intense - Turkish English Dictionary

intense

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "intense" in Turkish English Dictionary : 18 result(s)

English Turkish
Common Usage
intense adj. yoğun
Revelations followed daily and the local authority had a heated and intense discussion on this question yesterday.
Açıklamalar her gün birbirini takip etti ve yerel makam dün bu konuda hararetli ve yoğun bir tartışma yaşadı.

More Sentences
General
intense adj. gergin
He was an intense young boy.
Gergin bir genç oğlandı.

More Sentences
intense adj. aşırı
We couldn't play outdoors because of the intense heat.
Aşırı sıcak nedeniyle dışarıda oynayamadık.

More Sentences
intense adj. şiddetli
If you're going climbing, you should be ready for the intense cold.
Eğer tırmanışa gidiyorsanız şiddetli soğuğa hazır olmanız lazım.

More Sentences
intense adj. etkileyici
That was really intense.
Bu gerçekten etkileyiciydi.

More Sentences
intense adj. ciddi
The ministry announced more intense measures to deal with the pandemic.
Bakanlık pandemi ile mücadele konusunda daha ciddi önlemler alınacağını açıkladı.

More Sentences
intense adj. istekli
intense adj. son derece
intense adj. dikkatli
intense adj. koyu
intense adj. keskin
intense adj. kuvvetli
intense adj. çarpıcı
intense adj. hararetli
intense adj. güçlü
intense adj. ciddi olan (kimse)
intense adj. yeğin
Technical
intense adj. yüksek derecede vukubulan

Meanings of "intense" with other terms in English Turkish Dictionary : 41 result(s)

English Turkish
General
intense mobility n. yoğun hareketlilik
intense work pressure n. yoğun iş temposu
intense work pressure n. yoğun iş baskısı
intense interest n. yoğun ilgi
an intense heat n. yoğun bir sıcaklık
intense work environment n. yoğun çalışma ortamı
intense traffic n. yoğun trafik
intense sorrow n. derin üzüntü
intense pleasure n. büyük zevk
intense pleasure n. yoğun zevk
intense sorrow n. yoğun üzüntü
intense jealousy n. aşırı kıskançlık
intense industrialization n. yoğun sanayileşme
intense light n. kuvvetli ışık
intense colour n. koyu renk
intense interest of the public n. toplumun yoğun ilgisi
intense interest of the public n. kamuoyunun yoğun ilgisi
intense hunt n. yoğun arama
intense hunt n. sıkı takip/kovalamaca
intense course n. yoğun kurs
intense look n. yüreğe işleyen bakış
intense black n. doygun siyah
intense darkness n. koyu karanlık
become intense v. yoğunlaşmak
draw intense interest v. yoğun ilgi görmek
suffer from intense pain v. acılar içinde kıvranmak
suddenly become intense v. birden yoğunluk kazanmak
intense blue adj. masmavi
Speaking
you are so intense expr. çok gerginsin
Trade/Economic
intense competition n. aşırı rekabet
intense competition environment n. aşırı rekabet ortamı
intense competition n. yoğun rekabet
Aeronautic
area of intense aerial activity n. yoğun hava aktivitesi olan hava sahası
Medical
intense pain n. şiddetli ağrı
intense pain n. yoğun ağrı
an intense pain n. yoğun acı
intense inflammatory cell n. yoğun inflamatuar hücre
intense reproduction n. yoğun üreme
Military
intense care unit n. yoğun bakım ünitesi
Slang
intense look n. delici bakış
intense look n. sinirli bakış