-looking woman.
- Çok güzel bir kadın.
- The woman who came here yesterday is Miss Yamada.
- Dün buraya gelen kadın Bayan Yamada.
- What kind of woman could love a guy like him?
- Ne tür bir kadın onun gibi bir adamı sevebilir?
- You're the prettiest woman I've ever seen.
- Sen şimdiye kadar gördüğüm en güzel kadınsın.
- That woman is much older than I am.
- O kadın benden çok daha yaşlı.
- I heard that a woman stabbed a man for eating her lunch.
- Bir kadının öğle yemeğini yediği için bir adamı bıçakladığını duydum.
- Every afternoon, the woman went to church to pray.
- Kadın her öğleden sonra dua etmek için kiliseye giderdi.
- Inform that woman that her son is alright.
- O kadına oğlunun iyi olduğunu söyle.
- The fat woman was holding a monkey.
- Şişman kadın bir maymun tutuyordu.
- Never underestimate a woman's intuition.
- Bir kadının sezgisini asla küçümseme.
- The book is about a woman who enters a convent.
- Kitap manastıra giren bir kadın hakkındadır.
- Woman's intuition is clearly a valuable trait.
- Kadın sezgisi kesinlikle değerli bir özelliktir.
- You're a brave woman.
- Cesur bir kadınsın.
- She is a self-educated woman.
- O, kendi kendini eğitmiş bir kadındır.
- According to statistics, men's wages are higher than women's.
- İstatistiklere göre erkeklerin ücretleri kadınlardan daha yüksek.
- She is certainly a career woman.
- O kesinlikle bir kariyer kadınıdır.
- Elaine Thompson is now the world's fastest woman.
- Elaine Thompson şimdi dünyanın en hızlı kadınıdır.
- That woman knows where I live.
- O kadın nerede yaşadığımı biliyor.
- What a strange woman!
- Ne garip bir kadın!
- That woman looked at me sideways.
- O kadın bana yan baktı.
- Who's that woman over there?
- Şuradaki kadın kim?
- The woman downed the gin and lime that was served in one swallow.
- Kadın ikram edilen cin ve ıhlamuru bir dikişte mideye indirdi.
- Who is that woman holding the flowers?
- Çiçekleri tutan kadın kim?
- He left his wife and his three children to live with another woman.
- Başka bir kadınla yaşamak için karısını ve üç çocuğunu terk etti.
- She's a woman.
- O bir kadın.
- The thief made off with the woman's handbag.
- Hırsız kadının el çantasını alıp kaçmış.
- How to arouse a woman's desire?
- Bir kadının arzusunu nasıl harekete geçirirsin?
- The woman Tom is going out with had been married 4 times.
- Tom'un çıktığı kadın dört defa evlenmiş.
- What is your ideal woman?
- İdeal kadının nasıl?
- A woman wrote 30 books about how to become happy, and then committed suicide.
- Bir kadın nasıl mutlu olunacağı hakkında 30 kitap yazdı ve sonra intihar etti.
- Never interrupt a woman.
- Asla bir kadının sözünü kesme.
- I need a woman in my life.
- Hayatımda bir kadına ihtiyacım var.
- Rosa Montero is an extraordinary woman.
- Rosa Montero, olağanüstü bir kadın.
- Once upon a time there were a poor man and a rich woman.
- Bir zamanlar fakir bir adam ve zengin bir kadın varmış.
- I tried to be the woman that Tom wanted me to be.
- Tom'un olmamı istediği kadın olmaya çalıştım.
- There is a woman in this room.
- Bu odada bir kadın var.
- A woman was kind enough to show me the way.
- Bir kadın bana yolu gösterecek kadar nazikti.
- Mum, a mere woman surrounded by men, works in a construction company as a site foreman.
- Etrafı erkeklerle çevrili sıradan bir kadın olan annem, bir inşaat şirketinde şantiye şefi olarak çalışıyor.
- I can't stand that silly woman.
- Ben o aptal kadına dayanamıyorum.
- Men's and women's hats for sale.
- Satılık erkek ve kadın şapkaları.
- They added a woman to the committee.
- Komiteye bir kadın ilave ettiler.
- May the best man or woman win.
- En iyi erkek ya da kadın kazansın.
- A beautiful woman like you shouldn't be eating alone.
- Senin gibi güzel bir kadın yalnız yemek yememeli.
- When a woman is united with the male, she becomes creative, when she isn't united with the male, she becomes destructive.
- Bir kadın erkekle birleştiğinde yaratıcı olur, erkekle birleşmediğinde ise yıkıcı olur.
- Never trust a limping dog or the tears of a woman.
- Topallayan bir köpeğe ya da bir kadının gözyaşlarına asla güvenme.
- I see a man and a woman.
- Bir adam ve bir kadın görüyorum.
- I can't stand that silly woman.
- Şu aptal kadına dayanamıyorum.
- According to an old Christmas custom, if a woman is caught standing under hanging mistletoe, a man may kiss her.
- Eski bir Noel geleneğine göre, bir kadın asılı ökseotunun altında dururken yakalanırsa, bir erkek onu öpebilir.
- The man is a woman.
- O adam bir kadın.
- I wonder if that woman over there is married.
- Oradaki o kadının evli olup olmadığını merak ediyorum.
- Do you know this woman?
- Bu kadını tanıyor musunuz?
- These are the kind of things only a woman can know.
- Bunlar sadece bir kadının bilebileceği türden şeyler.
- Did you ever find who was the woman in the photo.
- Fotoğraftaki kadının kim olduğunu bulabildin mi ki?
- Marika looks like a Japanese woman on this picture.
- Marika bu resimde bir Japon kadını gibi görünüyor.
- The tall woman wears a gray suit.
- Uzun boylu kadın gri bir takım giyiyor.
- Sami called security on that woman.
- Sami o kadın için güvenliği aradı.
- Sami called security on that woman.
- Sami o kadın için güvenliği çağırdı.
- Take a look at that woman!
- Şu kadına bir bak!
- Sami wanted to marry an Egyptian woman.
- Sami Mısırlı bir kadınla evlenmek istiyordu.
- The future of man is woman.
- Erkeğin geleceği kadındır.
- I really don't know that woman.
- O kadını gerçekten tanımıyorum.
- I thought he was a woman.
- Ben onu kadın sanmıştım.
- That woman's got two bags.
- O kadının iki çantası var.
- All Tom wanted was to find a woman who would accept all the love he could give.
- Tom'un tek istediği, verebileceği tüm sevgiyi kabul edecek bir kadın bulmaktı.
- Tom and John fell in love with the same woman.
- Tom ve John aynı kadına aşık oldular.
- What does a woman like you see in a man like me?
- Senin gibi bir kadın benim gibi bir adamda ne bulur?
- She's the woman I desire.
- O benim arzuladığım kadın.
- Give a woman responsibility and she will know how to take it.
- Bir kadına sorumluluk verin, o nasıl alacağını bilir.
- The man dived to the drowning woman's aid.
- Adam boğulan kadına yardım etmek için daldı.
- I tried to be the woman that Fadil wanted me to be.
- Fadıl'ın olmamı istediği kadın olmayı denedim.
- A woman was driving a car on a country road.
- Bir kadın köy yolunda araba kullanıyordu.
- Who's that woman with Tom?
- Tom'un yanındaki kadın kim?
- Who is this woman?
- Kim bu kadın?
- Do you want to know who that woman is?
- O kadının kim olduğunu bilmek ister misin?
- Behind every great man there's a great woman.
- Her harika bir erkeğin arkasında harika bir kadın vardır.
- Tom found out later that the woman he met in the park was Mary.
- Tom daha sonra parkta tanıştığı kadının Mary olduğunu öğrendi.
- Fadil fell for the wrong woman.
- Fadıl yanlış kadına aşık oldu.
- Actually she is a loose woman.
- Aslında o hafifmeşrep bir kadın.
- Layla saw a guy dressed as a woman.
- Leyla kadın gibi giyinmiş bir adam gördü.
- Sami dresses as a woman.
- Sami kadın gibi giyiniyor.
- I can't live without a woman.
- Bir kadın olmadan yaşayamam.
- Sami met a Muslim woman online.
- Sami internette Müslüman bir kadınla tanıştı.
- Fadil was dating a Muslim woman from Egypt.
- Fadıl Mısır'dan Müslüman bir kadınla çıkıyordu.
- I don't know that woman at all.
- Ben o kadını hiç tanımıyorum.
- She is a woman of great literary ability.
- O büyük edebi yeteneği olan bir kadın.
- You are a very lucky woman.
- Çok şanslı bir kadınsın.
- I've never seen this woman before in my life.
- Bu kadını hayatımda daha önce hiç görmedim.
- A woman picked my pocket in the crowd.
- Kalabalığın arasında bir kadın cebimdekini arakladı.
Show More (1366)
|