isolated - Turkish English Dictionary

isolated

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "isolated" in Turkish English Dictionary : 29 result(s)

English Turkish
Common Usage
isolated adj. izole
We should not minimise the ongoing debate in the United States on those key issues or leave them isolated.
Bu kilit konularda ABD'de devam eden tartışmaları küçümsememeli veya izole bırakmamalıyız.

More Sentences
General
isolated adj. yalıtılmış
It wasn't an isolated problem.
Bu yalıtılmış bir sorun değildi.

More Sentences
isolated adj. yalnız
Therefore the Schröder government is not isolated, it is in good company.
Bu nedenle Schröder hükümeti yalnız değildir, iyi bir arkadaştır.

More Sentences
isolated adj. izole
And then people say that France, Germany and Belgium are isolated!
Ve sonra insanlar Fransa, Almanya ve Belçika'nın izole olduğunu söylüyor!

More Sentences
isolated adj. ayrılmış
No nation can exist completely isolated from others.
Hiçbir ulus diğerlerinden tamamen ayrılmış olamaz.

More Sentences
isolated adj. ıssız
Near the forest stands an isolated house.
Ormanın yakınında ıssız bir ev var.

More Sentences
isolated adj. tek tük
There are isolated rain showers.
Tek tük yağmur yağıyor.

More Sentences
isolated adj. tecrit edilmiş
The Sharon regime must be isolated.
Şaron rejimi tecrit edilmelidir.

More Sentences
Politics
isolated n. münferit
This is not an isolated case, rather such instances are mounting up.
Bu münferit bir vaka değil, aksine bu tür vakalar giderek artıyor.

More Sentences
General
isolated adj. ayırılan
isolated adj. tenha
isolated adj. ayrı
isolated adj. mahsur kalan
isolated adj. tek başına kalmış
isolated adj. izbe
isolated adj. soyutlanmış
isolated adj. tek
isolated adj. yalıtık
isolated adj. birbaşına
isolated adj. tekil
isolated adj. ayrık
isolated adj. istisnai
Technical
isolated adj. çimentoyla bağlanmamış
isolated adj. molekülde birden fazla bağla ayrılmış
isolated adj. bağlı olmayan
Medical
isolated adj. karantinaya alınmış
Meteorology
isolated adj. (yağış) izole
Chess
isolated adj. (piyon) izole
isolated adj. (piyon) bulunduğu sırada aynı renkte bir piyon olmayan

Meanings of "isolated" with other terms in English Turkish Dictionary : 96 result(s)

English Turkish
General
be isolated v. izole edilmek
China was isolated for hundreds of years.
Çin yüzlerce yıl izole edildi.

More Sentences
Law
isolated incident n. münferit vaka
These events are no isolated incidents.
Bu olaylar münferit vakalar değildir.

More Sentences
isolated incident n. münferit olay
We must stop sleepwalking and acting as though these were isolated incidents.
Uyurgezerliği ve bunlar münferit olaylarmış gibi davranmayı bırakmalıyız.

More Sentences
General
isolated lake n. denizle bağlantısı kesilmiş göl
isolated event n. münferit olay
isolated life n. i̇zole hayat
isolated people n. medeniyetten uzakta yaşayan insanlar
become isolated v. yalnız kalmak
be isolated v. tecritli olmak
become isolated v. yalnızlaşmak
remain isolated from somewhere v. bir yerden yalıtılmış kalmak
remain isolated from somewhere v. bir yerden izole olmak
Trade/Economic
isolated store n. bir ana yol üzerinde veya ara sokakta bulunan bağımsız bir perakende satış dükkanı
isolated country n. tecrit edilmiş ülke
Politics
isolated solutions n. münferit çözümler
Technical
isolated location n. bellekteki korunmalı alan
isolated equilibrium state n. birbaşına denge durumu
phase-to-phase isolated capacitive coupling device n. faz-faza yalıtılmış kapasitif kuplaj cihazı
isolated beam n. izole edilmiş kiriş
isolated burial n. rastgele yerde gömme
detection of irradiated food isolated from silicate minerals n. silikat minerallerinin izole edilebildiği ışınlanmış gıdaların belirlenmesi
isolated beam n. tecrit edilmiş kiriş
isolated location n. yalıtılmış yer
isolated beam n. yalıtılmış kiriş
non-isolated amplifier n. yalıtılmamış yükselteç
isolated amplifier n. yalıtılmış yükselteç
electrically isolated adj. elektriğe karşı yalıtılmış
pvc-isolated adj. pvc izoleli
Computer
isolated location n. bellekteki korunmalı alan
isolated equilibrium state n. birbaşına denge durumu
isolated location n. yalıtılmış yer
high-isolated adj. yüksek ayrılmış
Electric
individually isolated adj. ayrı ayrı yalıtılmış
optically-isolated adj. optik olarak izole edilmiş
optically-isolated adj. optoizole
Construction
isolated foundation n. ayrık temel
isolated footing n. tekil temel
isolated footing n. münferit temel
Railway
isolated rail n. kupon ray
Marine
law for development of isolated island n. ayrık bir adanın geliştirilmesi için kanun
Medical
isolated stenosis of the celiac artery n. çölyak arterin izole darlığı
isolated occlusion n. izole tıkanıklık
isolated forearm technique n. izole ön kol tekniği
isolated pleural involvement n. izole plevra tutulumu
isolated hand weakness n. izole el güçsüzlüğü
isolated spleen injury n. izole dalak yaralanması
isolated parotid mass n. izole parotis kitle
isolated hemothorax n. izole hemotoraks
isolated hypoglossal nerve paralysis n. izole hipoglossus sinir felci
isolated symptoms n. izole semptomlar
isolated mitral valve prolapse n. izole mitral kapak prolapsusu
isolated pneumothorax n. izole pnömotoraks
isolated medial bucket-handle type meniscal tears n. izole medial menisküs kovasapı yırtıkları
isolated subtentorial infarcts n. izole beyin sapı infarktları
isolated stenosis n. izole darlık
isolated sphenoid sinusitis n. izole sfenoid sinüzit
isolated heart n. izole kalp
isolated stapedius tendon ossification n. izole stapedial tendon ossifikasyonu
isolated memory impairment n. izole bellek bozukluğu
isolated unilateral hypoglossal nerve and vocal cord paralysis n. izole tek taraflı hipoglossal sinir ve vokal kord paralizisi
isolated gallbladder agenesis n. izole safra kesesi agenezisi
isolated tuberculosis of the greater trochanter n. izole büyük trokanter tüberkülozu
isolated splenic involvement n. izole dalak tutulumu
isolated temporal vision loss n. izole temporal görme kaybı
clinically isolated syndrome n. klinik izole sendrom
peritoneal macrophages isolated from the peritoneal dialysis n. pd sıvılarından izole edilen periton makrofajları
isolated inverted papilloma of the sphenoid sinus n. sfenoid sinüsün izole inverted papillomu
isolated unilateral hypoglossal nerve paralysis n. tek taraflı izole hipoglossal sinir paralizisi
isolated testicular tuberculosis mimicking testicular tumor n. testis tümörünü taklit eden izole testiküler tüberküloz
isolated bacterial agents n. izole edilmiş bakteriyel etkin maddeler
enterococci isolated from an intensive care unit n. yoğun bakım ünitesinden izole edilen enterokok suşları
Psychology
isolated deep infarct n. izole derin infarkt
isolated deep infarcts n. izole derin infarktlar
clinically isolated syndromes n. klinik izole sendromlar
Pathology
isolated proteinuria n. izole proteinüri
isolated myocarditis n. izole miyokardit
Math
isolated point n. izole nokta
isolated set n. izole küme
isolated point n. tekil nokta
isolated point n. yalıtık nokta
isolated singular point n. yalıtık tekil nokta
isolated set n. yalıtık küme
isolated point of a curve n. eğri denklemini sağladığı halde eğri üzerinde olmayan nokta
Chemistry
isolated system n. yalıtılmış sistem
Biology
isolated rna n. izole edilmiş rna
isolated dna n. izole edilmiş dna
Astronomy
isolated planetary-mass object n. izole gezegen kütleli nesne
isolated planetary-mass object n. izole gezegen kütleli cisim
isolated planetary-mass object n. haydut gezegen
Linguistics
isolated area n. ayrı bölge
isolated opposition n. tekil karşıtlık
Military
isolated danger mark n. tehlikeyi göstermek üzere kullanılan seyir işareti
isolated amplifier n. yalıtılmış yükselteç
isolated personnel n. tecrit edilmiş personel
isolated personnel report n. kaçakçıların kimlik doğrulamasını kolaylaştıran bir tür belge
Chess
isolated pawn n. izole piyon