| English | Turkish | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | self-righteous adj. | kendini üstün gören | ||
|
Her self-righteous attitude annoyed everyone. Kendini üstün gören tavırları herkesi sinir ediyordu. More Sentences |
||||
| General | self-righteous adj. | kendini beğenmiş | ||
|
What a psychological shock, what a cause for concern to the self-righteous. Ne büyük bir psikolojik şok, kendini beğenmişler için ne büyük bir endişe kaynağı. More Sentences |
||||
| General | self-righteous adj. | tepeden bakan | ||
| General | self-righteous adj. | hodpesent | ||
| General | self-righteous adj. | gözü aç | ||
| General | self-righteous adj. | bilgiç | ||
| General | self-righteous adj. | kendini daha erdemli sanan | ||
| General | self-righteous adj. | aşırı ahlakçı | ||
| English | Turkish | |
|---|---|---|
| General | ||
| General | self righteous adj. | kendini beğenmiş |
| General | self righteous adj. | tepeden bakan |
