1 |
plague |
veba |
n. |
|
- Consider the situation in Algeria, with the plague crisis.
- Cezayir'deki veba kriziyle ilgili durumu düşünün.
- It really does seem as if the country has plague on all sides at once.
- Gerçekten de sanki ülkenin her tarafı aynı anda veba salgınına yakalanmış gibi görünüyor.
- What about if plague returns to Europe or breaks out again anywhere?
- Peki ya veba Avrupa'ya geri dönerse ya da herhangi bir yerde tekrar patlak verirse?
- She created a plague that almost wiped out an entire people.
- Neredeyse tüm bir halkı yok edecek bir veba yarattı.
- If you don't start treating people with a little more respect, people may start avoiding you like the plague.
- Eğer insanlara biraz daha saygılı davranmaya başlamazsan, insanlar senden vebalı gibi kaçınmaya başlayabilir.
- If you don't start treating people with a little more respect, people may start avoiding you like the plague.
- İnsanlara biraz daha saygılı davranmaya başlamazsan, insanlar senden vebalı gibi kaçmaya başlayabilir.
- Tom has been avoiding me like the plague ever since he broke my glasses.
- Tom gözlüğümü kırdığından beri benden vebadan kaçar gibi kaçıyor.
- Their first daughter died from the plague in 1576.
- Onların ilk kızı 1576'da vebadan öldü.
- The plague occurred that year.
- Veba o yıl ortaya çıktı.
- In ancient times, plagues killed many people.
- Eski zamanlarda vebalar birçok insanı öldürürdü.
- Rats carry the plague.
- Fareler, veba taşır.
- He was a strong boy, full of life, before he was stricken with the plague.
- Veba hastalığına yakalanmadan önce hayat dolu, güçlü bir çocuktu.
- The plague came from the swamp.
- Veba bataklıktan geldi.
- For some reason, people have been avoiding me like the plague ever since I got back from India.
- Nedense Hindistan'dan döndüğümden beri insanlar benden vebalı gibi kaçıyor.
- The plague has devastated entire cities.
- Veba bütün şehri mahvetti.
- The plague occurred that year.
- O yıl veba salgını oldu.
- Their first daughter died from the plague in 1576.
- İlk kızları 1576'da vebadan ölmüştür.
- The plague has devastated entire cities.
- Veba tüm şehirleri harap etti.
- I avoid those things like the plague!
- Bu tür şeylerden vebadan kaçar gibi kaçıyorum!
- Thousands of people died during the plague.
- Veba sırasında binlerce insan öldü.
- Rats carry the plague.
- Sıçanlar, veba taşırlar.
- He was a strong boy, full of life, before he was stricken with the plague.
- O, vebaya kapılmadan önce güçlü bir çocuktu, hayat doluydu.
- Tom has been avoiding me like the plague ever since he borrowed my car.
- Tom arabamı ödünç aldığından beri benden vebalı gibi kaçıyor.
- One can't discount a global disaster like a virulent plague.
- Şiddetli bir veba salgını gibi küresel bir felaket de göz ardı edilemez.
Show More (21)
|
2 |
plague |
bela olmak |
v. |
|
- The boll weevil has long plagued cotton crops.
- Pamuk kurdu uzun zamandır pamuklu bitkilerin başına bela olmuş durumda.
- The boll weevil has long plagued cotton crops.
- Koza kurdu uzun zamandır pamuk ekinlerinin başına bela olmuştur.
- A huge federal budget deficit has been plaguing the American economy for many years.
- Dev bir federal bütçe açığı, yıllardır Amerikan ekonomisinin başına bela oldu.
Show More (0)
|
3 |
plague |
salgın (hastalıktan/haşarattan kaynaklanan) |
n. |
|
- No one on the temporary committee will ever forget the aftermath of that great foot and mouth plague of 2001.
- Geçici komitedeki hiç kimse 2001 yılındaki o büyük şap salgınının sonuçlarını asla unutmayacaktır.
- We must stop this dangerous plague.
- Bu tehlikeli salgını durdurmalıyız.
Show More (-1)
|
4 |
plague |
salgın hastalık |
n. |
|
- Thousands of people died during the plague.
- Salgın hastalık sırasında binlerce insan öldü.
- In ancient times, plagues killed many people.
- Eski zamanlarda salgın hastalıklar birçok kişiyi öldürürdü.
Show More (-1)
|
5 |
plague |
musallat olmak |
v. |
|
- Political torment plagued Europe in the last century.
- Geçtiğimiz yüzyılda Avrupa'nın başına siyasi belalar musallat olmuştur.
Show More (-2)
|