|
- They are scheduled to close at the end of this year, so there is still enough time to make progress.
- Müzakerelerin bu yılın sonunda tamamlanması planlanıyor, dolayısıyla ilerleme kaydetmek için hala yeterli zaman var.
- That means having enough time in the run up to the summit to examine the Commission's proposal.
- Bu da zirve öncesinde Komisyon'un teklifini incelemek için yeterli zamana sahip olmak anlamına gelmektedir.
- We therefore do have enough time.
- Bu nedenle yeterli zamanımız var.
- We really must be allowed enough time.
- Bize gerçekten yeterli zaman tanınmalıdır.
- There you will have enough time to make an informed decision.
- O zaman bilinçli bir karar vermek için yeterli zamanınız olacak.
- You have enough time to catch the train.
- Trene yetişmek için yeterli zamanın var.
- Tom didn't have enough time to finish his homework.
- Tom'un ev ödevini bitirmek için yeterli zamanı yoktu.
- I realized that even though I wanted to eat, I didn't have enough time.
- Yemek yemek istememe rağmen, yemek yiyecek yeterli zamanımın olmadığını fark ettim.
- There wasn't enough time for us to do that today.
- Bugün bunu yapmak için yeterli zamanımız yoktu.
- I want to give you enough time to do that.
- Bunu yapman için sana yeterli zaman vermek istiyorum.
- You had just enough time to drive to Boston and commit the murder.
- Boston'a gidip cinayeti işlemek için yeterli zamanınız vardı.
- There's never enough time to do everything you want to do.
- Yapmak istediğin her şeyi yapmak için asla yeterli zaman yoktur.
- He went without lunch because he didn't have enough time to eat.
- Öğle yemeği yemedi çünkü yemek için yeterli zamanı yoktu.
- Tom realized he didn't have enough time to do that.
- Tom onu yapmak için yeterli zamanı olmadığını fark etti.
- I don't have enough time.
- Yeterli zamanım yok.
- I think I have about enough time to do that.
- Sanırım bunu yapmak için yeterli zamanım var.
- I hope we have enough time.
- Umarım yeterli zamanımız vardır.
- We'll never have enough time together.
- Birlikte asla yeterli zamanımız olmayacak.
- I may not have enough time.
- Yeterli zamanım olmayabilir.
- There wasn't enough time to do everything that we needed to do.
- Yapmamız gereken her şeyi yapmak için yeterli zaman yoktu.
- I don't know if I have enough time to do it.
- Onu yapmak için yeterli zamanım olup olmadığını bilmiyorum.
- I don't think I have enough time to do that.
- Onu yapmak için yeterli zamanım olduğunu sanmıyorum.
- I don't have enough time to eat.
- Yemek yemek için yeterli zamanım yok.
- Do we have enough time to get this done today?
- Bunu bugün bitirmek için yeterli zamanımız var mı?
- We have enough time to eat.
- Yemek yemek için yeterli zamanımız var.
- Tom says he doesn't have enough time.
- Tom yeterli zamanı olmadığını söylüyor.
- I don't think we have enough time to do that.
- Bunu yapmak için yeterli zamanımız olduğunu sanmıyorum.
- We probably don't have enough time to finish doing that today.
- Muhtemelen bugün bunu bitirmek için yeterli zamanımız yok.
- There's not enough time to do that.
- Bunu yapmak için yeterli zaman yok.
- Tom doesn't have enough time for a cup of coffee.
- Tom'un bir fincan kahve için yeterli zamanı yok.
- We probably don't have enough time to finish doing this today.
- Muhtemelen bugün bunu bitirmek için yeterli zamanımız yok.
- Do you think students are given enough time to eat lunch?
- Öğle yemeği yemek için öğrencilere yeterli zaman verildiğini düşünüyor musun?
- Not enough time to catch the last bus.
- Son otobüse yetişmek için yeterli zaman yoktu.
- Tom didn't know he didn't have enough time to do that.
- Tom onu yapmak için yeterli zamana sahip olmadığını bilmiyordu.
- Tom has enough time.
- Tom'un yeterli zamanı var.
- I want to make sure we have enough time to finish this.
- Bu işi bitirmek için yeterli zamanımız olduğundan emin olmak istiyorum.
- There wasn't enough time to do that.
- Bunu yapmak için yeterli zaman yoktu.
- I'm sure you'll have enough time to do that before Tom gets here.
- Tom gelmeden önce bunu yapmak için yeterli zamanın olacağından eminim.
- I think we have enough time to finish doing that today.
- Sanırım bugün onu yapmayı bitirmek için yeterli zamanımız var.
- Tom realized he didn't have enough time to do that.
- Tom bunu yapmak için yeterli zamanı olmadığını fark etti.
- I don't have enough time to explain that to you in detail.
- Onu sana ayrıntılı olarak açıklamak için yeterli zamanım yok.
- There's simply not enough time.
- Yeterli zamanımız yok.
- We won't have enough time to do that before Tom gets here.
- Tom buraya gelmeden önce bunu yapmak için yeterli zamanımız olmayacak.
- I'm not sure you'll have enough time to do everything we've asked you to do.
- Sizden yapmanızı istediğimiz her şeyi yapmak için yeterli zamanınız olacağından emin değilim.
- Tom didn't have enough time to eat lunch.
- Tom'un öğle yemeği için yeterli zamanı yoktu.
- We didn't have enough time to finish the job.
- İşi bitirmek için yeterli zamanımız yoktu.
- We might not have enough time to do that.
- Onu yapmak için yeterli zamanımız olmayabilir.
- I don't have enough time to do everything that needs to be done.
- Yapılması gereken her şeyi yapmak için yeterli zamanım yok.
- There isn't enough time to eat now.
- Şu anda yemek için yeterli zaman yok.
- I'm sure you'll have enough time to do that before Tom gets here.
- Eminim Tom gelmeden önce bunu yapmak için yeterli zamanın olacaktır.
- I realized I didn't have enough time to do what had to be done.
- Yapılması gerekenleri yapmak için yeterli zamanım olmadığını fark ettim.
- Are you sure you have enough time to eat?
- Yemek için yeterli zamanın olduğundan emin misin?
- Tom says he doesn't have enough time.
- Tom yeterli zamanının olmadığını söylüyor.
- I don't think I have enough time.
- Yeterli zamanım olduğunu sanmıyorum.
- I don't think I'll have enough time to do everything I want to do.
- Yapmak istediğim her şeyi yapmak için yeterli zamanım olacağını sanmıyorum.
- I'd like to explain everything, but I don't think we have enough time.
- Her şeyi açıklamak isterdim ama yeterli zamanımız olduğunu sanmıyorum.
- He complains of not having enough time to read.
- Okumak için yeterli zamanı olmadığından yakındı.
- There wasn't enough time to do everything that needed to be done.
- Yapılması gereken her şeyi yapmak için yeterli zaman yoktu.
- He complains of not having enough time to read.
- Okumak için yeterli zamanı olmadığından şikayet ediyor.
- Tom said he didn't know if he had enough time to do that.
- Tom bunu yapmak için yeterli zamanı olup olmadığını bilmediğini söyledi.
- I don't know if I have enough time or not.
- Yeterli zamanım olup olmadığını bilmiyorum.
- Tom realized he barely had enough time to do what he wanted to do.
- Tom, yapmak istediği şeyi yapmak için ancak yeterli zamanı olduğunu fark etti.
- Tom went without lunch because he didn't have enough time to eat.
- Tom yemek için yeterli zamanı olmadığından öğle yemeği yemeden gitti.
- I didn't have enough time to eat everything that was served.
- Servis edilen her şeyi yemek için yeterli zamanım yoktu.
- Tom didn't know he didn't have enough time to do that.
- Tom bunu yapmak için yeterli zamanı olmadığını bilmiyordu.
- I don't believe we have enough time.
- Yeterli zamanımız olduğuna inanmıyorum.
- I don't think I have enough time to do that.
- Bunu yapmak için yeterli zamanım olduğunu sanmıyorum.
- The problem was we didn't have enough time.
- Sorun, yeterli zamanımızın olmamasıydı.
- We just barely had enough time to eat lunch.
- Öğle yemeği yemek için neredeyse yeterli zamanımız yoktu.
- That won't give us enough time.
- O bize yeterli zaman vermeyecek.
- Tom didn't know he didn't have enough time to do everything that needed to be done.
- Tom yapılması gereken her şeyi yapmak için yeterli zamanı olmadığını bilmiyordu.
- Are you sure we have enough time?
- Yeterli zamanımız olduğundan emin misin?
- I'm working like crazy to make sure I have enough time.
- Yeterli zamanım olduğundan emin olmak için deli gibi çalışıyorum.
- Tom doesn't have enough time to do that today.
- Tom'un bugün bunu yapmak için yeterli zamanı yok.
- You've had enough time.
- Yeterli zamanın vardı.
- I didn't have enough time to do what I had to do.
- Yapmam gerekeni yapmak için yeterli zamanım yoktu.
- We still have enough time to discuss it.
- Bunu tartışmak için hala yeterli zamanımız var.
- I'm sure you'll have enough time.
- Yeterli zamanın olacağından eminim.
- There's just not enough time.
- Sadece yeterli zaman yok.
- Tom knew he didn't have enough time to do that.
- Tom bunu yapmak için yeterli zamanı olmadığını biliyordu.
- I still have just enough time to get this done, I think.
- Sanırım bu işi halletmek için hala yeterli zamanım var.
- You had just enough time to drive to Boston and commit the murder.
- Araçla Boston'a gitmek ve cinayeti işlemek için yeterli zamanın vardı.
- Tom didn't have enough time to do everything that needed to be done.
- Tom'un yapılması gereken her şeyi yapacak kadar yeterli zamanı yoktu.
- Tom keeps complaining that he doesn't have enough time.
- Tom yeterli zamanı olmadığına dair şikayet etmeyi sürdürüyor.
- Tom didn't have enough time to answer all the questions on the test.
- Tom'un testteki tüm soruları cevaplamak için yeterli zamanı yoktu.
- There's not enough time.
- Yeterli zaman yok.
- I want to make sure we have enough time to finish this.
- Bunu bitirmek için yeterli zamanımız olduğundan emin olmak istiyorum.
- I'm not sure I have enough time to clean my room before I go to school.
- Okula gitmeden önce odamı temizlemek için yeterli zamanım olduğundan emin değilim.
- We still have enough time to discuss it.
- Hâlâ onu tartışacak yeterli zamanımız var.
- I didn't have enough time to eat lunch.
- Öğle yemeği yemek için yeterli zamanım yoktu.
- The problem is that we don't have enough time.
- Sorun şu ki, yeterli zamanımız yok.
- I think we have enough time to do that now.
- Sanırım bunu yapmak için yeterli zamanımız artık var.
- I'm not sure I have enough time to help you.
- Sana yardım etmek için yeterli zamanım olduğundan emin değilim.
- I wish I had enough time to sleep.
- Keşke uyumak için yeterli zamanım olsaydı.
- Tom didn't have enough time to do anything else.
- Tom'un başka bir şey yapmak için yeterli zamanı yoktu.
- Do you have enough time?
- Yeterli zamanın var mı?
- Do we have enough time to finish this before Tom gets here?
- Tom gelmeden önce bunu bitirmek için yeterli zamanımız var mı?
- Tom didn't have enough time to do everything that needed to be done.
- Tom'un yapılması gereken her şeyi yapmak için yeterli zamanı yoktu.
- Tom knew he didn't have enough time to do that.
- Tom bunu yapmak için yeterli zamanının olmadığını biliyordu.
- Tom's only problem is that he doesn't have enough time.
- Tom'un tek sorunu yeterli zamanının olmaması.
- Tom doesn't think he has enough time to do that.
- Tom bunu yapmak için yeterli zamanı olduğunu düşünmüyor.
- Tom said that he didn't have enough time to make his own lunch.
- Tom kendi öğle yemeğini yapmak için yeterli zamanı olmadığını söyledi.
- I don't think Tom really has enough time to finish writing the report.
- Tom'un raporu yazmak için yeterli zamanı olduğunu sanmıyorum.
- Tom knew he didn't have enough time to do what had to be done.
- Tom yapılması gerekenleri yapmak için yeterli zamanı olmadığını biliyordu.
- Do you have enough time to do that?
- Bunu yapmak için yeterli zamanın var mı?
- You have enough time.
- Yeterli zamanınız var.
- I didn't have enough time to do what I had to do.
- Yapmak zorunda olduğum şeyi yapmak için yeterli zaman yoktu.
- We might not have enough time to do that.
- Bunu yapmak için yeterli zamanımız olmayabilir.
- I don't have enough time to eat.
- Yemek için yeterli zamanım yok.
- You didn't give Tom enough time to finish.
- Tom'a tamamlamak için yeterli zaman vermedin.
- Do you think students are given enough time to eat lunch?
- Sizce öğrencilere öğle yemeği için yeterli zaman veriliyor mu?
- I have a lot of money and enough time to use it.
- Çok param ve onu kullanmak için yeterli zamanım var.
- I think I have about enough time to do that.
- Onu yapmak için yaklaşık yeterli zamanım olduğunu düşünüyorum.
- Tom had enough time to do everything that needed to be done.
- Tom'un yapılması gereken her şeyi yapmak için yeterli zamanı vardı.
- We still don't have enough time.
- Hâlâ yeterli zamanımız yok.
- Tom didn't have enough time to do anything else.
- Tom'un başka bir şey yapacak yeterli zamanı yoktu.
- I didn't have enough time to do everything that needed to be done.
- Yapılması gereken her şeyi yapmak için yeterli zamanım yoktu.
- I don't have enough time to do that.
- Bunu yapmak için yeterli zamanım yok.
- Tom didn't have enough time to do what had to be done.
- Tom'un yapılması gerekenleri yapmak için yeterli zamanı yoktu.
- Tom told Mary that he didn't have enough time to get everything done.
- Tom, Mary'ye her şeyi halletmek için yeterli zamanı olmadığını söyledi.
- I knew Tom wouldn't have enough time.
- Tom'un yeterli zamanı olmayacağını biliyordum.
- Tom had enough time to do what he had to do.
- Tom'un yapması gereken şeyi yapmak için yeterli zamanı vardı.
- Tom said he didn't think he had enough time to do that.
- Tom bunu yapmak için yeterli zamanı olduğunu düşünmediğini söyledi.
- Let's hope that's enough time.
- Yeterli zaman olduğunu umalım.
- There isn't enough time to do that.
- Bunu yapmak için yeterli zaman yok.
- Tom says he doesn't have enough time.
- Tom, yeterli zamanı olmadığını söylüyor.
- Tom had enough time to do what he needed to do.
- Tom, yapması gerekeni yapmak için yeterli zamana sahipti.
- We don't have enough time to do that.
- Bunu yapmak için yeterli zamanımız yok.
- Tom didn't know he didn't have enough time to do what needed to be done.
- Tom yapılması gereken şeyi yapmak için yeterli zamana sahip olmadığını bilmiyordu.
- We probably don't have enough time to finish doing that today.
- Bugün onu yapmayı bitirmek için muhtemelen yeterli zamanımız yok.
- If I had had enough time, I could have seen more of London.
- Yeterli zamanım olsaydı, Londra'nın daha çok kısmını görebilirdim.
- We still don't have enough time.
- Hala yeterli zamanımız yok.
- Do we have enough time to finish this before Tom gets here?
- Tom buraya gelmeden önce bunu bitirmek için yeterli zamanımız var mı?
- I have enough time for that.
- Onun için yeterli zamanım var.
- We didn't have enough time to do that.
- Bunu yapmak için yeterli zamanımız yoktu.
- I wish I had enough time to sleep.
- Keşke uyumak için yeterli zamanım olsa.
- We probably don't have enough time.
- Bizim muhtemelen yeterli zamanımız yok.
- Do you think your parents spent enough time with you when you were in your teens?
- Onlu yaşlarındayken ebeveynlerinin seninle birlikte yeterli zaman harcadıklarını düşünüyor musun?
- Tom knew he barely had enough time to do what he had to do.
- Tom yapması gerekenleri yapmak için ancak yeterli zamanı olduğunu biliyordu.
- There's not enough time to eat now.
- Şimdi yemek için yeterli zaman yok.
- I didn't have enough time.
- Yeterli zamanım yoktu.
- There's still enough time to get this done.
- Bunu halletmek için hala yeterli zaman var.
- On the weekend you'll have enough time to learn.
- Hafta sonu, öğrenmek için yeterli zamanınız olacak.
- I don't have enough time to eat lunch today.
- Bugün öğle yemeği yemek için yeterli zamanım yok.
- There wasn't enough time.
- Yeterli zaman yoktu.
- If I had had enough time, I could have seen more of London.
- Yeterli zamanım olsaydı, Londra'yı daha fazla görebilirdim.
- We won't have enough time to do that before Tom gets here.
- Tom gelmeden önce bunu yapmak için yeterli zamanımız olmayacak.
- I didn't have enough time to finish my presentation.
- Sunumumu bitirmek için yeterli zamanım yoktu.
- Tom said he didn't have enough time.
- Tom yeterli zamanı olmadığını söyledi.
- I didn't have enough time to finish my presentation.
- Sunumumu bitirmek için yeterli zamanım olmadı.
- Tom didn't know he didn't have enough time to do what had to be done.
- Tom yapılması gerekenleri yapmak için yeterli zamanı olmadığını bilmiyordu.
- I don't think Tom really has enough time to finish writing the report.
- Tom'un raporu yazmayı bitirmek için gerçekten yeterli zamanı olduğunu sanmıyorum.
- I knew you wouldn't have enough time.
- Yeterli zamanın olmayacağını biliyordum.
- Tom didn't have enough time to finish his homework.
- Tom'un ödevini bitirmek için yeterli zamanı yoktu.
- Tom definitely had enough time to get the job done.
- Tom'un işi bitirmek için kesinlikle yeterli zamanı vardı.
- We probably don't have enough time to do that.
- Muhtemelen bunu yapmak için yeterli zamanımız yok.
- I don't have enough time to explain that to you in detail.
- Bunu sana detaylıca açıklamak için yeterli zamanım yok.
- I didn't have enough time to eat everything that was served.
- Servis edilen her şeyi yemek için yeterli zamanım olmadı.
- Tom realized he barely had enough time to do what he wanted to do.
- Tom yapmak istediklerini yapmak için yeterli zamanı olmadığını fark etti.
- I don't have enough time to do that before I go home.
- Eve gitmeden önce bunu yapmak için yeterli zamanım yok.
- I have a lot of money and enough time to use it.
- Bir sürü param ve onu kullanacak yeterli zamanım var.
- I won't have enough time for everything I want to do.
- Yapmak istediğim her şey için yeterli zamanım olmayacak.
- I don't have enough time to eat lunch today.
- Bugün öğle yemeği için yeterli zamanım yok.
- Are you spending enough time with your kids?
- Çocuklarınla yeterli zaman geçiriyor musun?
- Do we have enough time to get this done today?
- Bunu bugün halletmek için yeterli zamanımız var mı?
- If he had enough time, he might have done good work.
- Eğer yeterli zamanı olsaydı, o iyi iş yapmış olabilirdi.
- Tom went without lunch because he didn't have enough time to eat.
- Tom öğle yemeği yemedi çünkü yemek için yeterli zamanı yoktu.
- I don't know if I have enough time to do it.
- Bunu yapmak için yeterli zamanım var mı bilmiyorum.
- I'm not sure I have enough time.
- Yeterli zamanım olduğundan emin değilim.
- You have enough time to catch the train.
- Treni yakalamak için yeterli zamanın var.
- We don't have enough time.
- Yeterli zamanımız yok.
- There isn't enough time to eat now.
- Şimdi yemek için yeterli zaman yok.
- There's enough time for a quick snack.
- Bir şeyler atıştırmak için yeterli zaman var.
- There's not enough time to eat now.
- Şimdi yemek yemek için yeterli zaman yok.
- Do you have enough time to do that?
- Onu yapmak için yeterli zamanın var mı?
- Tom doesn't know if he has enough time to do that.
- Tom bunu yapmak için yeterli zamanı olup olmadığını bilmiyor.
- There isn't enough time.
- Yeterli zaman yok.
- We might not have enough time to eat lunch.
- Öğle yemeği yemek için yeterli zamanımız olmayabilir.
- Tom had so much he wanted to say, but not enough time to say it all.
- Tom'un söylemek istediği çok şey vardı ama hepsini söylemek için yeterli zamanı yoktu.
- I think we have enough time to finish doing that today.
- Sanırım bugün bunu bitirmek için yeterli zamanımız var.
- I'm not sure I have enough time to finish this report.
- Bu raporu bitirmek için yeterli zamanım olduğundan emin değilim.
- Tom had enough time to do what had to be done.
- Tom'un yapılması gerekenleri yapmak için yeterli zamanı vardı.
- Tom didn't have enough time to eat lunch.
- Tom'un öğle yemeği yemek için yeterli zamanı yoktu.
Show More (180)
|
|
- Not enough time to catch the last bus.
- Son otobüsü yakalamak için yeterince zaman yoktu.
- I'm sure you'll have enough time.
- Eminim yeterince zamanın olacaktır.
- You've had more than enough time to do that.
- Bunu yapmak için yeterince zamanın oldu.
- We've wasted enough time.
- Yeterince zaman kaybettik.
- Tom had enough time to do what he needed to do.
- Tom'un yapması gerekeni yapmak için yeterince zamanı vardı.
- We've already wasted enough time.
- Zaten yeterince zaman kaybettik.
- He went without lunch because he didn't have enough time to eat.
- Yeterince zamanı olmadığı için öğle yemeği yemeden çıktı.
- I knew you wouldn't have enough time.
- Yeterince zamanın olmayacağını biliyordum.
- We have enough time.
- Yeterince zamanımız var.
- I don't think we have enough time.
- Yeterince zamanımız olduğunu sanmıyorum.
- We have enough time.
- Bizim yeterince zamanımız var.
- Are you spending enough time studying?
- Çalışmaya yeterince zaman ayırıyor musun?
- If I had enough time, I would talk with you.
- Yeterince zamanım olsaydı, seninle konuşurdum.
- We don't have enough time.
- Yeterince zamanımız yok.
- I just don't have enough time.
- Yeterince zamanım yok.
- We've already wasted enough time on this.
- Bunun için yeterince zaman harcadık zaten.
- That won't give us enough time.
- Bu bize yeterince zaman kazandırmaz.
- They have enough time.
- Yeterince zamanları var.
- I don't know if I have enough time.
- Yeterince zamanım var mı bilmiyorum.
- I have enough time to do that before I go home.
- Eve gitmeden önce bunu yapmak için yeterince zamanım var.
- We've already wasted enough time on this.
- Zaten bu konuda yeterince zaman israf ettik.
- Do you think your parents spent enough time with you when you were in your teens?
- Siz ergenlik çağındayken ebeveynlerinizin sizinle yeterince zaman geçirdiğini düşünüyor musunuz?
- I have enough time.
- Yeterince zamanım var.
- We just don't have enough time.
- Yeterince zamanımız yok ki.
- I realized that even though I wanted to eat, I didn't have enough time.
- Yemek yemek istememe rağmen yeterince zamanım olmadığını fark ettim.
- You have enough time.
- Yeterince zamanın var.
- You've had enough time.
- Yeterince zaman geçirdin.
- On the weekend you'll have enough time to learn.
- Hafta sonu yeterince zamanın olacak.
- We've already wasted enough time.
- Zaten yeterince zaman israf ettik.
- I've had enough time to think.
- Düşünmek için yeterince zamanım oldu.
- I don't think we'll have enough time.
- Yeterince zamanımız olacağını sanmıyorum.
- I didn't have enough time.
- Yeterince zamanım yoktu.
- Are you spending enough time studying?
- Ders çalışarak yeterince zaman harcıyor musun?
- I had enough time, so I didn't need to hurry.
- Yeterince zamanım vardı, bu yüzden acele etmeme gerek yoktu.
- We don't spend enough time together.
- Birlikte yeterince zaman geçirmiyoruz.
- We've got more than enough time.
- Yeterince zamanımız var.
- I don't know if I have enough time or not.
- Yeterince zamanım var mı yok mu bilmiyorum.
- I don't have enough time.
- Yeterince zamanım yok.
- We've wasted enough time.
- Yeterince zaman harcadık.
- I've had enough time to think.
- Düşünmek için yeterince zamanım vardı.
- If he had enough time, he might have done good work.
- Yeterince zamanı olsaydı, iyi işler yapabilirdi.
- Are you sure we have enough time?
- Yeterince zamanımız olduğuna emin misin?
- I didn't have enough time to eat lunch.
- Öğlen yemeği için yeterince zamanım yoktu.
- If I had enough time, I would go to New York City every year.
- Yeterince zamanım olsaydı, her yıl New York'a giderdim.
- Give yourself enough time.
- Kendine yeterince zaman ver.
- If I have enough time, I'll do it right.
- Yeterince zamanım olursa, düzgün yapacağım.
- Do we have enough time?
- Yeterince zamanımız var mı?
- The problem was we didn't have enough time.
- Sorun yeterince zamanımızın olmamasıydı.
- You didn't give Tom enough time to finish.
- Tom'a bitirmesi için yeterince zaman vermedin.
- Tom's only problem is that he doesn't have enough time.
- Tom'un tek sorunu yeterince zamanının olmamasıdır.
- I don't think I have enough time.
- Yeterince zamanım olduğunu sanmıyorum.
- Tom keeps complaining that he doesn't have enough time.
- Tom yeterince zamanı olmadığından şikayet edip duruyor.
- I think we have enough time.
- Sanırım yeterince zamanımız var.
- I don't believe we have enough time.
- Yeterince zamanımız olduğunu sanmıyorum.
- We have enough time to eat.
- Yemek için yeterince zamanımız var.
- We probably don't have enough time.
- Muhtemelen yeterince zamanımız yok.
- Many people think that children don't spend enough time playing outside.
- Birçok insan çocukların dışarıda oynamaya yeterince zaman ayırmadığını düşünür.
- We have more than enough time to spare.
- Yeterince zamanımız var.
- We didn't have enough time.
- Yeterince zamanımız yoktu.
- I don't have enough time, hurry up!
- Yeterince zamanım yok, acele et!
- Tom has enough time.
- Tom'un yeterince zamanı var.
- Did I give you enough time?
- Sana yeterince zaman verdim mi?
- I have enough time to do that before I go home.
- Eve gitmeden önce onu yapmak için yeterince zamanım var.
- We'll never have enough time together.
- Birlikte asla yeterince zaman geçiremeyeceğiz.
Show More (61)
|