|
- I regret that it is only in French and English at this juncture.
- Bu noktada sadece Fransızca ve İngilizce olmasından üzüntü duyuyorum.
- The phrase "human rights" in English does not have a gender specific connotation in same way as in French.
- İngilizce'de "insan hakları" ifadesi, Fransızca'da olduğu gibi cinsiyete özgü bir çağrışım yapmamaktadır.
- In French this is a médiateur bancaire.
- Fransızca'da bu bir médiateur bancaire'dir.
- The text I have in front of me is in French.
- Önümdeki metin Fransızca.
- The phrase "human rights" in English does not have a gender specific connotation in same way as in French.
- İngilizce'de "insan hakları" ifadesi Fransızca'da olduğu gibi cinsiyete özgü bir çağrışım yapmamaktadır.
- I would like to speak in French, if I may, so that I can make myself understood more easily.
- İzin verirseniz Fransızca konuşmak istiyorum, böylece kendimi daha kolay ifade edebilirim.
- It is said, in French at least, that this will not affect the essentially proportional nature of the voting system.
- En azından Fransızcada bunun oylama sisteminin esasen orantılı olan doğasını etkilemeyeceği söylenmektedir.
- No prior knowledge of French is required to attend the program.
- Programa katılmak için önceden Fransızca bilmek gerekmiyor.
- I didn't need to understand French to know that they were angry.
- Onların kızgın olduğunu anlamak için Fransızca anlamama gerek yoktu.
- I do suggest learning some basic travel French before your trip.
- Seyahatinizden önce temel seyahat Fransızcası öğrenmenizi öneririm.
- Tom has been trying to learn to speak French for a long time.
- Tom uzun zamandır Fransızca konuşmayı öğrenmeye uğraşıyor.
- No prior knowledge of French is required to attend the program.
- Programa katılmak için herhangi bir ön Fransızca bilgisine gerek yoktur.
- She speaks a little French and she's very keen to improve.
- Çat pat Fransızca konuşuyor ve geliştirmeye de çok hevesli.
- In my experience, it takes one year to learn French grammar.
- Şahsi tecrübem; Fransızcanın gramerini öğrenmek bir yıl alıyor.
- I really do want to devote some more time to studying French.
- Fransızca öğrenmeye biraz daha fazla zaman ayırmak istiyorum.
- I didn't need to understand French to know that they were angry.
- Kızgın olduklarını bilmek için Fransızcayı anlamama gerek yoktu.
- Well, no, I'm just saying 'cause it's French and all, and here we are.
- Şey, hayır, sadece diyorum ki, çünkü bu Fransızca ve biz de buradayız işte.
- She speaks a little French and she's very keen to improve.
- Biraz Fransızca konuşuyor ve kendini geliştirmeye çok hevesli.
- German and French are other commonly spoken foreign languages.
- Almanca ve Fransızca yaygın konuşulan diğer yabancı dillerdir.
- She speaks a little French and she's very keen to improve.
- O biraz Fransızca konuşuyor ve dil pratiği yapmaya çok hevesli.
- They taught her to speak French, play the piano and good manners.
- Ona Fransızca konuşmayı, piyano çalmayı ve adab-ı muaşereti öğrettiler.
- I really do want to devote some more time to studying French.
- Ben gerçekten Fransızca çalışmaya biraz daha zaman vakfetmek istiyorum.
- I do suggest learning some basic travel French before your trip.
- Gezinizden önce temel seyahat Fransızcası öğrenmenizi öneririm.
- I know a few words of French, just enough to be understood.
- Derdimi anlatacak kadar, birkaç kelime Fransızca biliyorum.
- French isn't as difficult to learn as some people think.
- Fransızca öğrenmek bazılarının düşündüğü kadar zor değildir.
- Tom is learning French so he can get a better salary.
- Tom daha yüksek bir maaş alabilmek için Fransızca öğreniyor.
- Sadly, neither French nor history were our strong suits.
- Ne yazık ki ne Fransızca ne de tarih bizim güçlü yanlarımızdı.
- The governor is standing, he speaks French and insults everyone.
- Vali ayakta duruyor, Fransızca konuşuyor ve herkese hakaret ediyor.
- I spend at least three hours a week studying French.
- Haftada en az üç saati Fransızca çalışarak geçiririm.
- I really do want to devote some more time to studying French.
- Gerçekten Fransızca öğrenmeye biraz daha zaman ayırmayı istiyorum.
- German and French are other commonly spoken foreign languages.
- Almanca ve Fransızca yaygın olarak konuşulan diğer yabancı dillerdir.
- The governor is standing, he speaks French and insults everyone.
- Vali ayakta dikiliyor; Fransızca konuşuyor ve herkesi aşağılıyor.
- He was very knowledgeable and even helped us learn some French.
- Çok bilgiliydi ve hatta biraz Fransızca öğrenmemize yardımcı oldu.
- They taught her to speak French, play the piano and good manners.
- Onlardan Fransızca konuşmayı, piyano çalmayı ve görgüyü öğrendi.
- French isn't as difficult to learn as some people think.
- Fransızca öğrenmek bazılarının sandığı kadar zor değil.
- In my experience, it takes one year to learn French grammar.
- Deneyimlerime göre Fransızca dilbilgisini öğrenmek bir yıl sürüyor.
- They taught her to speak French, play the piano and good manners.
- Ona Fransızca konuşmayı, piyano çalmayı ve görgü kurallarını öğrettiler.
- He was very knowledgeable and even helped us learn some French.
- Çok bilgili biriydi ve hatta biraz Fransızca öğrenmemize de yardımcı oldu.
- The governor is standing, he speaks French and insults everyone.
- Vali ayakta, Fransızca konuşuyor ve herkese hakaret ediyor.
- I know a few words of French, just enough to be understood.
- Üç beş kelime Fransızca biliyorum, derdimi anlatacak kadar.
- In my experience, it takes one year to learn French grammar.
- Tecrübelerime göre Fransızca gramerini öğrenmek bir sene sürüyor.
- No prior knowledge of French is required to attend the program.
- Programa katılmak için önceden Fransızca bilgisi olması gerekmez.
- I spend at least three hours a week studying French.
- Haftada en az üç saatimi Fransızca çalışarak geçiriyorum.
- I wish to study French.
- Fransızca okumak istiyorum.
- I thought Tom didn't know how to speak French.
- Tom'un Fransızca konuşmayı bilmediğini sanıyordum.
- Tom has a brother who knows how to speak French.
- Tom'un Fransızca konuşmayı bilen bir kardeşi var.
- Before going to study in Paris, I must brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
- A person like Tom probably knows how to speak French.
- Tom gibi bir kişi muhtemelen Fransızca konuşmayı bilir.
- Tom's French is improving.
- Tom'un Fransızcası gelişiyor.
- Do you like French?
- Fransızcayı seviyor musun?
- Tom said he thought Mary spoke French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuştuğunu düşündüğünü söyledi.
- Everybody knows Tom can speak French well.
- Herkes Tom'un iyi Fransızca konuştuğunu bilir.
- Tom certainly knows a lot of French.
- Tom kesinlikle çok Fransızca biliyor.
- John's father has some knowledge of French.
- John'un babası biraz Fransızca bilgisine sahiptir.
- Tom says he can read books in French.
- Tom Fransızca kitap okuyabildiğini söylüyor.
- I think Tom speaks French quite well.
- Bence Tom oldukça iyi Fransızca konuşuyor.
- Tom has taught French for thirty years.
- Tom otuz yıldır Fransızca öğretiyor.
- Tom can't teach French anymore.
- Tom artık Fransızca öğretemiyor.
- I am the only one in the group who can not speak French.
- Grupta Fransızca konuşamayan bir tek ben varım.
- Tom hated his French class.
- Tom Fransızca dersinden nefret ederdi.
- Tom showed me the letter that Mary had written in French.
- Tom bana Mary'nin Fransızca yazdığı mektubu gösterdi.
- Why do I have to speak French?
- Niye Fransızca konuşmak zorundayım ki?
- Did you know that Tom can't speak French?
- Tom'un Fransızca konuşamadığını biliyor muydun?
- Do you mean that I can't speak French?
- Fransızca konuşamadığımı mı söylüyorsun?
- Tom can speak French more fluently than me.
- Tom benden daha akıcı şekilde Fransızca konuşabilir.
- I don't speak a word of French.
- Tek kelime Fransızca konuşmam.
- Please excuse my bad French.
- Lütfen kötü Fransızcamı bağışlayın.
- I liked teaching French.
- Fransızca öğretmeyi severdim.
- Tom knew that he couldn't speak French as well as Mary could.
- Tom Mary kadar iyi Fransızca konuşamadığını biliyordu.
- Tom is the only one here who knows how to speak French.
- Tom burada Fransızca konuşmayı bilen tek kişi.
- Many people speak French in Africa.
- Afrika'da birçok insan Fransızca konuşur.
- Are Tom and Mary both still studying French?
- Tom ve Mary'nin ikisi de hâlâ Fransızca mı öğreniyor?
- Neither Tom nor Mary has been studying French.
- Ne Tom ne de Mary Fransızca öğreniyor.
- I hated French in high school.
- Lisede Fransızca'dan nefret ediyordum.
- Tom says he heard Mary speaking French.
- Tom Mary'nin Fransızca konuştuğunu duyduğunu söylüyor.
- Tom and I both can't speak French.
- Tom ve ben ikimiz de Fransızca konuşamıyoruz.
- Tom didn't have to speak French.
- Tom Fransızca konuşmak zorunda değildi.
- I think I can speak French well enough to get by.
- Sanırım idare edecek kadar iyi Fransızca konuşabiliyorum.
- Your French is perfect.
- Fransızcan mükemmel.
- My French still isn't very good.
- Fransızcam hâlâ çok iyi değil.
- I think that I may not be able to make myself understood in French.
- Sanırım Fransızca konuşurken kendimi ifade edemeyebilirim.
- I sure wish I could speak French better.
- Keşke Fransızcayı daha iyi konuşabilseydim.
- Some people say that French is one of the most beautiful languages in the world.
- Bazı insanlar Fransızcanın dünyadaki en güzel dillerden biri olduğunu söylüyorlar.
- Where did you learn to speak French?
- Fransızca konuşmayı nerede öğrendin?
- David can speak French fluently.
- David akıcı bir şekilde Fransızca konuşabiliyor.
- Is it true that you learned French all by yourself?
- Fransızcayı kendi kendine öğrendiğin doğru mu?
- Tom uses French every day.
- Tom her gün Fransızca kullanıyor.
- Am I the only one here who speaks French?
- Burada Fransızca konuşan tek kişi ben miyim?
- Tom very rarely speaks French.
- Tom çok nadir Fransızca konuşur.
- I wish Tom would learn to speak French.
- Keşke Tom da Fransızca konuşmayı öğrense.
- Why didn't you tell me Tom couldn't speak French?
- Tom'un Fransızca konuşamadığını neden söylemedin?
- I think French is a difficult language.
- Sanırım Fransızca zor bir dil.
- They don't understand French.
- Onlar Fransızca anlamıyorlar.
- Tom and Mary weren't speaking French.
- Tom ve Mary Fransızca konuşmuyorlardı.
- Impossible is not a French word.
- İmkansız Fransızca bir kelime değildir.
- I wonder whether or not Tom can understand French.
- Tom'un Fransızca anlayıp anlayamadığını merak ediyorum.
- Tom doesn't know French at all.
- Tom hiç Fransızca bilmiyor.
- I'm pretty sure Tom speaks French.
- Tom'un Fransızca konuştuğuna eminim.
- Tom used to speak French better than Mary.
- Tom Mary'den daha iyi Fransızca konuşurdu.
- I thought you studied French.
- Fransızca çalıştığını sanıyordum.
- Tom went abroad to study French.
- Tom Fransızca öğrenmek için yurt dışına gitti.
- We want to hire someone who can speak French fluently.
- Fransızcayı akıcı bir şekilde konuşabilen birini işe almak istiyoruz.
- Tom says that he studied French.
- Tom Fransızca çalıştığını söylüyor.
- I want to learn French and then Italian.
- Ben Fransızca ve sonra da İtalyanca öğrenmek istiyorum.
- Tom can read some French, but he can't speak it at all.
- Tom biraz Fransızca okuyabilir ama onu hiç konuşamaz.
- Tom's French is improving very quickly.
- Tom'un Fransızcası çok hızlı ilerliyor.
- We should speak French to each other.
- Birbirimize Fransızca konuşmalıyız.
- Everyone knows Tom can speak French.
- Herkes Tom'un Fransızca konuşabildiğini biliyor.
- I'm still not very fluent in French.
- Fransızcam hala çok akıcı değil.
- Those people over there are speaking French.
- Oradaki şu insanlar Fransızca konuşuyorlar.
- Tom thinks Mary won't speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşmayacağını düşünüyor.
- Tom refused to speak French.
- Tom Fransızca konuşmayı reddetti.
- You'd be surprised how well Tom can speak French.
- Tom'un ne kadar iyi Fransızca konuşabildiğine şaşırırdın.
- Tom agreed not to speak French.
- Tom Fransızca konuşmamayı kabul etti.
- I'm the only one here who knows how to speak French.
- Burada Fransızca konuşmayı bilen bir tek ben varım.
- Tom wondered where Mary had learned French.
- Tom, Mary'nin Fransızcayı nerede öğrendiğini merak etti.
- Tom sits behind Mary in French class.
- Tom Fransızca dersinde Mary'nin arkasında oturur.
- It's a good thing you know how to speak French.
- Nasıl Fransızca konuşacağını bilmen iyi bir şey.
- Tom teaches me French twice a week.
- Tom bana haftada iki kez Fransızca öğretir.
- Who else spoke French?
- Başka kim Fransızca konuştu?
- I can't express myself in French as well as I'd like to.
- Kendimi Fransızcada istediğim kadar iyi ifade edemiyorum.
- Have you ever made a speech in French before?
- Daha önce hiç Fransızca bir konuşma yaptın mı?
- Tom began to wonder who Mary had learned French from.
- Tom, Mary'nin Fransızcayı kimden öğrendiğini merak etmeye başladı.
- Tom is pretty bad at French.
- Tom, Fransızca'da oldukça kötüdür.
- Tom can speak French about as well as Mary.
- Tom da Fransızcayı neredeyse Mary kadar iyi konuşabilir.
- Tom's French is surprisingly good.
- Tom'un Fransızcası şaşırtıcı derecede iyi.
- Tom finds it much easier to speak French than English.
- Tom Fransızca konuşmayı İngilizce konuşmaktan çok daha kolay buluyor.
- Neither Tom nor Mary is very good at speaking French.
- Ne Tom ne de Mary Fransızca konuşmakta çok iyidir.
- You're pretty good at French, aren't you?
- Fransızca'da oldukça iyisin, değil mi?
- I didn't know you didn't understand French.
- Fransızca anlamadığını bilmiyordum.
- Tom said Mary understood French.
- Tom, Mary'nin Fransızca anladığını söyledi.
- I didn't know Tom spoke French.
- Tom'un Fransızca konuştuğunu bilmiyordum.
- I study French an hour every day.
- Her gün bir saat Fransızca çalışıyorum.
- French is easy to learn.
- Fransızca, öğrenmek için kolaydır.
- Tom still studies French.
- Tom hâlâ Fransızca okuyor.
- Does Tom speak French, too?
- Tom da Fransızca konuşuyor mu?
- I'm sorry, I don't speak French.
- Üzgünüm, Fransızca bilmiyorum.
- Have you ever heard someone speaking in French?
- Hiç Fransızca konuşan birini duydun mu?
- You speak French a lot better than me.
- Sen benden çok daha iyi Fransızca konuşuyorsun.
- We have many employees who can speak French well.
- Fransızcayı iyi konuşabilen birçok çalışanımız var.
- I think most Canadians can speak at least a little French.
- Bence çoğu Kanadalı en azından biraz Fransızca konuşabilir.
- Do you speak French, too?
- Fransızca da konuşuyor musun?
- It seems I'm the only one here who knows how to speak French.
- Burada Fransızca konuşmayı bilen tek kişi benmişim gibi görünüyor.
- Does anyone on your staff speak French?
- Personelinizden herhangi biri Fransızca biliyor mu?
- Tom speaks only French to his parents.
- Tom ebeveynleriyle sadece Fransızca konuşur.
- I asked her to teach me French.
- Ondan bana Fransızca öğretmesini rica ettim.
- Tom barely speaks French.
- Tom zar zor Fransızca konuşur.
- I'm not studying French now.
- Şu an Fransızca çalışmıyorum.
- I asked Tom to teach me French.
- Tom'dan bana Fransızca öğretmesini istedim.
- Tom said that Mary taught French.
- Tom Mary'nin Fransızca öğrettiğini söyledi.
- I decided to study French.
- Fransızca okumaya karar verdim.
- None of us speaks French.
- Hiçbirimiz Fransızca bilmiyoruz.
- Tom spent most of the day studying French.
- Tom günün çoğunu Fransızca çalışarak geçirdi.
- Everybody here knows that Tom speaks very good French.
- Buradaki herkes Tom'un çok iyi Fransızca konuştuğunu bilir.
- I was impressed by how well Tom could speak French.
- Tom'un Fransızcayı ne kadar iyi konuştuğundan etkilendim.
- When was the last time you spoke French to your parents?
- Ailenle en son ne zaman Fransızca konuştun?
- Can Tom really speak French better than Mary?
- Tom gerçekten de Mary'den daha iyi Fransızca konuşabilir mi?
- I don't know French.
- Fransızca bilmiyorum.
- He not only speaks French, but he speaks Spanish, too.
- Sadece Fransızca değil, İspanyolca da konuşuyor.
- He can speak and write French.
- Fransızca konuşabiliyor ve yazabiliyor.
- Can Tom understand French?
- Tom Fransızca anlayabiliyor mu?
- Tom thinks he speaks French better than Mary.
- Tom, Mary'den daha iyi Fransızca konuştuğunu düşünüyor.
- Tom understands French, doesn't he?
- Tom Fransızca anlıyor, değil mi?
- Tom speaks French as well as Mary.
- Tom, Mary kadar iyi Fransızca konuşuyor.
- Tom told me he studied French.
- Tom bana Fransızca çalıştığını söyledi.
- Tom isn't good at French.
- Tom Fransızca'da iyi değil.
- Tom spoke French.
- Tom Fransızca konuştu.
- Tom doesn't speak French as well as Mary does.
- Tom, Mary kadar iyi Fransızca konuşamıyor.
- You know that your French is good when people stop complimenting you on how good your French is.
- İnsanlar senin Fransızcanın ne kadar iyi olduğuna dair iltifat etmeyi bıraktığında Fransızcanın iyi olduğunu biliyorsun.
- I think Tom and Mary were talking in French.
- Sanırım Tom ve Mary Fransızca konuşuyorlardı.
- Writing French is more difficult than speaking it.
- Fransızca yazmak, konuşmaktan daha zordur.
- I like to write in French.
- Fransızca yazmayı seviyorum.
- I didn't realize you didn't understand French.
- Fransızca anlamadığını fark etmemiştim.
- Tom can probably speak French.
- Tom muhtemelen Fransızca konuşabilir.
- The priest who speaks French will be here next week.
- Fransızca konuşan rahip gelecek hafta burada olacak.
- Do you know any French songs?
- Hiç Fransızca şarkı biliyor musun?
- Tom said that he wanted to learn French.
- Tom Fransızca öğrenmek istediğini söyledi.
- Doesn't Tom teach French?
- Tom Fransızca öğretmiyor mu?
- Tom is better at French than English.
- Tom Fransızcada İngilizceden daha iyi.
- I speak French as well as she does.
- Onun konuştuğu kadar iyi Fransızca konuşurum.
- Were you speaking French?
- Fransızca mı konuşuyordun?
- Tom spoke to Mary in French, but she answered in English.
- Tom Mary'ye Fransızca konuştu, ama o İngilizce cevap verdi.
- I took it for granted that Tom could speak French.
- Tom'un Fransızca konuşabildiğine inanmıştım.
- Were Tom and Mary speaking French?
- Tom ve Mary, Fransızca mı konuşuyorlardı?
- She is proficient in French.
- O, Fransızcada yeterlidir.
- Tom spoke to Mary in French, but she answered in English.
- Tom Mary ile Fransızca konuştu ama Mary ona İngilizce cevap verdi.
- Everyone can speak French well in Tunisia.
- Tunus'ta herkes iyi Fransızca konuşabilir.
- Tom is doing his French homework.
- Tom Fransızca ev ödevini yapıyor.
- Only a few of my friends can speak French.
- Arkadaşlarımdan sadece birkaçı Fransızca konuşabiliyor.
- This novel has been published in French as well.
- Bu roman Fransızca olarak da yayınlandı.
- I enjoy teaching French.
- Fransızca öğretmekten hoşlanırım.
- I thought you spoke French.
- Fransızca konuştuğunu sanıyordum.
- Tom didn't know that Mary could speak French.
- Tom Mary'nin Fransızca konuşabileceğini bilmiyordu.
- Which are you better at speaking, French or English?
- Hangisini daha iyi konuşuyorsun, Fransızca mı İngilizce mi?
- I'm a native speaker of French.
- Anadilim Fransızca.
- Tom is looking for someone who speaks French.
- Tom Fransızca bilen birini arıyor.
- I don't speak French, but I understand it a little.
- Fransızca bilmiyorum ama biraz anlıyorum.
- I didn't want to speak French.
- Fransızca konuşmak istemedim.
- Tom thinks Mary can't speak French.
- Tom Mary'nin Fransızca konuşamadığını söylüyor.
- Tom had just learned French.
- Tom henüz Fransızca öğrenmişti.
- Tom doesn't speak French as fluently as you do.
- Tom Fransızcayı senin konuştuğun kadar akıcı şekilde konuşmaz.
- You speak French, don't you?
- Fransızca biliyorsun, değil mi?
- Your French is coming along well.
- Fransızcan iyi gidiyor.
- Tom hasn't ever studied French.
- Tom hiç Fransızca öğrenmedi.
- Don't you think your French is good enough to explain the problem?
- Fransızcanızın problemi açıklamak için yeterince iyi olduğunu düşünmüyor musunuz?
- Tom hates teaching French.
- Tom Fransızca öğretmekten nefret eder.
- Tom didn't know Mary spoke French so fluently.
- Tom, Mary'nin bu kadar akıcı Fransızca konuştuğunu bilmiyordu.
- I think I speak French quite well.
- Sanırım oldukça iyi Fransızca konuşuyorum.
- I wish I had studied French harder while I was young.
- Keşke gençken daha sıkı Fransızca çalışsaydım.
- I could barely speak French three years ago.
- Üç yıl önce zar zor Fransızca konuşabiliyordum.
- Tom has never heard Mary speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuştuğunu hiç duymadı.
- Tom is working hard to improve his French.
- Tom Fransızcasını geliştirmek için sıkı çalışıyor.
- Tom is the one who told me that I should study French.
- Bana Fransızca çalışmam gerektiğini söyleyen kişi Tom.
- It's difficult to speak French well.
- Fransızcayı iyi konuşmak zordur.
- Who wants to learn French?
- Kim Fransızca öğrenmek istiyor?
- Tom seldom makes mistakes when writing in French.
- Tom Fransızca yazarken nadiren hata yapar.
- Tom said he was looking for someone who speaks French.
- Tom Fransızca bilen birini aradığını söyledi.
- We don't study French.
- Fransızca çalışmıyoruz.
- I thought you wanted to learn to speak French.
- Fransızca konuşmayı öğrenmek istediğini sanıyordum.
- My friends say I speak better French when I'm drunk.
- Arkadaşlarım sarhoşken daha iyi Fransızca konuştuğumu söylüyorlar.
- I've never been very good at French.
- Fransızcam hiç iyi olmadı.
- Tom said you speak French.
- Tom Fransızca konuştuğunu söyledi.
- How long has Tom studied French?
- Tom ne kadar zamandır Fransızca öğreniyor?
- Can I talk to someone who speaks French?
- Fransızca konuşan biriyle konuşabilir miyim?
- He can speak French, and obviously English.
- O, Fransızca ve açıkça görülüyor ki İngilizce konuşabilir.
- Tom and Mary speak only French with their children.
- Tom ve Mary çocuklarıyla sadece Fransızca konuşurlar.
- She is not only fluent in English but speaks French fluently as well.
- Sadece akıcı İngilizce değil, aynı zamanda akıcı Fransızca da konuşuyor.
- I don't really enjoy studying French.
- Fransızca çalışmaktan pek hoşlanmıyorum.
- Am I really the only one here who doesn't understand French?
- Burada Fransızca anlamayan tek kişi gerçekten ben miyim?
- Tom didn't know Mary couldn't speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşamadığını bilmiyordu.
- Tom hardly ever speaks French.
- Tom neredeyse hiç Fransızca konuşmaz.
- Tom and I both speak French.
- Tom ve ben Fransızca konuşuyoruz.
- Why don't you study French?
- Neden Fransızca çalışmıyorsun?
- I'm sick of French.
- Fransızcadan bıktım.
- All of us can speak French.
- Hepimiz Fransızca konuşabiliyoruz.
- Tom can speak French more fluently than me.
- Tom benden daha akıcı Fransızca konuşabiliyor.
- Tom didn't know that Mary was studying French with John.
- Tom, Mary'nin John'la Fransızca çalıştığını bilmiyordu.
- My professor of French is my own age.
- Fransızca öğretmenim benim yaşımdadır.
- Her dream was to be able to speak French fluently.
- Onun hayali akıcı şekilde Fransızca konuşabilmekti.
- Tom said he was looking for someone who speaks French.
- Tom Fransızca konuşan birini aradığını söyledi.
- Tom doesn't often study French.
- Tom sık sık Fransızca çalışmıyor.
- Do your parents speak French?
- Ebeveynlerin Fransızca konuşur mu?
- The message was in French.
- Mesaj Fransızca idi.
- I like French class.
- Fransızca dersini seviyorum.
- You do speak French very well, do you?
- Çok iyi Fransızca konuşuyorsun, değil mi?
- Tom doesn't study French here.
- Tom burada Fransızca okumuyor.
- Tom says he has to speak French.
- Tom Fransızca konuşması gerektiğini söyledi.
- Tom said something in French that I didn't understand.
- Tom anlamadığım Fransızca bir şey söyledi.
- Do these ladies speak French?
- Bu hanımlar Fransızca biliyor mu?
- I can neither read French nor speak it.
- Fransızcayı ne okuyabilirim ne de konuşabilirim.
- Why are you studying French?
- Niçin Fransızca çalışıyorsun?
- I've been keeping a diary in French for the last three years.
- Ben son üç yıldır Fransızca bir günlük tutuyorum.
- Tom might not understand French.
- Tom Fransızca anlamayabilir.
- I study French after dinner every day.
- Her gün akşam yemeğinden sonra Fransızca öğrenirim.
- I've studied French.
- Fransızca öğrendim.
- Tom's French is already rather good.
- Tom'un Fransızcası zaten oldukça iyi.
- Both Tom and Mary aren't very good at speaking French.
- Tom da Mary de Fransızca konuşmakta pek iyi değiller.
- I speak French to my father and English to my mother.
- Babamla Fransızca, annemle de İngilizce konuşuyorum.
- They all speak French.
- Onların hepsi Fransızca konuşuyor.
- Is there someone here who speaks French?
- Burada Fransızca konuşan biri var mı?
- Interlingua's main source languages are Portuguese, Spanish, Italian, French and English.
- Interlingua'nın ana kaynak dilleri Portekizce, İspanyolca, İtalyanca, Fransızca ve İngilizcedir.
- I only speak French at home with my parents.
- Ebeveynlerimle evde sadece Fransızca konuşurum.
- I know someone who can speak French.
- Fransızca bilen birini tanıyorum.
- Spanish, French, Italian and Romanian are latin languages.
- İspanyolca, Fransızca, İtalyanca ve Romence Latin dilleridir.
- I don't know how to say that in French.
- Bunu Fransızca nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum.
- Tom can only speak a few words of French.
- Tom sadece birkaç kelime Fransızca konuşabiliyor.
- I'd like you to translate this into French.
- Bunu Fransızcaya çevirmeni istiyorum.
- Tom speaks French better than me.
- Tom benden daha iyi Fransızca konuşuyor.
- Who told you I could speak French?
- Fransızca konuşabildiğimi sana kim söyledi?
- Tom got Mary to study French.
- Tom Mary'ye Fransızca çalıştırdı.
- You understand French, don't you?
- Fransızca anlıyorsun, değil mi?
- I thought you said you didn't speak French.
- Fransızca bilmediğini söylediğini sanıyordum.
- I wish I'd known that Tom couldn't speak French.
- Keşke Tom'un Fransızca konuşamadığını bilseydim.
- Tom and I usually talked to each other in French.
- Tom ve ben genellikle birbirimizle Fransızca konuşurduk.
- Tom is probably studying French right now.
- Tom muhtemelen şu an Fransızca çalışıyor.
- Tom's novel has been translated into French.
- Tom'un romanı Fransızcaya çevrildi.
- Tom had Mary translate the letter into French.
- Tom, Mary'ye mektubu Fransızcaya tercüme ettirdi.
- Tom is probably still studying French.
- Tom muhtemelen hâlâ Fransızca çalışıyor.
- Tom said that you speak French better than Mary.
- Tom senin Fransızcayı Mary’den daha iyi konuştuğunu söyledi.
- I don't speak French at home.
- Evde Fransızca konuşmuyorum.
- Tom studied French last night.
- Tom dün gece Fransızca çalıştı.
- His French is improving little by little.
- Fransızcası yavaş yavaş gelişiyor.
- Does anybody in your class speak French?
- Sınıfınızda Fransızca konuşan biri var mı?
- Tom doesn't really know French well enough to teach it.
- Tom, öğretmek için Fransızcayı yeterince iyi bilmiyor.
- Almost everyone here speaks French.
- Burada neredeyse herkes Fransızca konuşuyor.
- I can't express myself in French as well as I'd like to.
- Fransızcada kendimi istediğim kadar iyi ifade edemiyorum.
- Tom used to teach French.
- Tom eskiden Fransızca öğretirdi.
- Tom didn't speak French when I first met him.
- Onunla ilk tanıştığımızda Tom Fransızca konuşmadı.
- Tom rarely ever speaks French.
- Tom nadiren Fransızca konuşur.
- Tom sent Mary a message written in French.
- Tom, Mary'ye Fransızca bir mesaj gönderdi.
- Tom told Mary that she should study French.
- Tom, Mary'ye Fransızca çalışması gerektiğini söyledi.
- I told Tom to study French.
- Tom'a Fransızca çalışmasını söyledim.
- They don't speak French here.
- Burada Fransızca konuşmuyorlar.
- Does Tom ever write letters in French?
- Tom hiç Fransızca mektup yazdı mı?
- Tom is such a good French speaker.
- Tom çok iyi Fransızca konuşuyor.
- We study French.
- Fransızca çalışırız.
- Tom thought that Mary didn't know how to speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşmayı bilmediğini düşünüyordu.
- Tom and Mary were speaking softly in French.
- Tom ve Mary alçak sesle Fransızca konuşuyorlardı.
- Tom speaks French better than Mary does.
- Tom, Mary'den daha iyi Fransızca konuşur.
- Do you know why Tom is studying French?
- Tom'un neden Fransızca çalıştığını biliyor musun?
- I couldn't speak French back then.
- Ben o zamanlar Fransızca konuşamazdım.
- Tom understands French well.
- Tom, Fransızcayı iyi anlıyor.
- When did you begin learning French?
- Fransızca öğrenmeye ne zaman başladın?
- I heard that Tom is studying French.
- Tom'un Fransızca çalıştığını duydum.
- Tom usually speaks French with Mary.
- Tom genellikle Mary ile Fransızca konuşur.
- I'm learning French on my own.
- Kendi kendime Fransızca öğreniyorum.
- Tom said he enjoys teaching French.
- Tom Fransızca öğretmekten hoşlandığını söyledi.
- Why do you speak French so well?
- Fransızcayı neden bu kadar iyi konuşuyorsun?
- French isn't all that hard.
- Fransızca o kadar da zor değil.
- Would you like to learn French?
- Fransızca öğrenmek ister misin?
- I teach French.
- Ben Fransızca öğretiyorum.
- Tom has been studying French for years.
- Tom yıllardır Fransızca eğitimi görüyor.
- French is a difficult language.
- Fransızca zor bir dildir.
- Thank you for helping me translate the report into French.
- Raporu Fransızcaya çevirmeme yardım ettiğin için sana teşekkür ederim.
- Tom isn't the only one here who doesn't know how to speak French.
- Tom burada Fransızca konuşmayı bilmeyen tek kişi değil.
- Tom said Mary was good at speaking French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşmada iyi olduğunu söyledi.
- You can't speak French, can you?
- Fransızca konuşamıyorsun, değil mi?
- Tom said that he needs to study French.
- Tom Fransızca öğrenmesi gerektiğini söyledi.
- I didn't know that Tom was the one who taught you French.
- Sana Fransızca öğretenin Tom olduğunu bilmiyordum.
- Tom told me why he wanted to study French.
- Tom bana neden Fransızca öğrenmek istediğini söyledi.
- We only speak French to each other.
- Birbirimizle yalnızca Fransızca konuşuruz.
- Tom started learning French when he was thirteen years old.
- Tom on üç yaşındayken Fransızca öğrenmeye başladı.
- I study French.
- Fransızca çalışırım.
- I don't speak French either.
- Ben de Fransızca konuşmuyorum.
- She can speak not only English but also French.
- İngilizcenin yanı sıra Fransızca da konuşabilir.
- She is capable of teaching both English and French.
- Hem İngilizce hem de Fransızca öğretme yeteneğine sahip.
- I may have to study French.
- Fransızca öğrenmem gerekebilir.
- Tom spoke French to me.
- Tom benimle Fransızca konuştu.
- Tom can speak French quite well.
- Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşabilir.
- Tom convinced Mary to start studying French.
- Tom, Mary'yi Fransızca öğrenmeye ikna etti.
- I urged Tom to study French.
- Tom'u Fransızca öğrenmeye teşvik ettim.
- I'm surprised that Tom doesn't know how to speak French.
- Tom'un Fransızca konuşmayı bilmemesine şaşırdım.
- I studied French, too.
- Ben de Fransızca okudum.
- I think most Canadians can speak at least a little French.
- Bence çoğu Kanadalı en azından birazcık Fransızca konuşabiliyor.
- I wonder if Tom would teach me French.
- Tom'un bana Fransızca öğretip öğretmeyeceğini merak ediyorum.
- I have several friends who can speak French.
- Fransızca konuşabilen birkaç arkadaşım var.
- Everyone thought that Tom could understand French.
- Herkes Tom'un Fransızca anladığını sanıyordu.
- You'll soon learn to speak French well.
- Yakında Fransızcayı iyi konuşmayı öğreneceksiniz.
- My sister has a good command of both English and French.
- Kız kardeşim hem İngilizce hem de Fransızcayı çok iyi biliyor.
- How long have you studied French?
- Ne kadar süredir Fransızca çalışıyorsun?
- Tom doesn't study French here.
- Tom burada Fransızca çalışmıyor.
- Tom only speaks a little French.
- Tom sadece biraz Fransızca konuşabiliyor.
- This poem was originally written in French.
- Bu şiir aslında Fransızca yazılmıştı.
- You can understand French, can't you?
- Fransızca anlayabilirsin, değil mi?
- Do you still teach French?
- Hala Fransızca öğretiyor musun?
- Tom can also speak some French.
- Tom biraz Fransızca da konuşabiliyor.
- He acquired French when he was young.
- Gençken Fransızca öğrenmiş.
- At home, we speak French.
- Evde Fransızca konuşuruz.
- Before going to work in Paris I need to brush up my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
- The truth is that I can't speak French at all.
- Gerçek şu ki hiç Fransızca konuşamıyorum.
- Tom doesn't speak French as well as he speaks English.
- Tom İngilizce konuştuğu kadar iyi Fransızca konuşmaz.
- Are you sure Tom can speak French?
- Tom'un Fransızca konuşabildiğinden emin misin?
- I heard Tom talking on the phone in French.
- Tom'un telefonda Fransızca konuştuğunu duydum.
- Tom enjoys teaching French.
- Tom Fransızca öğretmekten hoşlanıyor.
- My favorite subject is French.
- Benim en sevdiğim ders Fransızca.
- Do you know any Canadians who can't speak French?
- Fransızca konuşmayan bir Kanadalı tanıyor musun?
- I taught Tom French three years ago.
- Üç yıl önce Tom'a Fransızca öğrettim.
- How do you count to ten in French?
- Fransızca ona kadar nasıl sayarsın?
- Can you teach me French?
- Bana Fransızca öğretebilir misin?
- I didn't need to understand French to know that they were angry.
- Kızgın olduklarını anlamak için Fransızca bilmeme gerek yoktu.
- I'm also studying French.
- Ben de Fransızca okuyorum.
- I wish I'd kept up my French.
- Keşke Fransızcamı geliştirmeye devam etseydim.
- But why is French such a difficult language?
- Ama niçin Fransızca bu kadar zor bir dil?
- Tom has studied French, but not very long.
- Tom Fransızca eğitimi aldı ama çok uzun sürmedi.
- Tom is the only person I personally know who can speak French.
- Tom şahsen tanıdığım Fransızca konuşabilen tek kişi.
- Tom can't understand French.
- Tom Fransızca anlayamıyor.
- I had to teach French.
- Fransızca öğretmek zorundaydım.
- You didn't tell me Tom speaks French.
- Tom'ın Fransızca konuştuğunu bana söylemedin.
- Tom wishes he could speak French as well as a native speaker.
- Tom Fransızcayı ana dili gibi konuşabilmeyi diliyor.
- Tom wanted me to teach him French.
- Tom ona Fransızca öğretmemi istedi.
- I didn't speak French the first time you met me.
- Benimle ilk tanıştığında Fransızca konuşmuyordum.
- I've studied French, too.
- Ben de Fransızca çalıştım.
- Does anybody here speak French?
- Burada Fransızca konuşan biri var mı?
- I knew Tom spoke a little French.
- Tom'un biraz Fransızca konuştuğunu biliyordum.
- I'm planning to study French.
- Fransızca öğrenmeyi planlıyorum.
- I probably speak French better than you do.
- Muhtemelen Fransızcayı senden daha iyi konuşuyorumdur.
- Yesterday was the first time I had spoken to Tom in French.
- Dün ilk kez Tom'la Fransızca konuştum.
- Didn't you know Tom couldn't speak French?
- Tom'un Fransızca konuşamadığını bilmiyor muydun?
- I wonder whether Tom knows how to speak French or not.
- Tom'un Fransızca konuşmayı bilip bilmediğini merak ediyorum.
- Tom very seldom speaks French.
- Tom çok nadir Fransızca konuşur.
- Tom can speak French and so can I.
- Tom Fransızca konuşabiliyor, ben de öyle.
- I thought you said you didn't know how to speak French.
- Fransızca konuşmayı bilmediğini söylediğini sanıyordum.
- Most of the people I know can speak French.
- Tanıdığım insanların çoğu Fransızca konuşabiliyor.
- I wanted to speak in French with Tom.
- Tom'la Fransızca konuşmak istedim.
- Tom plans to teach French.
- Tom Fransızca öğretmeyi planlıyor.
- If Tom had understood French, he would've known what was going on.
- Tom Fransızca anlasaydı ne olduğunu bilirdi.
- We can't understand French.
- Fransızca anlayamayız.
- I hardly ever speak French with anybody.
- Herhangi biriyle neredeyse hiç Fransızca konuşmuyorum.
- Can you help me with my French?
- Fransızcamda bana yardım edebilir misin?
- I love speaking French.
- Fransızca konuşmayı seviyorum.
- I'm poor at French.
- Ben Fransızcada kötüyüm.
- Tom has a brother who knows how to speak French.
- Tom'un Fransızca konuşmayı bilen bir erkek kardeşi var.
- Could we speak French?
- Fransızca konuşabilir miyiz?
- We learned French.
- Fransızca öğrendik.
- Let's not study French today.
- Bugün Fransızca çalışmayalım.
- Tom's French is really quite good.
- Tom'un Fransızcası gerçekten çok iyi.
- I'm not as good at French as you.
- Fransızcam senin kadar iyi değil.
- Tom and Mary were speaking in French when John entered the room.
- John odaya girdiğinde Tom ve Mary Fransızca konuşuyorlardı.
- Do you find French difficult?
- Fransızcayı zor mu buluyorsun?
- Tom has been teaching us French for the past four years.
- Tom son dört yıldır bize Fransızca öğretiyor.
- Tom only knew how to speak French.
- Tom sadece Fransızca konuşmayı biliyordu.
- Can you make yourself understood in French?
- Fransızca olarak derdini anlatabilir misin?
- Is Tom any good at French?
- Tom Fransızcada daha iyi midir?
- This novel has also been translated into French.
- Bu roman Fransızcaya da çevrildi.
- Tom's French has improved a lot.
- Tom'un Fransızcası çok gelişti.
- Why aren't you studying French?
- Sen neden Fransızca öğrenmiyorsun?
- Tom usually won't speak French.
- Tom genelde Fransızca konuşmaz.
- I study French.
- Ben Fransızca çalışıyorum.
- Her French is not fluent.
- Fransızcası akıcı değil.
- Tom and Mary want to learn French.
- Tom ve Mary Fransızca öğrenmek istiyorlar.
- Tom is much better at French than Mary is.
- Tom Fransızcada Mary'den çok daha iyi.
- Tom has studied both French and English.
- Tom hem Fransızca hem de İngilizce öğrendi.
- Do we have to speak French?
- Fransızca konuşmak zorunda mıyız?
- I should've studied harder for my French test.
- Fransızca sınavım için daha fazla çalışmalıydım.
- Tom speaks good French.
- Tom iyi Fransızca konuşuyor.
- Is French taught at your school?
- Okulunuzda Fransızca öğretiliyor mu?
- Neither Tom nor Mary has to speak French.
- Ne Tom ne de Mary Fransızca konuşmak zorunda değil.
- I wonder why Tom is studying French.
- Tom'un neden Fransızca okuduğunu merak ediyorum.
- I can read French, but I can't speak it very well.
- Fransızca okuyabilirim ama onu çok iyi konuşamam.
- Can any of your friends speak French?
- Arkadaşlarınızdan Fransızca konuşabilen var mı?
- Tom dozed off in French class.
- Tom Fransızca dersinde uyuyakaldı.
- Tom said something to Mary in French.
- Tom Mary'ye Fransızca bir şeyler söyledi.
- I'm interested in improving my French.
- Fransızcamı geliştirmekle ilgileniyorum.
- None of those boys can speak French.
- Bu çocukların hiçbiri Fransızca konuşamaz.
- Tom and Mary both taught French.
- Tom ve Mary Fransızca öğretiyorlardı.
- At school, we learn French.
- Okulda Fransızca öğreniyoruz.
- I know that Tom can't speak French very well.
- Tom'un Fransızca'yı çok iyi konuşamadığını biliyorum.
- Tom may need to study French.
- Tom'un Fransızca okuması gerekebilir.
- This is the first time I've ever written a letter in French.
- İlk defa Fransızca bir mektup yazıyorum.
- Do you study French at school?
- Okulda Fransızca mı okuyorsunuz?
- We speak French in class.
- Sınıfta Fransızca konuşuyoruz.
- Tom taught me some French.
- Tom bana biraz Fransızca öğretti.
- Why don't you want to learn French?
- Fransızcayı neden öğrenmek istemiyorsun?
- Tom is always speaking French.
- Tom her zaman Fransızca konuşur.
- Learning French takes longer than most people think.
- Fransızca öğrenmek çoğu insanın düşündüğünden daha uzun sürer.
- I hope my French improves quickly.
- Umarım Fransızcam çabuk ilerler.
- I thanked Tom in French.
- Tom'a Fransızca teşekkür ettim.
- Tom doesn't really know French well enough to teach it.
- Tom Fransızca'yı öğretecek kadar iyi bilmiyor.
- If you want, I can correct your French from now on.
- Eğer istersen, bundan sonra Fransızcanı düzeltebilirim.
- She knows French inside out.
- Fransızcanın içini dışını biliyor.
- Since I live near Canada, I'd prefer to learn the kind of French spoken in Canada.
- Kanada yakınlarında yaşadığım için Kanada'da konuşulan Fransızcayı öğrenmeyi tercih ederim.
- She is a native speaker of French.
- Fransızca ana dilidir.
- Do you still always speak French to Tom?
- Sen hâlâ her zaman Tom'la Fransızca mı konuşuyorsun?
- My French is improving.
- Fransızcam gelişiyor.
- Tom learned French perfectly studying by himself.
- Tom kendi kendine çalışarak Fransızcayı mükemmel bir şekilde öğrendi.
- How many years have you been studying French?
- Kaç yıldır Fransızca öğreniyorsun?
- Tom studies French every day.
- Tom her gün Fransızca çalışır.
- I've never taught French.
- Ben hiç Fransızca öğretmedim.
- I don't have many friends who can speak French.
- Fransızca konuşabilen birçok arkadaşım yok.
- I won't be studying French tonight.
- Bu gece Fransızca çalışmayacağım.
- I couldn't speak French.
- Fransızca konuşamadım.
- I'm pretty sure Tom understands French.
- Tom'un Fransızca anladığına eminim.
- I want a person who can speak French.
- Fransızca konuşabilen birini istiyorum.
- I thought Tom would be better at French.
- Tom'un Fransızcada daha iyi olacağını düşündüm.
- I've started reading novels in French.
- Fransızca romanları okumaya başladım.
- Is French your native language?
- Fransızca ana diliniz mi?
- Tom can't speak French well.
- Tom iyi Fransızca konuşamıyor.
- Tom probably won't study French.
- Tom muhtemelen Fransızca çalışmayacak.
- Is this good French?
- Bu iyi Fransızca mı?
- Your French has improved considerably.
- Fransızcan bir hayli gelişti.
- Who taught you French?
- Sana kim Fransızca öğretti?
- Tom told me he studied French.
- Tom bana Fransızca okuduğunu söyledi.
- That isn't French.
- O Fransızca değil.
- Can Tom really teach French?
- Tom gerçekten Fransızca öğretebilir mi?
- Tom quit studying French.
- Tom Fransızca öğrenmeyi bıraktı.
- I used to keep a diary in French.
- Eskiden Fransızca günlük tutardım.
- How did you know I failed my French test?
- Fransızca testinden başarısız olduğumu nasıl bildin?
- He not only speaks English, he speaks French, too.
- O sadece İngilizce konuşmaz, o Fransızca da konuşur.
- Tom said I ought to study French.
- Tom, Fransızca okumam gerektiğini söyledi.
- I studied French in college.
- Üniversitede Fransızca okudum.
- Tom knows that Mary can't speak French.
- Tom Mary'nin Fransızca konuşamadığını biliyor.
- I'm pretty sure that Tom doesn't know French.
- Tom'un Fransızca bilmediğinden oldukça eminim.
- Some people think Tom's native language is French.
- Bazı insanlar Tom'un ana dilinin Fransızca olduğunu düşünüyorlar.
- Aren't you learning French?
- Fransızca öğrenmiyor musun?
- Tom seems intent on mastering French.
- Tom Fransızcada ustalaşmaya niyetli görünüyor.
- Tom said Mary studies French a lot.
- Tom, Mary'nin çok Fransızca çalıştığını söyledi.
- When did you start studying French?
- Fransızca çalışmaya ne zaman başladın?
- None of Tom's friends could speak French.
- Tom'un arkadaşlarından hiçbiri Fransızca konuşamıyordu.
- I had no idea that you didn't know how to speak French.
- Fransızca konuşmayı bilmediğine dair hiçbir fikrim yoktu.
- Most of my classmates can speak French quite well.
- Sınıf arkadaşlarımın çoğu oldukça iyi Fransızca konuşabiliyor.
- Tom doesn't know how to say what he wants to say in French.
- Tom söylemek istediği şeyi Fransızca nasıl söyleyeceğini bilmiyor.
- Even though I've studied French for a long time, I'm still not very good at speaking it.
- Uzun süre Fransızca çalışmış olmama rağmen hala çok iyi konuşamıyorum.
- I started studying French when I was in the third grade.
- Üçüncü sınıftayken Fransızca öğrenmeye başladım.
- Please say it in French.
- Lütfen Fransızca söyleyin.
- Tom spoke French.
- Tom Fransızca konuşurdu.
- The language they were speaking sounded like French to me.
- Konuştukları dil bana Fransızca gibi geldi.
- Tom doesn't know how to speak French as well as I do.
- Tom benim kadar iyi Fransızca konuşmayı bilmiyor.
- Tom passed his French test.
- Tom Fransızca sınavını geçti.
- I knew I should've studied French.
- Fransızca çalışmam gerektiğini biliyordum.
- Tom can speak both French and English.
- Tom hem Fransızca hem de İngilizce konuşabiliyor.
- I can't figure out how to say this in French.
- Bunu Fransızca nasıl söyleyeceğimi bulamıyorum.
- Tom has to learn French.
- Tom, Fransızca öğrenmek zorundadır.
- Tom asked me if I studied French.
- Tom bana Fransızca öğrenip öğrenmediğimi sordu.
- It's difficult for me to understand French when it's spoken quickly.
- Hızlı konuşulduğunda Fransızcayı anlamak benim için zor oluyor.
- He can speak both English and French.
- Hem İngilizce hem de Fransızca konuşabiliyor.
- Not all of us can speak French.
- Hepimiz Fransızca konuşamıyoruz.
- May I speak French?
- Fransızca konuşabilir miyim?
- I was wondering if you can speak French.
- Fransızca konuşup konuşamadığını merak ediyordum.
- I forgot Tom knew how to read French.
- Tom'un Fransızca bildiğini unutmuşum.
- Do you understand French?
- Fransızca anlıyor musun?
- I'll help you with your French, if you help me with my English.
- Bana İngilizcemde yardım edersen, sana Fransızcanda yardım ederim.
- I don't have any books in French.
- Hiç Fransızca kitabım yok.
- I had difficulty in making myself understood in French.
- Fransızca konuşurken kendimi ifade etmekte zorlandım.
- Tom had just learned French.
- Tom Fransızca'yı yeni öğrenmişti.
- I enjoy studying French.
- Fransızca çalışmaktan hoşlanıyorum.
- Studying French is a lot of fun.
- Fransızca çalışmak çok eğlenceli.
- I've always wanted to try to learn French.
- Her zaman Fransızca öğrenmeye çalışmak istemişimdir.
- Tom's French is actually not very good.
- Tom'un Fransızcası aslında pek iyi değil.
- I had no idea you could speak French.
- Fransızca konuşabildiğine dair hiç bir fikrim yoktu.
- Is French taught in elementary schools?
- Fransızca ilkokullarda öğretiliyor mu?
- Tom's French has improved since he moved to France.
- Tom'un Fransızcası o, Fransa'ya taşındığından beri gelişti.
- I don't speak French at home.
- Evde Fransızca konuşmam.
- Tom hasn't ever studied French.
- Tom hiç Fransızca okumadı.
- Tom advised Mary to study French.
- Tom, Mary'ye Fransızca okumasını tavsiye etti.
- I didn't say I knew how to speak French.
- Nasıl Fransızca konuşacağımı bildiğimi söylemedim.
- Tom said Mary couldn't speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşamadığını söyledi.
- Do we have to speak French?
- Fransızca konuşmamız gerekiyor mu?
- We usually talked in French.
- Genelde Fransızca konuşurduk.
- He's studying French and web design.
- Fransızca ve web tasarımı okuyor.
- Tom has no trouble speaking French.
- Tom Fransızca konuşmakta zorluk yaşamıyor.
- I'm much better at French than Tom.
- Ben Fransızcada Tom'dan çok daha iyiyim.
- Both French and English are spoken in Canada.
- Kanada'da hem Fransızca hem de İngilizce konuşuluyor.
- I wish I could speak French fluently.
- Keşke akıcı bir şekilde Fransızca konuşabilseydim.
- Tom can speak French very well.
- Tom Fransızcayı çok iyi konuşabilir.
- Does Tom speak French, too?
- Tom Fransızca da konuşuyor mu?
- Tom told me he wanted to teach French.
- Tom bana Fransızca öğretmek istediğini söyledi.
- I thought that Tom could speak French.
- Tom'un Fransızca konuşabildiğini düşündüm.
- I have no problem understanding your French.
- Fransızcanızı anlamakta sorun yaşamıyorum.
- Tom had a hard time making himself understood in French.
- Tom derdini Fransızca anlatmakta zorluk çekiyordu.
- Who do you think speaks French better, Tom or Mary?
- Tom ya da Mary, kimin daha iyi Fransızca konuştuğunu düşünüyorsun?
- Do you plan to study French?
- Fransızca öğrenmeyi mi planlıyorsun?
- Tom can speak a little French.
- Tom biraz Fransızca konuşabilir.
- Are you better at speaking French or speaking English?
- Fransızca konuşmada mı yoksa İngilizce konuşmada mı daha iyisiniz?
- There are many people who don't speak French.
- Fransızca konuşamayan çok insan var.
- Tom went to French class.
- Tom Fransızca dersine gitti.
- Tom wasn't aware that Mary couldn't speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşamadığını bilmiyordu.
- Tom is the best French speaker in our family.
- Tom ailemizdeki en iyi Fransızca konuşandır.
- You know some French, don't you?
- Biraz Fransızca bilirsin, değil mi?
- Tom isn't the only one here who doesn't know how to speak French.
- Burada Fransızca konuşmayı bilmeyen tek kişi Tom değil.
- Today we are going to have a French lesson.
- Bugün Fransızca dersi alacağız.
- Do you ever watch movies in French?
- Hiç Fransızca film izler misin?
- Tom told us to speak French.
- Tom bize Fransızca konuşmamızı söyledi.
- Tom decided to major in French.
- Tom Fransızca okumaya karar verdi.
- Everybody I know has studied French.
- Tanıdığım herkes Fransızca öğrendi.
- The message is written in French.
- Mesaj Fransızca yazılmış.
- Tom answered in French.
- Tom Fransızca yanıtladı.
- Tom is good at both French and English.
- Tom hem Fransızcada hem de İngilizcede iyidir.
- Should I study French?
- Fransızca çalışmalı mıyım?
- Tom speaks French pretty well.
- Tom oldukça iyi Fransızca konuşuyor.
- Tom says that Mary speaks French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuştuğunu söylüyor.
- I can't express myself in French very well.
- Kendimi Fransızcada çok iyi ifade edemiyorum.
- Tom hated his French class.
- Tom, Fransızca dersinden nefret ediyordu.
- Tom convinced Mary to teach him French.
- Tom Mary'yi ona Fransızca öğretmeye ikna etti.
- My French is still not very good.
- Fransızcam hâlâ çok iyi değil.
- You understand French, don't you?
- Fransızca anlarsın, değil mi?
- Did you know Tom used to study French?
- Tom'un Fransızca okuduğunu biliyor muydun?
- You're very good at French, aren't you?
- Fransızca'da çok iyisin, değil mi?
- I taught French for thirty years.
- Otuz yıl Fransızca öğretmenliği yaptım.
- Tom was the only one who didn't know how to speak French.
- Fransızca konuşmayı bilmeyen tek kişi Tom'du.
- Your French is impeccable.
- Fransızcan kusursuz.
- I used to speak French fairly well.
- Fransızcayı oldukça iyi konuşurdum.
- At home, we speak French.
- Evde Fransızca konuşuyoruz.
- Tom is terrible at speaking French.
- Tom Fransızca konuşmakta çok kötü.
- I can speak French fairly fluently.
- Fransızcayı oldukça akıcı konuşabiliyorum.
- I've already started studying French.
- Zaten Fransızca çalışmaya başladım.
- I study French, too.
- Ben de Fransızca çalışıyorum.
- Tom has trouble understanding French.
- Tom Fransızca anlamakta zorlanıyor.
- Tom is a good French speaker.
- Tom Fransızcayı iyi konuşur.
- Tom could barely speak French.
- Tom çok az Fransızca konuşabildi.
- Tom has a good command of French.
- Tom iyi derecede Fransızca biliyor.
- Where do you use French?
- Fransızcayı nerede kullanıyorsun?
- Neither Tom nor Mary is very good at French.
- Ne Tom ne de Mary Fransızca'da çok iyi değil.
- I like to study French.
- Fransızca çalışmayı severim.
- Who's better at French, Tom or Mary?
- Kim Fransızcada daha iyi, Tom mu yoksa Mary mi?
- Tom thought Mary was wasting her time studying French.
- Tom Mary'nin Fransızca çalışarak zamanını boşa harcadığını düşündü.
- Tom knew that Mary was studying French.
- Tom, Mary'nin Fransızca okuduğunu biliyordu.
- You're very good at speaking French, aren't you?
- Fransızcayı konuşmada çok iyisin, değil mi?
- Tom speaks French and so does Mary.
- Tom Fransızca konuşuyor, Mary de öyle.
- Tom says he has to study French.
- Tom, Fransızca öğrenmesi gerektiğini söylüyor.
- Tom told me you didn't know how to speak French.
- Tom bana Fransızca konuşmayı bilmediğini söyledi.
- Except for Tom, everyone in the family can speak French.
- Tom hariç, ailede herkes Fransızca konuşabilir.
- Tom teaches me French.
- Tom bana Fransızca öğretir.
- Please teach me French.
- Lütfen bana Fransızca öğret.
- I know somebody who speaks French quite well.
- Çok iyi Fransızca konuşan birini tanıyorum.
- Tom said Mary is good at French.
- Tom, Mary'nin Fransızcasının iyi olduğunu söyledi.
- Someone needs to translate this contract into French.
- Birinin bu sözleşmeyi Fransızcaya çevirmesi gerekiyor.
- I'm still studying French.
- Ben hâlâ Fransızca okuyorum.
- Neither of Tom's children can speak French.
- Tom'un çocuklarından hiçbiri Fransızca konuşamaz.
- Tom has a sister who can speak French.
- Tom'un Fransızca konuşabilen bir kız kardeşi var.
- We have some guys on our team who don't understand French at all.
- Takımımızda Fransızcayı hiç anlamayanlar var.
- Why did you start learning French?
- Neden Fransızca öğrenmeye başladın?
- I'm looking for someone who speaks French.
- Fransızca bilen birini arıyorum.
- Tom speaks excellent French, but his English isn't very good.
- Tom mükemmel Fransızca konuşuyor ama İngilizcesi pek iyi değil.
- Tom doesn't speak either French or English.
- Tom ne Fransızca ne de İngilizce konuşabiliyor.
- Tom can speak French and so can I.
- Tom Fransızca konuşabiliyor ve ben de.
- I started studying French three years ago.
- Fransızca çalışmaya üç yıl önce başladım.
- I spent a lot of time studying French.
- Fransızca çalışmak için çok zaman harcadım.
- Tom didn't know anyone who could speak French.
- Tom Fransızca konuşabilen birini tanımıyordu.
- We study French at school every day.
- Okulda her gün Fransızca çalışıyoruz.
- Tom said he thought he had to speak French.
- Tom Fransızca konuşması gerektiğini düşündüğünü söyledi.
- I have a lot of French books.
- Bir sürü Fransızca kitabım var.
- French is their mother tongue.
- Fransızca, onların ana dili.
- I'd like to improve my French pronunciation.
- Fransızca telaffuzumu geliştirmek istiyorum.
- I wish I had learned French when I was a kid.
- Keşke çocukken Fransızca öğrenseydim.
- He can't read French, much less write it.
- Yazmak şöyle dursun, Fransızca'yı okuyamaz bile.
- Even though I spoke French, they didn't understand.
- Fransızca konuşmama rağmen onlar anlamadılar.
- Tom sometimes speaks French.
- Tom bazen Fransızca konuşur.
- My French still isn't very good.
- Fransızcam henüz çok iyi değil.
- I enjoy studying French.
- Fransızca okumaktan hoşlanıyorum.
- You can speak French, can't you?
- Fransızca konuşabiliyorsun, değil mi?
- The teacher wrote French words on the blackboard.
- Öğretmen tahtaya Fransızca kelimeler yazdı.
- Even though I studied French for three years in school, I'm not good at speaking it.
- Okulda üç yıl Fransızca çalışmış olmama rağmen konuşmada iyi değilim.
- I'm studying French grammar.
- Fransızca gramer çalışıyorum.
- Tom is much better at French than me.
- Tom Fransızca'da benden çok daha iyi.
- We spoke in French.
- Biz Fransızca konuştuk.
- Do you sell any guidebooks written in French?
- Fransızca yazılmış rehber kitap satıyor musunuz?
- Please translate this Japanese text into French.
- Lütfen bu Japonca metni Fransızcaya çevir.
- Tom encouraged me to learn French.
- Tom Fransızca öğrenmemi teşvik etti.
- I used to teach French.
- Eskiden Fransızca öğretirdim.
- How did Tom know that Mary knew French?
- Tom Mary'nin Fransızca bildiğini nasıl bildi?
- I don't know how to say that in French.
- Onu Fransızca nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum.
- I'm able to understand French.
- Fransızca anlayabiliyorum.
- He speaks broken French.
- Bozuk Fransızca konuşuyor.
- Tom speaks French as well as you do.
- Tom senin kadar iyi Fransızca konuşur.
- The textbook we use in our French class was written by a Canadian.
- Fransızca dersinde kullandığımız kitap bir Kanadalı tarafından yazıldı.
- Who can speak French better, Tom or Mary?
- Kim Fransızcayı daha iyi konuşabilir, Tom mu yoksa Mary mi?
- Why is this only in French?
- Neden bu sadece Fransızca?
- Can we speak French instead?
- Onun yerine Fransızca konuşabilir miyiz?
- This is the first time I've written anything in French.
- İlk kez Fransızca bir şey yazdım.
- I recommend studying French.
- Fransızca öğrenmeni tavsiye ederim.
- He can't say one word of French, but then again he speaks English like a native.
- Tek kelime Fransızca konuşamıyor ama öte yandan anadili gibi İngilizce konuşuyor.
- What do you call this animal in French?
- Fransızcada bu hayvana ne diyorsunuz?
- She is a native speaker of French.
- Ana dili Fransızca.
- Tom replied in French.
- Tom Fransızca cevap verdi.
- Tom sure studies French a lot.
- Tom kesinlikle Fransızcayı çok çalışıyor.
- I need an assistant who speaks French.
- Fransızca konuşan bir yardımcıya ihtiyacım var.
- Don't you usually talk to Tom in French?
- Tom'la genelde Fransızca konuşmaz mısın?
- Can you count to one hundred in French?
- Fransızca yüze kadar sayabilir misiniz?
- She speaks not only German and French, but English as well.
- Sadece Almanca ve Fransızca değil, İngilizce de konuşuyor.
- Do you have any knowledge of French?
- Hiç Fransızca biliyor musun?
- I want you to study French.
- Fransızca öğrenmeni istiyorum.
- Those people over there are speaking French.
- Şuradaki insanlar Fransızca konuşuyor.
- Tom got a very low score on his French test.
- Tom Fransızca sınavından çok düşük bir puan aldı.
- Who is better at French, Tom or Mary?
- Fransızcada kim daha iyi, Tom mu Mary mi?
- I can read and write French.
- Fransızca okuyabilir ve yazabilirim.
- Tom is much better at French than I am.
- Tom Fransızcada benden çok daha iyi.
- French is my favorite language.
- Fransızca favori dilimdir.
- I spent all day studying French.
- Bütün günümü Fransızca çalışarak geçirdim.
- I knew you'd been studying French.
- Fransızca çalıştığını biliyordum.
- I heard that Tom doesn't speak French.
- Tom'un Fransızca bilmediğini duydum.
- Tom and Mary seldom speak to each other in French.
- Tom ve Mary nadiren birbirleriyle Fransızca konuşurlar.
- Her French is not fluent.
- Onun Fransızcası akıcı değil.
- Do you know when Tom started studying French.
- Tom'un Fransızca öğrenmeye ne zaman başladığını biliyor musun?
- Tom forgot to do his French homework.
- Tom Fransızca ödevini yapmayı unuttu.
- Tom spends less time studying French than I do.
- Tom Fransızca çalışırken benim harcadığımdan daha az zaman harcıyor.
- Do you think I don't know how to speak French?
- Fransızca konuşmayı bilmediğimi mi düşünüyorsun?
- You should try to learn a little French.
- Biraz Fransızca öğrenmeye çalışmalısın.
- Tom studies French for an hour every day before supper.
- Tom her gün akşam yemeğinden önce bir saat Fransızca çalışıyor.
- I need to practice my French.
- Fransızca pratik yapmam gerkiyor.
- Do we have to study French?
- Fransızca öğrenmek zorunda mıyız?
- I'm not so sure I want to study French.
- Fransızca öğrenmek istediğimden o kadar emin değilim.
- Tom and Mary both spoke French.
- Tom ve Mary de ikisi de Fransızca konuşuyordu.
- Tom refuses to speak French.
- Tom Fransızca konuşmayı reddediyor.
- In Quebec, French is spoken by over a million people.
- Quebec'te Fransızca bir milyondan fazla kişi tarafından konuşulmaktadır.
- Try to speak French as often as possible if you want to improve your French.
- Fransızcanı geliştirmek istiyorsan mümkün olduğu kadar sık Fransızca konuşmaya çalış.
- Tom told Mary that he wasn't able to speak French.
- Tom Mary'ye Fransızca konuşamadığını söyledi.
- Your French is excellent.
- Fransızcan mükemmel.
- Tom likes French.
- Tom Fransızcayı seviyor.
- I've also taught French.
- Fransızca da öğrettim.
- Do you think Tom can speak French?
- Tom'un Fransızca konuşabileceğini düşünüyor musun?
- Are there any French magazines in your school library?
- Okul kütüphanenizde hiç Fransızca dergi var mı?
- I want to start studying French.
- Fransızca çalışmaya başlamak istiyorum.
- Tom said that he didn't understand French.
- Tom Fransızca anlamadığını söyledi.
- I've been studying French for the last three years.
- Son üç yıldır Fransızca okuyorum.
- He will study French.
- O, Fransızca çalışacak.
- Do you speak French often?
- Sık sık Fransızca konuşur musun?
- Tom doesn't like to study French.
- Tom Fransızca okumayı sevmiyor.
- I only speak a little French.
- Sadece biraz Fransızca konuşurum.
- She speaks not only German and French, but English as well.
- O yalnızca Almanca ve Fransızca değil, İngilizce de konuşuyor.
- He can speak French well.
- Fransızcayı iyi konuşabiliyor.
- Tom and I speak French to each other.
- Tom ve ben birbirimizle Fransızca konuşuyoruz.
- Has Tom told Mary that he can't speak French at all?
- Tom, Mary'ye hiç Fransızca konuşamadığını söyledi mi?
- I speak neither French nor English.
- Ne Fransızca ne de İngilizce konuşuyorum.
- It's been three years since I began studying French.
- Fransızca öğrenmeye başlayalı üç yıl oldu.
- I've only studied French for three months.
- Üç ay boyunca sadece Fransızca çalıştım.
- Is somebody teaching you French?
- Biri sana Fransızca öğretiyor mu?
- Yesterday was the first time I had spoken to Tom in French.
- Dün Tom ile ilk kez Fransızca konuştum.
- I had no idea Tom knew how to speak French.
- Tom'un Fransızca bildiğinden haberim yoktu.
- Tom and Mary couldn't make themselves understood in French.
- Tom ve Mary Fransızca anlaşamadılar.
- The only language that Tom can speak is French.
- Tom'un konuşabildiği tek dil Fransızca.
- Tom spoke French and Italian.
- Tom Fransızca ve İtalyanca konuşuyordu.
- Do you sell French newspapers?
- Fransızca gazete satıyor musunuz?
- Tom and Mary only speak French to their children.
- Tom ve Mary çocuklarıyla sadece Fransızca konuşurlar.
- Do you know the teacher who taught me French?
- Bana Fransızca öğreten öğretmeni tanıyor musunuz?
- Does anyone in your office speak French?
- Ofisinde Fransızca konuşan biri var mı?
- Considering how long I've been studying French, I should be able to speak it better.
- Ne kadar uzun süredir Fransızca çalıştığımı düşünürsek, daha iyi konuşabilmem gerekirdi.
- I bet Tom can speak a little French.
- Eminim Tom biraz Fransızca konuşabiliyordur.
- I want to practice my French.
- Fransızcamı pratik yapmak istiyorum.
- I'll be studying French tomorrow.
- Yarın Fransızca çalışacağım.
- I don't know French that well.
- Fransızcayı o kadar iyi bilmem.
- Italian, like Portuguese and French, has three verb conjugations.
- İtalyanca aynı Portekizce ve Fransızca gibi üç fiil çekimine sahiptir.
- I have a friend who can speak French fluently.
- Fransızcayı akıcı şekilde konuşabilen bir arkadaşım var.
- Tom can hardly speak French at all.
- Tom neredeyse hiç Fransızca konuşamaz.
- I study French here.
- Burada Fransızca çalışıyorum.
- In Canada they speak English and French.
- Kanada'da İngilizce ve Fransızca konuşurlar.
- Tom is unable to speak French.
- Tom Fransızca konuşamıyor.
- I learned French all by myself.
- Fransızcayı tek başıma öğrendim.
- I can't speak French well.
- Fransızcayı iyi konuşamıyorum.
- Tom speaks French pretty well, doesn't he?
- Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşur, değil mi?
- The best way to learn French is to live in a French-speaking country.
- Fransızca öğrenmenin en iyi yolu Fransızca konuşulan bir ülkede yaşamaktır.
- Tom isn't a very good French speaker.
- Tom pek iyi Fransızca konuşabilen biri değil.
- I know some French.
- Biraz Fransızca biliyorum.
- Tom speaks French only just a little bit better than he speaks English.
- Tom Fransızcayı İngilizceden sadece biraz daha iyi konuşuyor.
- Before I start working in Paris, I need to improve my French.
- Paris'te çalışmaya başlamadan önce Fransızcamı ilerletmem gerek.
- Why are we studying French?
- Neden Fransızca okuyoruz?
- I assume that you can speak French.
- Sanırım sen Fransızca konuşabilirsin.
- Where did you learn French?
- Fransızcayı nerede öğrendin?
- One of my friends can speak French fairly well.
- Arkadaşlarımdan biri oldukça iyi Fransızca konuşabiliyor.
- I studied French last night.
- Dün gece Fransızca çalıştım.
- I can speak French a little.
- Biraz Fransızca konuşabiliyorum.
- I'm going to study French next semester.
- Gelecek sömestr Fransızca çalışacağım.
- Tom can speak neither French nor English.
- Tom ne Fransızca ne de İngilizce konuşabiliyor.
- I didn't know that Tom didn't know how to speak French.
- Tom'un Fransızcayı nasıl konuşacağını bilmediğini bilmiyordum.
- Tom told Mary that he could speak French even though he really couldn't.
- Tom gerçekte yapamamasına rağmen Mary'ye Fransızca konuşabildiğini söyledi.
- Tom enjoys reading books in French.
- Tom Fransızca kitap okumaktan hoşlanıyor.
- French isn't hard to learn.
- Fransızca öğrenmek zor değil.
- The text of the national anthem of Canada was first written in French.
- Kanada milli marşının metni ilk olarak Fransızca yazılmıştır.
- Tom will probably study French.
- Tom muhtemelen Fransızca öğrenecek.
- Do you know any Canadians who can't speak French?
- Fransızca konuşamayan Kanadalı tanıyor musun?
- Do your children know French?
- Çocukların Fransızca bilir mi?
- Does anyone in your office speak French?
- Ofisinizde Fransızca konuşan biri var mı?
- I'm impressed with your French.
- Fransızca'nızdan çok etkilendim.
- Tom has been teaching us French.
- Tom bize Fransızca öğretmektedir.
- None of Tom's children can speak French.
- Tom'un çocuklarından hiçbiri Fransızca konuşamaz.
- Tom has never studied French.
- Tom hiç Fransızca öğrenmedi.
- Tom and Mary have decided not to talk to their children in French anymore.
- Tom ve Mary artık çocuklarıyla Fransızca konuşmamaya karar verdiler.
- I'm assuming French isn't your native language.
- Fransızcanın senin ana dilin olmadığını varsayıyorum.
- Tom lacks intrinsic motivation to study French.
- Fransızca çalışmak Tom'un DNA'sında yok.
- He knows neither French nor German.
- O ne Fransızca ne de Almanca bilir.
- That boy speaking French is my son.
- Fransızca konuşan şu çocuk benim oğlum.
- I think Tom speaks French well.
- Sanırım Tom Fransızcayı iyi konuşur.
- Tom doesn't really understand French.
- Tom gerçekten Fransızcadan anlamıyor.
- Tom teaches French.
- Tom Fransızca öğretir.
- I've just spent three hours studying French.
- Fransızca çalışarak sadece üç saat harcadım.
- I know someone who speaks French very well.
- Çok iyi Fransızca konuşan birini tanıyorum.
- I can speak French and so can Tom.
- Fransızca konuşabilirim, ve Tom da öyle.
- Tom can speak French pretty well.
- Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşabilir.
- The problem is that Tom doesn't know how to speak French.
- Sorun, Tom'un Fransızca konuşmayı bilmemesidir.
- Tom speaks French to some extent.
- Tom bir dereceye kadar Fransızca konuşuyor.
- I had no idea that you didn't know how to speak French.
- Fransızca konuşmayı bilmediğin hakkında hiçbir fikrim yoktu.
- Tom can't speak either French or Spanish.
- Tom ne Fransızca ne de İspanyolca konuşabiliyor.
- Tom greeted Mary in French.
- Tom Mary'yi Fransızca selamladı.
- Tom and I aren't the only ones here who can speak French.
- Burada Fransızca konuşabilen sadece Tom ve ben değiliz.
- Tom is likely to understand French.
- Tom muhtemelen Fransızca anlayacaktır.
- Tom had lost his French textbook.
- Tom Fransızca ders kitabını kaybetmişti.
- Tom's French is already pretty good.
- Tom'un Fransızcası zaten oldukça iyi.
- Tom speaks French better than English.
- Tom Fransızcayı İngilizceden daha iyi konuşuyor.
- Tom speaks French better than his father does.
- Tom, Fransızca'yı babasından daha iyi konuşuyor.
- I've been wanting to learn French for a long time.
- Uzun bir zamandır Fransızca öğrenmek istiyorum.
- Tom knew Mary couldn't speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşamadığını biliyordu.
- I know a little French.
- Biraz Fransızca bilirim.
- Tom is still studying French.
- Tom hala Fransızca öğreniyor.
- Everyone can speak French well in Tunisia.
- Tunus'ta herkes Fransızca konuşabilir.
- Tom says he's teaching Mary French.
- Tom, Mary'e Fransızca öğretmekte olduğunu söylüyor.
- Do you mean I can't speak French?
- Fransızca konuşamıyorum mu demek istiyorsun?
- Have you ever tried telling a joke in French?
- Hiç Fransızca fıkra anlatmayı denediniz mi?
- I study French with Tom three times a week.
- Tom'la haftada üç kez Fransızca çalışıyorum.
- We study French every day at school.
- Her gün okulda Fransızca okuyoruz.
- My native language is French.
- Ana dilim Fransızca.
- This book is difficult to read as it is written in French.
- Bu kitap Fransızca yazıldığından okunması zordur.
- I hear you're studying French with Tom.
- Tom ile Fransızca çalıştığınızı duydum.
- Do you think Tom can speak French?
- Sence Tom Fransızca konuşabilir mi?
- French isn't easy for us.
- Fransızca bizim için kolay değil.
- Before going to work in Paris, I have to brush up on my French.
- Paris'te çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
- I used to get good grades in French.
- Eskiden Fransızcadan iyi notlar alırdım.
- I don't spend much time studying French.
- Fransızca çalışarak çok zaman harcamam.
- I don't understand French.
- Fransızcayı anlamıyorum.
- Tom can barely speak French.
- Tom zar zor Fransızca konuşabiliyor.
- Is your French getting better?
- Senin Fransızcan gelişiyor mu?
- Tom speaks French well, but not as well as he speaks English.
- Tom iyi Fransızca konuşuyor ama İngilizce konuştuğu kadar değil.
- Why did you decide to study French?
- Neden Fransızca öğrenmeye karar verdin?
- I don't study French.
- Ben Fransızca çalışmıyorum.
- He not only speaks French, but he speaks Spanish, too.
- Yalnızca Fransızca değil, İspanyolca da konuşuyor.
- I'm sure you're aware that you'll be the only one there who can't speak French.
- Eminim orada Fransızca konuşamayan tek kişi olacağının farkındasındır.
- Tom still doesn't speak much French.
- Tom hala çok fazla Fransızca konuşamıyor.
- I no longer study French.
- Artık Fransızca çalışmıyorum.
- Is French harder than English?
- Fransızca İngilizceden daha zor mudur?
- Tom signed up for a French class.
- Tom Fransızca kursuna yazıldı.
- I knew you'd fail your French test.
- Fransızca testinde başarısız olacağını biliyordum.
- Aren't you still studying French?
- Hâlâ Fransızca çalışmıyor musun?
- Tom can't read French.
- Tom Fransızca okuyamıyor.
- I wish I had studied French harder while I was young.
- Keşke gençken daha çok Fransızca çalışsaydım.
- Tom is probably going to speak French.
- Tom muhtemelen Fransızca konuşacak.
- Tom only speaks French at home.
- Tom evde sadece Fransızca konuşuyor.
- I learned a little French.
- Biraz Fransızca öğrendim.
- Tom is the only one in our family who has ever studied French.
- Ailemizde Fransızca öğrenen tek kişi Tom'dur.
- I forgot that Barbara spoke French.
- Barbara'nın Fransızca konuştuğunu unutmuşum.
- Tom came to France with the intention of studying French.
- Tom Fransızca öğrenme niyetiyle Fransaya geldi.
- Cathy can speak French and German.
- Cathy Fransızca ve Almanca konuşabiliyor.
- As far as I know, Tom has never studied French.
- Bildiğim kadarıyla, Tom hiç Fransızca okumadı.
- I had to study French.
- Fransızca okumak zorundaydım.
- I'm assuming French isn't your native language.
- Fransızcanın senin ana dilin olmadığını sanıyorum.
- Tom and Mary were speaking in French, but switched to English when John entered the room.
- Tom ve Mary Fransızca konuşuyorlardı ama John odaya girince İngilizceye geçtiler.
- Do you really think you're the only one here who can speak French?
- Gerçekten burada Fransızca bilen tek kişi olduğunuzu düşünüyor musunuz?
- You don't seem to have any problem communicating in French.
- Fransızca iletişim kurmakta sorun yaşamıyor gibisin.
- Tom could be studying French now.
- Tom şu anda Fransızca çalışıyor olabilir.
- If I could have spoken French better, I might have gotten that job.
- Eğer daha iyi Fransızca konuşabilseydim, o işi alabilirdim.
- I'm addicted to translating sentences from French into English on Tatoeba, and Spanish is tempting me sorely.
- Tatoeba'da Fransızca'dan İngilizce'ye cümle çevirme bağımlısıyım ve İspanyolca beni fena halde cezbediyor.
- Tom spoke softly to Mary in French.
- Tom, Mary ile Fransızca konuştu.
- I know how to speak French.
- Fransızca konuşmayı biliyorum.
- Both French and Spanish are mother tongues of Conchita.
- Hem Fransızca hem de İspanyolca, Conchita'nın ana dilleridir.
- Is French more difficult than English?
- Fransızca İngilizceden daha zor mu?
- Where did you learn to speak French so well?
- Bu kadar iyi Fransızca konuşmayı nereden öğrendin?
- What I'm going to do is study French.
- Yapacağım şey Fransızca çalışmak.
- Tom is obsessed with learning French.
- Tom Fransızca öğrenmeye kafayı takmış durumda.
- I still don't speak French very well.
- Fransızcayı hâlâ çok iyi konuşmuyorum.
- Tom hasn't studied French before.
- Tom daha önce Fransızca okumadı.
- Tom can hardly speak any French.
- Tom neredeyse hiç Fransızca konuşamaz.
- I've always wanted to study French.
- Her zaman Fransızca öğrenmek istedim.
- French is her native language.
- Fransızca onun ana dili.
- Yesterday, Tom told me he couldn't speak French.
- Dün Tom bana Fransızca konuşamadığını söyledi.
- Tom speaks some French.
- Tom biraz Fransızca konuşuyor.
- Can you speak French well?
- İyi Fransızca konuşabiliyor musun?
- Not everyone here can speak French.
- Buradaki herkes Fransızca konuşamaz.
- Tom has no desire to study French.
- Tom'un Fransızca öğrenmek gibi bir isteği yok.
- I've decided to start studying French.
- Fransızca okumaya karar verdim.
- I used to think Tom was pretty good at French.
- Eskiden Tom'un Fransızcasının çok iyi olduğunu düşünürdüm.
- Tom has been studying French for the last three years.
- Tom son üç yıldır Fransızca öğreniyor.
- I told Tom that Mary could speak French.
- Tom'a Mary'nin Fransızca'nın konuşabileceğini söyledim.
- I've started studying French.
- Fransızca çalışmaya başladım.
- Tom knows he should study French.
- Tom, Fransızca öğrenmesi gerektiğini biliyor.
- I don't speak French and neither does Tom.
- Ben Fransızca konuşmuyorum, Tom da konuşmuyor.
- Tom has been teaching Mary's children how to speak French.
- Tom, Mary'nin çocuklarına Fransızca konuşmayı öğretiyor.
- Neither Tom nor Mary has to learn French.
- Ne Tom ne de Mary Fransızca öğrenmek zorunda değil.
- Tom also knows French.
- Tom Fransızca da biliyor.
- Tom is always studying French.
- Tom her zaman Fransızca çalışıyor.
- Tom went on speaking French.
- Tom Fransızca konuşmaya devam etti.
- You're not the only one here who can speak French.
- Burada Fransızca konuşabilen tek kişi sen değilsin.
- I would like to get better at speaking French.
- Fransızca konuşmada daha iyi olmak istiyorum.
- I follow French classes online.
- Fransızca derslerini çevrimiçi olarak takip ediyorum.
- I never realized you were such a good French speaker.
- Bu kadar iyi Fransızca konuştuğunu hiç fark etmemiştim.
- I speak French with my parents.
- Ailemle Fransızca konuşuyorum.
- Tom said Mary is pretty good at French.
- Tom, Mary'nin Fransızca'da oldukça iyi olduğunu söyledi.
- Don't you understand French?
- Fransızcayı anlamıyor musun?
- My dream is to become fluent in French.
- Hayalim akıcı Fransızca konuşabilmek.
- How much do you make teaching French?
- Fransızca öğreterek ne kadar kazanıyorsun?
- Tom speaks French better than you.
- Tom, Fransızca'yı senden daha iyi konuşuyor.
- Tom is good at teaching French.
- Tom, Fransızca öğretmede iyidir.
- I don't know a word of French.
- Bir kelime Fransızca bilmiyorum.
- I didn't say I knew how to speak French.
- Fransızca konuşmayı bildiğimi söylemedim.
- Tom is fluent in French.
- Tom akıcı Fransızca konuşur.
- What time is your French class?
- Fransızca dersin ne zaman?
- He has been intent on learning French.
- Fransızca öğrenmeye niyetli.
- Tom isn't as good at speaking French as you think he is.
- Tom Fransızca konuşmada sandığınız kadar iyi değil.
- Both Tom and I can't speak French.
- Tom da ben de Fransızca konuşamıyoruz.
- Tom understands French.
- Tom Fransızca anlıyor.
- Some people think French is really hard to learn.
- Bazı insanlar Fransızca öğrenmenin gerçekten zor olduğunu düşünüyor.
- I'm impressed by how well you speak French.
- Fransızcayı bu kadar iyi konuşmanızdan etkilendim.
- I have the feeling that my French is improving.
- Fransızcamın geliştiğini hissediyorum.
- I think Tom's French has improved a lot.
- Bence Tom'un Fransızcası çok gelişti.
- Tom apparently wants to learn French.
- Tom görünüşe göre Fransızca öğrenmek istiyor.
- I teach French to children.
- Çocuklara Fransızca öğretiyorum.
- Tom is the only one in our family who doesn't speak French.
- Tom, ailemizde Fransızca konuşmayan tek kişidir.
- I think it's silly that Tom is learning French.
- Bence Tom'un Fransızca öğrenmesi çok saçma.
- Should I speak French?
- Fransızca konuşmalı mıyım?
- We don't teach French.
- Biz Fransızca öğretmiyoruz.
- I'm trying to learn French.
- Fransızca öğrenmeye çalışıyorum.
- That book is written in French.
- O kitap Fransızca yazılmış.
- Your French is coming along well.
- Fransızcan iyi ilerliyor.
- Tom's French has improved significantly.
- Tom'un Fransızcası önemli ölçüde gelişti.
- Even Tom was speaking French.
- Tom bile Fransızca konuşuyordu.
- Tom told me why he wanted to study French.
- Tom bana neden Fransızca okumak istediğini söyledi.
- Didn't you hear her speaking French?
- Onun Fransızca konuştuğunu duymadın mı?
- Tom is much better at French than you are.
- Tom Fransızcada senden çok daha iyi.
- I already speak French.
- Zaten Fransızca konuşuyorum.
- Tom didn't know that Mary couldn't speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşamadığını bilmiyordu.
- I'd like to learn French.
- Fransızca öğrenmek istiyorum.
- Have you ever read a book in French?
- Hiç Fransızca bir kitap okudunuz mu?
- I didn't know Tom was so good at speaking French.
- Tom'un Fransızca konuşmakta çok iyi olduğunu bilmiyordum.
- Tom said that you speak French better than Mary.
- Tom, Mary'den daha iyi Fransızca konuştuğunu söyledi.
- I'm assuming French isn't your native language.
- Fransızca'nın ana diliniz olmadığını tahmin ediyorum.
- Tom said Mary had to study French.
- Tom, Mary'nin Fransızca öğrenmesi gerektiğini söyledi.
- I taught Tom French for three years.
- Ben Tom'a üç yıl Fransızca öğrettim.
- Tom almost never speaks French.
- Tom neredeyse hiç Fransızca konuşmaz.
- Tom wants to teach French.
- Tom Fransızca öğretmek istiyor.
- Do you have any books written in French?
- Fransızca yazılmış kitabınız var mı?
- His French has improved.
- Onun Fransızcası gelişti.
- Tom told me he spoke French.
- Tom bana Fransızca konuştuğunu söyledi.
- Tom is going to study French.
- Tom Fransızca okuyacak.
- I'm reading things like famous novels which have been rewritten in simplified French.
- Basitleştirilmiş Fransızcayla yeniden yazılmış ünlü romanlar gibi şeyler okuyorum.
- Some people here can speak French.
- Buradaki bazı insanlar Fransızca konuşabiliyor.
- Tom is fluent in French and English.
- Tom, Fransızca ve İngilizcede akıcı.
- Tom said Mary had to study French.
- Tom, Mary'nin Fransızca okumak zorunda olduğunu söyledi.
- Have you ever heard someone speaking French?
- Hiç Fransızca konuşan birini duydunuz mu?
- I still don't speak French very well.
- Hâlâ çok iyi Fransızca konuşamıyorum.
- Tom mumbled something in French.
- Tom Fransızca bir şeyler mırıldandı.
- Is French difficult to learn?
- Fransızca öğrenmek zor mu?
- Tom said he'd never study French.
- Tom asla Fransızca öğrenemeyeceğini söyledi.
- How do you say that in French?
- Bunu Fransızca nasıl söylüyorsun?
- Tom said Mary was good at French.
- Tom, Mary'nin Fransızca'da iyi olduğunu söyledi.
- I'm very interested in French.
- Fransızca ile çok ilgileniyorum.
- I wish I spoke more French.
- Keşke daha çok Fransızca konuşabilseydim.
- Until last night, I had never sung in French.
- Dün geceye kadar hiç Fransızca şarkı söylememiştim.
- I don't speak French, but I understand it a little.
- Fransızca konuşmam ama onu biraz anlarım.
- I knew you wouldn't be able to learn enough French in just three weeks.
- Sadece üç haftada yeterince Fransızca öğrenemeyeceğini biliyordum.
- Some people think that French is a hard language to learn.
- Bazı insanlar Fransızcanın öğrenilmesi zor bir dil olduğunu düşünürler.
- I'm a beginner in French.
- Ben Fransızcada bir acemiyim.
- Who do you speaks French better, you or Tom?
- Kim daha iyi Fransızca konuşuyor, sen mi Tom mu?
- You don't know how to speak French as well as I do.
- Sen benim kadar güzel Fransızca konuşmasını bilmiyorsun.
- Do you study French every day?
- Her gün Fransızca çalışır mısın?
- As far as I know, Tom has never studied French.
- Bildiğim kadarıyla Tom hiç Fransızca öğrenmedi.
- Tom is the only person in the office who can speak French.
- Tom ofiste Fransızca konuşabilen tek kişi.
- I think that Tom speaks French well.
- Bence Tom iyi Fransızca konuşuyor.
- French isn't too difficult to learn.
- Fransızca öğrenmek çok zor değil.
- We study French.
- Fransızca öğreniyoruz.
- Tom and Mary can both speak French.
- Tom ve Mary Fransızca konuşabiliyor.
- Ask Tom where he learned French.
- Tom'a Fransızca'yı nerede öğrendiğini sor.
- Tom enjoys studying French.
- Tom Fransızca çalışmaktan hoşlanıyor.
- Tom wants to learn French.
- Tom Fransızca öğrenmek istiyor.
- I didn't know that you could speak French so well.
- Bu kadar iyi Fransızca konuşabildiğini bilmiyordum.
- I've just started studying French.
- Fransızca öğrenmeye yeni başladım.
- Tom can't write French without making mistakes.
- Tom hata yapmadan Fransızca yazamıyor.
- When did you begin to learn French?
- Fransızca öğrenmeye ne zaman başladın?
- Tom has read a lot of books in French.
- Tom çok fazla Fransızca kitap okudu.
- He learned French in school, but he forgot much of it.
- Okulda Fransızca öğrendi ama çoğunu unuttu.
- Tom is getting a lot better at French.
- Tom Fransızcada çok daha iyi olmaya başladı.
- None of us speak French.
- Hiç birimiz Fransızca bilmiyor.
- How long have you been learning French?
- Ne zamandır Fransızca öğreniyorsun?
- Tom said that Mary studied French.
- Tom, Mary'nin Fransızca öğrendiğini söyledi.
- Tom is one of the students I'm teaching French to this year.
- Tom bu yıl Fransızca öğrettiğim öğrencilerden biri.
- Tom was about thirty years old when he started studying French.
- Tom Fransızca öğrenmeye başladığında yaklaşık otuz yaşındaydı.
- Tom said that Mary was good at French.
- Tom, Mary'nin Fransızcasının iyi olduğunu söyledi.
- How old were you when you began to study French?
- Fransızca öğrenmeye başladığında kaç yaşındaydın?
- French is my favorite language.
- Fransızca benim en sevdiğim dildir.
- I know a few people who speak French.
- Fransızca konuşan birkaç kişi tanıyorum.
- He studies French and web design.
- Fransızca ve web tasarımı okuyor.
- French is his mother language.
- Fransızca onun ana dili.
- I think French grammar is difficult.
- Fransızca dil bilgisinin zor olduğunu düşünüyorum.
- I can teach French.
- Ben Fransızca öğretebilirim.
- He was taught French and given a dictionary.
- Ona Fransızca öğretildi ve bir sözlük verildi.
- Speaking French is very difficult for me.
- Fransızca konuşmak benim için çok zor.
- Tom is able to teach French.
- Tom Fransızca öğretebilir.
- I've never written a letter in French before.
- Daha önce hiç Fransızca bir mektup yazmadım.
- I'm considering teaching French.
- Fransızca dersi vermeyi düşünüyorum.
- Both Tom and Mary are learning French.
- Hem Tom hem de Mary Fransızca öğreniyorlar.
- Does Tom talk to you in French?
- Tom seninle Fransızca konuşuyor mu?
- I have no problem understanding your French.
- Fransızcanı anlamakta sorunum yok.
- I don't know how to say exactly what I want to say in French.
- Fransızca söylemek istediğim şeyi tam olarak nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum.
- Tom still studies French every evening for thirty minutes.
- Tom hala her akşam otuz dakika Fransızca çalışıyor.
- We spoke French together.
- Birlikte Fransızca konuştuk.
- He is capable of teaching both English and French.
- Hem İngilizce hem de Fransızca öğretme kapasitesine sahip.
- Tom had a hard time making himself understood in French.
- Tom Fransızca konuşurken anlaşılmakta zorlandı.
- Is it necessary to live in a French-speaking country to become fluent in French?
- Fransızcada akıcı olmak için Fransızca konuşan bir ülkede yaşamak gerekli midir?
- Does anybody in your class speak French?
- Sınıfınızda Fransızca bilen var mı?
- We study French at school.
- Okulda Fransızca okuyoruz.
- I understand French.
- Fransızca anlıyorum.
- I was amazed at Tom's fluency in French.
- Tom'un Fransızcadaki akıcılığına hayran kaldım.
- Tom pretended not to understand French.
- Tom Fransızca anlamıyormuş gibi yaptı.
- Will you help me with my French homework?
- Fransızca ev ödevimde bana yardım eder misin?
- I've never read a novel in French.
- Hiç Fransızca bir roman okumadım.
- Tom and Mary speak French at home.
- Tom ve Mary evde Fransızca konuşuyorlar.
- Tom started studying French last year.
- Tom geçen yıl Fransızca okumaya başladı.
- Tom's French is gradually improving.
- Tom'un Fransızcası giderek gelişiyor.
- Tom might need to speak French.
- Tom'un Fransızca konuşması gerekebilir.
- Tom has started to study French.
- Tom Fransızca öğrenmeye başladı.
- I had no idea you could speak French so well.
- Bu kadar iyi Fransızca konuştuğunu bilmiyordum.
- I hear that Tom can speak French quite fluently.
- Tom'un oldukça akıcı Fransızca konuştuğunu duydum.
- Tom only knew French.
- Tom sadece Fransızca biliyordu.
- Tom went to French class.
- Tom, Fransızca kursuna gitti.
- I hear you're studying French with Tom.
- Tom'la Fransızca öğrendiğini duyuyorum.
- You need to study French harder.
- Fransızcaya daha çok çalışmalısın.
- I wish I could read French better.
- Keşke Fransızca'yı daha iyi okuyabilseydim.
- Why do you want to learn French?
- Neden Fransızca öğrenmek istiyorsun?
- I had no idea Tom knew French.
- Tom'un Fransızca bildiğini bilmiyordum.
- I don't know anyone who knows how to speak French.
- Fransızcayı nasıl konuşacağını bilen birini tanımıyorum.
- Tom has no desire to study French.
- Tom'un Fransızca çalışma isteği yok.
- David can speak French fluently.
- David, Fransızcayı akıcı bir şekilde konuşabilir.
- I'm learning French now.
- Şimdi Fransızca öğreniyorum.
- Tom translated the letter from French into German.
- Tom mektubu Fransızca'dan Almanca'ya çevirdi.
- I really don't like speaking French.
- Fransızca konuşmayı gerçekten sevmiyorum.
- Tom is very good at French.
- Tom Fransızcada çok iyi.
- Maybe I'll study French.
- Belki Fransızca çalışırım.
- Tom asked Mary if she would teach his son French.
- Tom Mary'ye oğluna Fransızca öğretip öğretmeyeceğini sordu.
- Tom and I both can speak French.
- Tom da ben de Fransızca konuşabiliyoruz.
- I hardly ever speak French with anybody.
- Neredeyse hiç kimseyle Fransızca konuşmuyorum.
- Tom never wanted to learn French.
- Tom asla Fransızca öğrenmek istemedi.
- Tom thought Mary would probably fail her French test.
- Tom, Mary'nin muhtemelen Fransızca sınavından kalacağını düşündü.
- Tom spent all day yesterday studying for today's French test.
- Tom dün tüm günü bugünkü Fransızca sınavına çalışarak geçirdi.
- I can't help you because I don't understand French.
- Sana yardım edemem çünkü Fransızca anlamıyorum.
- I'll teach you French if you want me to.
- Eğer istersen sana Fransızca öğretebilirim.
- I didn't realize you didn't know how to speak French.
- Fransızca konuşmayı bilmediğini fark etmemiştim.
- Why's your French pronunciation so good?
- Fransızca telaffuzun neden bu kadar iyi?
- Tom teaches me French.
- Tom bana Fransızca öğretiyor.
- I can speak French as well.
- Ben de Fransızca konuşabiliyorum.
- Tom said Mary wasn't good at French.
- Tom, Mary'nin Fransızca'da iyi olmadığını söyledi.
- Besides French, he can obviously speak English.
- Fransızca dışında İngilizce de konuşabiliyor.
- Tom is by far the best French speaker in our class.
- Tom sınıfımızdaki açık ara en iyi Fransızca konuşan kişi.
- Could you translate this into French for me?
- Bunu benim için Fransızcaya çevirir misin?
- French was the language of diplomacy, and because of this was taught in schools.
- Fransızca diplomasi diliydi ve bu nedenle okullarda öğretiliyordu.
- Tom teaches French at the school Mary goes to.
- Tom, Mary'nin gittiği okulda Fransızca öğretiyor.
- I would like to improve my French but I really have no time.
- Fransızcamı geliştirmek istiyorum ama gerçekten hiç zamanım yok.
- Tom is always studying French.
- Tom sürekli Fransızca çalışıyor.
- Why didn't you tell me you could speak French?
- Fransızca konuşabildiğini neden söylemedin?
- Tom wants to be able to speak French.
- Tom, Fransızca konuşabilmek istiyor.
- We speak French here.
- Burada Fransızca konuşuyoruz.
- He tried to speak French to us.
- O, bizimle Fransızca konuşmaya çalıştı.
- Tom says he likes speaking French.
- Tom Fransızca konuşmayı sevdiğini söylüyor.
- Tom says he won't study French.
- Tom Fransızca çalışmayacağını söyledi.
- How do you think I learned to speak French?
- Fransızca konuşmayı nasıl öğrendiğimi düşünüyorsun?
- Tom has decided to start studying French.
- Tom Fransızca öğrenmeye başlamaya karar verdi.
- Tom studied French for three hours last night.
- Tom dün gece üç saat Fransızca çalıştı.
- Tom can only speak a little French.
- Tom sadece biraz Fransızca konuşabilir.
- Tom says he didn't study French.
- Tom, Fransızca öğrenmediğini söylüyor.
- Tom said he thought Mary taught French.
- Tom, Mary'nin Fransızca öğrettiğini düşündüğünü söyledi.
- I can't understand French.
- Fransızca anlayamıyorum.
- I thought that Tom was studying French.
- Tom'un Fransızca okuduğunu sanıyordum.
- Tom is going to study French today.
- Tom bugün Fransızca çalışacak.
- Someone spoke to me in French, but I couldn't understand him.
- Birisi benimle Fransızca konuştu ama onu anlayamadım.
- Don't you teach French?
- Fransızca öğretmiyor musun?
- All of my friends can speak French.
- Bütün arkadaşlarım Fransızca konuşabilir.
- I'm pretty sure Tom knows French.
- Tom'un Fransızca bildiğinden oldukça eminim.
- They don't understand French.
- Onlar Fransızca anlamıyor.
- Who speaks French better, you or Tom?
- Kim daha iyi Fransızca konuşur, sen mi yoksa Tom mu?
- Your French is good enough.
- Fransızcan yeterince iyi.
- I'm not a very good French speaker.
- Çok iyi Fransızca konuşamam.
- The girl speaking French to Tom is Mary.
- Tom'la Fransızca konuşan kızın adı Mary.
- I thought you said nobody here could speak French.
- Burada kimsenin Fransızca bilmediğini söylediğini sanıyordum.
- Tom wrote the note in French.
- Tom notu Fransızca yazdı.
- She speaks English, and French as well.
- İngilizcenin yanı sıra Fransızca da konuşur.
- Tom teaches French at a high school.
- Tom bir lisede Fransızca öğretiyor.
- The only French speaker here is Tom.
- Burada Fransızca konuşan tek kişi Tom.
- Tom and I both don't speak French.
- Tom ve ben ikimiz de Fransızca konuşamıyoruz.
- She can speak French fluently.
- Fransızcayı akıcı bir şekilde konuşabiliyor.
- Tom said that he didn't know French.
- Tom Fransızca bilmediğini söyledi.
- Tom didn't think Mary spoke French.
- Tom Mary'nin Fransızca konuştuğunu düşünmedi.
- Tom doesn't know Mary can speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşabildiğini bilmiyor.
- Does anyone on your team speak French?
- Takımınızda Fransızca konuşan biri var mı?
- Many of you speak French, right?
- Çoğunuz Fransızca konuşuyor değil mi?
- Tom always speaks French to me.
- Tom benimle her zaman Fransızca konuşur.
- Tom told me he didn't want to study French.
- Tom, Fransızca öğrenmek istemediğini söyledi.
- French is too hard, I don't want to learn it.
- Fransızca fazla zor, onu öğrenmek istemiyorum.
- Tom's French has gotten a lot better.
- Tom'un Fransızcası çok daha iyi oldu.
- I can't speak French or English.
- Fransızca ya da İngilizce konuşamıyorum.
- He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
- How do you say lobster in French?
- Istakoz Fransızcada nasıl söylenir?
- Tom gave a speech in French.
- Tom Fransızca bir konuşma yaptı.
- My native language is French.
- Benim ana dilim Fransızca.
- Does Tom know we can't speak French?
- Tom Fransızca konuşamadığımızı biliyor mu?
- Tom told me he didn't like speaking French.
- Tom bana Fransızca konuşmayı sevmediğini söyledi.
- If you want to speak in French in the United States, go to Louisiana.
- Birleşik Devletler'de Fransızca konuşmak istiyorsanız, Louisiana'ya gidin.
- She was fluent in French.
- O, Fransızcada akıcıydı.
- Where do you use French?
- Nerede Fransızca kullanıyorsun?
- How many years have you studied French?
- Kaç yıl Fransızca öğrendin?
- Can we speak in French?
- Fransızca olarak konuşabilir miyiz?
- You can read French, can't you?
- Fransızca okuyabiliyorsun, değil mi?
- If your father asks your mother a question in French, does she answer in French or in English?
- Eğer babanız annenize Fransızca bir soru sorarsa, anneniz Fransızca mı yoksa İngilizce mi cevap verir?
- I haven't spoken French in years.
- Yıllardır Fransızca konuşmadım.
- Do you have any French magazines?
- Hiç Fransızca derginiz var mı?
- Tom told me that he thought Mary knew French.
- Tom bana Mary'nin Fransızca bildiğini düşündüğünü söyledi.
- Tom is studying French.
- Tom Fransızca öğreniyor.
- Tom lost the desire to learn French.
- Tom Fransızca öğrenme isteğini kaybetti.
- I study French with Tom three times a week.
- Haftada üç kez Tom'la Fransızca çalışırım.
- I've learned to speak French a little better.
- Fransızca konuşmayı biraz daha iyi öğrendim.
- My French vocabulary is limited.
- Fransızca kelime dağarcığım sınırlı.
- Tom says he doesn't speak French.
- Tom, Fransızca konuşmadığını söylüyor.
- I speak some French, but not very much.
- Biraz Fransızca konuşabiliyorum ama çok değil.
- Tom studies French for an hour every day before dinner.
- Tom her gün akşam yemeğinden önce bir saat Fransızca çalışıyor.
- You speak French a lot better than I do.
- Fransızcayı benden çok daha iyi konuşuyorsun.
- Perhaps Tom can speak French.
- Belki Tom Fransızca konuşabilir.
- Do you still study French?
- Hala Fransızca çalışıyor musun?
- I thought you'd speak French better than Tom.
- Fransızcayı Tom'dan daha iyi konuşursun sanmıştım.
- Tom and Mary still make a lot of mistakes when they speak French.
- Tom ve Mary Fransızca konuşurken hâlâ çok hata yapıyorlar.
- Tom thinks Mary is studying French.
- Tom Mary'nin Fransızca okuduğunu söylüyor.
- Tom wants to learn to sing in French.
- Tom Fransızca şarkı söylemeyi öğrenmek istiyor.
- I know somebody who speaks French very well.
- Çok iyi Fransızca konuşan birini tanıyorum.
- Tom speaks French well, though not perfectly.
- Tom mükemmel olmasa bile Fransızcayı iyi konuşur.
- I have a lot of friends that can speak French well.
- Fransızcayı iyi konuşabilen bir sürü arkadaşım var.
- At home, we only use French.
- Evde sadece Fransızca konuşuruz.
- I don't speak French as fluently as Tom does.
- Tom kadar akıcı şekilde Fransızca konuşmam.
- I can understand some French, but I can't really speak it.
- Biraz Fransızca anlayabilirim, ama gerçekten konuşamam.
- We are looking for someone who is proficient in French.
- Fransızca'da uzman birisini arıyoruz.
- Tom has started to learn French.
- Tom Fransızca öğrenmeye başladı.
- Tom has decided to study French.
- Tom, Fransızca öğrenmeye karar verdi.
- Tom's French has improved since he moved to France.
- Fransa'ya taşındığından beri Tom'un Fransızcası gelişti.
- Tom knew Mary didn't know French.
- Tom, Mary'nin Fransızca bilmediğini biliyordu.
- Tom became fluent in French very quickly.
- Tom çok hızlı bir şekilde Fransızcayı akıcı bir şekilde konuşmaya başladı.
- It's a good thing you know how to speak French.
- Fransızca konuşmayı bilmen iyi bir şey.
- Tom had difficulty learning French.
- Tom Fransızca öğrenmekte zorluk çekiyordu.
- He doesn't know French at all.
- Hiç Fransızca bilmiyor.
- I heard that you want to learn French.
- Fransızca öğrenmek istediğini duydum.
- Tom doesn't really understand French.
- Tom gerçekten Fransızca anlamıyor.
- Don't you speak French?
- Fransızca konuşmuyor musunuz?
- Let's speak in French.
- Fransızca konuşalım.
- I can't speak French very well.
- Çok iyi Fransızca konuşamıyorum.
- They asked me to make a speech in French.
- Fransızca bir konuşma yapmamı rica ettiler.
- Tom hasn't studied French much.
- Tom çok fazla Fransızca çalışmadı.
- Tom's French is very good.
- Tom'un Fransızcası çok iyi.
- Will you help me with my French homework?
- Fransızca ödevimde bana yardım eder misin?
- I still don't speak much French.
- Hâlâ çok fazla Fransızca bilmiyorum.
- I've started learning French.
- Fransızca öğrenmeye başladım.
- Tom translated the document from French into English.
- Tom belgeyi Fransızcadan İngilizceye çevirdi.
- Your French is quite good already.
- Fransızcanız şimdiden oldukça iyi.
- Tom is hoping to study French.
- Tom Fransızca öğrenmeyi umuyor.
- Tom speaks impeccable French.
- Tom kusursuz Fransızca bilir.
- I don't think I know anyone who speaks French.
- Fransızca bilen birini tanıdığımı sanmıyorum.
- How often do you speak French?
- Ne sıklıkla Fransızca konuşuyorsun?
- It's not too hard to learn French.
- Fransızca öğrenmek çok zor değil.
- Tom talked to Mary in French.
- Tom, Mary ile Fransızca konuştu.
- Do you speak French?
- Fransızca konuşur musunuz?
- Both Tom and Mary can speak French.
- Tom da Mary de Mary Fransızca konuşabiliyor.
- Could you teach me French?
- Bana Fransızca öğretebilir misiniz?
- Tom didn't know what language Mary's friends were speaking, but he thought it might be French.
- Tom, Mary'nin arkadaşlarının hangi dili konuştuğunu bilmiyordu ama Fransızca olabileceğini düşündü.
- Tom was unable to speak French.
- Tom Fransızca konuşamıyordu.
- One of the books is in French, and the other is in German.
- Kitaplardan biri Fransızca, diğeri Almanca.
- Tom told me in French that Alice saw Mary the day before yesterday.
- Tom bana Fransızca olarak Alice'in önceki gün Mary'yi gördüğünü söyledi.
- I have the feeling that my French isn't improving much.
- Fransızcamın pek gelişmediğini hissediyorum.
- Tom had lost his French textbook.
- Tom Fransızca ders kitabını kaybetti.
- When was the last time you spoke French to your parents?
- En son ne zaman ailenle Fransızca konuştun?
- I'm sorry, but I don't speak French very well.
- Üzgünüm ama ben çok iyi Fransızca konuşmam.
- Tom doesn't know French.
- Tom Fransızca bilmez.
- I'll stop speaking to you in French.
- Seninle Fransızca konuşmaktan vazgeçeceğim.
- Tom didn't know Mary knew how to speak French.
- Tom Mary'nin nasıl Fransızca konuşacağını bildiğini bilmiyordu.
- He can speak either English or French.
- O ya İngilizce ya da Fransızca konuşabilir.
- I speak some French.
- Biraz Fransızca biliyorum.
- Tom thought Mary taught French.
- Tom Mary'nin Fransızca öğrettiğini düşünüyordu.
- Tom has many friends who can speak French.
- Tom'un Fransızca konuşabilen birçok arkadaşı var.
- Tom translated the contract into French.
- Tom sözleşmeyi Fransızcaya çevirdi.
- Tom has been studying French for a long time.
- Tom uzun süredir Fransızca öğreniyor.
- Tom can hardly speak French.
- Tom zorlukla Fransızca konuşabiliyor.
- I wanted Tom to study French.
- Tom'un Fransızca öğrenmesini istedim.
- Tom taught his children how to sing several French songs.
- Tom çocuklarına birkaç Fransızca şarkıyı nasıl söyleyeceklerini öğretti.
- I didn't know that Tom was the one who taught you French.
- Sana Fransızca öğreten kişinin Tom olduğunu bilmiyordum.
- Tom said that he spoke French.
- Tom, Fransızca konuştuğunu söyledi.
- I taught myself French.
- Kendi kendime Fransızca öğrendim.
- I wish I could speak French as well as you.
- Keşke senin kadar iyi Fransızca konuşabilsem.
- Tom can also speak a little French.
- Tom biraz Fransızca da konuşabilir.
- My French is bad.
- Fransızcam kötü.
- Tom sits in front of me in French class.
- Tom Fransızca dersinde benim önümde oturur.
- Do you know how to speak any languages other than French and English?
- Fransızca ve İngilizce dışında herhangi bir dili konuşmayı biliyor musunuz?
- I've been studying French for a very long time.
- Çok uzun süredir Fransızca çalışıyorum.
- Tom studied French for a while.
- Tom bir süre Fransızca çalıştı.
- Tom can't speak French either.
- Tom Fransızca da konuşamıyor.
- Tom knew Mary wasn't likely to know how to speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşmayı bilmesinin mümkün olmadığını biliyordu.
- You don't really understand French, do you?
- Fransızcayı gerçekten anlamıyorsun, değil mi?
- Tom is looking for somebody to teach French to his children.
- Tom, çocuklarına Fransızca öğretecek birini arıyor.
- My French is pretty rusty, too.
- Benim Fransızcam da oldukça köreldi.
- Tom speaks French better than anyone else in the class.
- Tom, sınıfta herkesten daha iyi Fransızca konuşuyor.
- I had no idea Tom couldn't speak any French.
- Tom'un Fransızca bilmediğine dair fikrim yoktu.
- Tom says he dreams in French.
- Tom rüyalarını Fransızca gördüğünü söylüyor.
- She can speak French fluently.
- O, Fransızcayı akıcı şekilde konuşabilir.
- I was able to make myself understood in French.
- Kendimi Fransızca olarak ifade edebildim.
- Tom wanted to learn some French songs.
- Tom bazı Fransızca şarkılar öğrenmek istedi.
- I gave a speech in French.
- Fransızca bir konuşma yaptım.
- I don't think she can speak French.
- Fransızca konuşabileceğini sanmıyorum.
- Tom happens to be very good at French.
- Tom Fransızca'da çok iyidir.
- You're not allowed to speak French here.
- Burada Fransızca konuşmanıza izin verilmiyor.
- I have to use French all day at work.
- İş yerinde bütün gün Fransızca konuşmak zorundayım.
- I didn't realize you couldn't understand French.
- Fransızca anlayamadığını fark etmemiştim.
- This word was borrowed from French.
- Bu kelime Fransızca'dan alınmıştır.
- Pardon my French.
- Fransızcam için özür dilerim.
- Tom needs to learn French.
- Tom'un Fransızca öğrenmesi gerekiyor.
- I have few opportunities to speak French.
- Fransızca konuşmak için çok az fırsatım var.
- I never speak French.
- Ben hiç Fransızca konuşmam.
- I should learn French.
- Fransızca öğrenmeliyim.
- Tom hasn't ever taught French.
- Tom hayatında hiç Fransızca öğretmedi.
- How long did it take you to learn French this well?
- Fransızcayı bu kadar iyi öğrenmen ne kadar zamanını aldı?
- Doesn't Tom speak French?
- Tom Fransızca konuşmuyor mu?
- Since the note was written in French, it was easy for me to read.
- Not Fransızca yazıldığı için okuması benim için kolay oldu.
- Your French pronunciation is terrible.
- Fransızca telaffuzun berbat.
- I'm not good at French and neither is Tom.
- Fransızcada iyi değilim, Tom da öyle.
- Is it really that hard to speak French?
- Fransızca konuşmak gerçekten bu kadar zor mu?
- I've heard French is a tricky language.
- Fransızcanın zor bir dil olduğunu duymuştum.
- Tom encouraged me to learn French.
- Tom beni Fransızca öğrenmeye teşvik etti.
- Both Tom and I are good at French.
- Hem Tom hem de ben Fransızca'da iyiyiz.
- You'll soon be able to speak French.
- Yakında Fransızca konuşabileceksin.
- I only speak French.
- Sadece Fransızca konuşuyorum.
- Would you like to improve your French?
- Fransızcanı geliştirmek ister misin?
- None of Tom's children can speak French.
- Tom'un çocuklarından hiçbiri Fransızca konuşamıyor.
- Tom isn't very good at speaking French.
- Tom Fransızca konuşmakta pek iyi değil.
- I didn't know you knew French.
- Fransızca bildiğini bilmiyordum.
- Tom doesn't speak French well.
- Tom Fransızcayı iyi konuşamıyor.
- Tom knows a man who speaks French.
- Tom Fransızca konuşan bir adam tanıyor.
- Tom reads French better than I do.
- Tom benden daha iyi Fransızca okur.
- I thought that you said you were bad at French.
- Fransızcada kötü olduğunu söylediğini sanıyordum.
- I don't think I know anyone who can speak French.
- Fransızca konuşabilen birini tanıdığımı sanmıyorum.
- Tom doesn't plan to study French.
- Tom Fransızca öğrenmeyi planlamıyor.
- I'd like to be able to speak French fluently.
- Fransızcayı akıcı bir şekilde konuşabilmek isterdim.
- Have you ever written a letter in French?
- Hiç Fransızca bir mektup yazdın mı?
- I wish I'd kept up my French.
- Keşke Fransızcamı devam ettirsem.
- Tom may not be as good at French as you think.
- Tom Fransızcada düşündüğün kadar iyi olmayabilir.
- Tom has trouble speaking French.
- Tom Fransızca konuşmakta zorlanıyor.
- Tom is good at French, but he's a lot better at English.
- Tom Fransızca'da iyi ama İngilizce'de çok daha iyi.
- Tom said that Mary can't speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşamadığını söyledi.
- Tom understands French, doesn't he?
- Tom, Fransızca'yı anlıyor değil mi?
- Tom and Mary both teach French.
- Tom ve Mary'nin her ikisi de Fransızca öğretiyorlar.
- In addition to English, he knows German and French.
- İngilizceye ek olarak, Almanca ve Fransızca biliyor.
- Are you still studying French?
- Hâlâ Fransızca öğreniyor musun?
- I knew Tom couldn't speak French.
- Tom'un Fransızca konuşamadığını biliyordum.
- I can't understand Tom's French.
- Tom'un Fransızca'sını anlayamıyorum.
- Tom's French has improved quite a lot.
- Tom'un Fransızcası oldukça gelişti.
- I'm struggling with French grammar.
- Fransızca gramerde zorlanıyorum.
- I'm pretty sure Tom understands French.
- Tom'un Fransızca anladığından oldukça eminim.
- If you want to really improve your French, you should move to a country where it's spoken.
- Fransızcanızı gerçekten geliştirmek istiyorsanız, konuşulduğu bir ülkeye taşınmalısınız.
- Tom pretended he couldn't understand French.
- Tom Fransızca anlamıyormuş gibi yaptı.
- French isn't too difficult to learn.
- Fransızcayı öğrenmek çok zor değil.
- Tom lent me his French textbook.
- Tom bana Fransızca ders kitabını ödünç verdi.
- I teach French at the high school up the street.
- Caddenin yukarısındaki lisede Fransızca öğretirim.
- Do you know how to speak either French or English?
- Fransızca veya İngilizce konuşmayı biliyor musun?
- I've agreed to teach Tom French.
- Tom'a Fransızca öğretmeyi kabul ettim.
- Tom has never been very good at French.
- Tom'un Fransızcası hiç çok iyi olmadı.
- He could not speak French well.
- Fransızcayı iyi konuşamıyordu.
- Who did Tom say taught him French?
- Tom ona Fransızcayı kimin öğrettiğini söyledi?
- Tom can understand Mary's French.
- Tom Mary'nin Fransızcasını anlayabiliyor.
- I didn't speak French.
- Fransızca konuşamadım.
- My favorite subject is French.
- En sevdiğim ders Fransızcadır.
- I don't plan to study French.
- Fransızca okumayı planlamıyorum.
- I'm doing my French homework right now.
- Şu an Fransızca ev ödevimi yapıyorum.
- Tom really speaks French well.
- Tom gerçekten iyi Fransızca konuşuyor.
- I heard them speaking French.
- Onların Fransızca konuştuğunu duydum.
- Tom tried to translate a book into French.
- Tom bir kitabı Fransızcaya çevirmeye çalıştı.
- He can speak not only English but also French.
- O sadece İngilizce değil aynı zamanda Fransızca da konuşur.
- I had no idea that Tom knew how to speak French.
- Tom'un Fransızca bildiğine dair hiçbir fikrim yoktu.
- Why didn't you tell us you knew how to speak French?
- Neden bize Fransızca bildiğinizi söylemediniz?
- Can Tom really speak French better than Mary?
- Tom gerçekten Mary'den daha iyi Fransızca konuşabilir mi?
- I need to find someone who can speak French.
- Fransızca konuşabilen birini bulmalıyım.
- If you want to find people who speak French in Canada, go to Quebec.
- Kanada'da Fransızca konuşan insanlar bulmak istiyorsan Quebec'e git.
- Tom can speak French well.
- Tom Fransızcayı iyi konuşabilir.
- Does Tom speak French better than Mary?
- Tom, Mary'den daha iyi mi Fransızca konuşuyor?
- Tom is the only student in our class who can speak French.
- Tom sınıfımızda Fransızca konuşabilen tek öğrenci.
- I still can't speak French very well.
- Hâlâ çok iyi Fransızca konuşamıyorum.
- I honestly didn't know that Tom didn't know any French.
- Açıkçası Tom'un Fransızca bilmediğini bilmiyordum.
- I don't think Tom knows who taught Mary French.
- Tom'un Mary'ye kimin Fransızca öğrettiğini bildiğini sanmıyorum.
- Tom speaks French as well as anybody else in this room.
- Tom bu odadaki herkes kadar iyi Fransızca konuşuyor.
- We only speak French at home.
- Evde sadece Fransızca konuşuyoruz.
- Some of my friends can speak French well.
- Arkadaşlarımdan bazıları iyi Fransızca konuşabilir.
- The only language Tom knows how to speak is French.
- Tom'un konuşmayı bildiği tek dil Fransızca.
- Tom apparently can't speak French.
- Görünüşe göre Tom Fransızca konuşamıyor.
- Tom can hardly speak any French.
- Tom neredeyse hiç Fransızca konuşamıyor.
- Tom says he's studying French.
- Tom Fransızca çalıştığını söylüyor.
- I'm surprised that you didn't know that Tom could speak French.
- Tom'un Fransızca konuşabildiğini bilmediğine şaşırdım.
- Tom would like to understand French better.
- Tom, Fransızca'yı daha iyi anlamak istiyor.
- Tom can speak French as well.
- Tom Fransızca da konuşabiliyor.
- Certainly, my knowledge of French is limited.
- Elbette, Fransızca bilgim sınırlı.
- Tom said he didn't speak French.
- Tom Fransızca konuşmadığını söyledi.
- I'm glad I studied French.
- Fransızca okuduğuma sevindim.
- Since their conversation was in French, I couldn't understand a word.
- Konuşmaları Fransızca olduğu için tek kelime bile anlayamadım.
- The movie we watched was in French with English subtitles.
- İzlediğimiz film Fransızca'ydı ve İngilizce altyazılıydı.
- I don't speak French as well as you do.
- Ben senin kadar iyi Fransızca konuşmuyorum.
- I can only speak French.
- Sadece Fransızca konuşabiliyorum.
- Tom teaches French to his friends once a week.
- Tom haftada bir kez arkadaşlarına Fransızca öğretiyor.
- I didn't know that Tom knew French.
- Tom'un Fransızca bildiğini bilmiyordum.
- Who did you learn French from?
- Fransızcayı kimden öğrendin?
- Tom said he'd rather not speak French.
- Tom Fransızca konuşmamayı tercih ettiğini söyledi.
- She prefers French to German.
- Fransızca'yı Almanca'ya tercih ediyor.
- Tom wondered where Mary had learned French.
- Tom Mary'nin Fransızcayı nerede öğrendiğini merak ediyordu.
- I can't speak French or German.
- Fransızca ya da Almanca konuşamıyorum.
- Have you ever thought about studying French?
- Hiç Fransızca çalışmayı düşündün mü?
- Tom speaks no French.
- Tom Fransızca konuşmaz.
- When are you going to start learning French?
- Ne zaman Fransızca öğrenmeye başlayacaksın?
- I wish I could speak French more fluently.
- Keşke Fransızca'yı daha akıcı biçimde konuşabilseydim.
- Tom wrote the note in French.
- Tom notu Fransızca yazmış.
- Tom and Mary always talk to each other in French.
- Tom ve Mary birbirleriyle hep Fransızca konuşurlar.
- Do you also speak French?
- Fransızca da konuşuyor musun?
- How come you never told me you couldn't speak French?
- Fransızca konuşamadığını nasıl olur da bana hiç söylemedin?
- I'm sure I can speak French well enough to get by.
- Derdimi anlatacak kadar Fransızca konuşabileceğime eminim.
- Tom doesn't think he's very good at French.
- Tom Fransızca'da çok iyi olduğunu düşünmüyor.
- How long did Tom say he'd been studying French?
- Tom ne zamandır Fransızca çalıştığını söylemişti?
- We spoke in French.
- Fransızca konuştuk.
- Tom also speaks a little French.
- Tom da biraz Fransızca konuşabiliyor.
- Tom advised Mary to learn French.
- Tom, Mary'nin Fransızca öğrenmesini tavsiye etti.
- She is teaching us French.
- O bize Fransızca öğretiyor.
- When did Tom start studying French?
- Tom ne zaman Fransızca öğrenmeye başladı?
- Tom answered in French.
- Tom Fransızca cevap verdi.
- I think I'm really not so good at French.
- Sanırım Fransızcam pek iyi değil.
- Tom's French is coming along pretty well.
- Tom'un Fransızcası oldukça iyi gidiyor.
- Tom is studying French already.
- Tom zaten Fransızca çalışıyor.
- I don't have to study French.
- Fransızca öğrenmek zorunda değilim.
- I could barely speak French three years ago.
- Ben üç yıl önce zar zor Fransızca konuşabildim.
- Tom speaks French better than any other person in our office.
- Tom ofisimizdeki herkesten daha iyi Fransızca konuşuyor.
- Speaking French is easy for me.
- Fransızca konuşmak benim için kolay.
- I hear you're very good at French.
- Fransızca'da çok iyi olduğunu duydum.
- Tom said he thought Mary understood French.
- Tom, Mary'nin Fransızcayı anladığını düşündüğünü söyledi.
- The text of the national anthem of Canada was first written in French.
- Kanada milli marşının metni önce Fransızca olarak yazıldı.
- Those people are speaking French.
- O insanlar Fransızca konuşuyor.
- My friends say I speak better French when I'm drunk.
- Arkadaşlarım sarhoşken daha iyi Fransızca konuştuğumu söyler.
- Tom plans to hire someone who speaks French.
- Tom Fransızca bilen birini işe almayı planlıyor.
- Tom knew Mary could speak French fairly well.
- Tom, Mary'nin oldukça iyi Fransızca konuştuğunu biliyordu.
- Tom has no desire to learn how to speak French.
- Tom'un Fransızca konuşmayı öğrenmek gibi bir arzusu yok.
- I've already started studying French.
- Fransızca çalışmaya başladım bile.
- People are always telling me that I speak French very well.
- İnsanlar her zaman bana Fransızcayı çok iyi konuştuğumu söylüyorlar.
- I didn't realize you could speak French.
- Fransızca konuşabildiğini fark etmemiştim.
- Tom said something in French that I couldn't understand.
- Tom Fransızca bir şeyler söyledi ama ben anlayamadım.
- Tom didn't think Mary spoke French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuştuğunu sanmıyordu.
- Tom told us he would study French.
- Tom bize Fransızca öğreneceğini söyledi.
- It's been three years since I began studying French.
- Fransızca öğrenmeye başladığımdan beri üç yıl oldu.
- I think Tom was speaking French.
- Sanırım Tom Fransızca konuşuyordu.
- I can speak a tiny bit of French.
- Birazcık Fransızca konuşabilirim.
- I forgot that Tom knows how to read French.
- Tom'un Fransızca bildiğini unutmuşum.
- I try to read something in French every day.
- Her gün Fransızca bir şey okumaya çalışıyorum.
- We have some guys on our team who can't speak French.
- Bizim takımda Fransızca konuşamayan bazı arkadaşlarımız var.
- I'm much better at French than Tom.
- Fransızca'da Tom'dan çok daha iyiyim.
- I've heard that you're good at speaking French.
- Fransızca konuşmada iyi olduğunu duydum.
- We studied French in school.
- Okulda Fransızca okuduk.
- You don't speak French by any chance, do you?
- Fransızca bilmiyorsun, değil mi?
- In addition to English, he knows German and French.
- İngilizcenin yanı sıra, Almanca ve Fransızca biliyor.
- I speak French to my teacher.
- Öğretmenimle Fransızca konuşurum.
- I teach French here.
- Ben burada Fransızca öğretiyorum.
- When I was thirteen years old, I couldn't speak French at all.
- On üç yaşındayken hiç Fransızca konuşamıyordum.
- Tom didn't seem to understand my French.
- Tom benim Fransızcamı anlamıyor gibi görünüyordu.
- Maybe I should study French.
- Belki de Fransızca öğrenmeliyim.
- I used to tell people I knew how to speak French.
- Eskiden insanlara Fransızca bildiğimi söylerdim.
- I can speak French, but only a little bit.
- Fransızca konuşabilirim ama sadece birazcık.
- I thought that Tom was studying French.
- Tom'un Fransızca okuduğunu sandım.
- Tom and I studied French together.
- Tom ve ben birlikte Fransızca çalıştık.
- I hear you know how to speak French.
- Fransızca konuşmayı bildiğini duydum.
- Tom didn't understand my French.
- Tom Fransızcamı anlamadı.
- I don't think Tom can speak any French.
- Tom'un Fransızca konuşabileceğini sanmıyorum.
- I've studied French, too.
- Ben de Fransızca okumuştum.
- I don't know if I can speak French well enough to make myself understood.
- Kendimi anlatabilecek kadar iyi Fransızca konuşabilir miyim bilmiyorum.
- Tom has apparently studied French.
- Görünüşe göre Tom Fransızca öğrenmiş.
- Tom is doing very well in French.
- Tom'un Fransızcası çok iyi.
- He both speaks and writes French.
- O, Fransızcayı hem konuşur hemde yazar.
- I can't speak any French.
- Hiç Fransızca konuşamıyorum.
- I think I can speak French well enough to say pretty much anything I want to say.
- Sanırım söylemek istediğim her şeyi söyleyebilecek kadar iyi Fransızca konuşabiliyorum.
- Tom and Mary both taught French.
- Tom ve Mary ikisi de Fransızca öğretti.
- Tom hasn't spoken French in years.
- Tom yıllarca Fransızca konuşmadı.
- Tom wondered if Mary could understand French.
- Tom Mary'nin Fransızca anlayıp anlamadığını merak ediyordu.
- You do speak French, don't you?
- Fransızca konuşuyorsun, değil mi?
- Tom doesn't speak French very well.
- Tom çok iyi Fransızca konuşamıyor.
- French is an interesting language.
- Fransızca ilginç bir dildir.
- Do you know how to speak any languages other than French and English?
- Fransızca ve İngilizce dışında başka bir dil biliyor musunuz?
- Tom became fairly fluent in French after about three years of intense study.
- Tom yaklaşık üç yıllık yoğun bir çalışmadan sonra Fransızcayı oldukça akıcı bir şekilde konuşur hale geldi.
- Tom can speak French almost as well as you and I can.
- Tom neredeyse senin ve benim kadar iyi Fransızca konuşabiliyor.
- Tom can't speak much French.
- Tom fazla Fransızca konuşamıyor.
- How old were you when you started studying French?
- Fransızca öğrenmeye başladığında kaç yaşındaydın?
- How did you learn to speak French so well?
- Fransızcayı bu kadar iyi konuşmayı nasıl öğrendin?
- Tom has been studying French with Mary two or three times a week.
- Tom haftada iki ya da üç kez Mary ile Fransızca çalışıyormuş.
- Tom has been studying French for about three years.
- Tom yaklaşık üç yıldır Fransızca çalışıyor.
- In addition to French, Tom can speak English.
- Fransızcanın yanı sıra Tom İngilizce de konuşabiliyor.
- Tom and Mary both studied French.
- Tom ve Mary ikisi de Fransızca okudu.
- As far as I can tell, Tom's French is pretty good.
- Anladığım kadarıyla, Tom'un Fransızcası oldukça iyi.
- Tom may not be the only one here who understands French.
- Burada Fransızca anlayan tek kişi Tom olmayabilir.
- Can you think of anybody who might be willing to teach my children French?
- Çocuklarıma Fransızca öğretebilecek birini biliyor musunuz?
- Tom doesn't like teaching French.
- Tom Fransızca öğretmeyi sevmiyor.
- How well do you understand French?
- Fransızcayı ne kadar iyi anlıyorsun?
- Speaking French isn't easy, but it's fun.
- Fransızca konuşmak kolay değil ama eğlenceli.
- How many people still speak French?
- Kaç kişi hala Fransızca konuşuyor?
- If Tom could speak French, I'd hire him.
- Tom Fransızca konuşabilseydi, ona iş verirdim.
- Tom taught French to Mary's children.
- Tom, Mary'nin çocuklarına Fransızca öğretti.
- You really do speak French quite well.
- Fransızcayı gerçekten oldukça iyi konuşuyorsun.
- I don't think Tom knows Mary can understand French.
- Mary'nin Fransızca anlayabileceğini Tom'un bildiğini sanmıyorum.
- Tom asked me where I'd studied French.
- Tom bana nerede Fransızca öğrendiğimi sordu.
- Tom told me he didn't take French in high school.
- Tom bana lisede Fransızca eğitimi almadığını söyledi.
- Tom said something in French.
- Tom Fransızca bir şey söyledi.
- Tom can both speak and write French.
- Tom hem Fransızca konuşabiliyor hem de yazabiliyor.
- Even Tom spoke French.
- Tom bile Fransızca konuştu.
- She's teaching us French.
- O bize Fransızca öğretiyor.
- I realized I needed to study French a little harder.
- Fransızcayı biraz daha sıkı çalışmam gerektiğini fark ettim.
- Your French is very good.
- Fransızcan çok iyi.
- Tom might teach French again.
- Tom yine Fransızca öğretebilir.
- Did you know Tom used to study French?
- Tom'un eskiden Fransızca eğitimi aldığını biliyor muydun?
- Tom speaks French at home.
- Tom evde Fransızca konuşur.
- Tom is fluent in French.
- Tom Fransızcada akıcıdır.
- Tom said that he wanted to be able to speak French like a native speaker.
- Tom anadili gibi Fransızca konuşabilmek istediğini söyledi.
- Tom hasn't studied French yet.
- Tom henüz Fransızca öğrenmedi.
- Tom is the only student in our class who can speak French.
- Tom sınıfımızda Fransızca konuşabilen tek öğrencidir.
- I will try to say it in French.
- Fransızca söylemeye çalışacağım.
- I don't speak French very much.
- Ben pek Fransızca konuşamam.
- I didn't really enjoy studying French.
- Fransızca çalışmaktan pek hoşlanmadım.
- I feel like speaking French today.
- Bugün Fransızca konuşmak istiyorum.
- Do you think Tom would teach French to my children?
- Sizce Tom çocuklarıma Fransızca öğretir mi?
- We spoke to each other in French.
- Birbirimizle Fransızca konuştuk.
- French is easy to learn.
- Fransızca öğrenmek kolaydır.
- This is an excellent site for learning French.
- Bu, Fransızca öğrenmek için mükemmel bir site.
- Tom taught French for thirty years.
- Tom otuz yıl Fransızca öğretti.
- I have heard that song sung in French.
- O şarkının Fransızca söylenildiğini duydum.
- We are studying French together.
- Biz birlikte Fransızca çalışıyoruz.
- Tom still doesn't speak French very well.
- Tom hala çok iyi Fransızca konuşamıyor.
- Who told you Tom could understand French?
- Tom'un Fransızca anlayabildiğini sana kim söyledi?
- I had no idea you didn't know how to speak French.
- Fransızca konuşmayı bilmediğine dair hiç bir fikrim yoktu.
- He speaks poor French.
- O kötü Fransızca konuşur.
- Have you ever spoken to Tom in French?
- Tom ile hiç Fransızca konuştunuz mu?
- Why is Tom studying French?
- Tom neden Fransızca okuyor?
- Can you speak French like her?
- Onun gibi Fransızca konuşabiliyor musun?
- I'll teach you French.
- Size Fransızca öğreteceğim.
- I always speak French with him.
- Onunla her zaman Fransızca konuşurum.
- I got a C in French.
- Fransızcadan C aldım.
- Do you like speaking French?
- Fransızca konuşmayı sever misin?
- They don't understand French at all.
- Fransızcadan hiç anlamıyorlar.
- They're able to speak French.
- Fransızca konuşabiliyorlar.
- Tom doesn't speak French and I don't either.
- Tom Fransızca bilmiyor, ben de bilmiyorum.
- Tom is teaching French to Mary.
- Tom Mary'ye Fransızca öğreniyor.
- What's this flower called in French?
- Fransızcada bu çiçeğe ne ad verilir?
- Tom couldn't make himself understood in French.
- Tom Fransızca anlaşamadı.
- I'm pretty sure Tom can speak French.
- Tom'un Fransızca konuşabileceğinden oldukça eminim.
- I wish to study French.
- Fransızca öğrenmek istiyorum.
- Do you know anybody who can teach my kids French?
- Çocuklarıma Fransızca öğretebilecek birini tanıyor musun?
- You're the only one I know who can speak French.
- Tanıdığım Fransızca konuşabilen tek kişi sensin.
- I really do want to devote some more time to studying French.
- Fransızca çalışmaya biraz daha zaman ayırmak istiyorum.
- I want to become better at French.
- Fransızca'da daha iyi olmak istiyorum.
- Almost everyone here speaks French.
- Burada hemen hemen herkes Fransızca konuşuyor.
- I decided to study French.
- Fransızca öğrenmeye karar verdim.
- Do you speak French better than Tom?
- Fransızca'yı Tom'dan daha iyi biliyor musun?
- Tom is better at French than I am.
- Tom Fransızcada benden daha iyi.
- I've been studying French for three years now.
- Üç yıldır Fransızca çalışıyorum.
- We'll have a French test on Monday.
- Pazartesi Fransızca sınavımız var.
- Tom apparently speaks French.
- Tom görünüşe göre Fransızca konuşuyor.
- I think Tom doesn't understand French.
- Sanırım Tom Fransızca anlamıyor.
- I study French after dinner every day.
- Her gün akşam yemeğinden sonra Fransızca çalışıyorum.
- You're pretty good at French, I think.
- Fransızca'da oldukça iyisin, bence.
- I didn't know that Tom speaks French.
- Tom'un Fransızca konuştuğunu bilmiyordum.
- Tom doesn't study French much.
- Tom çok Fransızca çalışmaz.
- Tom always speaks in French.
- Tom her zaman Fransızca konuşur.
- Would you mind if we spoke French instead?
- Onun yerine Fransızca konuşsak sakıncası var mı?
- Tom wanted to learn how to speak French.
- Tom, Fransızca konuşmayı öğrenmek istedi.
- Tom wanted me to learn French.
- Tom benim Fransızca öğrenmemi istedi.
- She teaches us French.
- O bize Fransızca öğretir.
- Do you still hate French?
- Fransızcadan hâlâ nefret ediyor musun?
- Tom can also speak French.
- Tom da Fransızca konuşabilir.
- From now on, we'll only speak French.
- Bundan sonra, sadece Fransızca konuşacağız.
- Tom may be studying French.
- Tom Fransızca öğreniyor olabilir.
- At our high school, French is an elective.
- Lisemizde Fransızca seçmeli ders olarak okutuluyor.
- He speaks broken French.
- O bozuk Fransızca konuşur.
- I'm still teaching French.
- Hâlâ Fransızca öğretiyorum.
- Tom isn't studying French any longer.
- Tom artık Fransızca çalışmıyor.
- Has Tom told Mary that he doesn't really know how to speak French?
- Tom Mary'ye Fransızca konuşmayı gerçekten bilmediğini söyledi mi?
- It's very obvious that Tom doesn't understand French very well.
- Tom'un çok iyi Fransızca anlamadığı çok açık.
- I must put this letter into French by tomorrow.
- Bu mektubu yarına kadar Fransızcaya çevirmeliyim.
- I'm looking for someone who can speak French.
- Fransızca konuşabilen birini arıyorum.
- I speak French to my teacher.
- Öğretmenimle Fransızca konuşuyorum.
- Do you have anyone on your staff who knows French?
- Personelinde Fransızca bilen birisi var mı?
- Tom has already begun studying French.
- Tom çoktan Fransızca çalışmaya başladı.
- I'm studying French because I need it for my job.
- Fransızca öğreniyorum çünkü işim için buna ihtiyacım var.
- Can either of your parents speak French?
- Ebeveynlerinden biri Fransızca konuşabiliyor mu?
- We often hear French being spoken here.
- Burada sık sık Fransızca konuşulduğunu duyuyoruz.
- You might be the only one here who can speak French.
- Burada Fransızca konuşabilen tek kişi olabilirsin.
- I asked her to teach me French.
- Ondan bana Fransızca öğretmesini istedim.
- I think I speak French fairly well.
- Sanırım Fransızca'yı oldukça iyi konuşuyorum.
- Tom mastered French studying by himself.
- Tom kendi kendine çalışarak Fransızcada ustalaştı.
- I don't know whether Tom speaks French or not.
- Tom'un Fransızca konuşup konuşmadığını bilmiyorum.
- I'm not good at speaking French yet.
- Henüz Fransızca konuşmakta iyi değilim.
- Have you ever made a speech in French?
- Hiç Fransızca bir konuşma yaptın mı?
- I wish that I could speak French.
- Keşke ben de Fransızca konuşabilseydim.
- Nobody understands me because I don't speak French well.
- Kimse beni anlamıyor çünkü iyi Fransızca bilmiyorum.
- Tom translated the text into French.
- Tom yazıyı Fransızcaya çevirdi.
- I suspect that Tom doesn't speak French.
- Tom'un Fransızca konuşmadığından şüpheleniyorum.
- Tom told me he couldn't speak French.
- Tom bana Fransızca konuşamadığını söyledi.
- I taught French in a high school in Boston.
- Ben Boston'da bir lisede Fransızca öğrettim.
- I asked Tom if he knew anybody who could teach my children French.
- Tom'a çocuklarıma Fransızca öğretebilecek birini tanıyıp tanımadığını sordum.
- Tom can sing some French songs.
- Tom bazı Fransızca şarkıları söyleyebilir.
- I know Tom speaks French.
- Tom'un Fransızca konuştuğunu biliyorum.
- Tom speaks both French and English.
- Tom hem Fransızca hem de İngilizce konuşur.
- The movie we watched was in French with English subtitles.
- İzlediğimiz film İngilizce altyazılı Fransızca idi.
- Tom speaks French a little.
- Tom biraz Fransızca konuşur.
- You're fluent in French, right?
- Fransızcada akıcısın, değil mi?
- I teach French to adults.
- Yetişkinlere Fransızca öğretiyorum.
- We speak French at home.
- Evde Fransızca konuşuyoruz.
- The message was in French.
- Mesaj Fransızcaydı.
- I want to be able to speak French.
- Fransızca konuşabilmeyi istiyorum.
- Tom told me he didn't like speaking French.
- Tom bana Fransızca konuşmaktan hoşlanmadığını söyledi.
- I've decided to major in French in college.
- Üniversitede Fransızca okumaya karar verdim.
- He speaks French as well as English.
- O hem Fransızca hem de İngilizce konuşuyor.
- I've never heard Tom speaking French before.
- Tom'un daha önce Fransızca konuştuğunu hiç duymadım.
- Why do I have to speak French?
- Neden Fransızca konuşmak zorundaymışım?
- I speak French sometimes.
- Bazen Fransızca konuşurum.
- I'm sure Tom doesn't want to study French.
- Tom'un Fransızca okumak istemediğinden eminim.
- Tom likes French.
- Tom Fransızca'yı sever.
- Tom also taught French.
- Tom ayrıca Fransızca öğretti.
- I wish I had time to study French.
- Keşke Fransızca çalışmak için zamanım olsaydı.
- How long have you studied French?
- Ne zamandır Fransızca çalışıyorsun?
- I need to learn French.
- Fransızca öğrenmeliyim.
- My French isn't very good.
- Fransızcam çok iyi değil.
- I don't know many words in French.
- Fransızcada çok kelime bilmiyorum.
- I've heard Tom is really good at speaking French.
- Tom'un Fransızca konuşmada çok iyi olduğunu duydum.
- Does Tom understand French?
- Tom Fransızca biliyor mu?
- I want to learn French.
- Fransızca öğrenmek istiyorum.
- He knows neither French nor German.
- Ne Fransızca ne de Almanca biliyor.
- Where does Tom teach French?
- Tom nerede Fransızca öğretiyor?
- We will learn the parts of the body in French.
- Fransızca'da vücudun bölümlerini öğreneceğiz.
- He speaks French and, of course, English.
- Fransızca ve tabii ki İngilizce konuşuyor.
- Both Tom and Mary are learning French.
- Hem Tom hem de Mary Fransızca öğreniyor.
- Tom will help you study French.
- Tom Fransızca çalışmana yardım edecek.
- I have trouble with French grammar.
- Fransızca dilbilgisi konusunda sorunlarım var.
- Tom got an A on his last French test.
- Tom son Fransızca sınavından A aldı.
- Should I study French?
- Fransızca okumalı mıyım?
- Tom teaches me French twice a week.
- Tom bana haftada iki kez Fransızca öğretiyor.
- Tom thought he should study French.
- Tom Fransızca öğrenmesi gerektiğini düşündü.
- Tom doesn't speak French as fluently as Mary does.
- Tom, Mary kadar akıcı Fransızca konuşamıyor.
- You need to learn French.
- Fransızca öğrenmeniz gerekiyor.
- Tom may speak French if he wants.
- Tom isterse Fransızca konuşabilir.
- None of them know French.
- Hiçbiri Fransızca bilmiyor.
- Mr Sano speaks French with great fluency.
- Bay Sano Fransızcayı çok akıcı konuşur.
- Tom's French is surprisingly good.
- Tom'un Fransızcası şaşırtıcı biçimde iyi.
- I've learned a little French.
- Biraz Fransızca öğrendim.
- I must learn French.
- Fransızca öğrenmek zorundayım.
- I've come here to study French.
- Buraya Fransızca öğrenmeye geldim.
- Do you enjoy studying French?
- Fransızca çalışmaktan hoşlanıyor musun?
- Is French your first language?
- Fransızca senin ana dilin mi?
- I don't speak French all that well.
- Fransızcayı o kadar iyi konuşamıyorum.
- Tom and Mary both spoke French.
- Tom ve Mary Fransızca konuşuyorlardı.
- Tom came here to study French.
- Tom Fransızca öğrenmek için buraya geldi.
- Tom can speak French better than I can.
- Tom Fransızcayı benden daha iyi konuşabilir.
- French isn't as difficult to learn as some people think.
- Fransızca öğrenmek bazılarının düşündüğü kadar zor değil.
- Tom can speak both French and English very well.
- Tom hem Fransızcayı hem de İngilizceyi çok iyi konuşabilir.
- That boy is speaking French.
- Şu çocuk Fransızca konuşuyor.
- Tom is the only student in our class that can speak French.
- Tom sınıfımızda Fransızca konuşabilen tek öğrencidir.
- Tom still studies French.
- Tom hâlâ Fransızca çalışıyor.
- Don't make me study French.
- Beni Fransızca çalışmaya zorlama.
- He speaks Spanish as well as French.
- O, Fransızca kadar İspanyolca da konuşuyor.
- Since the note was written in French, I couldn't read it.
- Not Fransızca yazıldığı için okuyamadım.
- Neither Tom nor Mary know how to speak French.
- Ne Tom ne de Mary Fransızca konuşmayı biliyor.
- Impossible is not French.
- "İmkansız" Fransızca değildir.
- Tom studied French.
- Tom Fransızca okudu.
- I thought you said you could speak French.
- Fransızca konuşabildiğini söylediğini sanıyordum.
- Tom can't speak any French.
- Tom hiç Fransızca konuşamıyor.
- I'm very interested in French.
- Fransızcayla çok ilgileniyorum.
- We learned French together.
- Biz birlikte Fransızca öğrendik.
- Do you mean you can't speak French?
- Fransızca konuşamadığını mı söylüyorsun?
- I never knew Tom could speak French.
- Tom'un Fransızca konuşabildiğini hiç bilmiyordum.
- I know a man who can speak French well.
- İyi Fransızca konuşabilen bir adam tanıyorum.
- I can understand French better than I can speak it.
- Fransızcayı konuşabildiğimden daha iyi anlıyorum.
- Do you speak French every day?
- Her gün Fransızca konuşuyor musunuz?
- Tom understands French better than he can speak it.
- Tom Fransızcayı konuşabildiğinden daha iyi anlıyor.
- Why don't you study French?
- Neden Fransızca okumuyorsun?
- Tom studied French in college.
- Tom kolejde Fransızca eğitimi aldı.
- I have a basic knowledge of French.
- Temel Fransızca bilgim var.
- There are a lot of interesting books in German and French.
- Almanca ve Fransızca pek çok ilginç kitap var.
- I can understand French, but I can't speak it.
- Fransızcayı anlayabiliyorum ama konuşamıyorum.
- Can you count to one hundred in French?
- Fransızca yüze kadar sayabilir misin?
- She can speak both English and French.
- O, hem İngilizce hem Fransızca konuşabilir.
- I know that Tom and Mary studied French together.
- Tom ve Mary'nin birlikte Fransızca çalıştıklarını biliyorum.
- My boss told me that I needed to get better at speaking French.
- Patronum bana Fransızca konuşmada daha iyi olmam gerektiğini söyledi.
- I don't speak French as much as I used to.
- Eskisi kadar Fransızca konuşamıyorum.
- Tom seemed to like studying French.
- Tom Fransızca çalışmayı seviyor gibiydi.
- I still can't speak French very well.
- Hâlâ Fransızcayı iyi konuşamıyorum.
- Are you good at French?
- Fransızcada iyi misin?
- I think French is a difficult language.
- Bence Fransızca zor bir dil.
- Tom asked Mary if she could speak French.
- Tom, Mary'ye Fransızca konuşup konuşamadığını sordu.
- Tom said he didn't know that Mary could speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşabildiğini bilmediğini söyledi.
- I'm pretty sure that Tom can speak French.
- Tom'un Fransızca konuşabildiğinden oldukça eminim.
- You can't read French, can you?
- Fransızca okuyamıyorsun, değil mi?
- Tom doesn't speak French at all.
- Tom hiç Fransızca bilmiyor.
- How's your French coming?
- Fransızcan nasıl?
- Tom likes to speak French.
- Tom Fransızca konuşmayı sever.
- Tom can handle French quite well.
- Tom Fransızca ile oldukça iyi başa çıkabiliyor.
- My French is actually not so good.
- Fransızcam aslında o kadar iyi değil.
- I really want to be able to speak French fluently.
- Fransızcayı akıcı bir şekilde konuşabilmeyi gerçekten çok istiyorum.
- Are they speaking French?
- Fransızca mı konuşuyorlar?
- Yesterday was the first time that I had spoken to Tom in French.
- Dün ilk kez Tom'la Fransızca konuştum.
- Tom wishes he could speak French.
- Tom Fransızca konuşabilmeyi diliyor.
- I'm reading things like famous novels which have been rewritten in simplified French.
- Basitleştirilmiş Fransızca ile yeniden yazılmış ünlü romanlar gibi şeyler okuyorum.
- I didn't know that Tom didn't know how to speak French.
- Tom'un Fransızca bilmediğini bilmiyordum.
- Tom came to France with the intention of studying French.
- Tom Fransa'ya Fransızca öğrenmek amacıyla geldi.
- I doubt that Tom will ever learn how to speak French properly.
- Tom'un Fransızca konuşmayı öğreneceğinden şüpheliyim.
- This novel has been published in French as well.
- Bu roman Fransızca olarak da yayımlandı.
- You all don't speak French, do you?
- Hepiniz Fransızca bilmiyorsunuz, değil mi?
- I know how to speak French.
- Nasıl Fransızca konuşacağımı biliyorum.
- He can speak not only English but also French.
- Sadece İngilizce değil Fransızca da konuşabiliyor.
- You seem to speak French fairly fluently.
- Oldukça akıcı şekilde Fransızca konuşuyor gibi görünüyorsun.
- Tom says he taught himself French.
- Tom kendi kendine Fransızca öğrendiğini söylüyor.
- Tom doesn't sound like a native French speaker.
- Tom'un sesi anadili Fransızca olan biri gibi gelmiyor.
- Have you ever heard Tom speaking French?
- Hiç Tom'un Fransızca konuştuğunu duydun mu?
- I want my children to learn to speak French.
- Çocuklarımın Fransızca konuşmayı öğrenmesini istiyorum.
- I don't speak French well enough!
- Fransızcayı yeterince iyi konuşamıyorum!
- I need to hire somebody who can speak French.
- Fransızca konuşabilen birini işe almalıyım.
- French is spoken in France and in some parts of Italy.
- Fransızca Fransa'da ve İtalya'nın bazı bölgelerinde konuşulur.
- I don't speak French well enough to apply for that job.
- O işe başvuracak kadar iyi Fransızca konuşamıyorum.
- I really want to learn how to speak French.
- Nasıl Fransızca konuşacağımı gerçekten öğrenmek istiyorum.
- I'm able to speak French.
- Fransızca konuşabilirim.
- I can speak French better than you.
- Fransızcayı senden daha iyi konuşabiliyorum.
- I didn't know Tom couldn't speak French.
- Tom'un Fransızca konuşamadığını bilmiyordum.
- Tom speaks French better than you.
- Tom senden daha iyi Fransızca konuşuyor.
- All of my children can speak French.
- Çocuklarımın hepsi Fransızca konuşabiliyor.
- I'm not very good at French yet.
- Henüz Fransızca'da pek iyi değilim.
- How do you say that in French?
- Onu Fransızca nasıl söylersin?
- Tom doesn't speak a word of French.
- Tom tek kelime Fransızca bilmiyor.
- Does Tom study French every day?
- Tom her gün Fransızca çalışır mı?
- I only read books in French.
- Sadece Fransızca kitap okurum.
- Is Tom studying French at school?
- Tom okulda Fransızca mı okuyor?
- Before going to work in Paris I have to freshen up on my French.
- Paris'te çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
- Some of my friends can speak French well.
- Bazı arkadaşlarım iyi Fransızca konuşabiliyor.
- Does anyone here understand French?
- Burada Fransızca anlayan biri var mı?
- Let's speak in French.
- Hadi Fransızca konuşalım.
- I got an A in French.
- Fransızcadan A aldım.
- Tom sometimes sings in French.
- Tom bazen Fransızca şarkı söyler.
- Can't you speak French?
- Fransızca konuşamıyor musun?
- When did you find out that Tom didn't know how to speak French?
- Tom'un Fransızca konuşmayı bilmediğini ne zaman öğrendiniz?
- Tom is the only one in our class who can speak French.
- Sınıfımızda Fransızca konuşabilen tek kişi Tom.
- He can speak neither English nor French.
- Ne İngilizce ne de Fransızca konuşabilir.
- What textbook does Tom use when he teaches French to beginners?
- Tom yeni başlayanlara Fransızca öğretirken hangi ders kitabını kullanıyor?
- Your French isn't good enough to get that job.
- Fransızcan bu işi almak için yeterince iyi değil.
- Ask Tom if he speaks French.
- Onun Fransızca konuşup konuşmadığını Tom'a sor.
- It seems I'm the only one here who knows how to speak French.
- Görünüşe göre burada Fransızca konuşmayı bilen bir tek ben varım.
- Tom has been studying French a long time.
- Tom uzun süredir Fransızca çalışıyor.
- Tom doesn't like speaking French.
- Tom Fransızca konuşmayı sevmez.
- Tom and Mary both studied French at the same university in Boston.
- Tom ve Mary Boston'da aynı üniversitede Fransızca okudular.
- Tom could only understand a little French then.
- Tom o zamanlar sadece biraz Fransızca anlayabiliyordu.
- Tom also taught French.
- Tom Fransızca da öğretiyordu.
- Tom wondered if Mary could be persuaded teach his children French.
- Tom Mary'nin çocuklarına Fransızca öğretmek için ikna edilip edilemeyeceğini merak ediyordu.
- Do you sometimes speak French with your parents?
- Ebeveynlerince bazen Fransızca konuşur musun?
- I don't think Tom is going to study French next year.
- Tom'un gelecek yıl Fransızca okuyacağını sanmıyorum.
- Tom still can't speak French very well.
- Tom hâlâ Fransızcayı çok iyi konuşamıyor.
- I'm not sure if Tom can speak French.
- Tom'un Fransızca konuşabildiğinden emin değilim.
- I want you to study French.
- Fransızca okumanı istiyorum.
- Tom spoke French and Italian.
- Tom Fransızca ve İtalyanca biliyordu.
- I've heard that Tom is now studying French.
- Tom'un Fransızca öğrenmeye başladığını duydum.
- Tom is much better at French than me.
- Tom Fransızcada benden çok daha iyidir.
- Tom spoke only French.
- Tom sadece Fransızca konuştu.
- Neither of those women can speak French.
- Bu kadınlardan hiç biri Fransızca konuşamaz.
- He prefers French to German.
- O, Fransızcayı Almancaya tercih eder.
- Tom apparently wants to learn French.
- Görünüşe göre Tom Fransızca öğrenmek istiyor.
- Tom is the one who can speak French, not me.
- Fransızca konuşabilen Tom, ben değilim.
- Has Tom ever studied French?
- Tom hiç Fransızca çalıştı mı?
- Tom is better at French than Mary.
- Tom Fransızcada Mary'den daha iyi.
- Tom tried to learn French.
- Tom, Fransızca öğrenmeye çalıştı.
- Can I enter a sentence in French?
- Fransızca bir cümle girebilir miyim?
- We'll have a French test next Monday.
- Gelecek pazartesi Fransızca sınavımız var.
- I want to learn how to speak French.
- Fransızca konuşmayı öğrenmek istiyorum.
- He can also speak French.
- O Fransızca da konuşabilir.
- I think Tom sounds like a native French speaker.
- Bence Tom anadili Fransızca olan biri gibi konuşuyor.
- Tom should study French.
- Tom Fransızca okumalı.
- Tom has been teaching me French.
- Tom bana Fransızca öğretiyor.
- Can you put that into French?
- Fransızca söyleyebilir misin?
- Tom can speak French almost as well as Mary can.
- Tom neredeyse Mary kadar iyi Fransızca konuşabiliyor.
- I speak French every day at work.
- Ben iş yerinde her gün Fransızca konuşurum.
- I think Tom knows French.
- Sanırım Tom Fransızca biliyor.
- Do you think you'd have time to help me learn French?
- Fransızca öğrenmeme yardım edecek vaktiniz var mı?
- Tom spoke French better than I expected.
- Tom beklediğimden daha iyi Fransızca konuşuyordu.
- A friend of mine is looking for someone who speaks French.
- Bir arkadaşım Fransızca bilen birini arıyor.
- Tom said something in French that I couldn't understand.
- Tom, benim anlayamadığım Fransızca bir şey söyledi.
- Tom didn't know how to apologize in French.
- Tom Fransızca nasıl özür dileneceğini bilmiyordu.
- All of us speak French.
- Hepimiz Fransızca konuşuruz.
- I seldom speak French.
- Nadiren Fransızca konuşurum.
- Tom says Mary often speaks French.
- Tom, Mary'nin sık sık Fransızca konuştuğunu söylüyor.
- Does Tom know French?
- Tom Fransızca biliyor mu?
- Tom told Mary that he wanted to study French.
- Tom, Mary'ye Fransızca öğrenmek istediğini söyledi.
- I like studying French.
- Fransızca çalışmayı seviyorum.
- Maybe Tom spoke French with Mary.
- Belki Tom Mary ile Fransızca konuştu.
- I forgot that Tom didn't speak French.
- Tom'un Fransızca bilmediğini unutmuşum.
- I wanted to study French.
- Ben Fransızca öğrenmek istiyordum.
- Have you ever heard Tom speak French?
- Hiç Tom'un Fransızca konuştuğunu duydun mu?
- Can you find out if Tom speaks French?
- Tom Fransızca konuşursa anlayabilir misin?
- I don't often have a chance to speak French with a native speaker.
- Ana dili Fransızca olan biriyle Fransızca konuşma şansım pek olmuyor.
- Tom speaks French as if he were a native speaker.
- Tom Fransızca'yı ana dili gibi konuşuyor.
- Do you consider yourself a fluent French speaker?
- Kendini akıcı Fransızca konuşan biri olarak görüyor musun?
- You're the only one here who can speak French, aren't you?
- Burada Fransızca konuşabilen tek kişi sensin, değil mi?
- I want to get to be as good at French as you are.
- Fransızca'da senin kadar iyi olmak istiyorum.
- This sounds like French.
- Bu Fransızca gibi geliyor.
- Tom never had to study French.
- Tom hiç Fransızca çalışmak zorunda kalmadı.
- How many languages other than French can you speak?
- Fransızca dışında kaç dil konuşabiliyorsun?
- French is difficult to learn.
- Fransızca öğrenmek zordur.
- Have you ever heard someone speaking in French?
- Hiç Fransızca konuşan birini duydunuz mu?
- I know a lot of French words, but it's difficult for me to combine them into sentences.
- Çok Fransızca kelime biliyorum ama cümle içinde bir araya getirmekte zorlanıyorum.
- I used to speak French fairly well.
- Eskiden oldukça iyi Fransızca konuşurdum.
- She acknowledged that she couldn't speak French.
- O, Fransızca konuşamadığını kabul etti.
- I know that Tom can't speak French very well.
- Tom'un çok iyi Fransızca konuşamadığını biliyorum.
- I have a few French books.
- Birkaç Fransızca kitabım var.
- Tom asked Mary if she would teach him French.
- Tom Mary'ye oğluna Fransızca öğretip öğretmeyeceğini sordu.
- Does Tom still want me to teach him French?
- Tom hala ona Fransızca öğretmemi istiyor mu?
- Tom told me he was teaching French.
- Tom bana Fransızca öğrettiğini söyledi.
- Tom wouldn't speak French to me.
- Tom benimle Fransızca konuşmadı.
- Tom and I both can speak French.
- Tom ve ben ikimiz de Fransızca konuşabiliriz.
- I'm pretty sure that Tom doesn't speak French.
- Tom'un Fransızca konuşmadığından oldukça eminim.
- Even Tom spoke French.
- Tom bile Fransızca konuşuyordu.
- He both speaks and writes French.
- Fransızca hem konuşuyor hem de yazıyor.
- Tom told Mary that he could speak French even though he really couldn't.
- Tom, Mary'ye gerçekten Fransızca konuşamamasına rağmen konuşabildiğini söyledi.
- I hear that Tom can speak French.
- Tom'un Fransızca konuşabildiğini duydum.
- Before going to study in Paris, I have to brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
- The people in the other room are speaking French.
- Diğer odadaki insanlar Fransızca konuşuyor.
- In addition to English, he can speak French.
- İngilizce'nin yanı sıra Fransızca da konuşabiliyor.
- Tom will help you study French.
- Tom Fransızca çalışmanıza yardım edecek.
- Why's your French pronunciation so good?
- Fransızca telaffuzunuz neden bu kadar iyi?
- Tom speaks French, doesn't he?
- Tom Fransızca konuşur, değil mi?
- Tom is studying French now, isn't he?
- Tom şimdi Fransızca öğreniyor, değil mi?
- Tom had always wanted to study French and he finally got his chance to.
- Tom her zaman Fransızca öğrenmek istemişti ve sonunda bu şansı elde etti.
- Tom studies French every morning before he goes to work.
- Tom her sabah işe gitmeden önce Fransızca çalışıyor.
- Although French isn't Tom's native language, he speaks it quite well.
- Fransızca Tom'un ana dili olmamasına rağmen, oldukça iyi konuşuyor.
- I wish I could speak French as well as Tom does.
- Keşke Tom'un konuştuğu kadar iyi Fransızca konuşabilsem.
- You're still studying French, aren't you?
- Hâlâ Fransızca çalışıyorsun, değil mi?
- What do you call this in French?
- Buna Fransızcada ne dersiniz?
- You never seemed to really want to study French.
- Aslında hiç Fransızca öğrenmek istiyor gibi görünmüyordun.
- Did you study French last year?
- Geçen sene Fransızca çalıştın mı?
- Tom and I want to learn French.
- Tom ve Ben Fransızca öğrenmek istiyoruz.
- I don't speak French very often.
- Çok sık Fransızca konuşmuyorum.
- Both Tom and Mary can't speak French.
- Hem Tom hem de Mary Fransızca konuşamıyor.
- I don't really want to learn French.
- Gerçekten Fransızca öğrenmek istemiyorum.
- Tom is not very good at French.
- Tom Fransızca'da pek iyi değildir.
- He tried to master French.
- Fransızca öğrenmeye çalıştı.
- Tom knows Mary can't speak French very well.
- Tom, Mary'nin çok iyi Fransızca konuşamadığını biliyor.
- Why aren't you studying French?
- Neden Fransızca çalışmıyorsun?
- Tom doesn't really speak French.
- Tom gerçekten Fransızca konuşmuyor.
- I wonder where Tom learned how to speak French so well.
- Tom'un bu kadar iyi Fransızca konuşmayı nereden öğrendiğini merak ediyorum.
- Tom knows that you can speak French.
- Tom senin Fransızca konuşabildiğini biliyor.
- Nobody knew that Tom couldn't speak French.
- Kimse Tom'un Fransızca konuşamadığını bilmiyordu.
- Tom and Mary always speak to each other in French.
- Tom ve Mary birbirleriyle hep Fransızca konuşurlar.
- Why did you decide to study French?
- Niçin Fransızca öğrenmeye karar verdin?
- Tom speaks French like a native speaker.
- Tom ana dili gibi Fransızca konuşuyor.
- Tom is the only one in our office who can't speak French.
- Ofisimizde Fransızca konuşamayan tek kişi Tom.
- I'm still studying French with Tom.
- Tom'la birlikte hâlâ Fransızca okuyorum.
- Tom speaks French too fast for me to understand.
- Tom anlayamayacağım kadar hızlı Fransızca konuşuyor.
- Tom knows some French.
- Tom biraz Fransızca bilir.
- Tom seems to enjoy studying French.
- Tom Fransızca çalışmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
- I find it difficult to understand French when it's spoken quickly.
- Hızlı konuşulduğunda Fransızcayı anlamakta zorlanıyorum.
- I've never spoken to anyone in French.
- Hiç kimseyle Fransızca konuşmadım.
- I'm writing a song in French.
- Fransızca bir şarkı yazıyorum.
- You're good at French, aren't you?
- Fransızcada iyisiniz, değil mi?
- Tom must've studied French.
- Tom Fransızca okumuş olmalı.
- My French is very limited.
- Fransızcam çok sınırlı.
- It's doubtful whether Tom can speak French well enough to do the job.
- Tom'un bu işi yapabilecek kadar iyi Fransızca konuşabildiği şüpheli.
- Tom says that he studies French.
- Tom Fransızca çalıştığını söylüyor.
- I'm almost certain that Tom can speak French.
- Tom'un Fransızca konuşabildiğinden neredeyse eminim.
- Our teacher doesn't just speak English, but French too.
- Öğretmenimiz sadece İngilizce değil, Fransızca da konuşur.
- Tom began to learn French about three years ago.
- Tom yaklaşık üç yıl önce Fransızca öğrenmeye başladı.
- Tom doesn't know what this is called in French.
- Tom Fransızca'da buna ne dendiğini bilmiyor.
- I should've studied French.
- Fransızca çalışmalıydım.
- Tom is studying French already.
- Tom şimdiden Fransızca öğreniyor.
- Tom spends less time studying French than Mary does.
- Tom, Fransızca çalışırken Mary'den daha az zaman harcıyor.
- Tom says that he studies French.
- Tom, Fransızca okuduğunu söylüyor.
- I'm almost certain that Tom can speak French.
- Tom'un Fransızca konuşabileceğinden neredeyse eminim.
- How long has Tom studied French?
- Tom ne kadar süredir Fransızca öğrenmektedir?
- It's Tom who can't speak French, not me.
- Fransızca konuşamayan Tom, ben değilim.
- Tom seemed to enjoy teaching French.
- Tom Fransızca öğretmekten hoşlanıyor gibi görünüyordu.
- We all have studied French.
- Hepimiz Fransızca çalıştık.
- He likes French more than German.
- O Fransızcayı Almancadan daha çok sever.
- Tom pretended he couldn't speak French.
- Tom, Fransızca konuşamıyormuş gibi davrandı.
- I thought that Tom could speak French.
- Tom'un Fransızca konuşabildiğini sanıyordum.
- I used to teach French.
- Ben Fransızca öğretirdim.
- Tom says Mary can't speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca konuşamadığını söylüyor.
- Tom and Mary still make a lot of mistakes when they speak French.
- Tom ve Mary, Fransızca konuştukları zaman hala birçok hata yapıyorlar.
- I speak almost no French.
- Neredeyse hiç Fransızca bilmiyorum.
- The truth is that I can't speak French at all.
- Gerçek şu ki, hiç Fransızca konuşamıyorum.
- I'm not very good at French.
- Fransızcada çok iyi değilim.
- Tom said he didn't want to study French.
- Tom Fransızca okumak istemediğini söyledi.
- How many years did it take you before you were fluent in French?
- Fransızcayı akıcı bir şekilde konuşabilmen için kaç yılını aldı?
- He is capable of teaching French.
- O, Fransızca öğretebilir.
- Tom is going to study French tomorrow.
- Tom yarın Fransızca çalışacak.
- Why would Tom speak French to me?
- Tom neden benimle Fransızca konuşurdu?
- If you're going to go to France, you should brush up on your French.
- Fransa'ya gidecekseniz, Fransızcanızı tazelemelisiniz.
- Tom told me that he wanted to study French.
- Tom bana Fransızca öğrenmek istediğini söyledi.
- Did Tom speak French to you?
- Tom seninle Fransızca konuştu mu?
- Tom went there to learn French.
- Tom oraya Fransızca öğrenmek için gitti.
- I teach French to college kids.
- Üniversite öğrencilerine Fransızca öğretiyorum.
- I know that Tom can't understand French.
- Tom'un Fransızca anlayamadığını biliyorum.
- Tom is fluent in French and English.
- Tom akıcı bir şekilde Fransızca ve İngilizce konuşabiliyor.
- Tom watched a Japanese movie with French subtitles.
- Tom Fransızca alt yazılı bir Japon filmi izledi.
- I don't know a word of French.
- Tek kelime Fransızca bilmiyorum.
- I always speak French with her.
- Onunla her zaman Fransızca konuşurum.
- I can read French, but I can't speak it very well.
- Fransızca okuyabiliyorum ama çok iyi konuşamıyorum.
- Those men are speaking French.
- Şu adamlar Fransızca konuşuyor.
- Tom is really good at French, isn't he?
- Tom Fransızca'da gerçekten iyi, değil mi?
- I don't think Tom has ever studied French.
- Tom'un hiç Fransızca çalıştığını sanmıyorum.
- I wrote Tom a letter in French.
- Tom'a Fransızca bir mektup yazdım.
- Tom and I want to study French.
- Tom ve ben Fransızca okumak istiyoruz.
- I highly doubt Tom knows any French.
- Tom'un Fransızca bildiğinden çok şüpheliyim.
- I studied French for three years with a native speaker.
- Ana dili Fransızca olan biriyle üç yıl Fransızca çalıştım.
- I'll study French tonight.
- Bu gece Fransızca çalışacağım.
- Tom told Mary that he wanted to study French.
- Tom, Mary'ye Fransızca okumak istediğini söyledi.
- Will you have a little time this weekend to help me with my French?
- Bana Fransızcamda yardım etmek için bu hafta sonu biraz zamanın olacak mı?
- Tom told me that you speak French.
- Tom bana Fransızca konuştuğunu söyledi.
- I find it much easier to speak French than English.
- Fransızca konuşmayı İngilizceden çok daha kolay buluyorum.
- I think Tom can't speak French.
- Bence Tom Fransızca konuşamıyor.
- Tom said he wants to study French.
- Tom Fransızca öğrenmek istediğini söyledi.
- I wonder if Tom can speak French.
- Tom Fransızca konuşabiliyor mu diye merak ediyorum.
- It's difficult to speak French well.
- İyi Fransızca konuşmak zordur.
- I've been teaching French for three years.
- Üç yıldır Fransızca öğretiyorum.
- We learned Russian instead of French.
- Fransızca yerine Rusça öğrendik.
- Tom speaks French well.
- Tom Fransızcayı iyi konuşur.
- English has many French words.
- İngilizcede birçok Fransızca kelime vardır.
- I've been studying French for the past three years.
- Son üç yıldır Fransızca çalışıyorum.
- Tom agreed to teach Mary French.
- Tom, Mary'ye Fransızca öğretmeyi kabul etti.
- Tom is able to teach French.
- Tom Fransızca öğretebiliyor.
- Why are you studying French?
- Neden Fransızca öğreniyorsun?
- How often do you speak French?
- Ne sıklıkta Fransızca konuşursun?
- I wish that I could speak French as well as Tom.
- Keşke ben de Tom kadar iyi Fransızca konuşabilseydim.
- Tom doesn't like people to know that he can't speak French well.
- Tom insanların iyi Fransızca konuşamadığını bilmesinden hoşlanmıyor.
- I've never been good at French.
- Fransızcam hiç iyi olmadı.
- Do you speak French better than Tom does?
- Sen Tom'dan daha mı iyi Fransızca konuşuyorsun?
- You're the only person in the office who can speak French.
- Ofiste Fransızca konuşabilen tek kişi sensin.
- Does Tom want me to teach him French?
- Tom ona Fransızca öğretmemi ister mi?
- Tom wanted to study French.
- Tom Fransızca okumak istiyordu.
- You have to study French whether you like it or not.
- İsteseniz de istemeseniz de Fransızca çalışmak zorundasınız.
- I'm the only one here who knows how to speak French.
- Burada Fransızca konuşmayı bilen tek kişi benim.
- I bet Tom can speak French.
- Eminim Tom Fransızca konuşabiliyordur.
- None of us can speak French.
- Hiçbirimiz Fransızca konuşamıyoruz.
- I never was very good at French.
- Fransızca'da asla çok iyi değildim.
- I'd like you to translate this document into French.
- Bu belgeyi Fransızcaya çevirmeni istiyorum.
- Two months ago, Tom began to learn French.
- İki ay önce, Tom Fransızca öğrenmeye başladı.
- I don't speak French as well as you think I do.
- Düşündüğünüz kadar iyi Fransızca konuşamıyorum.
- Of all the languages I've studied, French was the easiest.
- Çalıştığım tüm diller arasında Fransızca en kolayıydı.
- When did you begin studying French?
- Sen ne zaman Fransızca öğrenmeye başladın?
- I forgot that Tom spoke French.
- Tom'un Fransızca konuştuğunu unuttum.
- I know that Tom can speak French better than I can.
- Tom'un benden daha iyi Fransızca konuştuğunu biliyorum.
- Tom can't speak French.
- Tom Fransızca konuşamıyor.
- Do they both understand French?
- Onların her ikisi de Fransızca anlar mı?
- Tom said he was going to study French.
- Tom Fransızca okuyacağını söyledi.
- Has Tom ever written a letter in French?
- Tom hiç Fransızca mektup yazdı mı?
- How would you say that in French?
- Bunu Fransızcada nasıl söylersin?
- She can speak not only English but also French.
- O hem İngilizce hem de Fransızca konuşabilir.
- I like French, but I can't speak it very well.
- Fransızcayı seviyorum ama çok iyi konuşamıyorum.
- Tom says he had to study French.
- Tom, Fransızca öğrenmesi gerektiğini söylüyor.
- I want to become better at speaking French.
- Fransızca konuşmada daha iyi olmak istiyorum.
- It wasn't easy for me to write this letter in French.
- Bu mektubu Fransızca yazmak benim için kolay olmadı.
- He tried to speak French to us.
- Bizimle Fransızca konuşmaya çalıştı.
- Perhaps Tom doesn't understand French.
- Belki de Tom Fransızca anlamıyordur.
- Both my wife and I can speak French.
- Hem karım hem de ben Fransızca konuşabiliyoruz.
- We can understand French.
- Fransızca anlayabiliyoruz.
- I wonder if Tom knows any French.
- Acaba Tom hiç Fransızca biliyor mu?
- Tom couldn't understand why she wanted to learn French.
- Tom, onun neden Fransızca öğrenmek istediğini anlayamadı.
- I heard that Tom doesn't know how to sing any songs in French.
- Tom'un Fransızca şarkı söylemeyi bilmediğini duydum.
- Do you really think you're the only one here who can speak French?
- Gerçekten burada Fransızca konuşabilen tek kişinin sen olduğunu mu sanıyorsun?
- Tom speaks almost no French.
- Tom neredeyse hiç Fransızca konuşmaz.
- Tom doesn't know how to speak French properly.
- Tom Fransızca'yı nasıl düzgün konuşacağını bilmiyor.
- Tom certainly knows a lot of French.
- Tom kesinlikle çok Fransızca bilir.
- Do you speak French?
- Fransızca konuşur musun?
- Is French your first language?
- Fransızca ana dilin mi?
- You don't know how bad I want to learn how to speak French.
- Fransızca konuşmayı öğrenmeyi ne kadar çok istediğimi bilmiyorsun.
- I speak French and English.
- Fransızca ve İngilizce konuşuyorum.
- Is he speaking English, French, or German?
- O, İngilizce mi, Fransızca mı yoksa Almanca mı konuşuyor?
- We're the only ones here who know French.
- Burada Fransızca bilen bir tek biz varız.
- I think Tom is pretty good at French.
- Bence Tom Fransızca'da oldukça iyi.
- None of them knows French.
- Onlardan hiçbiri Fransızca bilmiyor.
- Tom had a hard time making himself understood in French.
- Tom Fransızca anlamak konusunda zor zaman geçiriyordu.
- Tom said Mary taught French.
- Tom Mary'nin Fransızca öğrettiğini söyledi.
- One potential problem is that Tom can't speak French very well.
- Olası sorunlardan biri de Tom'un Fransızcayı iyi konuşamaması.
- Tom can speak both French and English quite well.
- Tom hem Fransızcayı hem de İngilizceyi oldukça iyi konuşabilirler.
- I think Tom doesn't know how to speak French.
- Sanırım Tom nasıl Fransızca konuşacağını bilmiyor.
- Do they both understand French?
- İkisi de Fransızca anlıyor mu?
- Tom teaches French to his friends once a week.
- Tom haftada bir kez arkadaşlarına Fransızca öğretir.
- My French textbook is on my desk.
- Fransızca ders kitabım masamın üzerinde.
- Why didn't you tell us you knew French?
- Neden bize Fransızca bildiğinizi söylemediniz?
- I told Tom that I couldn't speak French.
- Tom'a Fransızca konuşamadığımı söyledim.
- Nothing's wrong with my French.
- Fransızcamda bir sorun yok.
- Tom studied French.
- Tom Fransızca çalışıyordu.
- I had to speak French.
- Fransızca konuşmak zorunda kaldım.
- I'll study French harder from now on.
- Bundan sonra daha sıkı Fransızca çalışacağım.
- Do you read French every day?
- Siz her gün Fransızca okuyor musunuz?
- Tom says he's taught French.
- Tom Fransızca öğrettiğini söylüyor.
- What do you call this animal in French?
- Bu hayvana Fransızca'da ne deniyor?
- I thought everyone here could speak French.
- Buradaki herkesin Fransızca konuşabildiğini sanıyordum.
- How do you say these two phrases in French?
- Bu iki cümleyi Fransızca nasıl söylüyorsunuz?
- Why don't we switch to French?
- Neden Fransızcaya geçmiyoruz?
- It isn't easy to speak French well.
- Fransızcayı iyi konuşmak kolay değil.
- We study French at school every day.
- Okulda her gün Fransızca öğreniriz.
- I study French at least an hour every day.
- Her gün en az bir saat Fransızca çalışıyorum.
- Tom and Mary usually speak to each other in French.
- Tom ve Mary birbirleriyle genellikle Fransızca konuşurlar.
- I have studied French since I was 15.
- 15 yaşımdan beri Fransızca çalışıyorum.
- Tom didn't know Mary knew how to speak French.
- Tom, Mary'nin Fransızca bildiğini bilmiyordu.
Show More (1844)
|
|
- French industrial giant Alstom saved!'
- Fransız sanayi devi Alstom kurtuldu!
- Suppose we were to take French legislation as our basis.
- Fransız mevzuatını temel aldığımızı varsayalım.
- President Jacques Chirac and French diplomats have not ceased their unequivocal condemnation of Saddam Hussein's regime.
- Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ve Fransız diplomatlar Saddam Hüseyin rejimini açık bir şekilde kınamaktan geri durmadılar.
- There is no freedom of religion, and there is no secularism along French lines.
- Din özgürlüğü yoktur ve Fransız çizgisinde bir laiklik de yoktur.
- But the Erika and the Ievoli Sun were not French ships.
- Ancak Erika ve Ievoli Sun Fransız gemileri değildi.
- In my view, the next French Government should be concerned by this.
- Benim görüşüme göre, bir sonraki Fransız Hükümeti bu durumdan endişe duymalıdır.
- Suppose we were to take French legislation as our basis.
- Fransız yasalarını temel aldığımızı varsayalım.
- Indeed, it was reported extensively in some French newspapers yesterday.
- Nitekim dün bazı Fransız gazetelerinde bu konuda kapsamlı haberler yer aldı.
- Mr Eric Rouleau, the former French Ambassador, speaks of slow-motion genocide.
- Eski Fransız Büyükelçisi Bay Eric Rouleau, ağır çekim soykırımdan bahsetmektedir.
- After Florence, French rail workers will take to the streets again on 26 November.
- Floransa'dan sonra Fransız demiryolu işçileri 26 Kasım'da yeniden sokaklara dökülecek.
- The international community has made a huge effort to evacuate French subjects and 200 children of American clergymen.
- Uluslararası toplum Fransız tebaanın ve Amerikalı din adamlarının 200 çocuğunun tahliyesi için büyük çaba sarf etti.
- As one French newspaper described him, he is in the position of a new-look Doctor Strangelove.
- Bir Fransız gazetesinin tanımladığı gibi, yeni görünümlü bir Doktor Strangelove tutumunda.
- This appears to contravene French legislation.
- Bu durum Fransız mevzuatına aykırı görünmektedir.
- This report also helps French fishermen.
- Bu rapor Fransız balıkçılara da yardımcı oluyor.
- In my view, the next French Government should be concerned by this.
- Benim görüşüme göre, bir sonraki Fransız Hükümeti bu konuyla ilgilenmelidir.
- The homecoming of Zidane and his French team constitutes a risk to millions of animals in Europe.
- Zidane ve Fransız takımının eve dönüşü Avrupa'daki milyonlarca hayvan için risk teşkil etmektedir.
- This is unacceptable for French people, but also for every man and woman that advocates humanism.
- Bu Fransızlar için olduğu kadar hümanizmi savunan her erkek ve kadın için de kabul edilemez bir durumdur.
- A French sun king is leading the Convention in contravention of all the democratic ground rules.
- Bir Fransız güneş kralı, tüm demokratik temel kurallara aykırı olarak Konvansiyonu yönetmektedir.
- Whenever we go to a West African country, we can see the extent to which French influence is still present there.
- Ne zaman bir Batı Afrika ülkesine gitsek orada Fransız etkisinin hala ne ölçüde mevcut olduğunu görebiliriz.
- I remember the effect in my country when lorries of strawberries were overturned by French farmers.
- Fransız çiftçiler tarafından çilek yüklü kamyonların devrilmesinin ülkemde yarattığı etkiyi hatırlıyorum.
- A French shipowner told me less than ten minutes ago that the Commission hears but does not listen.
- On dakika kadar önce bir Fransız armatör bana Komisyon'un duyduğunu ama dinlemediğini söyledi.
- The very narrow-minded French national self-interest makes the implementation of agricultural reforms impossible .
- Çok dar görüşlü Fransız ulusal çıkarları tarım reformlarının uygulanmasını imkansız kılmaktadır.
- There is a French proverb that says 'Superflue, chose très nécessaire' .
- Superflue, chose très nécessaire' diyen bir Fransız atasözü vardır.
- I have no special quarrel with the Spanish, French or British fishermen who come into what are natural waters.
- Doğal sulara giren İspanyol, Fransız ya da İngiliz balıkçılarla özel bir sorunum yok.
- In my view, the next French Government should be concerned by this.
- Bana göre bir sonraki Fransız Hükümeti bu konuyla ilgilenmelidir.
- This was an excellent aim, and it should serve to make French ports more competitive.
- Bu mükemmel bir amaçtı ve Fransız limanlarını daha rekabetçi hale getirmeye hizmet etmelidir.
- On the basis of paragraph 12, therefore, I vigorously condemn this unilateral element in French policy.
- Dolayısıyla 12. paragraf temelinde, Fransız politikasındaki bu tek taraflı unsuru şiddetle kınıyorum.
- We hope to be able to persuade our French colleagues of the need for 24-hour policing and adequate police numbers.
- Fransız meslektaşlarımızı 24 saat polis ve yeterli sayıda polis ihtiyacı konusunda ikna edebilmeyi umuyoruz.
- There will not be one European SE, but an SE with French, Spanish or German features, for example.
- Tek bir Avrupa Şirketi değil, örneğin Fransız, İspanyol veya Alman niteliklerine sahip bir Avrupa Şirketi olacak.
- We provided effective information for our Dutch, French and Irish neighbours and for them it worked.
- Hollandalı, Fransız ve İrlandalı komşularımız için etkili bilgiler sağladık ve onlar için işe yaradı.
- The name on one was foreign-sounding and the other was typically French.
- Birindeki isim kulağa yabancı geliyordu, diğeri ise tipik Fransız ismiydi.
- This is, alas, the usual behaviour of French leaders, up to the highest level.
- Ne yazık ki bu, Fransız liderlerin en üst düzeydeki olağan davranışlarıdır.
- The international community has made a huge effort to evacuate French subjects and 200 children of American clergymen.
- Uluslararası toplum Fransız tebaanın ve Amerikalı din adamlarının 200 çocuğunun tahliyesi için büyük çaba sarf etmiştir.
- On the basis of paragraph 12, therefore, I vigorously condemn this unilateral element in French policy.
- Dolayısıyla 12. paragraf temelinde Fransız politikasındaki bu tek taraflı unsuru şiddetle kınıyorum.
- We know that Marie Trintignant was battered to death by her French partner, the musician Bertrand Cantat.
- Marie Trintignant'ın Fransız partneri müzisyen Bertrand Cantat tarafından ölesiye dövüldüğünü biliyoruz.
- The very narrow-minded French national self-interest makes the implementation of agricultural reforms impossible .
- Çok dar görüşlü Fransız ulusal çıkarları, tarım reformlarının uygulanmasını imkansız hale getirmektedir.
- This 5-star hotel is within the vicinity of Bodrum Beach and French Tower.
- Bu 5 yıldızlı otel Bodrum Plajı ve Fransız Kulesi civarındadır.
- This 5-star hotel is within the vicinity of Bodrum Beach and French Tower.
- Bu 5 yıldızlı otel Bodrum Plajı ve Fransız Kulesi yakınındadır.
- And here's what the average French worker pays in taxes.
- Ve işte ortalama bir Fransız işçinin vergi olarak ödediği meblağ.
- German literature was said to be best in the original, free of French influence.
- Alman edebiyatının Fransız etkisinden uzak, orijinal haliyle en iyi durumunda olduğu söyleniyordu.
- No fighting and 5 million French in the street .
- Savaş yok ve sokakta 5 milyon Fransız var.
- Is my French accent that terrible?
- Fransız aksanım bu kadar berbat mı?
- I suddenly recalled my terrible weakness for gorgeous French architects.
- Birdenbire çekici Fransız mimarlara karşı duyduğum korkunç zaafı hatırladım.
- Payment by bank check can be accepted but only with French checks.
- Banka çeki ile ödeme yalnızca Fransız çekleriyle kabul edilebilir.
- She was mainly influenced by Émile Zola, a French naturalist writer.
- Esas olarak Fransız doğa bilimci yazar Émile Zola'dan etkilendi.
- Band of skilled soldiers on a mission to capture a French traitor.
- Bir grup yetenekli asker, bir Fransız haini yakalama görevindeler.
- Air conditioning Firuzan is within a few steps of French Tower and Bodrum Museum of Underwater Archaeology.
- Klimalı Firuzan, Fransız Kulesi ve Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'a birkaç adım uzaklıktadır.
- And that is what you call a French toast.
- İşte buna Fransız tostu denir.
- French soldiers, you are a few beaten men against a division.
- Fransız askerleri, siz bir tümene karşı yenilmiş birkaç adamsınız.
- And that is what you call a French toast.
- İşte buna Fransız tostu derler.
- She was mainly influenced by Émile Zola, a French naturalist writer.
- Esas olarak Fransız doğa bilimci yazar Émile Zola'dan etkilenmiştir.
- The hotel is just a 5-minute walk from French Tower.
- Otel, Fransız Kulesi'ne sadece 5 dakika yürüme mesafesindedir.
- Air conditioning Firuzan is within a few steps of French Tower and Bodrum Museum of Underwater Archaeology.
- Klimalı Firuzan, Fransız Kulesi ve Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'ne birkaç adım mesafededir.
- A few weeks later Darlan will be assassinated by a French resistance fighter.
- Birkaç hafta sonra Darlan bir Fransız direniş savaşçısı tarafından öldürülecek.
- Julia looked like she'd come out of a French movie.
- Julia, sanki bir Fransız filminden çıkmış gibi görünüyordu.
- Nowadays many French still eat the main meal at lunch.
- Günümüzde pek çok Fransız için ana öğün hala öğlen yemeğindedir.
- French hairstyles and curls were a favorite with women back then.
- Fransız saç modelleri ve bukleler o zamanlar kadınların favorisiydi.
- Nowadays many French still eat the main meal at lunch.
- Günümüzde birçok Fransız hala ana öğünü öğle yemeğinde yiyor.
- Bitezyalihan Hotel, located 4.7 km from French Tower, features free Wi Fi throughout the venue.
- Fransız Kulesi'ne 4,7 km mesafede yer alan Bitezyalıhan Hotel, tesis genelinde ücretsiz Wi-Fi hizmeti sunmaktadır.
- French hairstyles and curls were a favorite with women back then.
- Fransız saç modelleri ve bukleleri o zamanlar kadınların favorisiydi.
- Bodrium Hotel&You Spa Bodrum is located 1.6 km from French Tower and offers a free car park.
- Fransız Kulesi'ne 1,6 km mesafede yer alan Bodrium Hotel&You Spa Bodrum, ücretsiz otopark hizmeti sunmaktadır.
- I suddenly recalled my terrible weakness for gorgeous French architects.
- Birden muhteşem Fransız mimarlara olan korkunç zaafımı hatırladım.
- Band of skilled soldiers on a mission to capture a French traitor.
- Bir Fransız haini yakalama görevindeki yetenekli askerlerden oluşan bir grup.
- No fighting and 5 million French in the street .
- Kavga yok ve 5 milyon Fransız sokakta.
- Payment by bank check can be accepted but only with French checks.
- Banka çekiyle ödeme kabul edilebilir ancak sadece Fransız çekleriyle.
- French soldiers, you are a few beaten men against a division.
- Fransız askerler, koca bir bölük karşısında birkaç kişisiniz.
- And here's what the average French worker pays in taxes.
- Bu ise ortalama bir Fransız çalışanın ödediği vergi miktarı.
- The 3-star Alvin Hotel Gumbet is set 1.9 km from Greek Amphitheater and 2.4 km from French Tower.
- 3 yıldızlı Alvin Hotel Gümbet, Yunan Amfitiyatrosu'na 1,9 km ve Fransız Kulesi'ne 2,4 km uzaklıkta yer almaktadır.
- Julia looked like she'd come out of a French movie.
- Julia bir Fransız filminden çıkmış gibi duruyordu.
- He and Churchill want to settle the prickly question of French political power.
- O ve Churchill, Fransız siyasi iktidarına ilişkin çetrefilli soruyu çözmek istiyorlar.
- Fabrice successfully set up and developed the thriving French office.
- Fabrice, hızla büyüyen Fransız ofisini başarıyla kurdu ve geliştirdi.
- The hotel is just a 5-minute walk from French Tower.
- Otel, Fransız Kulesi'ne sadece 5 dakikalık yürüme mesafesindedir.
- The venue is 1 km from the city centre and adjacent to French Tower.
- Otel, Fransız Kulesi'a birkaç adım ve şehir merkezine 1 km uzaklıktadır.
- It was built long ago by a French military officer.
- Uzun zaman önce bir Fransız subayı tarafından inşa edilmiş.
- It was built long ago by a French military officer.
- Uzun zaman önce bir Fransız subayı tarafından inşa edildi.
- Nowadays many French still eat the main meal at lunch.
- Günümüzde birçok Fransız hala öğle yemeğinde ana öğünü yiyor.
- They're saying, you have a French face.
- Sende Fransız siması var diyorlar.
- Well, no, I'm just saying 'cause it's French and all, and here we are.
- Hayır, sadece Fransız falan olduğu için söylüyorum ve işte geldiğimiz nokta.
- And here's what the average French worker pays in taxes.
- Ve işte bu ortalama bir Fransız işçinin ödediği vergi.
- And you'll meet some French girl who speaks your own language.
- Ve sizin dilinizi konuşan bir Fransız kızla tanışacaksınız.
- Is my French accent that terrible?
- Fransız aksanım o kadar mı kötü?
- In later years he became a French citizen.
- Sonraki yıllarda Fransız vatandaşı oldu.
- This 5-star hotel is within the vicinity of Bodrum Beach and French Tower.
- Bu 5 yıldızlı otel, Bodrum Plajı ve Fransız Kulesi yakınındadır.
- There will be a price to pay for your French involvement.
- Fransızlara katılmanızın bir bedeli olacaktır.
- It was built long ago by a French military officer.
- Uzun zaman önce bir Fransız subayı tarafından yaptırılmıştır.
- The 3-star Alvin Hotel Gumbet is set 1.9 km from Greek Amphitheater and 2.4 km from French Tower.
- 3 yıldızlı Alvin Hotel Gümbet, Yunan Amfitiyatrosu'a 1,9 km ve Fransız Kulesi'a 2,4 km uzaklıktadır.
- Annan is wearing a daring French cut with a plunging eye slit.
- Annan, derin yırtmaçlı, cesur bir Fransız kesimi giyiyor.
- Bitezyalihan Hotel, located 4.7 km from French Tower, features free Wi Fi throughout the venue.
- Fransız Kulesi'ne 4,7 km mesafede yer alan Bitezyalihan Hotel, tesis genelinde ücretsiz Wi-Fi sunmaktadır.
- And you'll meet some French girl who speaks your own language.
- Sen de kendi dilini konuşan bir Fransız kızıyla tanışırsın.
- And you'll meet some French girl who speaks your own language.
- Ve kendi dilinizi konuşan bir Fransız kızla tanışacaksınız.
- German literature was said to be best in the original, free of French influence.
- Alman edebiyatinin orijinalinde, Fransiz etkisinden azade şekliyle en iyi durumunda olduğu söyleniyordu.
- And yet this is not the only recent transformation of French country life.
- Ancak bu, Fransız taşra hayatındaki son dönemdeki tek dönüşüm değil.
- A few weeks later Darlan will be assassinated by a French resistance fighter.
- Birkaç hafta sonra Darlan bir Fransız direnişçi tarafından suikaste uğrayacak.
- Julia looked like she'd come out of a French movie.
- Julia bir Fransız filminden çıkmış gibi görünüyordu.
- Mr Yoshida is at home in French history.
- Bay Yoshida Fransız tarihine aşinadır.
- I've loved French cakes since elementary school.
- İlkokuldan beri Fransız keklerini severim.
- My heart is French, but my ass is international!
- Kalbim Fransız ama popom uluslararasıdır!
- Are you American or French?
- Sen Amerikalı mı yoksa Fransız mısın?
- I like French cooking.
- Fransız yemeklerini severim.
- Are you American or French?
- Amerikalı mısın yoksa Fransız mı?
- We’re in the coffee shop area of the store, with mellow French music playing.
- Mağazanın kahve dükkanındayız, yumuşak bir Fransız müziği çalıyor.
- My neighbors are French.
- Komşularım Fransız.
- She has a fascination with French food.
- Onun da Fransız yemeklerine hayranlığı var.
- Isn't she a good French singer?
- İyi bir Fransız şarkıcı değil mi?
- You want to see a French movie, right?
- Bir Fransız filmi izlemek istiyorsun, değil mi?
- There are also French tourists.
- Fransız turistler de var.
- I love French movies.
- Fransız filmlerine bayılırım.
- Onion soup is a famous French dish.
- Soğan çorbası ünlü bir Fransız yemeğidir.
- My French teacher isn't a Canadian.
- Fransız öğretmenim Kanadalı değil.
- He is French.
- O Fransız'dır.
- It's a French name.
- Bu bir Fransız ismi.
- She is of French birth.
- Fransız doğumlu.
- She might be French.
- O Fransız olabilir.
- The story is set in Neuilly-on-the-Seine, a French town not far from Paris.
- Hikaye, Paris'ten çok uzak olmayan bir Fransız kasabası olan Neuilly-on-the-Seine'de geçiyor.
- This restaurant serves authentic French cuisine.
- Bu restoran otantik Fransız yemeklerini servis ediyor.
- His wife is French.
- Onun karısı Fransızdır.
- Most French people are against capital punishment.
- Fransızların çoğu idam cezasına karşıdır.
- At the Battle of Verdun, French forces stopped a German attack.
- Verdun Muharebesi'nde Fransız kuvvetleri bir Alman saldırısını durdurdu.
- Who wants French toast?
- Kim Fransız tostu ister?
- I was listening to French music.
- Fransız müziği dinliyordum.
- I want to eat French cuisine.
- Fransız yemeği yemek istiyorum.
- Sarah Bernhardt was a French stage actress.
- Sarah Bernhardt Fransız bir sahne oyuncusuydu.
- I've loved French cakes since elementary school.
- Ben ilkokuldan beri Fransız keklerini severim.
- Was he French?
- Fransız mıydı?
- It's the best French restaurant in New York.
- O, New York'taki en iyi Fransız restoranıdır.
- I am a French doctor.
- Ben Fransız bir doktorum.
- French toast is delicious.
- Fransız tostu lezzetlidir.
- Mary's husband took her to the fancy French restaurant for their belated anniversary dinner.
- Mary'nin kocası onu gecikmiş yıldönümü yemeği için şık bir Fransız restoranına götürdü.
- Why did you buy a French car?
- Neden Fransız arabası aldın?
- Tom is interested in French history.
- Tom Fransız tarihiyle ilgilenir.
- I am French.
- Ben Fransız'ım.
- It's the best French restaurant in New York.
- New York'taki en iyi Fransız restoranı.
- Perhaps you would have preferred a French dish.
- Belki bir Fransız yemeğini tercih ederdiniz.
- I am a French doctor.
- Ben bir Fransız doktorum.
- I'm a French citizen.
- Ben Fransız vatandaşıyım.
- I have a Russian passport, but I'm French.
- Rus pasaportum var ama ben Fransızım.
- Is that French?
- O Fransız mı?
- She is of French birth.
- O Fransız doğumludur.
- I am not French.
- Ben Fransız değilim.
- French people frequently make grammatical mistakes, too.
- Fransızlar da sık sık dilbilgisi hataları yaparlar.
- He speaks Esperanto with a slight French accent.
- O, Esperanto'yu hafif bir Fransız aksanıyla konuşuyor.
- The telethon is a French TV program organized every year to collect funds in order to finance medical research.
- Teleton tıbbi araştırmaları finanse etmek amacıyla para toplamak için her yıl düzenlenen bir Fransız televizyon programıdır.
- Perhaps you would have preferred a French dish.
- Belki de bir Fransız yemeği tercih ederdiniz.
- If you think French numbers are complicated, take a look at Danish.
- Fransız sayılarının karmaşık olduğunu düşünüyorsanız, Danca'ya bir göz atın.
- Do you really think that Tom is the best French speaker in your class?
- Tom'un sınıfındaki en iyi Fransız konuşmacı olduğunu mu düşünüyorsun?
- Did you know I'm French?
- Fransız olduğumu biliyor muydun?
- French people eat frogs and are rude!
- Fransızlar kurbağa yerler ve kabadırlar!
- This old French table is a very valuable piece of furniture.
- Bu eski Fransız masası çok değerli bir mobilyadır.
- Do Germans and French hate each other?
- Almanlar ve Fransızlar birbirlerinden nefret ederler mi?
- Tom is interested in French history.
- Tom Fransız tarihi ile ilgileniyor.
- Chinese food is no less delicious than French.
- Çin yemekleri Fransız yemeklerinden daha az lezzetli değildir.
- Mr Yoshida is at home in French history.
- Bay Yoshida Fransız tarihini çok iyi bilir.
Show More (149)
|