English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
Gastronomy | ||||
Gastronomy | olives n. | zeytin | ||
It does not give me the right or an Irish farmer the right to pick grapes or olives in the south of Spain. Bu bana ya da İrlandalı bir çiftçiye İspanya'nın güneyinde üzüm ya da zeytin toplama hakkı vermez. More Sentences |
||||
Geography | ||||
Geography | olives n. | kudüs'ün doğusundaki batı şeria'da bulunan bir dizi tepe |
English | Turkish | |
---|---|---|
General | ||
General | a jar of olives n. | bir kavanoz zeytin |
Colloquial | ||
Colloquial | a dish of olives n. | bir tabak zeytin |
Speaking | ||
Speaking | I hate olives expr. | zeytinden nefret ederim |
Gastronomy | ||
Gastronomy | stuffed olives n. | doldurulmuş zeytin |
Gastronomy | stuffed olives n. | içi biberli veya bademli zeytin |
Gastronomy | black olives n. | siyah zeytin |
Gastronomy | green olives n. | yeşil zeytin |
Botanic | ||
Botanic | java olives n. | eski dünya'nın tropik bölgelerinde görülen turuncu-kırmızı çiçekli büyük bir ağaç |
Botanic | java olives (sterculia foetida) n. | taşbademi ağacı |
Botanic | java olives (sterculia foetida) n. | eski dünya'nın tropik bölgelerinde görülen turuncu-kırmızı çiçekli büyük bir ağaç |
Geography | ||
Geography | olives mount of n. | kudüs'ün doğusundaki batı şeria'da bulunan bir dizi tepe |