|
- My group, the Greens, suggests four measures.
- My grubu, Yeşiller, dört önlem önermektedir.
- Only four MEPs voted against.
- Sadece dört AP üyesi karşı oy kullandı.
- What we need to do now, however, is to talk more about the future and this is why I would like to address four issues.
- Ancak şimdi yapmamız gereken şey gelecek hakkında daha fazla konuşmaktır ve bu nedenle dört konuya değinmek istiyorum.
- I wish to address four issues on which my group takes the view that there is an urgent need to change electoral law.
- Grubumun seçim yasasının acilen değiştirilmesi gerektiği görüşünde olduğu dört konuya değinmek istiyorum.
- The four which are currently authorised are not used in any human antibiotic drugs.
- Şu anda ruhsatlı olan bu dört antibiyotik, insanlarda kullanılan hiçbir antibiyotik ilaçta kullanılmamaktadır.
- There are four more sister ships in service at present.
- Şu anda hizmette olan dört kardeş gemi daha var.
- The European Union has proposed possible solutions to these four issues.
- Avrupa Birliği bu dört konuya ilişkin olası çözümler önermiştir.
- Nor can I accept the other four amendments.
- Diğer dört değişikliği de kabul edemem.
- The objective is that, by 2010, all models of car should meet the requirements of the four EEVC documents.
- Hedef, 2010 yılına kadar tüm otomobil modellerinin dört EEVC belgesinin gerekliliklerini karşılamasıdır.
- Over these last four years I have had the pleasure of being Chairman of the Committee on Budgets.
- Son dört yıl boyunca Bütçe Komisyonu Başkanı olmaktan memnuniyet duydum.
- Two out of four problems unsolved elicited a pitiless "unsatisfactory" from him.
- Çözülemeyen dört problemden ikisi ondan acımasız bir "yetersiz" cevabı almasına neden oldu.
- In terms of its form, the meeting failed in its debate on the four Singapore issues.
- Toplantı, Singapur'la ilgili dört konunun tartışılmasında şekil açısından başarısız oldu.
- It sometimes means having to compress work intended to take five years into four years in practice.
- Bu bazen beş yıl sürmesi beklenen bir çalışmanın pratikte dört yıla sıkıştırılması anlamına gelmektedir.
- These weapons have indeed been banned for the past four years.
- Bu silahlar aslında son dört yıldır yasaklanmıştır.
- You are already four months late in implementing this.
- Bunu uygulamakta şimdiden dört ay geciktiniz.
- We suggest moving towards an equal partnership with Asia, based on four key points.
- Dört kilit nokta temelinde Asya ile eşit bir ortaklığa doğru ilerlemeyi öneriyoruz.
- Briefly, there are four lessons to be learned.
- Kısaca çıkarılması gereken dört ders vardır.
- All in all, its four pillars have passed the test.
- Sonuç olarak, raporun dört ayağı testi geçmiştir.
- I should like to make four brief comments on my report.
- Raporumla ilgili dört kısa yorum yapmak istiyorum.
- One in four people in the world drinks dirty water.
- Dünyada her dört kişiden biri kirli su içiyor.
- Accession negotiations for were opened four years later, in March 1998.
- Katılım müzakereleri dört yıl sonra, Mart 1998'de başlatıldı.
- Only four chapters therefore will remain to be opened by the beginning of next year.
- Dolayısıyla önümüzdeki yılın başına kadar açılması gereken sadece dört fasıl kalacaktır.
- On behalf of the Commission I should now like to address those four aspects.
- Şimdi Komisyon adına bu dört hususa değinmek istiyorum.
- At present, four antibiotics are authorised for use in animal feed as growth promoters.
- Şu anda dört antibiyotiğin hayvan yemlerinde büyümeyi destekleyici olarak kullanılmasına izin verilmektedir.
- In that year, four million seven hundred thousand accidents took place.
- O yıl dört milyon yedi yüz bin kaza meydana gelmiştir.
- The House will recall his four years as President of the European Commission.
- Meclis, Avrupa Komisyonu Başkanı olarak geçirdiği dört yılı hatırlayacak.
- All four reports on which we shall be voting are good reports.
- Oylayacağımız dört rapor da iyi raporlardır.
- The Netherlands lost 285.000 animals and France, where there were four outbreaks, 65.000 of them.
- Hollanda 285.000, dört salgının görüldüğü Fransa ise 65.000 hayvanını kaybetti.
- The St Petersburg Declaration marked out the path to create four common spaces.
- St Petersburg Deklarasyonu dört ortak alan yaratmanın yolunu çizmiştir.
- To reduce it to four months, as the Liberal Group has proposed, and as approved in committee, is entirely inconsistent.
- Liberal Grubun önerdiği ve komitede kabul edildiği gibi bu süreyi dört aya indirmek tamamen tutarsızdır.
- There are four issues that I would like to touch on in particular.
- Özellikle değinmek istediğim dört konu var.
- I will run through the four points, although the honourable Members know them very well.
- Her ne kadar Sayın Üyeler bunları çok iyi biliyor olsalar da, ben dört noktadan bahsedeceğim.
- My committee was mainly concerned with four areas.
- Komitem temel olarak dört alanla ilgileniyordu.
- We are now four months down the line.
- Süreçte şu an dört ay geride kaldı.
- Therefore we must drop not just two, but all four of those issues.
- Bu nedenle sadece iki konuyu değil, bu dört konuyu da bir kenara bırakmalıyız.
- Millions of euros have been invested by four European countries and the weapons systems built around it.
- Dört Avrupa ülkesi tarafından milyonlarca Euro yatırım yapılmış ve silah sistemleri bunun üzerine inşa edilmiştir.
- Such a debate was launched this morning, but only four of us were present.
- Bu sabah böyle bir tartışma başlatıldı ama sadece dördümüz oradaydık.
- In the new resolution before us today, the European Union reiterates four main points.
- Bugün önümüzde bulunan yeni kararda Avrupa Birliği dört ana noktayı yinelemektedir.
- Today, I would simply like to give some details in response to the four categories of questions raised.
- Bugün, sorulan dört soru kategorisine yanıt olarak bazı ayrıntılar vermek istiyorum.
- I should like to single out four points of significance.
- Dört önemli noktaya değinmek istiyorum.
- This is the equivalent of four days of global military spending and 9 minutes of international currency speculation.
- Bu, dört günlük küresel askeri harcamaya ve 9 dakikalık uluslararası döviz spekülasyonuna eşdeğerdir.
- We must enter into the conciliation procedure on those four directives simultaneously.
- Bu dört direktifle ilgili uzlaşma prosedürüne aynı anda girmeliyiz.
- As a Liberal, I am very satisfied with the railways package and our four rapporteurs' reports.
- Bir Liberal olarak, demiryolları paketinden ve dört raportörümüzün raporlarından çok memnunum.
- Its main purpose is to revise the four existing directives on motor insurance.
- Temel amacı, motor sigortasına ilişkin mevcut dört yönergeyi revize etmektir.
- This communication is dated 25 November, but only today, nearly four weeks later, is there an early alert.
- Bu iletişim 25 Kasım tarihlidir, ancak ancak bugün, yaklaşık dört hafta sonra erken bir uyarı yapılmıştır.
- In front of me I have four certificates of analysis and four different types of echinacea products.
- Önümde dört analiz sertifikası ve dört farklı türde ekinezya ürünü var.
- The latest statistics and information gathered from international organisations and NGOs point at four million.
- Uluslararası kuruluşlar ve STK'lardan toplanan en son istatistikler ve bilgiler dört milyona işaret etmektedir.
- Over four years of negotiations on this draft convention are nearly complete.
- Bu taslak sözleşme üzerinde dört yılı aşkın süredir devam eden müzakereler neredeyse tamamlanmak üzere.
- At this stage, however, four questions come to mind.
- Ancak bu aşamada akla dört soru geliyor.
- We suggest moving towards an equal partnership with Asia, based on four key points.
- Dört temel noktaya dayanarak Asya ile eşit bir ortaklığa doğru ilerlemeyi öneriyoruz.
- Discussions have to start now, not in three or four months' time.
- Tartışmalar üç ya da dört ay sonra değil, şimdi başlamalıdır.
- Of the four names mentioned, for example, two at least would be considered to be generally used as first names.
- Örneğin, bahsedilen dört isimden en az ikisinin genel olarak ilk isim olarak kullanıldığı düşünülebilir.
- This offensive promoting development and combating poverty should be organised around four key ideas.
- Kalkınmayı teşvik eden ve yoksullukla mücadele eden bu saldırı dört temel fikir etrafında örgütlenmelidir.
- They are crucial to us for four reasons.
- Dört nedenden dolayı bizim için çok önemliler.
- Four amendments have been voted which are in addition to what the committee voted.
- Komisyonun oyladığına ek olarak dört değişiklik önergesi oylanmıştır.
- Today, four countries are directly concerned by the objective of cohesion.
- Bugün dört ülke uyum hedefiyle doğrudan ilgilenmektedir.
- I am in any case unhappy with the proposals for four reasons.
- Her halükarda dört nedenden ötürü önerilerden memnun değilim.
- I believe it is along the right lines for four main reasons.
- Bunun dört ana nedenden ötürü doğru çizgide olduğuna inanıyorum.
- The cane-sugar rum sector provides almost 40 000 jobs in three of the four French overseas departments.
- Şeker kamışı sektörü Fransa'nın dört denizaşırı bölgesinden üçünde yaklaşık 40.000 kişiye istihdam sağlamaktadır.
- These four parts, which are each of independent importance, must be coordinated.
- Her biri birbirinden bağımsız öneme sahip olan bu dört bölümün koordine edilmesi gerekmektedir.
- The decisions from Gothenburg are still puzzling even after three readings and four translations.
- Göteborg kararları, üç okuma ve dört çeviriden sonra bile hala kafa karıştırıcıdır.
- I want to make four points.
- Dört noktaya değinmek istiyorum.
- On behalf of the Committee on Development, I want to stress four points in particular.
- Kalkınma Komitesi adına özellikle dört noktanın altını çizmek istiyorum.
- We have successfully addressed the environmental issues with four applicant countries.
- Dört başvuran ülke ile çevre konularını başarılı bir şekilde ele aldık.
- There were four categories before, whereas now there are only two.
- Daha önce dört kategori varken şimdi sadece iki kategori var.
- The four proposals we are going to debate today fall within the framework of this process.
- Bugün tartışacağımız dört öneri de bu sürecin bir parçasıdır.
- China's per capita GDP has multiplied by four over these twenty years.
- Çin'in kişi başına düşen GSYİH'si bu yirmi yıl içinde dört kat artmıştır.
- The embryo, as it divides into two, then four, eight and sixteen and more cells, is the process of the living being.
- Embriyonun önce iki, sonra dört, sekiz ve on altı ve daha fazla hücreye bölünmesi, canlı varlığın sürecidir.
- The Russians endorsed the approach and the emphasis given to the creation of the four spaces.
- Ruslar bu yaklaşımı ve dört alanın oluşturulmasına verilen önemi desteklemiştir.
- When I was elected President four years ago, Korea was in a desperate situation, faced with a serious financial crisis.
- Dört yıl önce Başkan seçildiğimde Kore ciddi bir mali krizle karşı karşıya kalmış, çaresiz bir durumdaydı.
- That is why we are not prepared to accept these four amendments.
- Bu nedenle bu dört değişikliği kabul etmeye hazır değiliz.
- Only in four countries has the volume of packaging materials diminished.
- Sadece dört ülkede ambalaj malzemelerinin hacmi azalmıştır.
- The Convention has been launched, and its agenda is far wider than the four points imposed at Nice.
- Sözleşme başlatılmıştır ve gündemi Nice'de dayatılan dört maddeden çok daha geniştir.
- The Commission proposes to withdraw the authorisations for these four antibiotics on 1 January 2006.
- Komisyon, bu dört antibiyotik için verilen yetkilerin 1 Ocak 2006 tarihinde geri çekilmesini önermektedir.
- We have four very straightforward arguments which we feel justify our choice.
- Seçimimizi haklı çıkardığını düşündüğümüz çok açık dört argümanımız var.
- The ship Erika has been investigated four times in the course of the last two years.
- Erika gemisi son iki yıl içinde dört kez soruşturulmuştur.
- After four years, only 30% of appropriations under the 8th EDF have been disbursed.
- Dört yılın ardından, 8. EDF kapsamındaki ödeneklerin yalnızca %30'u harcanmıştır.
- I shall refer, by way of example, to four areas of action.
- Örnek olarak dört eylem alanından söz edeceğim.
- I shall briefly mention the other four priority axes.
- Diğer dört öncelik ekseninden de kısaca bahsedeceğim.
- Hundreds of thousands, yes, but not the four and a half million that are in the region.
- Yüzbinlerce evet, ama bölgedeki dört buçuk milyon değil.
- The four crucial elements of this basic regulation are as follows.
- Bu temel düzenlemenin dört önemli unsuru aşağıdaki gibidir.
- My group has set the following four tests in this connection.
- Grubum bu bağlamda aşağıdaki dört testi belirlemiştir.
- Indeed, less than four percent of all active ingredients that need to be assessed have fully undergone the procedure.
- Aslında değerlendirilmesi gereken tüm aktif bileşenlerin yüzde dördünden daha azı tam olarak prosedürden geçmiştir.
- Already I understand four states, Ireland, Denmark, Sweden and Netherlands have given such an indication.
- Halihazırda dört devletin, İrlanda, Danimarka, İsveç ve Hollanda'nın böyle bir işaret verdiğini anlıyorum.
- There are four areas I would like to touch on briefly.
- Kısaca değinmek istediğim dört alan var.
- As you know, in October ISIS published the news that four of the Community's cod stocks are close to collapse.
- Bildiğiniz gibi Ekim ayında IŞİD, Topluluğun morina rezervlerinden dördünün tükenmeye yakın olduğu haberini yayınladı.
- We have invited four liberal friends from Cuba who are working entirely peacefully on issues of democratisation.
- Küba'dan demokratikleşme konularında tamamen barışçıl bir şekilde çalışan dört liberal dostumuzu davet ettik.
- We obviously hope that will be the case, but the World Bank took four years.
- Açıkçası bunun böyle olmasını umuyoruz ancak Dünya Bankası dört yılını aldı.
- I will run through the four points, although the honourable Members know them very well.
- Sayın Üyeler çok iyi bilseler de ben dört madde üzerinden gideceğim.
- To conclude this debate, I have received four motions for resolutions.
- Bu tartışmayı sonlandırmak üzere dört karar önergesi aldım.
- Four factors will jeopardise state pension schemes if no reforms are made.
- Eğer reformlar yapılmazsa dört faktör devlet emeklilik planlarını tehlikeye atacaktır.
- One in four Europeans will die of cancer.
- Her dört Avrupalıdan biri kanserden ölecek.
- Four points strike me as being very important.
- Bana çok önemli gelen dört nokta var.
- We have just voted in favour of a monthly plenary session reduced to four days.
- Aylık genel kurul oturumlarının dört güne indirilmesi lehinde oy kullandık.
- With regard to milk, the Commission presented four options for the dairy sector for the period 2008-2015.
- Sütle ilgili olarak Komisyon, 2008-2015 dönemi için süt sektörüne yönelik dört seçenek sundu.
- Of the four names mentioned, for example, two at least would be considered to be generally used as first names.
- Örneğin, bahsi geçen dört isimden en az ikisinin genel olarak ilk isim olarak kullanıldığı düşünülebilir.
- It has only been implemented by four of the 15 Member States.
- Bu karar 15 Üye Devletten sadece dördü tarafından uygulanmıştır.
- The Commission worked on them for four years, conducting a series of hearings, studies and assessments.
- Komisyon dört yıl boyunca bu konular üzerinde çalışarak bir dizi oturum, çalışma ve değerlendirme gerçekleştirdi.
- He must also take out sickness insurance cover for his first four years of residence.
- Ayrıca ikametinin ilk dört yılı için hastalık sigortası yaptırmalıdır.
- On the Commission budget, there are four relevant points.
- Komisyon bütçesi ile ilgili olarak dört önemli nokta bulunmaktadır.
- I want to emphasise four points.
- Dört noktayı vurgulamak istiyorum.
- Yet as things stand, only the first four Member States have ratified the agreement concluded in 1995.
- Halihazırda 1995 yılında imzalanan anlaşmayı sadece ilk dört Üye Devlet onaylamıştır.
- I am, moreover, convinced that we will have achieved it within four or five years.
- Dahası bunu dört ya da beş yıl içinde başaracağımıza inanıyorum.
- After nearly four years, these rationalisation attempts have finally borne fruit.
- Yaklaşık dört yıl sonra, bu rasyonalizasyon girişimleri nihayet meyvesini verdi.
- That is why the Group of the Greens, in tandem with the Socialist Group, is tabling four extra amendments.
- Bu nedenle Yeşiller Grubu, Sosyalist Grup ile birlikte dört ek değişiklik önergesi sunmaktadır.
- This important regulation divides the labour cost index into four categories.
- Bu önemli düzenleme işgücü maliyeti endeksini dört kategoriye ayırmaktadır.
- At present, only four antibiotics are authorised for use in animal feed as growth promoters.
- Halihazırda sadece dört antibiyotiğin hayvan yemlerinde büyümeyi destekleyici olarak kullanılmasına izin verilmektedir.
- I should like to make a total of four marginal comments on the various declarations.
- Çeşitli beyanlara ilişkin toplam dört marjinal yorum yapmak istiyorum.
- There are four amendments to the report.
- Raporda dört değişiklik var.
- They only had four days notice and asked for it to be postponed until a later date.
- Sadece dört gün önceden haber verdiler ve ileri bir tarihe ertelenmesini istediler.
- I do not intend to address each and every amendment, but instead would like to focus on four major issues.
- Her bir değişikliğe değinmek niyetinde değilim, bunun yerine dört ana konuya odaklanmak istiyorum.
- The four annexes to the regulation concern fresh meat, molluscs, fisheries and milk and milk products.
- Yönetmeliğin dört eki taze et, yumuşakçalar, balıkçılık ve süt ve süt ürünleri ile ilgilidir.
- I believe there are four particularly important principles.
- Özellikle dört önemli ilke olduğuna inanıyorum.
- Four years' work and one roll-call vote!
- Dört yıllık çalışma ve bir yoklama oylaması!
- The French Presidency has already proposed four initiatives to the Council.
- Fransa Dönem Başkanlığı halihazırda Konsey'e dört girişim önermiştir.
- Should he go there within three years, four years or five years?
- Üç yıl, dört yıl ya da beş yıl içerisinde oraya gitmeli mi?
- It took about four years and according to some participants was not always very transparent.
- Yaklaşık dört yıl sürdü ve bazı katılımcılara göre her zaman çok şeffaf değildi.
- The first impression is certainly positive after the first four months.
- İlk dört ayın ardından ilk izlenim kesinlikle olumlu.
- In the new resolution before us today, the European Union reiterates four main points.
- Bugün önümüzde bulunan yeni kararda Avrupa Birliği dört ana noktayı yineliyor.
- There are four main problem areas.
- Dört ana sorun alanı bulunmaktadır.
- On behalf of the Committee on Industry, External Trade, Research and Energy, I should like to call for four amendments.
- Sanayi, Dış Ticaret, Araştırma ve Enerji Komisyonu adına dört değişiklik önergesi vermek istiyorum.
- We are now going to vote on the four reports concerning codecision.
- Şimdi kodifikasyonla ilgili dört raporu oylayacağız.
- The Commission proposes to withdraw the authorisations for these four antibiotics on 1 January 2006.
- Komisyon bu dört antibiyotik için verilen yetkilerin 1 Ocak 2006 tarihinde geri alınmasını önermektedir.
- That is clearly the case of the floods that have recently affected many regions and four States.
- Son zamanlarda birçok bölgeyi ve dört Eyaleti etkileyen sel felaketlerinde durum açıkça böyledir.
- I would like to isolate four points which are of particular significance.
- Ben özellikle önem arz eden dört noktaya değinmek istiyorum.
- The different chapters of the annual report address four main concerns.
- Yıllık raporun farklı bölümleri dört ana konuyu ele almaktadır.
- With four members in the Security Council, the European Union should be fighting to block a war.
- Güvenlik Konseyi'nde dört üyesi bulunan Avrupa Birliği bir savaşı engellemek için mücadele etmelidir.
- These four parts, which are each of independent importance, must be coordinated.
- Her biri bağımsız öneme sahip olan bu dört bölümün koordine edilmesi gerekmektedir.
- To conclude this debate, I have received four motions for resolutions.
- Bu tartışmayı sonlandırmak üzere, dört karar önergesi aldım.
- In 1996, four million people signed up; they were artists and beautiful women who like using cosmetics.
- 1996'da dört milyon kişi kaydoldu; bunlar sanatçılar ve kozmetik kullanmayı seven güzel kadınlardı.
- The proposed new programme has four strands.
- Önerilen yeni programın dört ayağı bulunmaktadır.
- It sometimes means having to compress work intended to take five years into four years in practice.
- Bu bazen beş yıl sürmesi beklenen çalışmaların pratikte dört yıla sıkıştırılması anlamına gelmektedir.
- I shall briefly mention the other four priority axes.
- Diğer dört öncelik ekseninden kısaca bahsedeceğim.
- For four days we discussed and debated them constantly until four in the morning.
- Dört gün boyunca sabahın dördüne kadar sürekli tartıştık ve tartıştık.
- It has submitted four documents.
- Dört belge sunmuştur.
- The four reports that are on the agenda today are a product of this major difference of opinion.
- Bugün gündemde olan dört rapor bu büyük görüş ayrılığının bir ürünüdür.
- Why were four weeks allowed to elapse?
- Neden dört hafta geçmesine izin verildi?
- Eight hours is indeed an improvement, but four hours should, in fact, be the absolute maximum.
- Sekiz saat gerçekten de bir gelişmedir ancak aslında dört saat mutlak maksimum olmalıdır.
- I consider that a reduction to four hours is simplistic and takes no account of the wider interests involved.
- Dört saate indirmenin basit bir yaklaşım olduğunu ve ilgili daha geniş çıkarları dikkate almadığını düşünüyorum.
- The four big companies together buy almost half the coffee beans produced around the world.
- Dört büyük şirket birlikte dünya genelinde üretilen kahve çekirdeklerinin neredeyse yarısını satın almaktadır.
- Its main purpose is to revise the four existing directives on motor insurance.
- Temel amacı, motor sigortasına ilişkin mevcut dört direktifin gözden geçirilmesidir.
- The free movement of goods is one of the European Union's four basic freedoms.
- Malların serbest dolaşımı Avrupa Birliği'nin dört temel özgürlüğünden biridir.
- My point concerns the next four hours.
- Benim söylemek istediğim önümüzdeki dört saatle ilgili.
- We would also like to see four key elements retained when assessing the Nicholson report.
- Ayrıca Nicholson raporu değerlendirilirken dört temel unsurun muhafaza edildiğini görmek istiyoruz.
- That is why I have tabled four amendments tomorrow for voting.
- Bu nedenle yarın oylanması için dört değişiklik önergesi sundum.
- It has only been implemented by four of the 15 Member States.
- Sadece 15 Üye Devletten dördü tarafından uygulanmıştır.
- Four fifths of world trade takes place between thirty or so countries.
- Dünya ticaretinin beşte dördü otuz kadar ülke arasında gerçekleşmektedir.
- Four additional amendments have been tabled, including one by my group and three by the Greens.
- Bir tanesi benim grubum ve üç tanesi Yeşiller tarafından olmak üzere dört ek değişiklik önergesi sunulmuştur.
- The four antibiotics in question are not used for any human antibiotic drugs.
- Söz konusu dört antibiyotik, insanlarda kullanılan herhangi bir antibiyotik ilaç için kullanılmamaktadır.
- And yet, four months after launching this initiative, what remains of it?
- Peki, bu girişimin başlatılmasından dört ay sonra geriye ne kaldı?
- Four factors will jeopardise state pension schemes if no reforms are made.
- Reformlar yapılmazsa dört faktör devlet emeklilik planlarını tehlikeye atacaktır.
- However, I believe that the concern is that two or three years raises the problem, as does four years.
- Bununla birlikte, iki ya da üç yılın, dört yıl gibi sorunu arttırdığı yönünde bir endişe olduğuna inanıyorum.
- There are four points I should like to make.
- Belirtmek istediğim dört nokta var.
- On the Commission budget, there are four relevant points.
- Komisyon bütçesine ilişkin olarak, konuyla ilgili dört husus bulunmaktadır.
- With regard to the amendments proposed, the Commission accepts four out of the six of them.
- Önerilen değişikliklerle ilgili olarak Komisyon altı değişiklikten dördünü kabul etmektedir.
- That implies a growth of around 180% in just four years.
- Bu da sadece dört yıl içinde yaklaşık %180'lik bir büyüme anlamına gelmektedir.
- The funds are allocated to four pillars.
- Fonlar dört sütuna tahsis edilmiştir.
- In other words, this means that prices are established by these four trusts.
- Başka bir deyişle bu, fiyatların bu dört tröst tarafından belirlendiği anlamına gelmektedir.
- They should also be issued four times a year.
- Ayrıca yılda dört kez yayınlanmalıdır.
- Four of the appointments are re-appointments by France, Luxembourg, the Netherlands and Austria.
- Atamaların dördü Fransa, Lüksemburg, Hollanda ve Avusturya tarafından yapılan yeniden atamalardır.
- Two are to take over for the remaining four years of the term from their predecessors, who have left office early.
- İkisi, görevi erken bırakan seleflerinden kalan dört yıllık dönem için görevi devralacak.
- I have been preceded on the floor by four speakers from the Scandinavian states.
- Benden önce kürsüye İskandinav ülkelerinden dört konuşmacı geldi.
- The ECB took account of this by reducing interest rates four times in 2001, by a total of 150 basis points.
- AMB, 2001 yılında faiz oranlarını toplam 150 baz puan olmak üzere dört kez düşürerek bu durumu dikkate almıştır.
- There are four proposed amendments to the common position.
- Ortak tutuma ilişkin dört değişiklik önerisi bulunmaktadır.
- My group, the Greens, suggests four measures.
- Grubum Yeşiller dört önlem öneriyor.
- I would classify the amendments in four categories.
- Değişiklikleri dört kategoride sınıflandırabilirim.
- These weapons have indeed been banned for the past four years.
- Bu silahlar gerçekten de son dört yıldır yasaklanmıştır.
- Of course they too have a responsibility, but what will the four from the European Union do?
- Elbette onların da sorumluluğu var ama Avrupa Birliği'nden dört kişi ne yapacak?
- The current figures are four Swiss, eight Austrians, one Dutch, one Swede and fifteen Germans.
- Mevcut rakamlar dört İsviçreli, sekiz Avusturyalı, bir Hollandalı, bir İsveçli ve on beş Alman'dır.
- I wonder if four questions could be transmitted to the Swedish Presidency.
- Acaba dört soru İsveç Başkanlığına iletilebilir mi?
- The four state-controlled commercial banks account for about 40% of the sector’s assets.
- Devlet kontrolündeki dört ticari banka, sektördeki aktiflerin yaklaşık %40’ına sahiptir.
- In fact, it lasted four years, since the Commission wanted more time to analyse the results.
- Aslında, Komisyon sonuçları analiz etmek için daha fazla zaman istediği için dört yıl sürdü.
- I was rather surprised that the President-in-Office mentioned unprompted the four market freedoms yet again.
- Dönem Başkanı'nın dört piyasa özgürlüğünden bir kez daha bahsetmesi beni oldukça şaşırttı.
- Portugal held a referendum four years ago on liberalising abortion and won 'the right to life'.
- Portekiz dört yıl önce kürtajın serbestleştirilmesi için bir referandum düzenledi ve 'yaşam hakkı' kazandı.
- There are four amendments to the report.
- Raporda dört değişiklik önergesi bulunmaktadır.
- In terms of waste, no fewer than four million tonnes of PVC waste are produced every year.
- Atık konusunda ise her yıl en az dört milyon ton PVC atığı üretilmektedir.
- The Commission's four guidelines set out approaches that I find very welcome.
- Komisyon'un dört kılavuz ilkesi, benim çok olumlu bulduğum yaklaşımları ortaya koymaktadır.
- Mahmud Abbas has been replaced by Ahmed Kurei after only four months in power.
- Mahmud Abbas sadece dört ay iktidarda kaldıktan sonra yerini Ahmed Kurei'ye bıraktı.
- In the past four minutes, eight people have died from malaria.
- Son dört dakika içinde sekiz kişi sıtmadan öldü.
- Hence the need for the four recommendations, which are the backbone of the report.
- Raporun belkemiğini oluşturan dört tavsiyeye duyulan ihtiyaç da buradan kaynaklanmaktadır.
- The four articles are very clear in calling on you to desist.
- Dört madde çok açık bir şekilde vazgeçme çağrısında bulunuyor.
- The implementation of the strategy on sustainable development must, as decided at Gothenburg, be based on four points.
- Sürdürülebilir kalkınma stratejisinin uygulanması, Göteborg'da kararlaştırıldığı üzere, dört noktaya dayanmalıdır.
- Perhaps I can just focus on four points very briefly and try to stick to my five minutes.
- Belki de çok kısa olarak dört noktaya odaklanabilir ve beş dakikama sadık kalmaya çalışabilirim.
- In order to achieve this, action is required in four areas.
- Bunu başarmak için dört alanda harekete geçilmesi gerekmektedir.
- What will we have to offer in terms of technology in two, three or four years' time?
- İki, üç veya dört yıl sonra teknoloji açısından ne sunmamız gerekecek?
- The implementation of Galileo should take place in four phases.
- Galileo'nun uygulanması dört aşamada gerçekleşmelidir.
- There is every reason to turn up the pressure several notches after four years of plodding along.
- Dört yıl boyunca ağır aksak ilerledikten sonra baskıyı birkaç kademe arttırmak için her türlü neden var.
- The Commission made it four years.
- Komisyon bunu dört yılda yaptı.
- We know perfectly well that a plenary session reduced to four days does not allow us to work properly.
- Dört güne indirilmiş bir genel kurul oturumunun düzgün çalışmamıza izin vermediğini gayet iyi biliyoruz.
- I would like to make four brief remarks about the two reports before us.
- Önümüzde bulunan iki rapor hakkında dört kısa açıklama yapmak istiyorum.
- Whether it be four weeks or four months, the principle remains the same and indissoluble.
- İster dört hafta ister dört ay olsun, ilke aynı ve değişmez kalır.
- It is important to note that 90 per cent of all executions occur in only four countries.
- Tüm infazların yüzde 90'ının sadece dört ülkede gerçekleştiğini belirtmek önemlidir.
- We, therefore, accept the four amendments which have been proposed.
- Bu nedenle önerilen dört değişikliği kabul ediyoruz.
- Embryo research is banned in four Member States, including Germany.
- Embriyo araştırmaları, aralarında Almanya'nın da bulunduğu dört Üye Devlette yasaklanmıştır.
- The four articles are very clear in calling on you to desist.
- Bu dört madde sizi vazgeçmeye çağırırken çok nettir.
- On all four main and outstanding issues, some balanced solutions are now on the table.
- Dört ana ve çözüm bekleyen meselenin tamamında, bazı dengeli çözümler artık masada.
- One in four people in Europe dies of cancer.
- Avrupa'da her dört kişiden biri kanserden ölmektedir.
- That is why I have tabled four amendments tomorrow for voting.
- Bu nedenle yarın oylamaya sunulmak üzere dört değişiklik önergesi verdim.
- I am, in any case, unhappy with the proposals for four reasons.
- Her halükarda, dört nedenden ötürü tekliflerden memnun değilim.
- The President presented four major working areas for the next six-month period.
- Başkan önümüzdeki altı aylık dönem için dört ana çalışma alanı sundu.
- I would like to list four points that I believe should be regarded as essentials.
- Temel olarak kabul edilmesi gerektiğine inandığım dört noktayı sıralamak istiyorum.
- First of all, Iraq has been boycotting the UN's inspection of its military materiel for nearly four years.
- Her şeyden önce Irak, BM'nin askeri malzemelerini denetlemesini yaklaşık dört yıldır boykot etmektedir.
- In Mauritania, catches of octopuses have halved in the past four years.
- Moritanya'da ahtapot avı son dört yılda yarı yarıya azalmıştır.
- I believe it is along the right lines for four main reasons.
- Dört ana nedenden ötürü doğru çizgide olduğuna inanıyorum.
- With regard to milk, the Commission presented four options for the dairy sector for the period 2008-2015.
- Süt ile ilgili olarak Komisyon, 2008-2015 dönemi için süt sektörüne yönelik dört seçenek sunmuştur.
- It has only been implemented by four of the 15 Member States.
- Sözleşme, 15 Üye Devletten sadece dördü tarafından uygulanmıştır.
- I believe it is along the right lines for four main reasons.
- Dört ana nedenden ötürü bunun doğru çizgide olduğuna inanıyorum.
- ICES has now advised that fishing for these four stocks be closed down.
- ICES şimdi bu dört stok için balıkçılığın kapatılmasını tavsiye etti.
- I would like to take a close look at these four points.
- Bu dört noktaya yakından bakmak istiyorum.
- Only four MEPs voted against.
- Sadece dört Parlamento üyesi aleyhte oy kullanmıştır.
- Our group has tabled four requests for separate votes.
- Grubumuz dört talebi ayrı ayrı oylamaya sunmuştur.
- The sunset clause means that the delegation of executive measures to the Commission lasts for no longer than four years.
- Gün batımı maddesi, yürütme tedbirlerinin Komisyon'a devredilmesinin dört yıldan fazla sürmeyeceği anlamına gelmektedir.
- Finally, there are four things I would ask the Commission and the Council to address.
- Son olarak Komisyon ve Konseyden ele almalarını istediğim dört husus var.
- I should like to make four comments.
- Dört yorum yapmak istiyorum.
- I hope that the Commission is able to answer four quite specific questions on these four themes.
- Umarım Komisyon bu dört konu hakkında oldukça spesifik dört soruya cevap verebilir.
- This is why I have tabled four amendments in order to avoid these duplications.
- Bu nedenle bu mükerrerlikleri önlemek için dört değişiklik önergesi verdim.
- They could not fly for four days after 11 September and now they want to have a monopoly for more than a year.
- Daha önce 11 Eylül'den sonra dört gün uçamadılar, şimdi bir yıldan fazla tekel olmak istiyorlar.
- We have invited four liberal friends from Cuba who are working entirely peacefully on issues of democratisation.
- Küba'dan, demokratikleşme konularında tamamen barışçıl bir şekilde çalışan dört liberal dostumuzu davet ettik.
- There are four paragraphs in the report which require minor changes because of errors or difficulty in implementation.
- Raporda hatalar veya uygulama zorlukları nedeniyle küçük değişiklikler gerektiren dört paragraf bulunmaktadır.
- We would also like to see four key elements retained when assessing the Nicholson report.
- Nicholson raporunu değerlendirirken dört temel unsurun da muhafaza edildiğini görmek istiyoruz.
- We were told that it would be restricted to just four subjects and now it is clear that the agenda is wide open.
- Bize sadece dört konuyla sınırlı kalacağı söylenmişti ancak şimdi gündemin tamamen açık olduğu anlaşılıyor.
- In order to achieve this, action is required in four areas.
- Bunu başarabilmek için dört alanda harekete geçilmesi gerekmektedir.
- Only four countries have ratified it.
- Sadece dört ülke bunu onaylamıştır.
- We obviously hope that will be the case, but the World Bank took four years.
- Açıkçası bunun böyle olmasını umuyoruz, ancak Dünya Bankası dört yılını aldı.
- The result is that we have dealt with only nine questions, the first four of which had a joint answer.
- Sonuç olarak, ilk dördüne ortak cevap verdiğimiz sadece dokuz soruyu ele aldık.
- In Italy, for example, there are widows with four children.
- Örneğin İtalya'da dört çocuklu dul kadınlar var.
- The four conditions laid down in the 1999 framework directive are thus met.
- Böylece 1999 çerçeve direktifinde belirtilen dört koşul yerine getirilmiş olur.
- Four to sixteen times more aerials are needed for third-generation communications than for 2G.
- Üçüncü nesil iletişim için 2G'ye kıyasla dört ila on altı kat daha fazla antene ihtiyaç vardır.
- Four months ago we took part in another debate about Afghanistan in this very room, with some of the same people.
- Dört ay önce yine bu salonda aynı kişilerle Afganistan hakkında bir başka tartışmaya katılmıştık.
- Not at the same time as Laeken, but about four weeks beforehand.
- Laeken ile aynı zamanda değil, yaklaşık dört hafta önce.
- We have seen a host of action plans and plans for reform over the last four years.
- Son dört yılda bir dizi eylem planı ve reform planı gördük.
- If we are not aware of these four conflicts then we cannot understand what is happening.
- Eğer bu dört çatışmanın farkında değilsek o zaman neler olduğunu anlayamayız.
- A further four defendants were also sentenced to prison and the remaining 24 have suspended sentences.
- Dört sanık da hapis cezasına çarptırıldı ve kalan 24 sanığın cezaları ertelendi.
- The Commission is greatly encouraged that all three institutions are in general agreement on four key principles.
- Komisyon, her üç kurumun da dört temel ilke üzerinde genel bir mutabakat içinde olmasından büyük cesaret duymaktadır.
- You are opening up this possibility if a position cannot be filled within four weeks.
- Bir pozisyon dört hafta içinde doldurulamazsa bu olasılığı gündeme getiriyorsunuz.
- This is only a four-year president, he said.
- Dedi ki, bu sadece dört yıllık bir başkan.
- The vehicle has space to house up to four crew members.
- Araçta en fazla dört mürettebatı barındırabilecek alan bulunmaktadır.
- There are four major carbon stores on the planet.
- Dünyada dört büyük karbon deposu bulunuyor.
- This system complements the four-zone climate system and provides an air temperature that follows the second row settings.
- Bu sistem, dört bölgeli klima sistemini tamamlıyor ve ikinci sıra ayarlarıyla aynı hava sıcaklığını sağlıyor.
- The vehicle has space to house up to four crew members.
- Araçta azami dört mürettebata kadar yer var.
- Our four research units support business and industry within the region.
- Dört araştırma birimimiz bölgedeki iş dünyasını ve sanayiyi destekliyor.
- Our four research units support business and industry within the region.
- Dört adet araştırma birimimiz bölgedeki iş ve sanayiyi desteklemektedir.
- This is only a four-year president, he said.
- Bu sadece dört yıllık bir başkan, dedi.
- Only four episodes remain in the final season.
- Final sezonunda artık sadece dört bölüm kaldı.
- You should not take lemon balm for more than four months at a time.
- Melisa otunu bir seferde dört aydan fazla kullanmamalısınız.
- The vehicle has space to house up to four crew members.
- Araçta azami olarak dört ekip üyesine yer vardır.
- These four methods often contradict one another.
- Bu dört yöntem genellikle birbiriyle çelişir.
- That's probably why the Alien didn't kill these four people on the monitor.
- Uzaylı'nın monitördeki bu dört kişiyi öldürmemesinin nedeni de muhtemelen budur.
- Our four research units support business and industry within the region.
- Bizim dört araştırma birimimiz bölgedeki işletmeleri ve sanayiyi destekliyor.
- I checked out all four volumes but could only read the first before they were due.
- Dört cildi de ödünç almıştım ama son teslim tarihinden önce sadece ilkini okuyabildim.
- Maybe, like, four underground criminals who were tried for a crime they didn't commit.
- Belki de işlemedikleri bir suçtan yargılanan dört yeraltı suçlusu gibi.
- This system complements the four-zone climate system and provides an air temperature that follows the second row settings.
- Bu sistem dört bölgeli iklim sistemini tamamlıyor ve ikinci sıra ayarlarına uyumlu bir hava sıcaklığı olmasını sağlıyor.
- That's probably why the Alien didn't kill these four people on the monitor.
- Muhtemelen uzaylının monitördeki bu dört kişiyi öldürmemesinin nedeni budur.
- The framework explains how the four organizational cultures compete with one another.
- Bu çerçeve dört kurumsal kültürün birbiriyle nasıl rekabet ettiğini açıklamaktadır.
- Only four episodes remain in the final season.
- Final sezonunda sadece dört bölüm kaldı.
- This system complements the four-zone climate system and provides an air temperature that follows the second row settings.
- Bu sistem dört bölgeli klima sistemini tamamlıyor ve ikinci sıradaki ayarlara uygun bir hava sıcaklığı sağlıyor.
- Dolores has four sisters.
- Dolores'in dört kız kardeşi var.
- There were four pieces of cheese on the table.
- Masanın üstünde dört parça peynir vardı.
- There are seven men and four women in my section.
- Benim bölümümde yedi erkek ve dört kadın var.
- I've narrowed the choices to four.
- Seçenekleri dörde indirdim.
- At least four were killed in the explosion of a car bomb outside a police station in the capital, Nairobi.
- Başkent Nairobi'de bir polis karakolunun dışında bomba yüklü bir aracın patlaması sonucu en az dört kişi öldü.
- Ken is the youngest of the four.
- Ken dördü arasında en küçük olan.
- Yanni was shot four times in the back of the head.
- Yanni kafasının arkasından dört kez vuruldu.
- I am leaving at four.
- Dörtte çıkıyorum.
- I'd like the most inexpensive room you have for four nights.
- Dört gece için en ucuz odanızı istiyorum.
- I used to read three or four books a week.
- Eskiden haftada üç ya da dört kitap okurdum.
- It took four months to write a new Constitution.
- Yeni bir Anayasa yazmak dört ay sürdü.
- We stayed roommates for four years.
- Dört yıldır oda arkadaşı olarak kaldık.
- In the next four years, €15,000,000,000 must be saved.
- Gelecek dört yıl içinde, 15 milyar euro biriktirilmeli.
- Tom's dog has four legs.
- Tom'un köpeğinin dört bacağı vardır.
- Maria has four brothers.
- Maria'nın dört erkek kardeşi var.
- A rectangle has four right angles.
- Bir dikdörtgenin dört dik açısı vardır.
- Is it true that Japanese think the number four is unlucky?
- Japonların dört rakamının uğursuz olduğunu düşündüğü doğru mu?
- Four plus sixteen equals twenty.
- Dört artı on altı eşittir yirmi.
- I have been walking for over four hours.
- Dört saatten fazladır yürüyorum.
- The Beatles consisted of four musicians.
- Beatles, dört müzisyenden oluşuyordu.
- The car was carrying four people when the accident occurred.
- Kaza olduğunda arabada dört kişi vardı.
- Tom has been coming here three or four times a week.
- Tom buraya haftada üç ya da dört kez geliyor.
- She reads on average three or four books a week.
- O, haftada ortalama üç ya da dört kitap okur.
- Four families lost their lives in the fire.
- Yangında dört aile hayatını kaybetti.
- My house is comprised of these four rooms.
- Evim bu dört odadan oluşuyor.
- Tom goes to Boston three or four times a month.
- Tom ayda üç ya da dört kez Boston'a gidiyor.
- The majority of the Swiss can speak three or four languages.
- İsviçrelilerin çoğunluğu üç ya da dört dil konuşabilmektedir.
- After four hours in the museum we're tired.
- Müzede geçirdiğimiz dört saatten sonra yorulduk.
- I was asleep from one to four this afternoon.
- Bu öğleden sonra saat birden dörde kadar uyudum.
- Only four horses competed in the race.
- Yarışta sadece dört at yarıştı.
- Even the fastest horse only has four legs.
- En hızlı atın bile sadece dört ayağı vardır.
- If three workers dig two channels in four days, in how many days will six workers dig four channels?
- Üç işçi iki kanalı dört günde kazarsa, altı işçi dört kanalı kaç günde kazar?
- It's five to four.
- Dörde beş var.
- We want a room for four nights.
- Biz dört gece için bir oda istiyoruz.
- In an attempt of escape, the bandit did away with the life of four hostages.
- Kaçma girişiminde bulunan haydut dört rehinenin hayatına son verdi.
- He has been ill in bed for four days.
- Dört gündür yatakta hasta.
- Layla married her husband number four, Sami Majid, in 2002.
- Layla dört numaralı kocası Sami Majid ile 2002'de evlendi.
- Today you turn four years old.
- Bugün sen dört yaşına giriyorsun.
- He stayed there not more than four days.
- Orada dört günden fazla kalmadı.
- My daughter has been suffering from anorexia for four years already.
- Kızım dört yıldır anoreksiya hastası.
- There are four of us and how many of you are there?
- Biz dört kişiyiz, siz kaç kişisiniz?
- In the next four years, €15,000,000,000 must be saved.
- Önümüzdeki dört yıl içinde 15.000.000.000 Avro tasarruf edilmeli.
- A dog has four legs.
- Bir köpeğin dört bacağı vardır.
- Everyone knows that two plus two equals four.
- Herkes iki artı ikinin dörde eşit olduğunu bilir.
- The number seven is bigger than the number four.
- Yedi rakamı dört rakamından daha büyüktür.
- Tom scored four goals.
- Tom dört gol attı.
- Mary and her boyfriend lived together for four years.
- Mary ve erkek arkadaşı dört yıl birlikte yaşadılar.
- We stayed roommates for four years.
- Dört yıl boyunca oda arkadaşı olarak kaldık.
- This cathedral was built more than four centuries ago.
- Bu katedral, dört yüzyıldan fazla süre önce inşa edilmiş.
- Jorge is able to speak four languages.
- Jorge, dört dil konuşabiliyor.
- There are four schools in this town.
- Bu kasabada dört okul var.
- A quadriga is a chariot drawn by four horses.
- Quadriga, dört at tarafından çekilen bir savaş arabasıdır.
- A quadriga is a chariot drawn by four horses.
- Kuadriga dört at tarafından çekilen bir arabadır.
- Two, four, six and eight are even numbers.
- İki, dört, altı ve sekiz çift sayılardır.
- I bought this bike four years ago.
- Bu bisikleti dört yıl önce aldım.
- Since he was born on February 29th, Tom celebrates his birthday every four years.
- Tom 29 Şubat'ta doğduğu için doğum gününü dört yılda bir kutluyor.
- Could you hold these bags until four this afternoon?
- Bu çantaları bu öğleden sonra dörde kadar tutar mısın?
- It took her four months to recover from her sickness.
- Hastalığından kurtulması onun dört ayını aldı.
- Give me four white plates.
- Bana dört beyaz tabak ver.
- We have four French classes a week.
- Haftada dört kez Fransızca dersimiz var.
- Meg found a four leaf clover.
- Meg, dört yapraklı yonca buldu.
- For dinner, I had lamb cooked four different ways.
- Akşam yemeğinde dört farklı şekilde pişirilmiş kuzu eti yedim.
- Five to the power of four is six hundred and twenty-five.
- Dördün gücüne beş, altı yüz yirmi beş eder.
- Come to my room between three and four.
- Üç ve dört arasında odama gel.
- I'll remain in Beijing for four days.
- Pekin'de dört gün kalacağım.
- It happened at about half past four.
- Olay dört buçukta oldu.
- There are four members in my family.
- Ailemde dört kişi var.
- Two plus two equals four.
- İki artı iki eşittir dört.
- He is familiar with four languages.
- O dört dil biliyor.
- A square has four equal sides.
- Bir kare dört eşit kenara sahiptir.
- She wrote me four letters.
- Bana dört mektup yazdı.
- We left four days later.
- Dört gün sonra ayrıldık.
- It happened at about half past four.
- Bu yaklaşık dört buçukta oldu.
- Four horses roam the pasture.
- Dört at merayı dolaşıyor.
- My house is comprised of these four rooms.
- Benim evim bu dört odadan oluşur.
- Four legs good, two legs bad.
- Dört bacak iyi, iki bacak kötü.
- The war had lasted four years.
- Savaş dört yıl sürmüştü.
- He speaks four languages.
- O, dört dil konuşuyor.
- I have been studying English for four years.
- Dört yıldır İngilizce eğitimi alıyorum.
- He can run a thousand metres in four minutes.
- Dört dakikada bin metre koşabiliyor.
- In the room there were four boys, who were playing cards.
- Odada iskambil oynayan dört çocuk vardı.
- We can't let Tom get away with murdering those four people.
- Tom'un o dört kişiyi öldürmesine izin veremeyiz.
- She bore him four children.
- Ona dört çocuk doğurdu.
- There is a distance of four fingers between the eyes and the ears.
- Gözler ve kulaklar arasında dört parmaklık bir mesafe vardır.
- I have four sisters and one brother.
- Dört kız ve bir erkek kardeşim var.
- The collapse of the new concrete platform killed four workers.
- Yeni beton platformun çökmesiyle dört işçi öldü.
- Layla was gone for four months.
- Layla dört aylığına gitmişti.
- Four metres of this material cost nine francs; therefore, two metres cost four and a half francs.
- Bu malzemenin dört metresi dokuz frank; dolayısıyla iki metresi dört buçuk frank.
- Four people were in the car when the accident happened.
- Kaza olduğunda arabada dört kişi vardı.
- Yanni was shot four times in the back of the head.
- Yanni, başının arkasından dört kez vuruldu.
- You should stay in bed for three or four days.
- Üç ya da dört gün yatakta kalmalısın.
- Mary and her boyfriend lived together for four years.
- Mary ve onun erkek arkadaşı dört yıl birlikte yaşadılar.
- I had four aces.
- Dört asım vardı.
- The group was made up of four young men.
- Grup, dört genç adamdan oluşuyordu.
- You have to go to college for four years.
- Dört yıl boyunca üniversiteye gitmek zorundasın.
- Keep a distance of at least three to four steps between yourself and people displaying symptoms of having the cold.
- Soğuk algınlığı belirtileri gösteren kişilerle aranızda en az üç ila dört adım mesafe bırakın.
- Four surgeons worked on Tom's injuries.
- Tom'un yaraları üzerinde dört cerrah çalıştı.
- A square has four equal sides.
- Bir karenin dört eşit kenarı vardır.
- What were you doing between two and four o'clock yesterday afternoon?
- Dün öğleden sonra saat iki ile dört arasında ne yapıyordun?
- He has four mobile phones.
- Dört cep telefonu var.
- Tom goes to Boston three or four times a month.
- Tom ayda üç ya da dört kez Boston'a gider.
- I'd like the most inexpensive room you have for four nights.
- Dört gece için sahip olduğunuz en ucuz odayı istiyorum.
- He has been stuck without a functional computer for four days.
- Dört gündür çalışır durumda bir bilgisayarı yok.
- Tom left at four in the morning.
- Tom sabah dörtte çıktı.
- Five to the power of four is six hundred and twenty-five.
- Dördün gücüne göre beş, altı yüz yirmi beş eder.
- It will be four years before the definite result of beef liberalization emerges.
- Sığır eti serbestleşmesinin kesin sonuçlarının ortaya çıkması için dört yıl geçmesi gerekecek.
- I paid him four dollars.
- Ona dört dolar ödedim.
- The Spice Girls, one of whose members has just left the band, have decided to continue as a four piece band.
- Grup üyelerinden biri yeni ayrılan Spice Girls, dört kişilik bir grup olarak devam etme kararı aldı.
- The Knesset will look different after the Israeli elections within four months.
- Knesset, dört ay içinde yapılacak İsrail seçimlerinden sonra farklı görünecek.
- The class was divided into four groups.
- Sınıf dört gruba ayrıldı.
- You'll drink four glasses.
- Dört bardak içeceksin.
- I saw Tom in concert four times.
- Tom'u dört kez konserde gördüm.
- I went to college for four years and all I got was this lousy diploma.
- Dört yıl üniversiteye gittim ve elime geçen tek şey bu berbat diploma oldu.
- I have been studying English for four years.
- Dört yıldır İngilizce öğreniyorum.
- I have been studying English for four years.
- Dört yıldır İngilizce çalışıyorum.
- Ammonia's molecule is composed of four atoms.
- Amonyak molekülü dört atomdan oluşur.
- Betty read four stories during the vacation.
- Betty tatil boyunca dört hikaye okudu.
- He can make himself understood in four languages.
- Dört dilde kendini ifade edebilir.
- It is hard to win four successive games.
- Üst üste dört oyun kazanmak zordur.
- Swedish verbs are generally divided into four conjugations.
- İsveççe fiiller genellikle dört çekime ayrılır.
- I'd like to reserve a table for four at six.
- Saat altıda dört kişilik bir masa ayırtmak istiyorum.
- They have four classes in the morning.
- Onların sabahleyin dört dersi var.
- A balalaika has three strings, a bass guitar four, and a common guitar six or seven.
- Balalaykanın üç, bas gitarın dört, normal gitarın ise altı ya da yedi teli vardır.
- Four Colombians were imprisoned in São Paulo.
- Sao Paulo'da dört Kolombiyalı hapsedildi.
- Four Colombians were imprisoned in São Paulo.
- Dört Kolombiyalı São Paulo'da hapsedildi.
- The party was composed of six girls and four boys.
- Parti altı kız ve dört erkekten oluşuyordu.
- Tom ordered prospectuses from four different universities.
- Tom dört farklı üniversitelerden prospektüsleri sipariş verdi.
- I have been walking for over four hours.
- Dört saatten daha fazla bir süredir yürüyorum.
- I bought this bike four years ago.
- Bu bisikleti dört sene önce satın aldım.
- I'm going to do a trick with only four cards.
- Yalnızca dört kartla bir hile yapacağım.
- I learned to swim aged four and a half.
- Yüzmeyi dört buçuk yaşında öğrendim.
- You need at least four people for a three-legged race.
- Üç bacaklı bir yarış için en az dört kişi gerekir.
- It is four centimeters thick.
- O, dört santimetre kalınlığındadır.
- Layla was stabbed four times on her chest.
- Layla göğsünden dört kez bıçaklandı.
- Five to the power of four is six hundred and twenty-five.
- Beş üssü dört, altı yüz yirmi beştir.
- This cathedral was built more than four centuries ago.
- Bu katedral dört yüzyıldan fazla bir süre önce inşa edildi.
- Give us two knives and four forks, please.
- Bize iki bıçak ve dört çatal verin lütfen.
- These four youths share an apartment in the metropolitan area.
- Bu dört genç, metropol bölgesinde bir daireyi paylaşıyorlar.
- I don't have four sisters.
- Dört kız kardeşim yok.
- The German athletes won four gold medals at the luge world championship in Canada.
- Alman atletler Kanada'daki kızak dünya şampiyonasında dört altın madalya kazandı.
- The cargo ship arrived four hours early.
- Kargo gemisi dört saat erken geldi.
- The lake is four miles across.
- Göl, dört mil genişliğindedir.
- The president was elected for four years.
- Cumhurbaşkanı dört yıllığına seçildi.
- Mr Brown has four children.
- Bay Brown'ın dört çocuğu var.
- Madison's first four years were not easy.
- Madison'ın ilk dört yılı kolay geçmedi.
- Sami ordered four pizzas.
- Sami dört pizza sipariş etti.
- The president was elected for four years.
- Başkan dört yıllığına seçildi.
- A full-grown African elephant weighs about four tons.
- Tam erişkin bir Afrika fili yaklaşık dört ton ağırlığındadır.
- Tom runs three or four miles a day.
- Tom günde üç ya da dört mil koşuyor.
- The doctor saved the four people involved in the accident.
- Doktor kazaya karışan dört kişiyi kurtardı.
- Three times four is twelve.
- Üç kere dört, on iki eder.
- Could you keep my bags here until four?
- Çantalarımı dörde kadar burada tutabilir misin?
- Five to the power of four is six hundred and twenty-five.
- Dört üzeri beş, altı yüz yirmi beş eder.
- I have four children.
- Dört çocuğum var.
- He speaks four languages, but doesn't know how to be polite in any of them.
- Dört dil biliyor ama hiçbirinde nasıl kibar olunacağını bilmiyor.
- The class was divided into four groups.
- Sınıf dört gruba ayrılmıştı.
- Four companies bid for the tender.
- İhaleye dört şirket katıldı.
- It has a wingspan of about four inches.
- Yaklaşık dört inç kanat genişliğine sahiptir.
- Layla had four children with four different men.
- Leyla'nın dört farklı erkekten dört çocuğu vardı.
- Tom is usually up at three or four in the morning.
- Tom genellikle sabahleyin üçte ya da dörtte ayaktadır.
- These four youths share an apartment in the metropolitan area.
- Bu dört genç metropolde bir daireyi paylaşıyorlar.
- Normally we have to wait for only three or four minutes.
- Biz normalde sadece üç ya da dört dakika beklemek zorundayız.
- It's difficult to visualize four dimensions.
- Dört boyutu görselleştirmek zor.
- I go to the movies three or four times a month.
- Ayda üç ya da dört kez sinemaya giderim.
- Jorge speaks four languages.
- Jorge dört dil biliyor.
- The word Brasilia has four syllables and eight letters.
- Brasilia kelimesi dört hece ve sekiz harften oluşur.
- This hotel is far from deserving the four stars the guidebook gives it.
- Bu otel, rehber kitabın verdiği dört yıldızı hak etmekten çok uzak.
- He has a car that has four doors.
- Dört kapılı bir arabası var.
- You've got another four day's journey before you reach Moscow.
- Moskova'ya ulaşmadan önce dört günlük daha seyahatiniz kaldı.
- Betty read four stories during the vacation.
- Betty, tatil sırasında dört hikaye okudu.
- The recipe calls for four ripe tomatoes.
- Tarif dört olgun domates gerektiriyor.
- He has been ill in bed for four days.
- Dört gündür hasta yatıyor.
- When a woman's angry, four little kisses are all you need to comfort her.
- Bir kadın öfkelendiğinde, onu rahatlatmak için ihtiyacınız olan tek şey dört minik öpücüktür.
- A full-grown African elephant weighs about four tons.
- Erişkin bir Afrika fili yaklaşık dört ton ağırlığındadır.
- Four companies bid for the tender.
- İhaleye dört firma teklif verdi.
- Tom comes here three or four times a month.
- Tom buraya ayda üç ya da dört kez gelir.
- Four of a kind.
- Dört çeşit.
- This musical piece is composed of four movements.
- Bu müzik parçası dört bölümden oluşuyor.
- The meeting will start at four o'clock sharp.
- Toplantı saat tam dörtte başlayacak.
- He'll be here around four o'clock.
- Yaklaşık dörtte burada olacak.
- More than four million Syrians are refugees.
- Dört milyondan fazla Suriyeli mülteci konumunda.
- Twice two is equal to four.
- İki kere iki dört eder.
- He climbed Mount Fuji four times.
- Fuji Dağı'na dört kez tırmandı.
- It takes at least four days to change.
- Değiştirmek en azından dört gün alır.
- It is four centimeters thick.
- Dört santimetre kalınlığında.
- I have three brothers and four sisters.
- Üç erkek, dört de kız kardeşim var.
- Eight divided by two is four.
- Sekiz ikiye bölünürse dörttür.
- A balalaika has three strings, a bass guitar four, and a common guitar six or seven.
- Balalaykanın üç, bas gitarın dört, klasik gitarın da altı ya da yedi teli vardır.
- I will help you if I have finished my work by four.
- İşimi dörde kadar bitirirsem sana yardım edeceğim.
- Sally Ride attended Stanford University where she earned four degrees.
- Sally Ride, dört derece kazandığı Stanford Üniversitesine katıldı.
- Sami would sit up until four in the morning.
- Sami sabah dörde kadar oturuyordu.
- Cars have four wheels.
- Arabaların dört tekerleği vardır.
- We actually have four legs.
- Aslında dört bacağımız vardır.
- The inhabitants built a wall round the town with four gates opening out on roads leading east, south, west and north.
- Kasaba sakinleri kasabanın etrafına doğu, güney, batı ve kuzeye giden yollara açılan dört kapısı olan bir duvar inşa etti.
- A square has four sides.
- Bir karenin dört kenarı vardır.
- Four surgeons worked on Layla's injuries.
- Dört cerrah Leyla'nın yaraları üzerinde çalıştı.
- There are four pieces of furniture in the room.
- Odada dört parça mobilya var.
- Tom's cat has four legs.
- Tom'un kedisinin dört bacağı var.
- He was taken away by four police officers in the middle of the night.
- O, gece yarısı dört polis memuru tarafından götürüldü.
- He's been sick in bed for four days.
- Dört gündür hasta yatıyor.
- I have been living in Rio de Janeiro for four years.
- Dört yıldır Rio de Janeiro'da yaşıyorum.
- There are four men and three women in our house.
- Evimizde dört adam ve üç kadın var.
- It's difficult to visualize four dimensions.
- Dört boyutu hayal etmek zor.
- Four people were reported to the law.
- Dört kişi emniyete bildirilmiştir.
- In one month there are four weeks.
- Bir ayda dört hafta vardır.
- Japan consists of four main islands and many other smaller islands.
- Japonya, dört büyük ada ve daha küçük birçok başka adadan oluşur.
- Four times five is twenty.
- Dört çarpı beş yirmidir.
- It takes at least four days to change.
- Değişmek en az dört gün sürer.
- Four surgeons worked on Layla's injuries.
- Dört cerrah Layla'nın yaraları üzerinde çalıştı.
- Tom calls his mother three or four times a week.
- Tom annesini haftada üç ya da dört kez arar.
- This will take us three, at most four weeks.
- Bu üç, en fazla dört haftamızı alır.
- Ice bear's mother has not eaten for four months and has lost half of her body weight.
- Buz ayısının annesi dört aydır bir şey yememiş ve vücut ağırlığının yarısını kaybetmiş.
- The committee consists of four members.
- Komite dört üyeden oluşur.
- You have four dogs.
- Senin dört köpeğin var.
- Tom has been teaching us French for the past four years.
- Tom son dört yıldır bize Fransızca öğretiyor.
- I came to Japan four years ago intending to stay for one year.
- Bir yıl boyunca kalmak amacıyla dört yıl önce Japonya'ya geldim.
- And a river went out of the place of pleasure to water paradise, which from thence is divided into four heads.
- Aden'den bir ırmak doğuyor, bahçeyi sulayıp orada dört kola ayrılıyordu.
- It is hard to win four successive games.
- Arka arkaya dört maçı kazanmak zordur.
- I have four computers, but two of them are so old I don't use them anymore.
- Dört bilgisayarım var ama ikisi o kadar eski ki artık kullanmıyorum.
- She made a vanilla chocolate cake for four people.
- O, dört kişi için vanilya çikolatalı kek yaptı.
- I've been walking for over four hours.
- Dört saatten daha fazla bir süredir yürüyorum.
- Japan consists of four main islands.
- Japonya dört ana adadan oluşmaktadır.
- There are four lights!
- Dört ışık var!
- Your ship sails at a quarter past four.
- Senin gemin dördü çeyrek geçe denize açılır.
- We have four rabbits, and one of them bites.
- Dört tavşanımız var ve bir tanesi ısırıyor.
- Our pilaf is four yuan.
- Pilavımız dört yuan.
- Four is an unlucky number in Japan.
- Dört Japonya'da şanssız bir rakamdır.
- He is a nominee in four award categories.
- Dört ödül kategorisinde aday.
- What do you need four cars for?
- Dört arabaya ne gerek var?
- This book is divided into four parts.
- Bu kitap dört bölüme ayrılmıştır.
- Ice bear's mother has not eaten for four months and has lost half of her body weight.
- Kutup ayısının annesi dört aydır bir şey yemedi ve vücut ağırlığının yarısını kaybetti.
- Tom plays golf three or four times a month.
- Tom ayda üç ya da dört kez golf oynar.
- He has four children to provide for.
- Geçindirecek dört çocuğu var.
- Come to my room between three and four.
- Saat üç ile dört arasında odama gel.
- We are a family of four.
- Dört kişilik bir aileyiz.
- The lake is four miles across.
- Göl dört mil genişliğinde.
- One of her four sisters has passed away but the others are still with us.
- Dört kız kardeşinden biri vefat etti ama diğerleri hala bizimle.
- I had four children.
- Dört çocuğum vardı.
- On the seventh floor, you can find four luxury restaurants.
- Yedinci katta dört lüks restoran bulabilirsiniz.
- You have four dogs.
- Dört köpeğiniz var.
- I came to Japan four years ago intending to stay for one year.
- Japonya'ya dört yıl önce bir yıl kalma niyetiyle geldim.
- Manchester United won the match, four to two.
- Manchester United maçı dörde iki kazandı.
- The snow lasted four days.
- Kar dört gün sürdü.
- I will help you if I have finished my work by four.
- Dörtte işimi bitirirsem sana yardım ederim.
- The president's term lasts four years.
- Cumhurbaşkanının görev süresi dört yıl sürer.
- I have to finish the work by four o'clock.
- İşi dörde kadar bitirmek zorundayım.
- I have four children.
- Benim dört çocuğum var.
- She watches television from four to six.
- Dörtten altıya kadar televizyon izliyor.
- This poem is composed of four verses, each of which has five lines.
- Bu şiir her birinin beş dizesi olan dört kıtadan oluşur.
- She paid him four dollars.
- Ona dört dolar ödedi.
- He can make himself understood in four languages.
- Dört dilde kendini ifade edebiliyor.
- Tom needs to lose three or four kilos.
- Tom'un üç ya da dört kilo zayıflaması gerekiyor.
- Take one four times a day, after meals.
- Günde dört kez, yemeklerden sonra bir tane al.
- After her husband's death, she brought up the four children by herself.
- Kocasının ölümünden sonra dört çocuğunu tek başına büyüttü.
- In the next four years, 15 billion euros must be saved.
- Önümüzdeki dört yıl içinde 15 milyar avro tasarruf edilmeli.
- I retire in four years time.
- Dört yıl içinde emekli olacağım.
- Keep a distance of at least three to four steps between yourself and people displaying symptoms of having the cold.
- Soğuk algınlığı belirtileri gösteren kişilerle aranıza en az üç dört adım mesafe koyun.
- I am a single mother of four children.
- Ben dört çocuğun tek annesiyim.
- I'm four months pregnant.
- Dört aylık hamileyim.
- I'd like four tickets, please.
- Dört bilet istiyorum, lütfen.
- He is familiar with four languages.
- Dört dile aşinadır.
- There were four pieces of furniture in the room.
- Odada dört parça mobilya vardı.
- He'll be busy until four.
- Dörde kadar meşgul olacak.
- If I visit Nara again, I will have visited it four times.
- Nara'yı tekrar ziyaret edersem, onu dört kez ziyaret etmiş olacağım.
- Four SWAT members positioned themselves on the rooftop.
- Dört SWAT üyesi çatıya yerleşti.
- We have four classes in the morning.
- Sabah dört dersimiz var.
- He got four dolls, of which three were made in China.
- Üçü Çin'de yapılmış dört oyuncak bebek aldı.
- Japan consists of four major islands and over 3,000 small islands, and is about equal to California in area.
- Japonya dört büyük ada ve 3.000'den fazla küçük adadan oluşmaktadır ve yüzölçümü yaklaşık olarak Kaliforniya'ya eşittir.
- This will take us three, at most four weeks.
- Bu bizim üç, en fazla dört haftamızı alacak.
- There are four bedrooms in my house.
- Evimde dört yatak odası var.
- Will they elect him for four more years?
- Onu dört yıl daha seçecekler mi?
- Only four horses were in the race.
- Yarışta sadece dört at vardı.
- Tom retired four years ago.
- Tom dört yıl önce emekli oldu.
- The temperature outside is four degrees below zero.
- Dışarıdaki sıcaklık sıfırın altında dört derece.
- Nancy is the most beautiful of the four girls.
- Nancy, dört kızın en güzelidir.
- I started doing this job four years ago.
- Bu işi yapmaya dört yıl önce başladım.
- The United States' Civil War lasted four years.
- Amerika Birleşik Devletleri'nin İç Savaşı dört yıl sürdü.
- I have been to greater Russia just four times.
- Büyük Rusya'ya sadece dört kez gittim.
- Tom had four aces.
- Tom'un dört ası vardı.
- You've got another four day's journey before you reach Moscow.
- Moskova'ya varmadan önce dört günlük bir yolunuz daha var.
- She'll spend the next four years in prison.
- O, gelecek dört yılı hapishanede geçirecek.
- He has only four pesos.
- Onun sadece dört pesosu var.
- I only have four toes on my left foot.
- Sol ayağımda sadece dört parmağım var.
- I wrote the four millionth sentence in Tatoeba.
- Tatoeba'daki dört milyonuncu cümleyi ben yazdım.
- Precisely at nine o'clock came the Princess in the carriage with four horses.
- Tam saat dokuzda Prenses dört atlı bir arabayla geldi.
- I am a single mother of four children.
- Ben dört çocuklu bekar bir anneyim.
- Triangles don't have four angles.
- Üçgenlerin dört açısı yoktur.
- One in four corporations doesn't pay any taxes.
- Her dört şirketten biri hiç vergi ödemiyor.
- They have been married for four years.
- Dört yıldır evliler.
- In the next four years, 15 billion euros must be saved.
- Gelecek dört yıl içinde 15 milyar euro biriktirilmeli.
- Fadil stayed in Cairo for about four months.
- Fadıl Kahire'de yaklaşık dört ay kaldı.
- Four is an unlucky number in Japan.
- Japonya'da dört uğursuz bir sayıdır.
- They spent four hours discussing their plan.
- Planlarını tartışarak dört saat harcadılar.
- I woke up at four.
- Dörtte uyandım.
- I asked him to make four copies of the letter.
- Ondan mektubun dört kopyasını çıkarmasını istedim.
- We are a family of four.
- Biz dört kişilik bir aileyiz.
- We paid him four dollars.
- Biz ona dört dolar ödedik.
- Some reptiles have four feet.
- Bazı sürüngenlerin dört ayağı vardır.
- Four surgeons worked on Tom's injuries.
- Dört cerrah Tom'un yaralarında çalıştı.
- Turn on channel four.
- Kanal dördü açın.
- Her cat had another four kittens.
- Kedisinin dört yavrusu daha oldu.
- He will not stay for more than four days.
- Dört günden fazla kalmayacak.
- You have to go to college for four years.
- Dört yıl boyunca üniversiteye gitmek zorundasınız.
- I have four sisters and one brother.
- Dört kız kardeşim ve bir erkek kardeşim var.
- He was taken away by four police officers in the middle of the night.
- Gecenin bir yarısı dört polis memuru tarafından götürüldü.
- Ammonia's molecule is composed of four atoms.
- Amonyağın molekülü dört atomdan oluşur.
- Everyone knows that two plus two equals four.
- Herkes iki artı ikinin dört ettiğini bilir.
- He won four successive world championships.
- Peş peşe dört kez dünya şampiyonluğu kazandı.
- Tom runs three or four miles a day.
- Tom bir günde üç ya da dört mil koşar.
- If three workers dig two channels in four days, in how many days will six workers dig four channels?
- Eğer üç işçi dört günde iki kanal kazarsa, altı işçi kaç günde dört kanal kazar?
- We want a room for four nights.
- Dört gece için bir oda istiyoruz.
- Two times two is four.
- İki kere iki dört eder.
- Yanni has four days to do this work.
- Yanni'nin bu işi yapmak için dört günü var.
- The president's term of office is four years.
- Başkanın görev süresi dört yıldır.
- Four men are singing.
- Dört adam şarkı söylüyor.
- Four armed men held up the bank and escaped with $4 million.
- Dört silahlı adam bankayı soydu ve 4 milyon dolarla kaçtı.
- The president governs for four years.
- Başkan dört yıldır ülkeyi yönetiyor.
- There are four rooms in my house.
- Evimde dört oda var.
- I'll be back in four or five days.
- Dört ya da beş gün içinde geri geleceğim.
- You paid him four dollars.
- Ona dört dolar ödedin.
- Selena Gomez's second album hit Billboard Magazine's top two hundred albums chart at number four.
- Selena Gomez'in ikinci albümü Billboard Dergisi'nin en iyi iki yüz albüm listesine dört numaradan giriş yaptı.
- I am four months pregnant.
- Dört aylık hamileyim.
- I usually go home at four.
- Ben genellikle dörtte eve giderim.
- This musical piece is composed of four movements.
- Bu müzik eseri dört hareketten oluşur.
- He received four e-mails.
- Dört e-posta aldı.
- Tom goes out with Mary three or four times a month.
- Tom ayda üç ya da dört kez Mary ile çıkar.
- Workers in France receive four weeks of paid vacation each year.
- Fransa'da işçiler her yıl dört hafta ücretli tatil yaparlar.
- Japan consists of four main islands and many other smaller islands.
- Japonya dört ana adadan ve diğer birçok küçük adadan oluşmaktadır.
- Jorge is able to speak four languages.
- Jorge, dört dil konuşabilir.
- It started raining at four in the morning.
- Sabahleyin dörtte yağmur yağmaya başladı.
- Tom visited four countries.
- Tom dört ülkeyi ziyaret etti.
- It'll take us three, maybe four weeks at the most.
- En çok üç, belki dört haftamızı alacak.
- The inhabitants built a wall round the town with four gates opening out on roads leading east, south, west and north.
- Sakinler şehrin etrafına doğu, güney, batı ve kuzeye çıkan yollara açılan dört kapılı bir duvar inşa ettiler.
- One in four corporations doesn't pay any taxes.
- Dört şirketten biri hiç vergi ödemez.
- The rain lasted four days.
- Yağmur dört gün sürdü.
- There were four pieces of cheese on the table.
- Masanın üzerinde dört parça peynir vardı.
- The sofa is wide enough for four people to sit on.
- Divan, dört kişinin oturmasına yetecek genişlikte.
- While Tom waited outside, the vet performed a four hour surgery on Mary's cat.
- Tom dışarıda beklerken, veteriner Mary'nin kedisine dört saatlik bir ameliyat yaptı.
- The central nervous system consists of four organs.
- Merkezi sinir sistemi dört organdan oluşur.
- Her cat had another four kittens.
- Kedisinin dört yavrusu daha olmuş.
- The doctor gave him four stitches.
- Doktor ona dört dikiş attı.
- Japan consists of four major islands and over 3,000 small islands, and is about equal to California in area.
- Japonya dört büyük ada ve 3.000'in üzerinde küçük adadan oluşur ve alan olarak hemen hemen Kaliforniya'ya eşittir.
- I used to watch TV three or four hours a day.
- Ben bir günde üç ya da dört saat TV izlerdim.
- He is a nominee in four award categories.
- O, dört ödül kategorisinde aday.
- Fadil stayed in Cairo for about four months.
- Fadıl yaklaşık dört ay boyunca Kahire'de kaldı.
- Twice two is four.
- İki kere iki dört eder.
- There were four chairs by the table.
- Masanın yanında dört sandalye vardı.
- He will not stay for more than four days.
- O dört günden daha fazla kalmayacak.
- Two plus two makes four.
- İki artı iki dört eder.
- I'll stay in Beijing for four days.
- Dört gün pekinde kalacağım.
- Every dog has four legs.
- Her köpeğin dört ayağı vardır.
- I only eat meat about three or four times a month.
- Ayda sadece üç ya da dört kez et yiyorum.
- She reads on average three or four books a week.
- Haftada ortalama üç ya da dört kitap okuyor.
- Four plus three is seven.
- Dört artı üç yedi eder.
- Working four days a week is great for errands.
- Haftada dört gün çalışmak ayak işleri için harika.
- Our pilaf is four yuan.
- Pilavımız dört yuandır.
- I have three brothers and four sisters.
- Üç erkek ve dört kız kardeşim var.
- Chinese is a language that has four tones.
- Çince dört tonu olan bir dildir.
- Tom says he goes jogging three or four times a week.
- Tom haftada üç ya da dört kez koşuya gittiğini söylüyor.
- He has only four pesos.
- Sadece dört pesosu var.
- She has four daughters, and all four are pretty.
- Dört kızı var ve dördü de güzel.
- It was four months ago that Tom began to learn Gaelic.
- Tom dört ay önce Galce öğrenmeye başladı.
- I'll remain in Beijing for four days.
- Ben Pekin'de dört gün kalacağım.
- Four is an unlucky number in Japanese.
- Japonlarda dört uğursuz bir sayıdır.
- If you add three to four, you get seven.
- Üçle dördü toplarsanız, yedi eder.
- The president's term lasts four years.
- Başkanın görev süresi dört yıl.
- I have four brothers.
- Dört erkek kardeşim var.
- I'm back in Algeria after living in Turkey for four years.
- Dört yıl Türkiye'de yaşadıktan sonra Cezayir'e döndüm.
- If you add three to four, you get seven.
- Üç ile dördü toplarsan yedi elde edersin.
- Sami would sit up until four in the morning.
- Sami sabah dörde kadar otururdu.
- Giovanni Cassini (1625-1712) was the first to observe four of Saturn’s moons, including Iapetus.
- Giovanni Cassini (1625-1712) İapetus dahil Satürn'ün dört uydusunu gözlemleyen ilk kişiydi.
- It snowed for four days.
- Dört gün boyunca kar yağdı.
- Four more are needed to make fifty.
- Elli yapmak için dört kişi daha lazım.
- After Tom had entered four wrong PIN numbers, the ATM swallowed his card.
- Tom dört yanlış PIN numarası girdikten sonra ATM kartını yuttu.
- Jorge can speak four languages.
- Jorge dört dil konuşabiliyor.
- Tom calls his mother three or four times a week.
- Tom haftada üç veya dört kez annesine telefon eder.
- Your ship sails at a quarter past four.
- Geminiz dördü çeyrek geçe kalkıyor.
- While Tom waited outside, the vet performed a four hour surgery on Mary's cat.
- Tom dışarıda beklerken veteriner, Mary'nin kedisini dört saat boyunca ameliyat etti.
- I'd like to book a table for four for tomorrow night.
- Yarın akşam için dört kişilik bir masa ayırtmak istiyorum.
- Four states voted for Aaron Burr.
- Dört eyalet Aaron Burr için oy verdi.
- Fifteen thousand million euros must be saved over the course of the next four years.
- Önümüzdeki dört yıl boyunca on beş bin milyon avro tasarruf edilmelidir.
- It took her four months to recover from her sickness.
- Hastalığından kurtulması dört ay sürdü.
- He can run a thousand metres in four minutes.
- O, dört dakikada bin metre koşabilir.
- It'll take us three, maybe four weeks at the most.
- Üç, belki de en fazla dört haftamızı alır.
- Cars have four wheels.
- Otomobillerin dört tekerleği vardır.
- There is a distance of four fingers between the eyes and the ears.
- Gözler ve kulaklar arasında dört parmak mesafe vardır.
- I have four people in my family.
- Ailemde dört kişi var.
- Four families were killed in the fire.
- Yangında dört aile öldü.
- In the room there were four boys, who were playing cards.
- Odada iskambil oynayan dört erkek vardı.
- We actually have four legs.
- Aslında dört ayağımız var.
- They were stuck in the elevator for four hours.
- Onlar dört saat boyunca asansörde mahsur kaldılar.
- The school is equipped with four computers.
- Okul, dört bilgisayar ile donatılmıştır.
- Six and four are ten.
- Altı ve dört on eder.
- She'll be available around four o'clock.
- Dört civarında telefona cevap verebileceğini düşünüyorum.
- Buy four big potatoes for me.
- Benim için dört büyük patates al.
- There are four people in my family.
- Ailemde dört kişi var.
- A table has four legs.
- Bir masanın dört ayağı vardır.
- Three times four is twelve.
- Üç kere dört on iki eder.
- I saw Tom in concert four times.
- Tom'u dört kez konserde izledim.
- A cat has a tail and four legs.
- Bir kedinin bir kuyruğu ve dört bacağı var.
- After her husband's death, she brought up the four children by herself.
- O, kocasının ölümünden sonra dört çocuğu tek başına yetiştirdi.
- Workers in France receive four weeks of paid vacation each year.
- Fransa'da işçiler her yıl dört haftalık ücretli izin alırlar.
- Tom goes out with Mary three or four times a month.
- Tom ayda üç ya da dört kez Mary ile dışarı çıkıyor.
- Four plus sixteen equals twenty.
- Dört artı on altı yirmiye eşittir.
- Chinese is a language that has four tones.
- Çince, dört tonu olan bir dildir.
- Four states voted for Aaron Burr.
- Dört eyalet Aaron Burr'e oy verdi.
- I am a single mother of four children.
- Dört çocuklu bekar bir anneyim.
- In this area, sandstorms can last up to four days.
- Bu bölgede, kum fırtınaları dört güne kadar sürebilir.
- They were stuck in the elevator for four hours.
- Asansörde dört saat mahsur kaldılar.
- It's about four blocks from my house.
- Evimden yaklaşık dört blok ötede.
- I have been studying English for four years.
- Dört yıldır İngilizce okuyorum.
- She watches television from four to six.
- Dörtten altıya kadar TV izler.
- The group stayed at Fort Clatsop for four months.
- Grup dört ay boyunca Fort Clatsop'ta kaldı.
- I asked her to make four copies of the letter.
- Ona mektuptan dört kopya yapmasını rica ettim.
- The doctor saved the four people injured in the accident.
- Doktor kazada yaralanmış dört kişiyi kurtardı.
- There are four rooms in my house.
- Benim evimde dört oda var.
- I don't have four brothers.
- Dört erkek kardeşim yok.
- Tom has been convicted of drunken driving twice in the last four years.
- Tom son dört yılda iki kez alkollü araç kullanmaktan hüküm giydi.
- This beef is four dollars per pound.
- Bu sığırın poundu dört dolar.
- The four of us went out on a double date.
- Dördümüz çifte randevuya çıktı.
- One of her four sisters has passed away but the others are still with us.
- Onun dört kız kardeşinden biri vefat etti fakat diğerleri hâlâ bizimle birlikteler.
- There are four men and three women in our house.
- Evimizde dört erkek ve üç kadın var.
- She was raising four kids.
- O dört çocuk yetiştiriyordu.
- Four soldiers and twelve civilians were killed.
- Dört asker ve on iki sivil öldürüldü.
- Tom needs to lose three or four kilos.
- Tom'un üç ya da dört kilo vermesi gerekiyor.
- The nearest star is about four and half light-years away from the earth.
- En yakın yıldız, dünyadan dört buçuk ışık yılı uzakta.
- We got up at four in the morning.
- Sabah dörtte kalktık.
- No beer before four!
- Dörtten önce bira yok!
- I don't have four brothers.
- Benim dört erkek kardeşim yok.
- My sister-in-law had four children in five years.
- Baldızım beş yıl içinde dört çocuk doğurdu.
- I'll finish the book in four days.
- Kitabı dört günde bitireceğim.
- It's been almost four years since Tom died in a traffic accident.
- Tom bir trafik kazasında öleli neredeyse dört yıl oldu.
- Cats have a tail and four legs.
- Kedilerin bir kuyruğu ve dört bacağı var.
- The ancient Greeks believed that the Sun rode across the sky in a chariot drawn by four white horses driven by the god Heleius.
- Eski Yunanlılar, Güneş'in gökyüzünde Tanrı Heleius'un kullandığı dört beyaz atın çektiği bir savaş arabasıyla dolaştığına inanırlardı.
- Layla was stabbed four times on her chest.
- Leyla dört kez göğsünden bıçaklandı.
- In this area, sandstorms can last up to four days.
- Bu bölgede kum fırtınaları dört güne kadar sürebilir.
- The collapse of the new concrete platform killed four workers.
- Yeni beton platformun çökmesi, dört işçiyi öldürdü.
- You'll get used to this in three or four weeks.
- Üç ya da dört hafta içinde buna alışacaksın.
- The horse has four feet.
- Atın dört ayağı var.
- The four basic elements are Earth, Air, Fire and Water.
- Dört temel element Toprak, Hava, Ateş ve Su'dur.
- There are four lovely children in this photo.
- Bu fotoğrafta dört güzel çocuk var.
- This poem is composed of four verses, each of which has five lines.
- Bu şiir, her biri beş mısradan oluşan dört dizeden oluşuyor.
- Give me four white plates.
- Bana dört beyaz tabak verin.
- I used to sleep for only three or four hours a day.
- Eskiden günde sadece üç ya da dört saat uyurdum.
- Tom's cat has four legs.
- Tom'un kedisinin dört bacağı vardır.
- There are four days left till Christmas!
- Noel'e dört gün kaldı!
- A cat has a tail and four legs.
- Bir kedinin kuyruğu ve dört bacağı vardır.
- Sami had four co-conspirators.
- Sami'nin dört komplocusu vardı.
- Four families lost their lives in the fire.
- Dört aile yangında hayatını kaybetti.
- Cats have a tail and four legs.
- Kedilerin bir kuyruğu ve dört bacağı vardır.
- We had met four years ago.
- Biz dört yıl önce tanıştık.
- Tom left at four in the morning.
- Tom sabahın dördünde çıktı.
- Four fifths of French were frankly illiterate towards 1685.
- 1685'e doğru Fransızların beşte dördü okuma yazma bilmiyordu.
- The nearest star is about four and half light-years away from the earth.
- En yakın yıldız dünyadan yaklaşık dört buçuk ışık yılı uzakta.
- All four of the boys didn't have alibis.
- Çocukların dördünün de mazereti yoktu.
- Fadil was Layla's husband number four.
- Fadıl, Leyla'nın dört numaralı kocasıydı.
- Sagan's scientific curiosity led him to earn four degrees in physics, astronomy and astrophysics from the University of Chicago.
- Sagan'ın bilimsel merakı onu Chicago Üniversitesi'nden fizik, astronomi ve astrofizik alanlarında dört derece almaya yöneltti.
- Layla was gone for four months.
- Leyla dört aylığına gitti.
- If I visit Nara again, I will have visited it four times.
- Nara'yı tekrar ziyaret edersem, dört kez ziyaret etmiş olacağım.
- I learned to swim aged four and a half.
- Dört buçuk yaşında yüzmeyi öğrendim.
- Eight divided by two is four.
- Sekiz bölü iki dört eder.
- Twice two is equal to four.
- İki kere iki dörde eşittir.
- Could you hold these bags until four this afternoon?
- Bu çantaları öğleden sonra dörde kadar tutabilir misiniz?
- I only eat meat about three or four times a month.
- Ben sadece bir ayda yaklaşık üç ya da dört kez et yerim.
- The meeting will start at four o'clock sharp.
- Toplantı tam dörtte başlayacak.
- The doctor saved the four people injured in the accident.
- Doktor kazada yaralanan dört kişiyi kurtardı.
- She'll spend the next four years in prison.
- Önümüzdeki dört yılı hapiste geçirecek.
- What are the four major golf tournaments comparable to the ones in tennis?
- Tenis turnuvalarına benzeyen dört büyük golf turnuvası hangileridir?
- I swim three or four times a week.
- Haftada üç ya da dört kez yüzerim.
- She was raising four kids.
- Dört çocuk büyütüyordu.
- Sami had four co-conspirators.
- Sami'nin dört suç ortağı vardı.
- A table has four legs.
- Bir masanın dört bacağı var.
- I drink three or four cups of coffee a day.
- Günde üç ya da dört fincan kahve içerim.
- He came about four o'clock.
- O, yaklaşık dörtte geldi.
- There are four of us and how many of you are there?
- Bizden dört kişi var, peki sizden kaç kişi var?
- Fifteen thousand million euros must be saved over the course of the next four years.
- Önümüzdeki dört yıl boyunca On beş bin milyon euro tasarruf edilmeli.
- Even the fastest horse only has four legs.
- En hızlı atın bile sadece dört bacağı vardır.
- Fadil was the second of four brothers.
- Fadıl dört erkek kardeşin ikincisiydi.
- The committee consists of four members.
- Komite dört üyeden oluşmaktadır.
- Giovanni Cassini (1625-1712) was the first to observe four of Saturn’s moons, including Iapetus.
- Giovanni Cassini (1625-1712), Iapetus da dahil olmak üzere Satürn'ün dört uydusunu gözlemleyen ilk kişidir.
- I'd like to reserve a table for four at six.
- Altıda dört kişilik bir masa ayırtmak istiyorum.
- The police arrested four men.
- Polis dört adamı tutukladı.
- I haven't heard a word from them in over four years.
- Dört yıldan fazladır onlardan tek kelime duymadım.
- I read four new books.
- Dört yeni kitap okudum.
- I used to sleep for only three or four hours a day.
- Ben günde üç ya da dört saat uyurdum.
- I haven't eaten in four days.
- Dört gündür yemek yemedim.
- The boy I saw searching through the garbage can said that he had not eaten anything for four days.
- Çöp kutusunu karıştırırken gördüğüm çocuk dört gündür bir şey yemediğini söyledi.
- One, two, three, four, five, six, seven, eight, nine, ten.
- Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on.
- The group was made up of six girls and four guys.
- Grup altı kız ve dört erkekten oluşuyordu.
- I can wait four days at the longest.
- En fazla dört gün bekleyebilirim.
- Hanako has attended an American college for four years.
- Hanako, dört yıl boyunca bir Amerikan kolejine devam etti.
- I passed by four houses.
- Dört evin önünden geçtim.
- A standard football game consists of four 15-minute quarters.
- Standart bir futbol oyunu dört 15 dakikalık çeyrekten oluşur.
- Normally we have to wait for only three or four minutes.
- Normalde sadece üç ya da dört dakika beklememiz gerekir.
- The sofa is wide enough for four people to sit on.
- Kanepe dört kişinin oturabileceği kadar geniş.
- I woke up at four.
- Ben dörtte uyandım.
- Four plus three is seven.
- Dört artı üç yedidir.
- I have been learning English these four years.
- Ben bu dört yıldır İngilizce öğreniyorum.
- It snowed for four days.
- Dört gün kar yağdı.
- Tom, a 12-year-old boy, can speak four languages.
- Tom, on iki yaşında bir çocuk, dört dil konuşabiliyor.
- I'll be busy until four.
- Dörde kadar meşgul olacağım.
- I'll stay in Beijing for four days.
- Pekin'de dört gün kalacağım.
- We have four French classes a week.
- Haftada dört Fransızca dersimiz var.
- The police arrested four men.
- Polis dört kişiyi tutukladı.
- I'm back in Algeria after living in Turkey for four years.
- Türkiye'de dört yıl yaşadıktan sonra Cezayir'e döndüm.
- They have four classes in the morning.
- Sabahları dört dersleri var.
- It started raining at four in the morning.
- Sabahın dördünde yağmur yağmaya başladı.
- This is a game for four players.
- Bu, dört oyunculu bir oyundur.
- All four of Tom's grandparents were teachers.
- Tom'un büyük ebeveynlerinin tüm dördü öğretmendi.
- Madison's first four years were not easy.
- Madison'un ilk dört yılı kolay değildi.
- He is the owner of four very big farms in the interior of Sao Paulo.
- Sao Paulo'nun iç kesimlerinde çok büyük dört çiftliğin sahibi.
- We had met four years ago.
- Dört yıl önce tanışmıştık.
- Four babies are born every second around the world.
- Dünyada her saniye dört bebek doğuyor.
- A square has four angles.
- Bir karenin dört açısı vardır.
- My sister-in-law had four children in five years.
- Baldızımın beş yılda dört çocuğu oldu.
- Tom ordered prospectuses from four different universities.
- Tom dört farklı üniversiteden prospektüs istedi.
- He speaks four languages, but doesn't know how to be polite in any of them.
- Dört dil bilmesine rağmen hiçbirinde kibar konuşmayı bilmiyor.
- Twelve divided by three is four.
- On iki bölü üç dört eder.
- Sami cried for four days.
- Sami dört gün boyunca ağladı.
- He's been sick in bed for four days.
- O, dört gündür yatakta hastadır.
- Tom only goes to school four days a week.
- Tom haftada sadece dört gün okula gidiyor.
- Canadian swimmer Penny Oleksiak won four medals at the Rio Olympics at the age of only 16.
- Kanadalı yüzücü Penny Oleksiak henüz 16 yaşındayken Rio Olimpiyatlarında dört madalya kazandı.
- I asked her to make four copies of the letter.
- Ondan mektubun dört kopyasını çıkarmasını istedim.
- I started doing this job four years ago.
- Bu işi dört yıl önce yapmaya başladım.
- His mother died four years later.
- Annesi dört yıl sonra öldü.
- Tom says he goes jogging three or four times a week.
- Tom haftada üç ya da dört kez koşuya çıktığını söylüyor.
- All four of Tom's grandparents were teachers.
- Tom'un dört dedesi de öğretmendi.
- The sum of two plus three plus four is nine.
- İki artı üç artı dört, dokuz eder.
- She made a vanilla chocolate cake for four people.
- Dört kişilik vanilyalı çikolatalı pasta yaptı.
- The meeting broke up at four.
- Toplantı dörtte dağıldı.
- He received four e-mails.
- O dört e-posta aldı.
- The fire burnt down four houses in the east of the city.
- Yangın şehrin doğusundaki dört evi kül etti.
- He wrote me four letters.
- Bana dört mektup yazdı.
- Tom ate only three or four bites then spit out the food.
- Tom sadece üç ya da dört lokma yedi sonra yemeği tükürdü.
- All four of my grandparents are still living.
- Dede ve ninelerimin dördü de hâlâ yaşıyor.
- The group stayed at Fort Clatsop for four months.
- Grup Ford Clatsop'ta dört ay kaldı.
- What do you need four cars for?
- Ne için dört arabaya ihtiyacın var?
- Tom, a 12-year-old boy, can speak four languages.
- Tom, 12 yaşında bir çocuk, dört dil konuşabiliyor.
- Of the 23 who were arrested, four escaped.
- Tutuklanan 23 kişiden dördü kaçtı.
- What goes on four legs in the morning, two legs at noon, and three legs in the evening?
- Sabah dört ayak, öğlen iki ayak ve akşam üç ayak üzerinde giden nedir?
- My mother has four brothers.
- Annemin dört erkek kardeşi var.
- I retire in four years time.
- Ben dört yıl içinde emekli oluyorum.
- The four of us went out on a double date.
- Dördümüz çifte randevuya çıktık.
- He shaves four times a week.
- Haftada dört kez tıraş olur.
- All four of my grandparents are still living.
- Büyükanne ve büyükbabalarımın dördü de hâlâ hayatta.
- In the next four years, €15,000,000,000 must be saved.
- Önümüzdeki dört yıl içinde €15,000,000,000 biriktirilmeli.
- He paid him four dollars.
- O da dört dolar ödedi.
- He won four successive world championships.
- Üst üste dört dünya şampiyonluğu kazandı.
- The recipe calls for four ripe tomatoes.
- Yemek tarifi dört olgun domates gerektirir.
- I called you three or four times, but you never answered your phone.
- Seni üç ya da dört kez aradım ama sen asla telefona cevap vermedin.
- I studied English for four years with a native speaker.
- Anadili İngilizce olan biriyle dört yıl İngilizce çalıştım.
- Mix about four cups of white flour with a pinch of salt.
- Dört bardak beyaz unu bir tutam tuzla karıştır.
- Tom only goes to school four days a week.
- Tom sadece haftada dört gün okula gider.
- Dan took four sleeping pills.
- Dan dört uyku hapı içti.
- We haven't seen you in the past four years.
- Sizi son dört yıldır görmemiştik.
- Tom's dog has four legs.
- Tom'un köpeğinin dört bacağı var.
- I only read the first four chapters.
- Sadece ilk dört bölümü okudum.
- I called you three or four times, but you never answered your phone.
- Sizi üç ya da dört kez aradım ama telefonunuza hiç cevap vermediniz.
- I'm going to do a trick with only four cards.
- Sadece dört kartla bir numara yapacağım.
- I have been learning English these four years.
- Dört yıldır İngilizce öğreniyorum.
- We have four bedrooms upstairs.
- Üst katta dört yatak odamız var.
- Layla had four children with four different men.
- Layla'nın dört farklı adamdan dört çocuğu vardı.
- And a river went out of the place of pleasure to water paradise, which from thence is divided into four heads.
- Cenneti sulamak için zevk yerinden bir ırmak çıktı ve oradan dört başa ayrıldı.
- We paid him four dollars.
- Ona dört dolar ödedik.
- There are four lovely children in this photo.
- Bu fotoğrafta dört sevimli çocuk var.
- When a woman's angry, you only need four little kisses to make her happy.
- Bir kadın öfkelendiğinde, onu mutlu etmek için sadece dört ufak öpücüğe ihtiyacınız vardır.
- A standard football game consists of four 15-minute quarters.
- Standart bir futbol maçı 15 dakikalık dört çeyrekten oluşur.
- Take one four times a day, after meals.
- Yemeklerden sonra günde dört kez alın.
- The German athletes won four gold medals at the luge world championship in Canada.
- Alman sporcular Kanada'daki kızak dünya şampiyonluğunda dört altın madalya kazandılar.
- They spent four hours discussing their plan.
- Planlarını tartışmak için dört saat harcadılar.
- The next four to six weeks are crucial in controlling the massive Ebola outbreak.
- Önümüzdeki dört ila altı hafta, büyük Ebola salgınını kontrol altına almak için çok önemli.
- All four of my grandparents are still living.
- Büyük ebeveynlerimin dördü de hâlâ yaşıyor.
- It's only four minutes from here by train.
- Buradan trenle sadece dört dakika uzaklıkta.
- The president governs for four years.
- Başkan dört yıl boyunca yönetir.
- The Spice Girls, one of whose members has just left the band, have decided to continue as a four piece band.
- Üyelerinden biri gruptan yeni ayrılan Spice Girls, dört kişilik bir grup olarak devam etme kararı aldı.
- The girl's ability to speak four languages fluently impressed me.
- Kızın dört dili akıcı bir şekilde konuşabilmesi beni etkiledi.
- He promised me that he would come at four.
- O, bana dörtte geleceğine söz verdi.
- It's only four minutes from here by train.
- Trenle buradan sadece dört dakika sürer.
- I went to college for four years and all I got was this lousy diploma.
- Dört yıl boyunca üniversiteye gittim ve bütün aldığım bu, bitli diplomaydı.
- Fifteen milliard euros must be saved over the course of the next four years.
- Önümüzdeki dört yıl boyunca on beş milyon avro tasarruf edilmeli.
- Tom reads three or four books a month.
- Tom bir ayda üç ya da dört kitap okur.
- Four horses roam the pasture.
- Merada dört at dolaşıyor.
- They have been married for four years.
- Onlar dört yıldır evliler.
- I have three brothers and four sisters.
- Benim üç erkek kardeşim ve dört kız kardeşim var.
- Four ideas were proposed.
- Dört fikir önerildi.
- Tom reads three or four books a month.
- Tom ayda üç ya da dört kitap okuyor.
- I've been walking for over four hours.
- Dört saatten fazladır yürüyorum.
- We have four rabbits, and one of them bites.
- Dört tavşanımız var ve bunlardan biri ısırıyor.
- I'll finish the book in four days.
- Kitabı dört gün içinde bitireceğim.
- Four drawers can be found in my desk.
- Masamda dört çekmece bulunmaktadır.
- Four kids are enough.
- Dört çocuk yeterli.
- He will come back at four.
- O, dörtte geri dönecek.
- Nancy is the most beautiful of the four girls.
- Nancy, dört kız arasında en güzel olanı.
- Four SWAT members positioned themselves on the rooftop.
- Dört SWAT üyesi çatıya konumılandılar.
- This hotel is far from deserving the four stars the guidebook gives it.
- Bu otel rehber kitabın verdiği dört yıldızı hak etmekten uzaktır.
- He speaks four languages.
- O dört dil konuşuyor.
- We've had four retirements this year.
- Bu yıl dört kişi emekli oldu.
- Two times two equaled four before the Arithmetic Revolution.
- Aritmetik Devrimi'nden önce iki kere iki dörde eşitti.
- The president's term of office is four years.
- Başkan'ın görev süresi dört yıldır.
- Triangles don't have four angles.
- Üçgenlerin dört köşesi yoktur.
- I have four cats.
- Benim dört kedim var.
- This is a game for four players.
- Bu dört kişilik bir oyun.
- We haven't seen you in the past four years.
- Son dört yıl içinde seni görmedim.
- My father died four years ago.
- Babam dört yıl önce öldü.
- The majority of the Swiss can speak three or four languages.
- İsviçrelilerin çoğunluğu üç ya da dört dil konuşabilir.
- The other committee consists of four members.
- Diğer komite dört üyeden oluşuyor.
- What were you doing between two and four o'clock yesterday afternoon?
- Dün öğleden sonra iki ile dört arasında ne yapıyordun?
- Fifteen milliard euros must be saved over the course of the next four years.
- On beş milyar euro önümüzdeki dört yıl boyunca biriktirilmeli.
- The United States' Civil War lasted four years.
- Birleşik Devletler'in İç Savaşı dört yıl sürdü.
- The majority of the Swiss can speak three or four languages.
- İsviçrelilerin çoğu üç ya da dört dil konuşabilir.
- Four percent inflation is forecast for this year.
- Bu yıl için yüzde dört enflasyon öngörülüyor.
- Tom ate only three or four bites then spit out the food.
- Tom sadece üç ya da dört lokma yedi ve sonra tükürdü.
- I have four cats.
- Dört kedim var.
- After Tom had entered four wrong PIN numbers, the ATM swallowed his card.
- Tom dört yanlış PIN numarasını girdikten sonra ATM onun kartını yuttu.
- She had at least four faults.
- En az dört faulü vardı.
- The square root of four is two.
- Dördün karekökü ikidir.
- He climbed Mount Fuji four times.
- O dört kez Fuji Dağı'na tırmandı.
- Four people were reported to the law.
- Dört kişi kanuna ihbar edilmiştir.
- I have four brothers.
- Benim dört kardeşim var.
- He has four children to feed.
- Beslemesi gereken dört çocuğu var.
- During the feast of Hanukkah it is customary to play with a four sided dreidel.
- Hanuka bayramı sırasında dört taraflı bir dreidel ile oynamak gelenekseldir.
- I am leaving at four.
- Ben dörtte gidiyorum.
- Everybody knows that two and two make four.
- Herkes iki kere ikinin dört ettiğini bilir.
- I haven't eaten in four days.
- Dört gündür bir şey yemedim.
- Tom is usually up at three or four in the morning.
- Tom genellikle sabah üç ya da dörtte kalkar.
- He has four children to provide for.
- Bakması gereken dört çocuğu var.
- Fadil was the second of four brothers.
- Fadıl dört kardeşin ikincisiydi.
- I used to watch TV three or four hours a day.
- Eskiden günde üç ya da dört saat televizyon izlerdim.
- Is it true that Japanese think the number four is unlucky?
- Japonların dört rakamının uğursuz olduğunu düşündükleri doğru mu?
- Hanako has attended an American college for four years.
- Hanako dört yıl boyunca bir Amerikan kolejine devam etti.
- Jorge speaks four languages.
- Jorge dört dil konuşur.
- I'll be back in four or five days.
- Dört ya da beş gün içinde döneceğim.
- America's Civil War lasted four years.
- Amerika'nın İç Savaşı dört yıl sürdü.
- Today you turn four years old.
- Bugün dört yaşına giriyorsun.
- The temperature outside is four degrees below zero.
- Dışarıda sıcaklık sıfırın altında dört derecedir.
- I have three brothers and four sisters.
- Benim üç erkek ve dört kız kardeşim var.
- The doctor gave her four stitches.
- Doktor ona dört dikiş attı.
- Twelve divided by three is four.
- On iki üçle bölünürse sonuç dörttür.
- Japan consists of four main islands.
- Japonya dört ana adadan oluşur.
- Tom comes here three or four times a month.
- Tom ayda üç veya dört kez buraya gelir.
- In an attempt of escape, the bandit did away with the life of four hostages.
- Kaçış girişiminde, haydut dört rehinenin canına kıydı.
Show More (894)
|
