Turkish | English | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | yapmacık tavır | pose n. | ||
His pretentious is just a pose to hide his insecurity. Kendini beğenmişliği, özgüvensizliğini gizlemek için takındığı yapmacık bir tavırdan ibaret. More Sentences |
||||
General | yapmacık tavır | affectation n. | ||
General | yapmacık tavır | histrionics n. | ||
General | yapmacık tavır | affectedness n. | ||
General | yapmacık tavır | acting n. | ||
General | yapmacık tavır | theatrics n. | ||
General | yapmacık tavır | histrionicism n. | ||
General | yapmacık tavır | histrionics n. |
Turkish | English | |
---|---|---|
General | ||
General | yapmacık resmi tavır | buckram n. |
General | yapmacık tavır takınmak | posture v. |
General | yapmacık bir tavır takınmak | pose v. |
General | yapmacık tavır takınmak | camp it up v. |
General | sahte/yapmacık tavır takınmak | engage in deception v. |
Idioms | ||
Idioms | resmi ve yapmacık konuşma, görünüş, tavır | prunes and prisms n. |