| Turkish | English | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | olumlu etki | positive impact n. | ||
|
The undisputedly positive impact of biofuels on employment in the EU countries must not be overlooked in the study. Biyoyakıtların AB ülkelerindeki istihdam üzerindeki tartışmasız olumlu etkisi çalışmada göz ardı edilmemelidir. More Sentences |
||||
| Turkish | English | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | (olumlu/olumsuz) etki | influence n. | ||
|
Engaging in fine arts can be a positive influence on a person's behavior. Güzel sanatlarla uğraşmak kişinin davranışları üzerinde olumlu etki yaratabilir. More Sentences |
||||
| General | olumlu etki bırakmak | leave a positive impression v. | ||
| Phrasals | ||||
| Phrasals | (birinde bir şeyle) olumlu etki yaratmak/bırakmak | smite (someone) with (something) v. | ||
| Phrasals | ile olumlu etki yaratmak/bırakmak | smite with v. | ||
| Phrases | ||||
| Phrases | en olumlu etki | the greatest good expr. | ||
| Idioms | ||||
| Idioms | pozitif/olumlu bir etki | a world of good n. | ||
| Astronomy | ||||
| Astronomy | (jüpiter, venüs) olumlu etki yapan gezegen | fortune n. | ||
