English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | pitiful adj. | acınacak | ||
It is pitiful that hard drugs have to be bought on the illegal circuit. Ağır uyuşturucuların yasadışı yollardan satın alınmak zorunda kalınması acınacak bir durumdur. More Sentences |
||||
Common Usage | pitiful adj. | acınası | ||
The second is the age-old, pitiful question of development aid. İkincisi ise asırlık, acınası kalkınma yardımı meselesidir. More Sentences |
||||
General | ||||
General | pitiful adj. | zavallı | ||
That was pitiful. O zavallıydı. More Sentences |
||||
General | pitiful adj. | acınacak halde | ||
General | pitiful adj. | merhametli | ||
General | pitiful adj. | acınacak halde olan | ||
General | pitiful adj. | acıklı | ||
General | pitiful adj. | acınacak ve horlanacak kadar gülünç | ||
General | pitiful adj. | değersiz |
English | Turkish | |
---|---|---|
General | ||
General | pitiful experiences n. | acı tecrübeler |