English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | reach into v. | uzanmak | ||
Tom reached into the fridge and pulled out a bottle of beer. Tom buzdolabının içine uzandı ve bir şişe bira çıkardı. More Sentences |
||||
General | reach into v. | erişmek | ||
General | reach into v. | ulaşmak |
English | Turkish | |
---|---|---|
General | ||
General | reach deep into something/somewhere v. | bir şeyin/bir yerin derinliğine/içlerine kadar uzanmak/varmak |
Phrasals | ||
Phrasals | reach out into something v. | (bir şeyin) içine/doğru uzanmak/dalmak |
Phrasals | reach back into something v. | (geçmişe vb) gitmek/dayanmak |
Phrasals | reach back into (some point in time) v. | (tarihte bir zamana) dayanmak |
Phrasals | reach back into (some point in time) v. | (tarihte bir zamandan) gelmek |
Phrasals | reach back into (some point in time) v. | (tarihte bir zamana) gönderme yapmak |
Phrasals | reach back into (some point in time) v. | (tarihte bir zamandan) ilham almak |
Phrasals | reach back into (some point in time) v. | (önceki bir şeyden/zamandan) öğeler taşımak |
Phrasals | reach into (something) v. | (bir şeyin) içine uzanmak |
Phrasals | reach into (something) v. | elini (bir şeyin) içine uzatmak |
Phrasals | reach out into v. | içine doğru uzanmak/dalmak |