English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | uncharted adj. | keşfedilmemiş | ||
This report, should it be adopted, will take us into uncharted territory. Bu rapor, kabul edilmesi halinde, bizi keşfedilmemiş bir bölgeye götürecektir. More Sentences |
||||
General | uncharted adj. | bilinmeyen | ||
We're in uncharted territory. Bilinmeyen bölgedeyiz. More Sentences |
||||
General | uncharted adj. | keşfedilmemiş ya da haritası yapılmamış bölge | ||
General | uncharted adj. | meçhul | ||
General | uncharted adj. | ıssız | ||
General | uncharted adj. | haritası yapılmamış | ||
General | uncharted adj. | haritada olmayan | ||
General | uncharted adj. | tekinsiz | ||
Geography | ||||
Geography | uncharted adj. | henüz araştırılmamış veya keşfedilmemiş (bölge) |