English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | insincere adj. | samimiyetsiz | ||
Does not the failure to deliver legal rights make the supportive statements appear hollow and insincere? Yasal hakların teslim edilmemesi, destekleyici açıklamaların içi boş ve samimiyetsiz görünmesine neden olmuyor mu? More Sentences |
||||
General | ||||
General | insincere adj. | samimi olmayan | ||
Tom told me that he thought Mary was insincere. Tom, Mary'nin samimi olmadığını düşündüğünü söyledi. More Sentences |
||||
General | insincere adj. | ikiyüzlü | ||
General | insincere adj. | sadakatsiz | ||
General | insincere adj. | içtenliksiz | ||
General | insincere adj. | riyakar | ||
General | insincere adj. | vefasız | ||
General | insincere adj. | iki yüzlü | ||
General | insincere adj. | samimiyetten uzak | ||
General | insincere adj. | gerçeğe dayanmayan | ||
General | insincere adj. | adil değerlendirmeye dayanmayan | ||
General | insincere adj. | sahtekar | ||
General | insincere adj. | düzme | ||
General | insincere adj. | aldatıcı | ||
General | insincere adj. | dürüst olmayan | ||
General | insincere adj. | ciddi olmayan | ||
General | insincere adj. | ciddiyetsiz |