English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | unlocked adj. | açık | ||
Tom left the door unlocked. Tom kapıyı açık bıraktı. More Sentences |
||||
General | unlocked adj. | kilitli olmayan | ||
Tom got in through an unlocked window. Tom kilitli olmayan bir pencereden içeri girdi. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | unlocked adj. | kilitsiz | ||
Tom advised Mary not to leave her door unlocked. Tom, Mary'ye kapısını kilitsiz bırakmamasını tavsiye etti. More Sentences |
||||
Technical | unlocked adj. | kilitlenmemiş | ||
It's unlocked. Kilitlenmemiş. More Sentences |
||||
Computer | ||||
Computer | unlocked expr. | kilitli değil | ||
Tom's office door was unlocked, but nothing was found missing. Tom'un ofis kapısı kilitli değildi ama kayıp bir şey bulunamadı. More Sentences |
English | Turkish | |
---|---|---|
Law | ||
Law | theft from unlocked car n. | kilitlenmemiş arabanın/aracın soyulması |
Computer | ||
Computer | unlocked prev n. | kilitaç önceki |