English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | vigour n. | dinçlik | ||
For a man of seventy, he still has surprising vigour. Yetmiş yaşında bir adam için hala şaşırtıcı bir dinçliği var. More Sentences |
||||
General | ||||
General | vigour n. | enerji | ||
For a man of seventy, he still has surprising vigour. Yetmiş yaşındaki bir adam için o hala şaşırtıcı bir enerjiye sahip. More Sentences |
||||
General | vigour n. | canlılık | ||
It is now up to the Council, as it alone can give force and vigour to our resolution, to agree to implement them. Şimdi, kararımıza güç ve canlılık kazandırabilecek olan Konsey'in bunları uygulamayı kabul etmesi gerekiyor. More Sentences |
||||
General | vigour n. | gayret | ||
This needs to be pursued with great vigour. Bunun büyük bir gayretle takip edilmesi gerekmektedir. More Sentences |
||||
Medical | ||||
Medical | vigour n. | canlılık | ||
It is now up to the Council, as it alone can give force and vigour to our resolution, to agree to implement them. Şimdi, kararımıza güç ve canlılık kazandırabilecek olan Konsey'in bunları uygulamayı kabul etmesi gerekiyor. More Sentences |
||||
General | ||||
General | vigour n. | coşku | ||
General | vigour n. | kuvvet | ||
General | vigour n. | zindelik | ||
General | vigour n. | yaşama gücü | ||
General | vigour n. | güç | ||
General | vigour n. | yürürlük | ||
General | vigour n. | gürbüzlük | ||
General | vigour n. | geçerlik | ||
General | vigour n. | enerjiklik |
English | Turkish | |
---|---|---|
General | ||
General | youthful vigour n. | gençlik enerjisi |
General | be in vigour v. | yürürlükte olmak |
Biology | ||
Biology | hybrid vigour n. | melezin ebeveynlerinden daha üstün özelliklere sahip olması |