| 1 |
clothing |
kıyafet |
n. |
|
- It is not enough to wear the clothes of Europe.
- Avrupa'nın kıyafetlerini giymek yeterli değil.
- They wanted to take off their headscarves and the clothing which impeded them while running.
- Başörtülerini ve koşarken kendilerini engelleyen kıyafetlerini çıkarmak istediler.
- Wear protective clothing against sun, wind, and cold weather.
- Güneşe, rüzgara ve soğuk havaya karşı koruyucu kıyafet giyin.
- I, too, wondered how you wore the same clothes after a bath.
- Ben de banyodan sonra aynı kıyafetleri nasıl giydiğini merak ediyordum.
- Tom always wears fashionable clothes.
- Tom her zaman modaya uygun kıyafetler giyer.
- We had too much clothing.
- Çok fazla kıyafetimiz vardı.
- Wear what clothes you want.
- İstediğin kıyafeti giy.
- I sell clothing online.
- İnternetten kıyafet satıyorum.
- I didn't ruin my clothing.
- Kıyafetlerimi mahvetmedim.
- They didn't ruin their clothing.
- Kıyafetlerini mahvetmediler.
- Tom always wears black clothes.
- Tom hep siyah kıyafetler giyer.
- That guy is a man in women's clothing with a wig.
- O adam kadın kıyafeti giymiş, peruklu bir adam.
- I ruined my clothing.
- Kıyafetlerimi mahvettim.
- Can I wear your clothes?
- Kıyafetlerini giyebilir miyim?
- Can I wear your clothes?
- Kıyafetlerinizi giyebilir miyim?
- Tom and I wear each other's clothes.
- Tom ve ben birbirimizin kıyafetlerini giyeriz.
- She always wears flashy clothes.
- Her zaman gösterişli kıyafetler giyer.
- This clothing is my coworker's, not mine.
- Bu kıyafetler benim iş arkadaşımın, benim değil.
- She always wore trendy clothes.
- Her zaman modaya uygun kıyafetler giyerdi.
- Tom always wears nice clothes.
- Tom her zaman güzel kıyafetler giyer.
- You ruined your clothing.
- Kıyafetinizi mahvettiniz.
- Sami wore his regular work clothes.
- Sami her zamanki iş kıyafetlerini giydi.
- Tom often wears flashy clothes.
- Tom sık sık gösterişli kıyafetler giyer.
- Tom and Mary even always wear the same color clothes.
- Hatta Tom ve Mary hep aynı renk kıyafetler giyerler.
- She always wears clothes which are out of fashion.
- Her zaman modası geçmiş kıyafetler giyer.
- She always wears fashionable clothes.
- Her zaman modaya uygun kıyafetler giyer.
- We make men's and women's clothing.
- Erkek ve kadın kıyafetleri üretiyoruz.
- Ken put on his clothes.
- Ken kıyafetlerini giydi.
- Tom always wears black clothes.
- Tom her zaman siyah kıyafetler giyer.
- Mary was wearing men's clothing.
- Mary erkek kıyafetleri giyiyordu.
- Both wore dark clothing.
- Her ikisi de koyu renk kıyafetler giymişti.
- You'll ruin your clothing.
- Kıyafetlerini mahvedeceksin.
- Tom and John always wear similar clothes.
- Tom ve John her zaman benzer kıyafetler giyerler.
- Tom always wears fashionable clothes.
- Tom her zaman şık kıyafetler giyer.
- Mary and Kate always wear similar clothes.
- Mary ve Kate her zaman benzer kıyafetler giyerler.
- She put on her best clothes and went out.
- En iyi kıyafetlerini giydi ve dışarı çıktı.
- Tom will ruin his clothing.
- Tom kıyafetlerini mahvedecek.
- Put on some decent clothes.
- Düzgün kıyafetler giy.
- She wore suggestive clothing.
- Müstehcen kıyafetler giyiyordu.
- Tom and Mary always wear matching clothes.
- Tom ve Mary her zaman aynı kıyafetleri giyerler.
- I almost always wear dark clothes.
- Neredeyse her zaman koyu renk kıyafetler giyerim.
- Layla spent more than twenty thousand dollars on clothing.
- Layla kıyafetlere yirmi bin dolardan fazla para harcadı.
- We didn't ruin our clothing.
- Kıyafetlerimizi mahvetmedik.
- I'm not ruining my clothing.
- Kıyafetlerimi mahvetmeyeceğim.
- He took off his clothes and put on his pajamas.
- Kıyafetlerini çıkardı ve pijamalarını giydi.
- There's no bad weather, there's bad clothing.
- Kötü hava yoktur, kötü kıyafet vardır.
- I'll ruin my clothing.
- Kıyafetlerimi mahvedeceğim.
- You can't wear those clothes to work.
- Bu kıyafetleri işe giderken giyemezsin.
- Mary doesn't want to wear expensive brand name clothes.
- Mary pahalı marka kıyafetler giymek istemiyor.
- He turns me on when he wears those clothes.
- O kıyafetleri giydiğinde beni tahrik ediyor.
- Tom was dressed in casual clothing.
- Tom rahat bir kıyafet giymişti.
- I don't wear suggestive clothing.
- Müstehcen kıyafetler giymem.
- Mary is wearing provocative clothing.
- Mary kışkırtıcı kıyafetler giyiyor.
- Lee was dressed in his finest clothing.
- Lee en iyi kıyafetlerini giymişti.
- I wear designer clothes myself.
- Ben tasarım kıyafetler giyerim.
- He always wears black clothes.
- O her zaman siyah renkli kıyafetler giyer.
- He always wears dark clothes.
- Her zaman koyu renk kıyafetler giyer.
- This shop carries men's clothing.
- Bu dükkan erkek kıyafetlerini içeriyor.
- You didn't ruin your clothing.
- Kıyafetini mahvetmedin.
- Mary and Alice always wear similar clothes.
- Mary ve Alice hep benzer kıyafetler giyerler.
- She always wears fashionable clothes.
- O her zaman moda kıyafetler giyer.
- This shop deals in women's clothing.
- Bu mağaza kadın kıyafetleri satıyor.
- Tom got out of the bath, dried himself off, and put on his clothes.
- Tom banyodan çıktı, kurulandı ve kıyafetlerini giydi.
- Tom only wears brand-name clothes.
- Tom sadece marka kıyafetler giyer.
- Teenagers often wear strange clothes.
- Gençler genellikle garip kıyafetler giyerler.
- Almost all humans wear clothes.
- Neredeyse tüm insanlar kıyafet giyer.
- She always wears flashy clothes.
- O her zaman gösterişli kıyafetler giyer.
- I crawled out of bed and put on my clothes.
- Yataktan sürünerek çıktım ve kıyafetlerimi giydim.
- She wears beautiful clothes.
- Güzel kıyafetler giyerdi.
- I often wear black clothes.
- Genellikle siyah kıyafetler giyerim.
- Tom put on some clean clothes.
- Tom temiz kıyafetler giydi.
- How much money do you spend on clothing every year?
- Her yıl kıyafetlere ne kadar para harcıyorsunuz?
- Mary ruined her clothing.
- Mary kıyafetini mahvetti.
- They wear very little clothing.
- Çok az kıyafet giyerlerdi.
- She'll ruin her clothing.
- Kıyafetini mahvedecek.
- I usually wear dark clothes.
- Genellikle koyu renk kıyafetler giyerim.
- Mary wore clothes made by her mother.
- Mary annesinin yaptığı kıyafetleri giyerdi.
- Wear what clothes you want.
- İstediğin kıyafetleri giy.
- Tom wears clothes made by his mother.
- Tom annesi tarafından yapılan kıyafetler giyer.
- This clothing is my coworker's, not mine.
- Bu kıyafet iş arkadaşımın, benim değil.
- He always wears black clothes.
- Her zaman siyah kıyafetler giyer.
- Tom always wears dark clothes.
- Tom her zaman koyu renk kıyafetler giyer.
- You're destroying your clothing.
- Kıyafetlerini mahvediyorsun.
- Can I wear your clothes?
- Senin kıyafetlerini giyebilir miyim?
- Don't bring too much clothing when you travel.
- Seyahat ederken çok fazla kıyafet getirmeyin.
- Tom and I wore each other's clothes.
- Tom ve ben birbirimizin kıyafetlerini giydik.
- Tom almost always wears dark clothes.
- Tom neredeyse her zaman koyu kıyafetler giyer.
- She only buys second-hand clothing.
- Sadece ikinci el kıyafet alıyor.
- The hunter wore camouflage clothing.
- Avcı kamuflaj kıyafeti giyiyordu.
- I put on some clean clothes.
- Temiz kıyafetler giydim.
- You might want to change into some clean clothes.
- Temiz kıyafetler giymek isteyebilirsin.
Show More (88)
|
| 2 |
clothing |
giysi |
n. |
|
- I made this clothing myself.
- Bu giysiyi ben kendim yaptım.
- She bought articles of clothing one after another.
- Birbiri ardına giysiler satın aldı.
- Come back next week and the clothing will be ready.
- Gelecek hafta tekrar gelin, giysiler hazır olacak.
- She wastes all her money on clothing.
- Bütün parasını giysilere harcıyor.
- I bought it at the vintage clothing store.
- Onu eski giysi dükkanından aldım.
- Wet clothing clings to the skin.
- Islak giysi cilde yapışır.
- Don't bring too much clothing when you travel.
- yolculuk sırasında çok fazla giysi getirmeyin.
- She only buys second-hand clothing.
- O sadece ikinci el giysiler alır.
- Mother made a new piece of clothing.
- Annem yeni bir giysi yaptı.
- This clothing is dirty and needs to be washed.
- Bu giysi kirli ve yıkanmalıdır.
- She bought articles of clothing one after another.
- Birbiri ardına giysiler aldı.
- These days, most clothing is imported from China.
- Bugünlerde giysilerin çoğu Çin'den ithal ediliyor.
- You'll ruin your clothing.
- Giysini mahvedeceksin.
- You didn't ruin your clothing.
- Giysini mahvetmedin.
- I made this clothing myself.
- Bu giysiyi kendim yaptım.
- I ruined my clothing.
- Ben giysimi mahvettim.
- He'll ruin his clothing.
- O, giysisini mahvedecek.
- Wet clothing clings to the skin.
- Islak giysiler cilde yapışır.
- This clothing is dirty and needs to be washed.
- Bu giysi kirli ve yıkanması gerekiyor.
- I sell clothing online.
- İnternetten giysi satıyorum.
Show More (17)
|
| 3 |
clothing |
giyim |
n. |
|
- Europe is now the world's biggest exporter in textiles and the second largest in clothing.
- Avrupa şu anda tekstil alanında dünyanın en büyük, giyim alanında ise ikinci büyük ihracatçısıdır.
- Unfortunately, the Palko clothing factory closed recently, turning hundreds of workers out into the street.
- Ne yazık ki Palko giyim fabrikası geçtiğimiz günlerde kapanarak yüzlerce işçinin sokağa dökülmesine neden oldu.
- We must join forces to show the way forward for the textiles and clothing sector as a whole.
- Tekstil ve hazır giyim sektörüne bir bütün olarak yol göstermek için güçlerimizi birleştirmeliyiz.
- Portugal is one of the biggest textile and clothing producers in the Union.
- Portekiz, Birlik içindeki en büyük tekstil ve giyim üreticilerinden biridir.
- It accounts for 50% of world textiles exports and 70% of world clothing exports.
- Dünya tekstil ihracatının %50'sini ve dünya giyim ihracatının %70'ini oluşturmaktadır.
- The European textiles and clothing sector has been tossed on many threatening and stormy seas.
- Avrupa tekstil ve giyim sektörü birçok tehdit edici ve fırtınalı denizde savrulmuştur.
- She has very bad taste in clothing.
- Çok kötü bir giyim zevki var.
- Jeans are a popular clothing export.
- Kot pantolon popüler bir giyim ihracatıdır.
- Jiro is indifferent about clothing.
- Jiro giyim konusunda kayıtsız.
- How much money do you spend on clothing every year?
- Her yıl giyime ne kadar para harcıyorsunuz?
- Layla spent 8,000 pounds on clothing that month.
- Leyla o ay giyimine 8.000 pound harcadı.
- Layla spent 8,000 pounds on clothing that month.
- Layla o ay giyim için 8,000 pound harcadı.
- Jiro is indifferent about clothing.
- Jiro giyim hakkında ilgisiz.
- Jeans are a popular clothing export.
- Kot pantolonlar popüler bir giyim ihracatıdır.
- Food, clothing and shelter are the foundations of survival.
- Gıda, giyim ve barınak hayatta kalmanın temelleridir.
Show More (12)
|
| 4 |
clothing |
giyecek |
n. |
|
- They took food and clothing.
- Onlar yiyecek ve giyecek aldılar.
- We provided the flood victims with food and clothing.
- Sel mağdurlarına yiyecek ve giyecek sağladık.
- Goods at the food and clothing stalls were very cheap.
- Yiyecek ve giyecek tezgahlarındaki mallar çok ucuzdu.
- Everyone has received a sufficient amount of food and clothing.
- Herkes yeterli miktarda yiyecek ve giyecek aldı.
- They took food and clothing.
- Yiyecek ve giyecek aldılar.
- We need food, clothing, and shelter to live.
- Yaşamak için yiyecek, giyecek ve barınağa ihtiyacımız var.
- Food, clothing and shelter are the foundations of survival.
- Yiyecek, giyecek ve barınak hayatta kalmanın temelleridir.
- We had too much clothing.
- Çok fazla giyeceğimiz vardı.
- Everyone was given enough food and clothing.
- Herkese yeterli yiyecek ve giyecek verildi.
- We provided the flood victims with food and clothing.
- Sel felaketzedelerine yiyecek ve giyecek sağladık.
- She provided the traveler with food and clothing.
- Yolcuya yiyecek ve giyecek sağladı.
- We need food, clothing, and shelter to live.
- Bizim yiyeceğe, giyeceğe ve yaşanacak barınağa ihtiyacımız var.
- She provided the traveler with food and clothing.
- O, yolcuya yiyecek ve giyecek sağladı.
- Everyone was given enough food and clothing.
- Herkese yeterince yiyecek ve giyecek verildi.
Show More (11)
|
| 5 |
clothing |
elbise |
n. |
|
- Tom will ruin his clothing.
- Tom elbiselerini berbat edecek.
- This clothing is dirty and needs to be washed.
- Bu elbise kirli ve yıkanması gerekiyor.
- She's destroying her clothing.
- O, elbisesini mahvediyor.
- I'm not ruining my clothing.
- Ben elbiselerimi mahvetmiyorum.
- Lee was dressed in his finest clothing.
- Lee en güzel elbisesini giymişti.
- He's destroying his clothing.
- O, elbisesini mahvediyor.
- That guy is a man in women's clothing with a wig.
- Kadın elbisesi giyip peruk takmış bir adam o.
- Mary ruined her clothing.
- Mary elbisesini mahvetti.
- Come back next week and the clothing will be ready.
- Gelecek hafta tekrar gel ve elbise hazır olacak.
- He'll ruin his clothing.
- O elbisesini mahvedecek.
- Since it was getting even hotter, Tom peeled off another layer of clothing.
- Hava dahada ısındığı için, Tom bir kat elbise daha çıkardı.
- There's no bad weather, there's bad clothing.
- Kötü hava yoktur, kötü elbise vardır.
Show More (9)
|
| 6 |
clothing |
giyim eşyası |
n. |
|
- She bought articles of clothing one after another.
- O birbiri ardına giyim eşyaları aldı.
- She bought articles of clothing one after another.
- O arka arkaya giyim eşyaları aldı.
- A coat is an article of clothing.
- Palto bir giyim eşyasıdır.
- A coat is an article of clothing.
- Bir palto bir giyim eşyasıdır.
Show More (1)
|
